Hiç kimse – Bölüm 5

Arzu kadın çıkınca eve baktı yeniden, akşam olmaya başladığı için iyice üşümüştü. Karnıda acıkmıştı iyice. Düşünmeden gidip küçük buzdolabının kapağını açtı, açmasıyla evin içine berbat bir koku yayıldı. Dolabın içinde küfden ne olduğu belli olmayan tabak dolusu bir şey vardı. Hemen kapattı kapıyı, öğürerek sokak kapısı açıp dışarı çıktı. Midesi de boş olduğu için bir anda ağzına geldi ve bahçede kusmaya başladı.

“Kızım iyi misin?” diyen sese başını zorla kaldırdı. Hava karardığı için duvarın arkasından ona seslenen kadının silüteini görüyor ama yüzünü göremiyordu. Birden doğrulunca tansiyonu da düşünce sendeledi, kadın hemen bahçe kapısından koşup geldi yanına.

“Kızım hasta mısın? Doktora gidelim mi?” dedi telaşla kadıncağız.

“Hayır, merak etmeyin. Geçer şimdi dolabın kapağını açma gafletinde bulundum da!” dedi zorla.

“Buraya mı girdin?” dedi kadın bu sefer merakla.

“Tuttum burayı!”

“A hayırlı olsun o zaman. Bak bende şurada oturuyorum” diyerek karşıdaki gecekonduyu gösterdi kadın, “Adım Saime”

Başını salladı Arzu midesi hâlâ bulanıyor başı dönüyordu. Saime hanım onu kolundan tutup içeri soktu ama içerinin haline bakıp kızı nereye oturtsa bilemedi.

“Eşyanı getirmedin herhalde?” dedi şaşkın şaşkın.

“Şimdilik eşyam yok!” diye yanıtladı Arzu öğürerek.

“Yok olmaz burası soğuk zaten çok! Anahtarın nerede? Hah masanın üzerindeymiş! Haydi gel bize götüreyim seni, yarın bakarsın işlerine!”

“Arzu hiç itiraz etmedi. Çantasını kapının arkasından aldı ve kadınla birlikte çıkıp karşı gecekonduya gitti. Kar iyice tutmuştu yerde. Ayağındaki ayakkabıların içinde ayakları da buz gibiydi.

Kapıyı on üç, on dört yaşlarında bir kız açtı daha çalmadan, Arzu hasta olduğu için kızın onları zaten camdan gözetlediğini farketmemişti.

“Aysel, çekil kızım ablan hastalanmış biraz otursun!” diyerek Saime hanım elindeki torbayı kızına uzattı.

Aysel gün aydınlıkken Arzu’yu Sultan’la konuşurken de görmüş merak etmişti.

“Abla sen karşıya mı geldin?” dedi merakla.

Arzu zar zor gösterilen yere oturarak evet anlamında başını salladı. İçerisi sıcaktı, Evin şekli de aynı onun ki gibiydi ama burada bir odaya açıldığı belli olan fazladan bir kapı daha vardı.

“Yorma ablanı, koş sofrayı kur hadi. Ablanada tenekeden bir parça tuzlu peynirle , az ekmek getir şu midesini bastırsın!”

Aysel koşa koşa annesinin söylediklerini yaptı ve bir çay tabağının içine koyduğu biraz peynirle, kopardığı ekmeğin köşesini getirip Arzuya uzattı. O kadar acıkmıştı ki hemen peyniri ekmeğin arasına koyup yuttu Arzu. Vücudu da yavaş yavaş ısınmaya başlamıştı.

“Allah razı olsun sizden!” dedi biraz sonra, kendine ancak gelmişti.

“Olur mu kızım, insanız başımıza her şey gelir! İyisin herhalde biraz daha!”

“Evet çok sağolun!”

Aysel bu arada ortadaki masaya üç tane tabak koymuş, bir bardak ve sürahi getirmiş, Eliyle ekmeği bölüp tabakların yanına bırakmıştı. Arzu sandalyesine yerleşirken, Saime hanım da ocağın üzerinde ısınan tarhanayı alıp getirdi ve tabaklarına kepçeyle böldü. Tarhananın kokusu odaya yayılıvermişti birden, sıcağın da etkisiyle çorbayı içtikçe gevşedi Arzu. Aslında çok susamıştı ama anne kızın masadaki tek bardaktan içtiklerini görünce bir şey diyemedi.

Ayse dikkatli dikkatli Arzu’nun manikürlü uzun tırnaklarına bakıyordu.

Çorbayı da içince iyice kendine gelmişti Arzu’da, “Elinize sağlık” dedi nazikçe ve kalkıp koltuğa geri oturdu. Aysel ve Saime hanım masayı toplayıp geldiler onun yanına.

Şimdi sobanın üzerine bir çaydanlık gelmişti.

“Daha iyice misin?” dedi Saime hanım.

“Evet sayenizde iyiyim teşekkür ederim”

“Buralardan değilsin belli ki?” dedi bu sefer.

“Evet değilim”

“Evli misin peki?” dedi Aysel bu defa meraklı meraklı.

“Değilim”

“Annen baban yok mu?”

“Var” dedi Arzu tereddütle, küçük kız sorulara devam edecek gibi duruyordu ki Saime hanım, “Tamam bunaltma ablanı anlatmak isterse kendi anlatır!” dedi ters ters

Gülümsedi Arzu’da.

