Saime hanım kapının ağzında ayakkabılarını giymiş onu bekliyordu.
“Şey aslında acaba bu gün evi temizlesem de yarın mı gitsem pastaneye birden gel başla derlerse işim kalmasın öyle değil mi?” dedi kadına tuvaletten çıkınca. Onun kapı gibi diploması vardı, iki dil biliyordu, neden gidip bir pastaneye başvursundu ki. Evin durumu acildi gerçekten, o yüzden önce evi halletmesi daha uygun olurdu.
“Sen nasıl istersen” dedi Saime hanım. O zaman ben gideyim, siz de evi temizleyin Aysel ile akşama geliir yardım ederim.
“Tamam teşekkürler. Aysel mutağı toplarken ben eve geçeyim” diyerek o da çıktı evden. Evi yeniden gündüz gözüyle bir incelemek istiyordu. Dün çok yorulmuştu geldiğinde. Tam olarak neya ihtiyacı olduğuna bakacaktı. Ayakları kaya kaya geçti karşı bahçeye ve kapıyı açıp içeri girdi.
Dünkünden daha iyi değildi karşısındaki manzara. Yatak üzerine ne alırsa alsın yatılacak gibi değildi ama karyolası sağlam gözüküyordu. Masa da idare ederdi böyle. Buz dolabının arkasına eğilip fişini kontrol etti ve prize taktı. Burnunu tutarak kapağını açtı ve içinde tabağı kaptığı gibi dışarı bahçeye fırlattı. Onu sonra da atabilirdi. Geri döndü buz dolabının içini kontrol etti. Çalışıyordu. İyice bir silinince marketten alacaklarını içine koyabilirdi. Dönüp sobaya baktı sonra, etrafında döndü. Daha önce hiç soba kullanmadığı için es geçti onu.
“Belki bir elektrikli ısıtıcı yeterli olur” dedi kendi kendine. Sonra muslukları kontrol etti su yoktu. En acil konu buydu o halde, susuz banyo, tuvalet hiç bir şey yapamazdı. Mutfak dolaplarını açıp baktı tek tek ama işe yarar bir şey göremedi olanları da yerde bulduğu bir çöp torbasına doldurdu tek tek.
“İlk iş bir eldiven alayım” dedi kendi kendine. Oraya buraya değdikçe tiksiniyordu, “Burada mı yaşayacağım ben!” dedi sonra yeniden etrafına bakarak. İçerisi hâlâ buz gibiydi. Birden içini bir umutsuzluk kapladı. Üzerinde başında başka kıyafeti, hatta çamaşırı, çorabı bile yoktu. Alırdı almasına da, gardrop yoktu. Hızlı adımlarla tuvalete girdi. Aynı Saime hanımların evindeki gibiydi. Bir farkla, tuvaletin karşısındaki duvarda bir duş musluğu vardı.
“Yok artık banyo burası mı?” dedi yüksek sesle. İyice canı sıkılmıştı. Elindeki tüm parayı harcasa bile burası adam olmazdı.
“Babamı arayacağım!” dedi kendi kendine, “Evet ben burada yaşayamam, gidip babamı arayacağım. Bakkalda bir telefon olmalı!”
Kararlı adımlarla çıktı evden, tam bahçeden çıkıp yola ayağını attı ki bir anda nasıl havalandığını bilemeden acıyla sırt üstü yere düştü, son hissettiği başındaki korkunç acıydı.
Evden ona gelmek için çıkan Aysel ile yan çaprazlarındaki gecekondunun önündeki karları temizlemeye uğraşan İhsan ile Turgay koşup geldiler yanına.
“Arzu abla?” diye seslendi Aysel ama Arzu’dan hiç tepki alamadı.
“Kötü düştü ağabey kız! Bir doktora mı götürsek!” dedi İhsan panikle.
“Arzu hanım?” diye seslendi Turgay onun başını yerden kaldırıp kolunu altına koydu.
“Dur ağabey bir yeri kırık falansa kızın, iyice zarar vermeyelim.”
İhsan öyle deyince Turgay’da tedirgin oldu kolunu kıpırdatmadan yeniden seslendi, “Arzu hanım?”
Bu arada Aysel fırlamış eve gitmiş bir bardak su ile bir şişe kolonya alıp yıldırım gibi geri gelmişti.
“Onları ne yapacaksın?” dedi İhsan merakla.
Ona cevap vermeden bir bardak suyu Arzu’nun yüzüne çarpıverdi Aysel.
“Kızım ne yaptın?” dedi Turgay birden kendi de ıslanınca, “Bu soğukta su dökülür mü insanın üzerine öldürecek misin bizi?”
“Filmlerde öyle yapıyorlar!” dedi Aysel telaşla,
Arzu yüzüne çarpan buz gibi suyun etkisiyle kocaman bir nefes alarak açtı gözlerini.
“Bak gördün mü işe yaradı işte!” diye sırıttı Aysel.
“Bir yeriniz acıyor mu?” dedi Turgay kızın üzerine eğilip.
