Turgay ve Arzu eve girdiklerinde Hatice hanım koltukta kendinden geçmiş haldeydi. Nermin hemen kolonyayı kapıp anesinin bileklerini ovmaya başladı.
“Gitti çınarımız gitti!” sayıklıyordu zavallı kadın.
Arzu artık üstüste gelen olaylara tepki veremez hale gelmişti. Ağlıyordu ama ağzınadn kelimeler dökülmüyordu. Aylardır uzak kalmıştı babasından. Tam şimdi yeniden kavuştuk derken bu acı iyice ağır gelmişti.
“Hangi hastanede?” dedi Turgay toparlanıp. Nermin hemen söyledi hastanenin adını.
“Tamam siz evde kalın ben gidip ilgileneyim!”
“Ben de seninle geleceğim!” dedi Arzu.
“Hayır sen evde annenlerle kalsan daha iyi olacak gibi duruyor! Gelmen iyi fikir değil! Babanın kimliğini nerede?”
“Hastanede!” dedi Nermin yine.
Turgay hemen çıkıp gitti. Arzu kanapeye oturup annesini izlemeye başladı. Onu teselli etmek istiyordu ama kolu kanadı kırılmış gibi kıpırdayamıyordu bir türlü.
“O kim?” dedi Nermin annesinin bileklerini ovmaya devam ederken.
“Turgay!” dedi boş boş bakarak Arzu.
“Şu gecekondudaki oğlan mı yani?”
“Evet o!”
“Allah razı olsun iyi çocukmuş hakikaten!” diyerek Nermin’de başladı ağlamaya, “Biliyor musun, gecekonduda yaşamaycak kadar iyi giyimli olması tuhaf!” dedi ardından
“Ne?” dedi Arzu şaşkın şaşkın. Babasının ölüm haberini almışken ablasının takıldığı şeyi aklı almıyordu. Nasıl farketmişti bunu şimdi.
“Yıllarca Feridun ile yaşamak kolay mı sanıyorsun?” diye ağlamaya devam etti Nermin, “Kafamı dağıtmaya ihtiyacım var! Yoksa deliririm!”
Arzu’nun içi parçalandı birden, kalkıp sarıldı ablasına. Annesinin diğer yanına oturdu sonra ona da sarıldı.
“Bundan sonra üçümüz birbirimize destek olacağız! Güçlü olacağız!” dedi ve üçü birlikte sarılıp ağladılar bir süre .
Turgay, İhsan ile birlikte geri geldiğinde Hatice hanım yüksek sesle Kur’an okuyor, kızlar da onu dinliyorlardı. Arzu onları içeri aldı, İhsan’ı görünce gülümsedi hemen. Hatice hanımın okuması bitene değin konuşmadan beklediler ve dualarını ettiler.
“Yarın öğlen namazında kaldırılacak!” dedi Turgay, ben her şeyi hallettim. “Haber vermek istediğiniz kişiler varsa bilgiler burada yazıyor” diyerek elindeki kağıdı uzattı Arzu’ya.
“Evladım Allah ne muradın varsa onu versin. Hızır gibi geldin yetiştin. Adın Turgay’dı değil mi?”
“Böyle günde kim olsa aynı şeyi yapardı teyzeciğim” dedi Turgay mahcup bir sesle, “Bu da İhsan Arzu bahsetmiştir belki, o da hemen koştu geldi sağolsun”
“O zor zamanlarında a kızımı hiç yanlız bırakmamışsınız. Allah sizi yetiştirenlerden razı olsun!”
Arzu kendini çok kötü hissetti birden, annesi babasının ortakları tarafından öldürülen kadının oğlu olduğunu bilmiyordu Turgay’ın tabi. Başını kaldırıp Turgay’ın yüzüne baktı ne hissettiğini anlamak için.
“Böyle zamanlarda birlik olmak lazım, yoksa aile ne işe yarar!” dedi nazik bir şekilde.
Arzu’nun içi sevgiyle doldu birden, o çoktan Hatice hanımı annesi yerine koymuştu belli ki. Hatice hanım da anlamlı anlamlı baktı Turgay’ın yüzüne. Nermin’de Arzu’ya kaş göz etti hemen. İhsan ertesi gün gidip Saime hanım ile Aysel’i de getirdi. Onlarda Arzu’nun daha kavuşur kavuşmaz babasını kaybetmesine çok üzülmüşlerdi.
Arslan beyin kırkı çıkana kadar gelenleri gidenleri hiç eksik olmadı. Turgay ve İhsan ise onları hiç yanlız bırakmadıkları gibi, evin ne ihtiyacı varsa halledip onlara hiç bir zorluk yaşatmadılar. Saime hanım işe, Aysel ise okula devam etmek zorunda olduğu için kalamadıklarından. İhsan her hafta sonu gidip onları getirdi ve hafta başı geri evlerine bıraktı. Hatice hanım ve Nermin’de bu insanları çok sevmişlerdi. Hele Aysel Nermin ile çok iyi anlaşıyordu. İkiside meraklı oldukları için konuşacakları bir sürü konu buluyorlardı beraber.
