Kanatlarım var – Bölüm 5

Ozan, Selçuk’tan randevu isterken konunun okullarına girmek isteyen kızıyla ilgili olduğunu söylemişti. Selçuk eskiden olduğu gibi kibirden uzak bir insan olmaya devam ediyordu. Okulun öğrencileri ve öğrenci adayları ile de birebir görüşmeyi her zaman kabul ediyordu bu yüzden. Bu iş için memurlar görevli olsa bile doğrudan ona ulaşanları geri çevirmiyordu. Ozan onun bu özelliğini duyduğu için bu şekilde randevu almıştı zaten. Aksi duruma konuşacağı konu için ne diye randevu alacağını bilmiyordu.

Selçuk tam randevu verdiği saatte, okuldaki odasında sekreteryada bekleyen Ozan’ı almıştı içeriye.

“Buyurun Ozan bey, kızınız için görüşmek istemişsiniz sanırım. Keşke onu da getirseydiniz, okulu görmüş olurdu.” diyerek nazik bir şekilde karşıladı onu.

“Evet kızım için geldim, onu da getirmek istiyorum ama önce sizinle yanlız konuşmak istedim bazı durumlardan ötürü.”

“Neymiş bu bazı durumlar?” dedi Selçuk merakla.

“Bilmem Mehtap’ı hatırlar mısınız?” diye söze girdi Ozan, “Mehtap Pekin”

Selçuk kaşlarını kaldırdı ilgiyle, “Elbette hatırlıyorum!” Aradan yıllar da geçmiş olsa onu asla unutmamıştı. Neden birden bire terkedildiğini hiç anlamamış, uzun süre onun izini sürmeye devam etmişti ama Mehtap sonunda ona evlendiğini söyleyince geri çekilmek zorunda kalmıştı.

“Ben onun evlendiği kişiyim!”

“Anlıyorum.” dedi Selçuk hiç bozuntuya vermeden, “Nasıl o iyi mi?”

“Ne yazık ki artık aramızda değil!”

Bu defa duygularını saklayamadı Selçuk ve yüzü allak bullak oluverdi. Ozan onu izliyordu ilgiyle, onun yüzünden biricik karısını gerçekten sevmiş olduğunu anlamak mümkündü şu haliyle. Hatta neredeyse hâlâ sevdiğini bile düşünebilirdi insan.

“Ben, çok üzüldüm inanın! O! O çok iyi bir insandı!”

“Selçuk bey, ben sizin aranızda o dönemde yaşanılanlardan ve birbirinizi ne kadar sevdiğinizden haberdarım lütfen rahat olun. Bu benim için bir rahatsızlık konusu değil! Ben de onu sizin kadar sevdim”

Selçuk cevap veremedi. Hâla duyduğunun şokunu yaşıyordu.

“Bir hastalık mı? Nasıl?”

“Bir saldırıya uğradı maalesef!”

“Aman Tanrım!”

“Buraya gelme nedenim de tamamen onun isteğiyle! Size onun adına anlatmam gereken şeyler var!”

“Bunu o mu istedi sizden gerçekten?”

“Evet gerçekten o istedi. Bakın az önce de söyledim. Aranızda olan biten her şeyi biliyorum ben. Şimdi anlatacaklarımı dinleyince siz de anlayacaksınız”

Selçuk önündeki bardaktan kocaman bir yudum su içti, hem üzgün, hem kaygılı görünüyordu şimdi.

Ozan Mehtap’ın annesi ile arasında geçen konuşma ile ilgili söylediği her şeyi tekrarladı Selçuk’a. Selçuk yüzü darmadağın olmuş dinliyordu onu. Sonra geri döndüğünde ikisi arasında geçen konuşmaları da anlattı ve hamile olduğunu söyledi.

“Hayır inanmıyorum, bunu bana neden söylemedi?”

“Kendince nedenler bulmuştu, size söyledim. Ben onu çok seviyordum, hâlâ da çok seviyorum. Bu yüzden ona evlenmeyi teklif ettim. Çünkü bebeği aldırmak istemiyordu!”

“Bizim bir çocuğumuz mu var yani?”

“Evet bir kızınız var! Seden! Tıpkı size benziyor aynı zamanda, bir çok özelliğini sizden almış!”

“Siz benim…”

“Evet ben onunla evlenip sizi kızınızı büyüttüm. Aslında onu hiç bir zaman sizin kızınız gibi büyütmedim. O benim kızımdı. Şimdi bunları söylemek benim içinde çok zor”

“O biliyor mu?” dedi Selçuk sesi titreyerek, “Yirmili yaşlarında olmalı şimdi”

“Evet yirmi bir yaşında. Hayır bilmiyor. Yani şimdilik bilmiyor. Ona söyleyeceğim. Bu Mehtap ile aldığımız ortak bir karardı. Ancak önce gelip sizinle konuşmayı uygun buldum, çünkü öğrendikten sonra gelip sizi bulursa üzülmesini istemiyorum!”

