Kanatlarım var – Bölüm 7

Gerçekten de Ozan gün geçtikçe kendini daha güçsüz ve daha az yaşama bağlı hissediyordu. Mehtap’ı kaybetmek onu derinden sarsmıştı. Kızı için ayakta duruyordu bir tek. O olmasa ve onun mutluluğunu bu kadar önemsemese kendini çoktan bırakırdı.

Konuşmaya başlamadan önce Seden endişeyle babasının yüzüne bakıyordu.

“Bana hasta olduğunu söylemeyeceksin değil mi?” dedi dayanamayıp.

Ozan sevgiyle tuttu kızının elini, “Hayır tatlım merak etme! Konu benim sağlığım değil!”

“Oh!” diye derim bir nefes aldı Seden, ” Sahiden sabahtan beri hastayım diyeceksin diye o kadar korktum ki anlatamam!”

“Hasta değilim ama bir gün olabilirim de. Hayat hepimiz için sırası geleni sunuyor güzel kızım. Geleni de kabul edip yaşantımızı sürdürmekten başka çaremiz olmadığını biliyorsun.”

Seden annesinin ölümünü düşünmüştü hemen, bunu kabul etmek demek hayatın onların sürekli eksiltip durmasını onaylamak gibi olmaz mıydı o zaman. Bir şeyler için mücadele edilebilirdi çoğu zaman. Ölüm için değil elbette ama diğer tüm zorluklarla mücadele etmek zorundaydılar. Yoksa kendilerini acımasız bir akışın içinde savunmasız bırakırlardı. Yine de bu düşündüklerini babasına söylemedi o akşam. Ne söyleyeceğini bir an önce duymak istiyordu.

Ozan konuya nereden gireceğini bilemediği için annesi ile çocukluk arkadaşı olmalarından başladı. Daha önce de defalarca o günleri konuşmuşlardı ama Selçuk bu konuların hiç birinde geçmemişti. Seden babasının eski anılara dönerek neye varacağını merakla dinlerken birden bire annesinin bir aşkı olduğunu duyunca çok şaşırdı.

“Senden başka biri mi yani?” dedi merakla.

“Evet benden başka biri tatlım. Anneni derinden etkileyen her şeyiyle dört dörtlük biri hem de”

“Yok canım baba! İnsan karısının aşık olduğu adamı böyle yüceltir mi?”

“Hakkediyorsa yüceltir.” dedi Ozan düşünceli bir şekilde. Kızının da öz babası ile arasına bir rekabet olduğunu düşünmesini istemiyordu. Bu yüzden bu çizgiyi baştan çizmek zorundaydı.

Sonra annesinin o son yaz okuluna gidişini anlattı ve dönüşündeki mutsuz hallerini.

“Ne olmuş peki?” dedi Seden yine merakla, “Bunları daha önce neden anlatmadığınızı anlayamıyorum!”

Mehtap’ın hamile kalışı ve ardından onların evlenişini anlatınca, hemen anladı elbette neden daha önce duymadığını. Ozan hikayenin burasında kesip kızının tepkisini rahatça yaşamasını izledi.

“Yani o zaman sen benim gerçek..”

“Evet ben senin gerçek baban değilim, yani biyolojik olarak!”

“Böyle çok örmekler duymuştum ama onlardan biri olacağımı hiç düşünmemiştim!” dedi Seden. Çok sıradan bir şeyden konuşuyorlarmış gibi gözüküyordu.

“Kendini nasıl hissettin bunu duyunca?” dedi Ozan.

“Farklı değil!” diye gülümsedi Seden, “Yani öz babam değilsen de babamsın öyle değil mi? Kalbim senin babam olduğunu söyüyor hâlâ! Ayrıca artık benim için daha da kahramansın çünkü annemi kurtarışın masallardaki gibi!”

“Sen ciddi misin?” dedi Ozan gülerek.

“Elbette ciddiyim baba!”

“Sana söylemediğimiz için falan kızmadın mı yani?”

“Hayır kızmadım! Çünkü bu hayatımı değiştirecek bir bilgi değil!”

“Sen benim canımsın!” diyerek sımsıkı sarıldı Ozan kızına.

“Sen de benim canımsın. Ne sanıyordun babam değilsin diyerek çekip gideceğimi mi?”

“Yo hayır öyle sanmıyordum tabi ama bilmiyorum bende daha önce böyle şeyler yaşamadım ki!”

“Beni bütün gün geren mevzu bu muydu yani?”

“Hayır aslına bakarsan bu kadar değil konu!”

Seden kocaman bir kahkaha attı “Şimdi de Elvis Presley olduğunu mu söyleyeceksin baba?”

“Hayır başka bilmediğin bir şey söylemeyeceğim ve ne yazık ki Presley’de değilim! Ben sadece babanla tanışmak ister misin diye soracaktım.”

“Sen onu tanıyor musun?” dedi Seden merakla.

“Şey aslına bakarsan senin onunla tanışmak isteyeceğini düşündüğüm için gidip onunla tanıştım!”

