Kanatlarım var – Bölüm 8

Bu ilk karşılaşmada Seden ve Atlas kaynaşmıştı daha çok, Selçuk’un söyleyecek çok bir şey yoktu zaten. Mehtap’ı hiç unutamamıştı ama aslında onunla çok az vakit geçirmişti. Yıllardır ne ondan ne de kızından hiç haberi olmamıştı. Kendi evliliğini ve Atlas’ın doğumunu anlatmak ya da işlerinden bahsetmekte çok anlamsız olacaktı. Kızıyla konuşabileceği tek şey bundan sonrasıydı aslında. Atlas ve o sohbete devam ederken ara ara Ozan’ın yanına mutfağa gitti o yüzden.

Ozan onun huzursuluğunu ve yabancılığını anlayabiliyordu,

“Ona nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyorum, yani sen onu daha iyi tanıyorsun!” demişti destek istediğini belli edercesine.

“Biraz zaman tanımalısın ikinize de. Kızını keşfetmek senin için harika bir macera olacak düşünsene. Siz baba ve kızsınız, benim desteğime ihtiyacınız olduğunu sanmıyorum!”

“Peki sen nasıl hissediyorsun, yani bizim için her şeyi hazırlıyor ve kenara çekiliyorsun şu anda!”

“Sizin için değil, bunları kızım için yapıyorum ve Mehtap için” demişti Ozan bu söze karşılık.

İki adamın arasında hem garip bi rekabet hem de sıkı ve artık koparamayacakları bir bağ kurulmuştu böylece. Atlas babalar olmadan ablasıyla buluştu bir kaç kez daha. İki genç yıllardır birlikte büyümüşler gibi iyi anlaşmışlar ve kaynaşmışlardı. Ozan Selçuk’a kızının annesinin ölümünün ardından okulun sınavlarına girdiğini ancak başarılı olamadığını anlatmıştı. Mehtap’ın onun küçüklüğünden beri bu kızını bu sanat okuluna girmesi için hazırlıyordu. Talihsiz bir döneme denk gelen sınav yüzünden Seden’de hayal kırıklığına uğramış, kendini annesine verdiği sözü tutamıyormuş gibi hissetmişti.

“Mehtap çok bir dansçıydı gerçekten, o zamanlar sınavlara neden girmediğini hiç anlayamamıştım. Demek kızımızı büyütmeyi seçtiği için vazgeçmiş tüm hayallerinden. O halde onun hayallerini gerçekleştirmek için birlikte çalışacağız bundan sonra.” dedi Selçuk.

“Onunla bu konuyu sen konuşmalısın. Kızın olduğunu saklaman gerektiğini biliyorum ama pozisyonun ona yardımcı olabilecekse babası olarak bunu kullanırsın sanırım”

“Seden’in annesi kadar yetenekli ve başarılı olduğuna eminim. Ancak yeniden sınava girmesi gerek. Ben o konuda bir şey yapamam. Sınav jürisi okulumuzun hocalarından oluşuyor. Tavsiye de bulunmam elbette mümkün ama gördüğüm kadarıyla Seden’de böyle bir şeyi kabul edebilecek bir kız değil.”

“Aslına bakarsan değil evet!”

“Ancak ona şöyle bir faydam olabilir, okulun sanat ve dans salonlarını kullanması için bir kart çıkartabilirim. Dışarıdan aday öğrenciler için böyle bir şey yapmaya yetkim var. Bu güne kadar kimseye yapmadım aslında. Yani gerekte olmadı ama kızım için bu yetkimi kullanabilirim. “

“Bu gerçekten çok iyi olur!” dedi Ozan.

“O zaman Atlas ablasını okula götürsün yarın. Dans stüdyolarını ve okulun kalan bölümlerini gezsinler. Ben de gerekli evrakları hazırlatayım Seden’in nüfus cüzdanının bir kopyası gerekecek!”

“Onu senin gezdirmen daha iyi olmaz mı? Bu ikinizin yakınlaşmasını da sağlar”

“Hayır bu iyi bir fikir olmaz çünkü okulda birllikte gezdirdiğim bir öğrenci olduğu görülürse onun doğrudan torpilli olduğunu düşüneceklerdir. Bu ikimiz için de pek iyi bir sonuç doğurmaz!”

“Doğru haklısın!” dedi Ozan düşünceli bir şekilde. Kızını babası ile tanıştırmayı başarmıştı, o okula girmesi için de elinden geleni yaparsa Mehtap’ın tüm hayallerini gerçekleştirmiş olacaktı.

Seden küçük kardeşi ile birlikte okulu gezerken hayranlığını gizleyemiyordu.

“İnan bana böylesini hayal etmemiştim. Burada her şey o kadar güzel ki, artık daha çok kazanmak istiyorum o sınavı!”

“Bence kazanacaksın da, abla kardeş birlikte okula gideceğiz o zaman!” diye neşeyle güldü Atlas ve kolunu attı Seden’in omzuna.

