Kanatlarım var – Bölüm 10

Atlas Sude’ye onu ikna edecek bir açıklama yapmak konusunda inat edince işler iyice büyüdü ve sonunda Baykurt Seden’i izleyip kızın bir açığı var mı diye kontrol etmeye karar verdi. Aslında bunu hem okulu hem de kız kardeşini korumak için yapacaktı. Sude’nin abarttığını biliyordu ama yine de bu torpil fikrinden hiç hoşlanmamıştı.

Sude’ye söylemeden Seden’i takibe başladı böylece. Seden ve Atlas’ın birlikte vakit geçirmedikleri zamanlarda kızın hangi stüdyoda çalıştığını öğrendi. Sude’lerin dersi başladığında da hemen o stüdyonun koridorunda beklemeye başladı. Seden kareografilerine çalışmadan önce uzun uzun esneme çalışması yapıyordu. Bunu yapmak içinde spor salonunu kullanıyor daha sonra stüdyoya geliyordu. Baykurt onu beklerken stüdyonun kapısının açık olduğunu farkedince içeri girdi ve arka tarafta karanlıkta kalan koltuklardan birine yerleşti. On beş dakika sonra Seden aynı kapıdan girdi içeri ama içeride biri olabileceğini düşünemediği için doğrudan platforma çıktı ve perdenin arkasına geçerek getirdiği müzik cd sini sisteme yerleştirdi. Müziğin başlamasından yaklaşık yarım dakika sonra platformdaydı. Önce ağır ağır sonra hızlanarak müzikle bütünleşmeye başladı. İlk seferinde kareografisini geliştirmek için doğaçlama bir dans yapıyor, bu arada yeni ve kendi bedenine uygun figürler keşfediyordu. Doğaçlama olarak yaptğı dans öylesine akıcı ve seri devam ediyordu ki Baykurt kızın platformda neredeyse uçtuğunu düşündü elinde olmadan. Müzik sona erdiğinde Seden yeniden arkaya geçti nefes nefese ve yeniden başlatarak bu defa sınav kareografisini çalışmaya başladı. Bazen dansın ortasında duruyor, arkaya gidip müziği başa alıp yeniden başlıyordu. Yeniden, yeniden, yeniden.

Baykurt onu izlerken vaktin nasıl geçtiğini anlamadığı için Atlas stüdyoya girdiğinde onların dersinin sona erdiğini farkedip sessizce açık kapıdan çıktı ama bu kızın Sude’nin sandığı gibi bir beceriksiz olmadığı gün gibi ortadaydı Aslında kalıp Atlas ile olan ilişkilerini de biraz izlemek istiyordu ama şimdilik kardeşine bundan bahsetmediği için onu almaya gelmiş gibi yanına dönmeliydi.

Sonraki günlerde yine gelip Seden’i izlemeye devam etti. Sınav kareografisinden önce hazırlık için yaptığı doğaçlama kısmında kızın yüzünün ifadesine takılmıştı nedense. Öylesine kendinden geçmiş görünüyordu ki bunu yaparken. İnsan bu ruh haline özeniyordu gerçekten. Gözleri başlangıçta kapalı oluyor sonra açıyordu. Açık gözleri bile sanki cenetten bir manzaraya bakıyor gibi sabit bir noktaya kilitleniyor, bedeni hızla hareket ederken yüzündeki o tuhaf dinginlik izleyeni de dansın için çekiyordu.

İkinci kez ile çalışmaya başaldı kareografide çok güzeldi ama o yüz ifadesini bunda koruyamadığı için endişesi hareketlerine yansıyor hissi veriyordu Elbette bu izlenimlerini onunla paylaşacak durumda değildi Baykurt ama birinin onu bu konuda uyarması gerekirdi belki. .

Bu bir kaç günün sonunda onun kesinlikle torpile ihtiyacı olmadığına kanaat getirmişti. Sude bu konuda yanılıyordu. Ancak bu düşünce Atlas ile aralarındaki bağın gerçek olduğu sonucunu doğuruyordu ne yazık ki. Baykurt hiç gerçek bir sevgi hissetmemişti ailesi dışında birilerine. Çok fazla kız arkadaşı oluyordu ama uzun soluklu ilişkilerden bunaldığı için bir haftadan fazla sürdüremiyordu. Kızlar çok üzerine geliyrolardı insanı. Bütün hayatlarını ele geçirmek kontrol etmek istiyorlardı. Aslında Sude’de öyleydi tabi. Şu anda Atlas’ı takip etmeleri onu tamamen ele geçirme isteğine dayanıyordu. O da karşı olduğu bu düşünceye alet oluyordu. Oluyordu ama kız kardeşini korumak zorunda hissediyordu kendini. Onun içn geri gelmişti kurduğu tüm hayatı bırakıp.