“Sahi mi?”

“Evet! Bir de erkek kardeşin olduğunu öğrendim bu arada Atlas, on yedi yaşında!”

“Bir kardeşim mi var?” dedi Seden neşeyle.

“Evet, çok zengin bir öz baban ve bir erkek kardeşin var!”

“Peki ya onun annesi yok mu?”

“Var ama ona bizden bahsetmeyecekler, yani bunu anlayabiliyorum!”

“Tanışmak mı istediler benimle?”

“Evet açıkçası istediler, tabi eğer sen de istersen?”

“Elbette isterim!” dedi Seden neşeyle ama sonra durdu “Bu seni üzmeyecekse tabi, bak hiç mecbur değilim onlara tanımaya. Sen kendini kötü hissedeceksen onlar aklımdan bile silerim emin ol!”

“Canım kızım benin. Hayır bu beni hiç rahatsız etmeyecek, aksine mutlu edecek. Biz annenle yıllarca konuştuk bu konuyu, o olmadan sana bunları anlatacağım hiç aklıma gelmemişti aslında ama hayat her şey yaptırıyor”

Baba kız o akşam eskilerden, annesinden uzun bir sohbete daldırlar beraber. Kimi zaman ağladılar, kimi zamansa güldüler. Ertesi gün Ozan Selçuk’u arayıp kızıyla konuştuğunu ve onunda öz babası ile kardeşini tanımak istediğini söyledi. Selçuk’un eşinden saklayacakları için baba oğul onların evlerine geleceklerdi. Dışarıda bir yerlerde görüşürlerse bu da riskli olabilirdi.

“Tıpkı filmlerdeki gibi değil mi?” dedi Atlas babası arabayı sürerken, “Az sonra yıllardır varlığını bile bilmediğim ablamla tanışacağım! Şu an gerçekten çok heyecanlıyım. Acaba benziyor mu bana?”

“İnan ben de çok heyecanlıyım” dedi Selçuk, gerçekten de sesi titremişti bunu söylerken.

Atlas babasını izlemeye başladı sonra yol boyunca, kendini onun yerine koymaya çalıştı. Böyle büyük bir aşk yaşamak istiyordu o da. Sude’ye açılmadan bunu yaşaması pek mümkün olamayacaktı ama.

Seden camda bekliyordu öz ailesinin gelmesini. Ozan kızının kıpır kıpır yerinde duramayışını mutlulukla izledi. Eğer ona bir şey olursa artık kızının yanlız kalmayacağını biliyordu. Üstelik maddi açıdan da bir sıkıntısı olmayacaktı bundan sonra. Karısından sakladıkları için Selçuk onu nüfusuna geçiremeyecekti belki ama yine de kızını da mirasından faydalandırmanın bir yolunu bulurdu herhalde.

Araba kapıda durduğunda Seden onların geldiğini hemen anladı, “Baba bak geldiler galiba!” diye seslendi hemen. Ozan’da eğilip baktı tülün arkasından ve Selçuk’u tanıdı hemen. Yanında da bir delikanlı vardı ki bu da Atlas olmalıydı.

Baba kız hemen kapıya gittiler, Atlas ablasına bir buket çiçek getirmişti. Kapı açılır açılmaz ikisi de birbirlerine baktılar ilk önce. Selçuk donup kalmıştı zaten bir anda, ne diyeceğini bilemez halde kızına bakıyordu.

Seden ise Atlas’a kilitlenmişti, “Vay canına sen ne kadar yakışıklı bir genç adamsın böyle?” dedi gülümseyerek

Atlas’da “Sen de ne kadar ufak tefek bir ablasın?” dedi gülerek. Seden gerçekten yaşıtlarına göre her zaman ufak tefek bir kız olmuştu. Bu dansta ona avantaj sağlıyordu aslında. Atlas’ın olağandan uzun boyu olunca iyice kısa görünüyordu şimdi.

Sonra Selçuk’a döndü birden ve ona elini uzattı Seden “Merhaba!” dedi kibarca. Selçuk’da ona elini uzattı ve birbirlerinden gözlerini kaçırarak tokalaştılar.

Ozan hoşgeldin faslından sonra çay demleme bahanesiyle kalkıp mutfağa gitti. Onların kendi aralarında konuşup, kaynaşmaları gerektiğini düşünüyordu. Atlas ve Seden gittikleri okullar, sevdikleri müzikler konusunda koyu bir sohbete dalmışlardı bile. Selçuk Seden’i seyrediyordu sadece, iki çocuğunu böyle bir arada gördüğüne inanamıyordu hâlâ. Seden gerçekten de Selçuk’a benziyordu daha çok. Oysa o Mehtap’tan izler bulabileceğini düşünmüştü kızında. Tanıdıkça anlayacaktı ki karakteri benziyordu Mehtap’a ancak zekası, yetenekleri ve görünüşü aynı babasıydı. Tabi onun minyatürü daha çok.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s