“Hey etrafta kardeş olduğumuzu duyurmaman gerekmiyor muydu?” dedi Seden fısıldayarak.

“Ah evet!” dedi Atlas yine gülerek, “Daha ablam olduğuna alışamadan, bir de bunu saklamaya alışmam gerek şimdi? Sana ne diyeyim o zaman? Sedoş diyeyim mi?”

“Sedoş mu?” dedi Seden gülerek, “Biliyor musun annem söylerdi böyle!”

“Ah ben çok özür dilerim!” dedi Atlas kıpkırmızı olarak.

“Hayır bana ailemden birinin daha böyle söylemesi çok güzel! Sedoş de sen bana!”

“Tamamdır o zaman Sedoş!” diyerek kendine çekip sıkıca sarıldı ablasına Atlas.

Bu arada koridorda onları gören Sude şok geçiriyordu. Deliler gibi aşık olduğu Atlas yanında daha önce hiç görmediği kısacık bir kızla sarmaş dolaştı. Üstelik pekte neşeli görünüyorlardı.

“Bu da kim şimdi?” dedi kendi kendine hırsla. Önce hızlanıp onlara yetişmeyi düşündü ama öfkesini saklayamayacağına karar verince vazgeçti.

Baykurt kız kardeşi ağlayarak onu arayınca telaşlanmıştı, “Sude neler oluyor söylesene geleyim mi?”

“Ağabey onu bir kızla sarmaş dolaş gördüm az önce!”

“Kimi gördün?”

“Atlas’ı tabi ki? Yanında bir kız var, yapışık gibi geziyorlar okulun içinde!”

“Sude dur bakalım, anlamadan dinlemeden. Kızı daha önce hiç görmedim diyorsun, demek ki okulda değil öyle mi?”

“Hayır değil! Ama ikisi çok samimiler!”

“Atlas’a neden sormuyorsun onun kim olduğunu? Bu gün dersiniz yok mu?”

“Var evet! Sorayım mı?”

“Sor tabi kızım, haydi ağlamayı kes! Yüzün gözün şişecek! Ben gelirim ders çıkışına konuşuruz!”

“Tamam!” dedi Sude burnunu çekerek, hemen tuvalate gidip yüzünü gözünü temizledi. Ağabey haklıydı, Atlas’a böyle kıpkırmızı bir burunla görünmemeliydi. Zaten iki saat sonra dersleri vardı aynı stüdyoda.

Atlas, Seden’e okulu gezdirdikten sonra kantinde oturup birer kahve içtiler. Sınava hazırlanmak için buradaki stüdyolarda çalışabileceğine hâlâ inanamıyordu.

“İyi ki böyle oldu! Böylece daha çok görüşebileceğiz artık!”

“Evet!” dedi Seden’de neşeyle, Atlas’ı tarif edemediği bir şekilde çok seviyordu. Onun kardeşi olduğunu hissediyordu içinde bir yerlerde. Selçuk için aynı şeyleri hissetmiyordu. Onun babası hep Ozan olacaktı ama Atlas öyle değildi.

“Kalıp benim dersimi izlemek ister misin?” dedi Atlas.

“Öyle olabiliyor mu?”

“Senin için torpil yaparım, unuttun mu ben yönetim kurulu başkanının oğluyum!”

“Benim senin torpiline ihtiyacım yok, çünkü ben de kızıyım!” diye kıkırdadı Seden.

Tam ikisi neşeyle gülerken Sude geldi yanlarına, merakını yenememiş derse kadar bekleyememişti.

“Ah Sude bak seni Sedoş ile tanıştırayım!” dedi Atlas hemen.

“Sedoş bak bu da benim en yakın arkadaşım Sude!”

Bu tanıştırma Sude’nin canını sıkmıştı ama yine de sahte bir gülümsemeyle baktı Seden’e. Bu kızda olup onda olmayan ne olabilirdi ki? Boy fukarasıydı bir kere, ayrıca gülünce de alnı kırışıyordu.

“Çok memnun oldum Sude!” dedi Seden içten bir gülümseyle, Atlas’ın kıza bakışından onun sıradan bir arkadaş olmadığını hemen anlamıştı. Ancak Atlas ablası ile vakit geçirmenin heyecanına kapıldığı için Sude yerine yine onunla ilgilenmeyi tercih etti.

“Beni izlemeye gelmeyecek misin yani şimdi?”

“Ah hayır bugün gelemem tatlım! Nasılsa daha çok geleceğim artık bir defasında mutlaka izlerim olmaz mı?”

“Olur! Ben de seni dansederken izlemek için çok sabırsızlanıyorum! Kim bilir ne kadar harika oluyorsundur, bir kuş gibi!”

“Evet kanatlarım var benim! İzlersen göreceksin!”

“Minik kuş Seden!” diye kahkahayı bastı Atlas yine.

İkisi konuşup gülerken Sude yüzünde donmuş gülümsemesiyle onları dinlemeyi devam etti içinden Seden’e duyduğu nefreti beslerken.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s