“Ben aslında iş bakacağım yarın” dedi konuyu değiştirmek için.

“Eşyam yok dedin değil mi?” dedi Saime hanım endişeyle, “Önce eve bir el atmak lazım sanki.”

“Doğru söylüyorsunuz” dedi Arzu omuzları düşerek.

“Bak ne diyeceğim, pastaneye eleman arıyorlar diye duydum. Sabah işe giderken benimle gelirsin beraber gideriz. Sonra ben işten dönünce de evi temizlemene yardım ederim”

“Ben gündüz yardım ederim Arzu ablama anne!” dedi Aysel hemen.

“Hah tamam bak akşama da ben katılırım size! O ev altı aydır boş duruyor. Eşya da eski zaten!”

“Evet öyleymiş” dedi Arzu bu insanlarla bu kadar içe içe girmenin iyi fikir olup olmadığından emin olamıyordu. Özellikle küçük kız sürekli onu inceliyor ve soru soruyordu.

O evde uyuyabileceğini bilse dönüp giderdi ama pis döşek aklına gelince burada kalmanın en doğrusu olduğuna karar verdi.

Saime hanım ile kızı içerideki odada uyuyorlardı. Salondaki sedire de Arzu için yatak açtılar. Arzu üzerindekilerle yorganın altına girince, “Başka kıyafetin de mi yok abla senin?” dedi Aysel yine merakla.

Saime hanım çekip odaya soktu kızını.

Sedir pek rahat değildi ama şimdilik bulabileceği en iyi konfor buydu. İlk gece karnı doymuş, uyuyacak sıcak bir yerde bulmuştu. Kalanı yarın düşünecekti artık. Yorgunluğa ve sobanın sıcağına daha fazla dayanamadı.

Evin içinde sesler duyup gözünü açtığında önce nerede olduğunu anlayamadı. Yorganı üzerinden kaldırıp, ayağı buz gibi yere değince hızla heri çekilip yorganın altına girdi.

“Günaydın, üşüdün mü soba geçmiş tabi gece!” dedi Saime hanım gülümseyerek, “Ben şimdi yakarım. Aysel’de bütün gün evde ya üşümesin!”

Yorgana sarılıp oturdu sedirde, Saime hanımın hızlı hızlı evin içinde koşturmasını seyretti uykulu gözlerle. Bu kadın neden bu saatte kalkmıştı acaba? Daha gün bile aydınlanmamıştı. Kadıncağız sobanın altını temizleyip yeniden yakana kadar oturduğu yerde yeniden içi geçti Arzu’nun.

Bu kez uyandığnda dışarısı aydınlanmış, soba içeriyi ısıtmıştı. Aysel tam önünde duruyordu.

“Hah kahvaltı edeceğiz abla, bende seni uyandıracaktım şimdi!”

“Tamam” dedi Arzu ve yorganı üzerinden atıp masaya yerleşti hemen.

Masada biraz peynir, zeytin ve dünden kalan ekmeklerle, ince belli bardaklara doldurulmuş çaylar vardı. Çatallar peynir tabağının kenarına dizilmişti. Önce masaya tabak koymayı unuttuklarını sandı ama sonra onların çatallarını alıp yemeye başladıklarını görünce tabak olmayacağını anladı. Çatalını alıp zeytine batırdı ve zeytini çiğnedikten sonra çekirdeğini çatala çıkarıp nereye koyabileceğine baktı.

Aysel’in önü bir sürü çekirdek dolmuştu. Arzu’nun çatalında çekirdek ile bakındığını görünce gülmeye başladı.

Saime hanım kızını dürttü hemen yeniden, “Ama baksana ablam çatalına çekirdek almış komiklik yapıyor, onu yiyecek herhalde!” diye gülmeye devam etti kız.

Arzu kızın ne söylediğini anlamadı ama çatalındaki çekirdeği onlar gibi masanın üzerine bıraktı. Sonra onun önüne bırakılan ekmekten bir parça koparıp, arasına peynir koydu ve onu yemeğe başladı.

Saime hanım kahvaltısını hızlıca bitirip ayağa kalktı “Haydi çıkalım, pastaneyede uğrayacağız, geç kalmayayım”

“Siz nerede çalışıyorsunuz?” dedi Arzu merakla.

“Kuru temizlemede ütü yapıyor annem!” dedi Aysel hemen.

“Aysel ablan gelene kadar bulaşıkları yıka kaldır kızım, sonrada kovayı al ablana gidin temizlemeye başlayın eve.”

“Gerek yok!” dedi Arzu, “Ben hallederim!”

“Yok gelirim ben!” dedi Aysel gülümseyerek, “Okul ara tatilde ya sıkılıyorum zaten annem yokken!”

“O seni camdan görünce gelir zaten, haydi çıkalım biz!”

“Şey dişimi fırçalayabilir miyim?” dedi Arzu çekinerek, tuvalate de gitmesi gerekiyordu.

Akşamdan beri ilk kez buz gibi tuvalete girdi. Soba burayı ısıtmadığı için çok soğuktu. Klozette olmadığı için zorla oturup yaptı tuvaletini. Su o kadar soğuk akıyordu ki elini yıkayıp, dişini fırçalayana kadar kıpkırmızı oldu elleri.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s