Hatice hanım Arslan beyin kırkı çıkana kadar evde satılık ilanı durmasını istemediğini söylediği için kırk günün ardından ilan bahçe duvarına asıldı.
Turgay’ın babasının durumu da çok iyiye gitmiyordu ama onun problemleri nörolojikti şimdilik fiziksel sağlığında pek bir bozulma olmamıştı. Turgay babası ile ilgilenmesi için bir bakıcı ayarlamıştı Adamcağızın artık tek başına idare edecek hali pek yoktu. Arzu ile babası ile tanıştırmak istiyordu ama onların da zor günlerini atlatmasını bekliyordu. Saime hanımla Aysel’i Arzu’lara getirdikten sonra o da Saime hanıma babasına bakmasını teklif etti. Böylece bu kocaman evde de bir hareket olurdu. Annesi gittiğinden beri evleri çok sessiz ve hareketsiz kalmıştı. En çok Aysel sevindi tabi bu habere. Artık Satıkadın’da oturmaları gerekmeyecek, Turgay ve Arzu’dan da ayrılmamış olacaktı. Turgay Arzu ile ilgilenirken, İhsan’da onların taşınma işlemleri ile oradaki üç evin kapatılması konuları ile ilgilendi.
Emlakçı Arzu’ların evine ilan asılmasından hemen iki gün sonra arayıp evin satıldığını müjdeleyince Arzu ve ailesi çok şaşırdılar.
“En azından yeni hayatımıza bir an önce başlar uyum sağlarız!” dedi Nermin hemen.
Hatice hanım Arslan beyin vefatından sonra iyice sessizleşmiş içine dönmüştü, sürekli namaz kılıp dualar ediyordu kocası için. Kızlar onun böyle kendini daha iyi hissettiğini düşündükleri için hiç karışmıyorlardı halllerine. Onca yıllık hayat arkadaşını kaybetmek hele böyle sıkıntıların içinde bunu başarmak zordu gerçekten.
Emlakçıdan haber gelince Arzu ve Nermin yavaş yavaş evi toplamaya başladılar. O akşam iş çıkışı iyiler mi diye uğrayan Turgay hazırlanmış bir kaç koliyi görünce “Ne bunlar?” diye sordu merakla.
“Ev satılmış, biz de bir an önce toplanalım dedik!” diye cevap verdi Arzu,
“Annen nasıl? Bu fikirden rahatsız oluyor mu?”
“Bilmiyorum o kadar sessizki ne hissettiğinden asla bahsetmiyor!”
“Ben de bu akşam biraz konuşuruz diye ummuştum!”
“Kiminle annemle mi?”
“Evet”
“Neden?”
Gülümsedi Turgay ama cevap vermedi.
“Annem içeride?” dedi Arzu yüzünde muzip bir gülümseme ile.
Turgay hemen geçti içeri ve Hatice hanımın elini öpüp oturdu yanına, “Merhaba Hatice anne bu gün daha iyi misiniz?”
Nermin hemen kaşlarını kaldırmıştı “Anne” lafını duyunca.
Turgay kimin oğlu olduğundan başlayıp, Hatice hanımı annesi yerine koyduğuna, arından Arzu’yu ne kadar sevdiği ve onunla evlenmek istediğini anlatan uzun bir konuşma yaptı. Hepsi sessiz bir şekilde onu dinliyorlardı. Ayrıca bu mutlu aile birleşmesinin bir hediyesi olarak da evi satın aldığını söyledi. Böylece ev hem onlarda kalacak, hemde tüm borçlar ödenecekti.
“Ama neden?” dedi Arzu.
“Doğrudan versem asla kabul etmeyecektiniz bu parayı! Ben karımı ve ailesini mağdur bırakacak bir adam değilim!” dedi Turgay gülümseyerek.
Hatice hanım hiç bir şey söylemeden elini sallayarak Turgay’ı yanına çağırdı, Turgay hemen kalkıp onun yanına geçip oturdu. Kadıncağız göz yaşları içinde sarıldı delikanlıya, “Bundan sonra sen benim dünya ahiret oğlumsun, damadımsın!” dedi. Arzu ve Nermin’de gözlerinde yaşlarla gidip sarıldılar annelerine.
Arzu nikahın ardından iki kocaman ev varken ayrı bir ev açmak istemedi. Turgay’ın babası ve Saime hanımları Arzu’ların evine taşıdılar. Böylece Nermin ve Hatice hanım da yanlız kalmayacaktı. Onlar da Turgay’ın ailesinin evinde yaşamaya başladılar. Aysel sık sık gelip onlarda kalıyordu zaten. Üniversite sınavına gireceği için özel öğretmenler tutulmuştu ona da.
Satıkadın hepsini kocaman bir aileye çevirmişti. Evlendikten sonra Hatice hanımı da alarak bir gün hep birlikte mahalleye gittiler ve oradaki çocularaküçük hediyeler verirken, oturdukları evleri gösterip, o günleri andılar.
İki farklı mahalleden kocaman bir aile kurulmuştu.
SON