“Başım çok acıyor!” dedi Arzu elini başına götürerek, bu arda ıslandığı için titremeye başlamıştı. Zaten üzerindeki mont inceydi.
“Onu içeri taşıyalım hemen!” dedi Turgay kucaklayarak.
“Ay aynı filmlerdeki gibi!” diyerek kendi kapılarına koştu Aysel.
“Sizin misafirniz mi?” dedi Turhay Aysel’in peşinden yürürken.
“Yok karşıya taşındı dün” dedi Aysel ve hızlıca açtı kapıyı onlar içeri girene kadar bekleyip kapattı sonra.
Turgay yavaşça gece uyuduğu sedire bıraktı Arzu’yu.
“Neler oluyor burada? Neredeyim ben?” dedi Arzu sayıklar gibi.
“Arzu abla gene bize geldin!” dedi Aysel hemen kendini gösterip.
“Sen de kimsin?”
“Aysel ben işte!”
Arzu dikkatle baktı kızın yüzüne ama hatırlayamadı, “Peki ya siz kimsiniz?” dedi İhsan ve Turgay’a bakıp. Onlar tam ağızlarını açacaklardı ki Aysel atladı yine, “Bu Turgay ağabey, bu da İhsan ağabey, komşularımız”
“Ben neredeyim peki?”
“Bizim evdesin Arzu abla dedim ya!”
“Dur bir kızım ya, galiba kafasını vurunca bir şeyler olmuş.”
“Merhaba ben Turgay” diyerek Aysel’i itip Arzu’nun karşısına geçti Turgay, “Buraya dün taşınmışsınız herhalde öyle mi?”
“Öyle mi?” diye tekrarladı Arzu.
“Evet öyle!” diye tekrarladı Aysel’de
Turgay ters ters baktı Aysel’e susması için.
“Adınız Arzu değil mi?”
Arzu durup düşündü önce, “Bilmiyorum” dedi sonra, beynimin içi bomboş gibi.
“Ağabey bence biz bu kızı bi doktora götürelim!” dedi İhsan telaşla.
“Dur be oğlum!” dedi Turgay İhsana dönerek, sonra onu kolundan tutup kapıya doğru çekti, “Öyle elimizi kolumuzu sallaya sallaya nasıl gidelim hastaneye?”
“Babanı arasak olmaz mı?”
“Ya git İhsan Allahaşkına!” diyerek geri döndü Arzu’nun yanına.
“Buraya nereden geldiğinizi hatırlıyor musunuz? Aileniz falan var mı? Arayıp haber verelim!”
“Bilmiyorum, hatırlamıyorum gerçekten!” diye ağlamaya başladı Arzu yeniden.
“Tamam gidelim bir doktora!” dedi Turgay kararlı bir sesle. Aysel koş bakkala söyle bir taksi çağırsın bize.
“Taksiye mi bineceğiz yaşasın!” diye sevindi Aysel, ve fırlayıp çıktı evden.
“Bu kızı da mı götüreceğiz yanımızda?” dedi İhsan, Aysel’in arkasından bakarak.
“Ne yapalım ya bu kızı en çok o tanıyor, ne diyeceğiz hastaneye gidip? “
“Ha tamam!” dedi İhsan.
Aysel birazdan nefes nefese geri geldi, taksiye binme kısmını kaçırmak istemiyordu. Arzu’yu dikkatlica ayağa kaldırdılar kollarına girip. Neyse ki yürüyebiliyordu. Yine de yeniden düşmesin diye bahçe dışına kadar öyle götürdüler ve biraz sonra gelen taksiye bindiler hep birlikte.
Hastanenin acilinden giriş yapıp doktorlara olanları anlattılar. Siz giriş kaydını yaptırın ben de bakayım dedi doktor.
“İyi de kimliği yok ki!” dedi Turgay.
“Adını soyadını yazdırın o zaman!” dedi doktor ve Arzu’ya dönüp onu muayene etmeye başladı.
Turgay arkadan başını uzatıp, “Soyadınız ne?” diye sordu Arzu’ya ama cevap alamadı.
“Turgay ağabey bizimkini yazdır ya ne olacak!” dedi Aysel yine araya girip.
Turgay elini sallayarak dönüp gitti kayıt yaptırmaya. Aynen Aysel’in dediği gibi yapmıştı. Geldiğinde elindeki kağıdı doktora verdi.
“Bir film çekilecek şimdi siz bekleyin.” diyerek Arzu’yu alıp başka bir yere götürdü.
“Kızın kafa gitti” dedi İhsan.
“Sus be ne gitmesi, hafızasını kaybetti herhalde başını vurunca” dedi Turgay.
“Kafa gitti!” diye tekrarlayıp kıkırdadı Aysel kendi kendine.
Tüm kontroller bittikten sonra doktor Turgay’ı doğruladı.
“Geçici bir durum düzelir yakında!” diyerek gönderdi onları. Başı için bir ağrı kesici verdi sadece.
(devam edecek)