Seden’i seyrederken aklından binbir türlü düşünce geçiyordu. Atlas ile Sude sevgili değildiler ve Atlas Sude’ye sözler vermişi bozmuş değildi. O gerçekten çok içten bir çocuktu. Hissetmediği bir şekilde davranması beklenmezdi bile. Bu kıza bu kadar yakın davranıyorsa onu gerçekten seviyor demekti. Kız kardeşine değer verdiğini de biliyordu Baykurt. Sude’nin gazına geliyordu şu anda bu koltuıklarda sahnedeki kanatları olan küçük kızı seyrederken. O yüzden bir daha gelmemeye karar verdi stüdyoya bu anlamda araştıracak bir şey yoktu. Bu kız herhangi bir torpile ihtiyacı olmadan bal gibi de bu sınavı kazanırdı. Bunu şimdi Sude’ye söylemeye de gerek yoktu. Sınavlar geldiğinde onu izlediğini söyleyebilirdi belki. Atlas bu kıza bu kadar yakın hissediyorsa Sude’de bulamadığı bir şeyler buluyordu demek ki. Ancak bu da kız kardeşine söylenebilir türden bir düşünce değildi. O halde ne yapmalıydı acaba? Bu konuyu boşverip Sude’nin mızıldanmalarını mı dinlemeliydi. Yoksa bir çözüm düşünmeli miydi. Kız kardeşi ile çok mu zaman geçiriyordu acaba?

Bu arada Ozan kızının okulda çalışabilmekten duyduğu mutluluğu görmekten çok hoşnuttu. Sınavı bir kez kaybettikten sonra böyle yüksek bir motivasyona ancak böyle ulaşabilirdi. Selçuk ile tam zamanında konuşmuş olduğuna seviniyor, içinden Mehtap ile konuşup kızları ile gurur duyduğunu anlatıyordu. Bu kez mutlaka o okula girecekti ve Ozan bu kez bunu gerçekten kendi isteği olduğunu da bilecekti. Seden her gün okuldan Atlas ile geliyordu. İkisi birlikte uyku saatine kadar vakit geçiriyorlardı. Son zamanlarda Atlas ablasında kalmayada başlamıştı. Annesine bir arkadaşımda kalacağım diyordu sadece, babası biliyordu ablasında olduğunu. Selçuk’ta kızını görmek için bazı akşamlar uğruyordu eve, genellikle akşam geliyordu çevreden de görülmemek için. Gelirken Ozan’a eziyet olmasın diye mutlaka dışarıdan geniş içerikli bir menü sipariş etmiş oluyordu. Öyle geniş oluyordu ki çeşit Selçuk gittikten sonra bazen bir hafta bitiremiyorlardı gelenleri. Bunu onlara hava atmak için değil ama kızını mutlu etmek için yaptığını anlıyordu Ozan. Bir çeşitte teşekkürdü ayn zamanda. “Kendine ait olmayan bir kız çocuğunu bu kadar yürekten severek büyütmek her babayiğitin harcı değil Ozan!” demişti bir keresinde. Artık birbirlerine bey de demiyorlardı. Birbirine güvenen iki dost değilselerde arkadaş olmuşlardı.

Sude Seden ile Atlas’ın arasında geçen bir kaç konuşmadan birbirlerinde kaldıkları sonucunu çıkarmıştı çoktan. Ne kadar da dikkat etseler bazen boş bulunuyorlardı. Sude de zaten sıkı takipte olduğundan böyle hataları asla affetmiyor bir şekilde tepki veriyordu. Seden’in ona söylemesi konusunda ısrarı sürmesine rağmen Atlas iyice inada bindirmişti işi.

“Neden anlamıyorsun, bana güvenmesini istiyorum” diyordu ısrarla.

“Sana güvenmesi için bir neden yok! Daha ona duygularını bile söylemedin. Onu sevdiğini bile bilmeyen biri neye güvenecek söyler misin Atlas?”

“Beni çocukluğumdan beri tanıyor ama?”

“Kendini onun yerine koysana, kız birden bire bir oğlanla ortalıkta görünmeye başlasa, çok değer veriyorum falan dese mesela! Ne düşünürdün ilk önce?”

Cevap vermiyordu Atlas, Seden’in haklı olduğunu biliyordu ama inat etmişti bir kere işte, kendini ikna edemiyordu.

“Bu huy annemden!” demişti bir kez gülerek, “O yüzden sende yok!”

Seden işler çok sarpa sararsa Sude ile kendi konuşmaya karar vermişti çoktan aslında ama bunu Atlas’a söylemiyordu şimdilik. Hakikaten o munis oğlandan bu kadar inat nasıl ortaya çıkmıştı çok hayret ediyordu. Nuh diyor peygamber demiyordu bir türlü.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s