İki adamında gözleri ıslanmıştı konuşurken, ikisi de kelime seçmekte zorlanıyorlardı. Selçuk tam bir şok yaşıyordu zaten. Yıllar sonra hâlâ unutamadığı aşkında haber alıyordu ve bu haber onun artık yaşamadığıydı. Üstelik de ikisinin bir kızları olmuş ancak Selçuk bunu yıllar boyu hiç bilmemişti.

“Eğer bebekten ya da annemin onunla konuştuğundan haberim olsaydı, onu asla bırakmazdım!”diyebildi yutkunarak.

“O zaman ben asla onun kocası ve Seden’in de babası olamazdım!” dedi aynı şekilde Ozan da.

“Seden!” dedi Selçuk, “Adı bu mu?”

“Evet adı bu! Onunla tanışmak istiyor musunuz? Bunu bilmem gerek.”

“Elbette kızımla tanışmak istiyorum!”

“Birden bire ortaya çıkan bir kız evlat sorun olmayacak mı? Aileniz? İtibarınız?”

“Evet, evet düşünmem gereken çok şey var. Ben de evlendim bir oğlum var Atlas. Karımın sağlık durumu pek iyi değil açıkçası. Şimdi onun karşısına çıkıp bir kızım olduğunu çok normalmiş gibi açıklayamam, bunu kaldırabileceğini sanmıyorum”

“Evet tahmin edebiliyorum!”

“Ancak bu kızımı reddeceğim anlamına gelmiyor. Herkesin bilmesine gerek olmasa da o benim kızım öyle değil mi?”

“DNA testi gibi şeyler isteyecek misiniz?”

“Oh Hayır! Hayır! Anlattıklarınızı Mehtap ve benden başka kimse bilemezdi zaten. Yani yaşadıklarımızla ilgili, çünkü ben kimseye bahsetmedim bu güne kadar. Onu bir gün yeniden görebileceğimi düşünmüştüm aslında. Çok özür dilerim bunları size söylemem ne kadar doğru bilmiyorum. Çok şaşkın ve üzgünüm şu an.”

“Şöyle yapalım!” diyerek ayağa kalktı Ozan, aslında onun samimiyetine inanmıştı o da ama yine de ani bir karar verip sonradan pişman olmasını istemiyordu, “Siz biraz düşünün, bakın bu kartta benim adım ve numaram yazıyor, eğer kızım yanımdayken ararsanız sizinle açık konuşamam ama sonra dönerim. Düşünüp karar verin sonra bana kararınızı bildirin. Ben de o zamana kadar Seden’e sizden bahsetmeyeceğim!”

“Tamam!” dedi Selçuk minnetle, “Sizi mutlaka arayacağım! Çok teşekkür ederim ben, gerçekten! Yaptığınız ve yaşadığınız şeyin çok zor olduğunu anlıyorum. Yine de geldiniz. Çok teşekkür ederim!”

“Siz ve ben ortak bir kaderi paylaştık bir şekilde. Bundan sonrasında kimsenin üzülmemesi için iş birliği yapmak zorundayız öyle değil mi?”

“Evet kesinlikle öyle!” dedi Selçuk’ta ayağa kalkarak.

“Kimseye bundan bahsetmeyeceğim, o konuda da içiniz rahat olsun!”

“Teşekkür ederim”

Böylece Mehtap’ı ömürleri boyu seven iki adam duyguları ve kafaları karmakarışık bir şekilde ayrıldılar birbirlerinden. Görüşme Ozan’ın umduğundan çok çok iyi geçmişti. Onun yüzünde Mehtap’ın öldüğünü duyduğunda yaşanılan duygu geçişleri biraz kıskanmasına neden olsa da sonuçta Mehtap ile o evlenmişti. Hatta kızını da o büyütmüştü. En azından Seden için adamın duygularının gerçek olduğunu öğrenmek güven vericiydi. Sahiden de hâlâ seviyordu Mehtap’ı bu adam. Kaderin onu Ozan’a döndürmesi gerçekten bir mucizeydi aslında. Eğer Selçuk’un annesi o gün Mehtap ile konuşmamış olsaydı bu gün her şey bambaşka olacaktı. Belki de Atlas hiç dünyaya gelmeyecek ya da Mehtap ve Selçuk çifrinin ikinci çocukları olarak doğacaktı kim bilir? Ozan ise onların mutluluğuna uzaktan bakabilen bir adam olarak kalacaktı o zaman. Hayalleri ve sevgisi yüreğinde hapsolmuş bir adam.

Evet şanslıydı. Selçuk ile bir rekabete ya da kıskançlığa girmenin anlamı yoktu artık. Şimdi onun kararını bekleyecek ve kızıyla ona göre konuşacaktı. Mehtap’ın istediği gibi.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s