Hiç kimse – Bölüm 1

Arzu ve ablası Nermin alışveriş merkezinde dolanmaktan öyle yorulmuşlardı ki kendilerini hemen alt kattaki kafeye zor attılar. İki kız kardeşin en sevdiği şey şehrin bütün mağazalarını dolaşıp bol bol alışveriş yapmaktı. Babaları Arslan bey taşrada büyümüş ve evlenmiş, sonra erkek kardeşleri ile büyük şehire gelip önce arazi satışı sonra da müteahhitlik işine girmişlerdi. Bir süre sonra diğer kardeşleriyle anlaşmazlığa düşüp yollarını ayırmış, kendine yine bu piyasadan tanıdığı iki adamı ortak etmiş. Ondan sonra da işleri almış yürümüştü. Ülkenin sayılı zenginleri arasına girecek kadar çok malı mülkü vardı. Sadece onun değil tabi ortaklarının da öyle. Arslan beyin karısı Hatice hanım taşrada baba evinde edindiği kültür ve yaşam şeklini hiç bozmamıştı. Mütevazi giyiniyor, harcama yapmıyor. Evde çalışanlar olsa da mutfağa kendi girmeyi istiyordu. Bu haliyle ne diğer kardeşlerin ne de Arslan beyin ortaklarının karıları ile aynı ortamlara ait olabilmişti.

Arzu ve Nermin annelerinin aksine zenginliğin tüm nimetlerinen faydalanıyorlardı. Nermin iki yıl önce babasının ortaklarından birinin oğluyla evlenmişti. Hem babası, hem kocası zengin olduğu için isteyebileceği her şeyi alıyordu. Hatice hanım kızlarının böyle olmaması için çok çabalmıştı ama onlar annelerinin tüm itirazlarına karşılık babalarını ikna edip harcamalara devam ediyorlardı. Arslan bey kızlarına para konusunda fazla sınır koymasa da aslında despot bir babaydı. Sözünün geçmesini istiyordu. Nermin üniversiteden bir oğlana aşık olduğunu söyleyince ortaklarından birinin oğluyla hemen sözlemiş ve okula gitmesine engel olmuştu. Böylece Nermin dört yıllık okulun sadece iki yılını okuyabildiği için önslisans diploması alabilmişti.

“Zaten paranın içinde yüzüyorsun, çalışıp ne yapacaksın” diyen kocasının sözüne de itiraz edemediği için kız kardeşi ile buluşup alışveriş yapmaktan başka bir sosyal hayatı yoktu. Üniversite arkadaşları da onun sevdiği adamı bir anda bırakıp zengin biri ile evlenmesine akıl sır erdiremedikleri için uzaklaşmışlardı. Çocukluk arkadaşlarının bir tanesi evli, diğerleri bekardı. Kocası bir tek evli olanlar görüşmesine izin veriyordu ama kızcağızın yeni bebeği olduğundan o da artık eskisi gibi gelip gidemiyordu.

Nermin’in iki yıldır bebeği olmuyordu. Arzu “Ya ne yapacaksın hemen bebeği geziyoruz işte ne güzel, bak arkadaşına bir yere çıkamaz oldu!” diyerek ablasına teselli vermeye çalışsa da Nermin’in canı hep sıkkın dolaşıyordu.

“Mutlu değil misin abla, mühim olan kocanla senin birbirinize duyduğunuz saygı sevgi” diyordu Arzu ama Nermin, “Sen anlamadığın işlere karışma!” diyerek tersliyordu onu devamlı. Sonunda abla kardeş Nermin’in kocasından ve Arslan beylerden gizli bir doktora gitmişler, Nermin’in çocuk sahibi olamayacağı ortaya çıkmıştı. Sorunun kendinde olduğunu duyan Nermin iyice mutsuz olmuştu bu sonuçtan. Kimseye bundan bahsetmemesi için Arzu’ya da yemin ettirmişti.

“Eninde sonunda ortaya çıkmayacak mı?” diye sormuştu kardeşi ama Nermin istemiyordu yine de duyulmasını.

O gün yaptıkları alışverişin ardından yine çok yoruldukları için kahve içmeye oturdular. Nermin yine her zamanki gibi surat asıyordu. Onca şey almışlar ama aldıkları onu hiç mutlu etmemişti.

“Aman abla ya! Mutsuzsan ayrıl gitsin niye duruyorsun ki?” dedi Arzu bilmiş bilmiş.

“Sen daha ne söylediğini bilmiyorsun Arzu. Babam seni evlendirmeye karar verdiğinde görürsün!”

“Ben aşık olduğum biriyle evleneceğim, babamın bulduğu ile değil!”

“Ya tabi öyle olacak!”

“Babamın ortağının oğlu diye mutsuzluğa mahkum mu olacaksın yani. Babam senin böyle mutsuz olduğunu bilse beş dakika durdurmaz seni o evde!”

“Arzu sen cidden hayal dünyasında yaşıyorsun kızım!” dedi Nermin sert sert. Sonra konuyu değiştirmek için telefonunda internette gördüğü bir çantayı açıp gösterdi kız kardeşine.

“Ay sahiden çok güzelmiş bu!”

Hatice hanım iki kızının da kontrolsüz harcamalarına çok kızıyordu.

“Kızım sizin aldığınız bir tane çantayla iki tane ev geçinirdi eskiden. Bu kadar müsrifliğin sonu iyi değil!” diye söyleniyordu Arzu eve torbalar dolusu geldiğinde. Arzu’da annesinden fırça yememek için arabayı garaja sokuyor, torbaları da arabanın bagajına saklıyordu. Sonra anne ve babası uyuyunca garaja inip tüm torbaları odasına çıkartıyordu.

Hatice hanım anlıyordu tabi kızının gizli saklı harcamalara devam ettiğini ama gözüyle yakalayamadığı için ara ara farkında olduğunu vurgulayıp, söylenmekle yetiniyordu böyle zamanlarda.

Ablasının sürekli mutsuz olmasına çok üzülen Arzu bir kez babasına bundan bahsetmeyi denemişti. Arslan bey kızlarına düşkünlüğü ile bilinirdi.

“Evlilik oyun değil! Karı koca arasına girilmez Arzu! Bir daha ablanın evliliği hakkında şikayet duymayacağım. Ona da sen gaz veriyorsun muhtemelen!”

“Hayır baba, ablam gerçekten mutsuz, onu öyle mi bırakacaksın?”

“Arzu? Sen bu değirmenin suyu böyle nasıl dönüyor haberin var mı?”

“Eniştem mi geçindiriyor baba bizi ya!”

“Yıkıl git karşımdan işim gücüm dolu!” diyerek kovalamıştı Arslan bey onu.

Muhtemelen babası anlamıyordu kızının ne kadar mutsuz olduğunu, zaten erkekler kadınları hiç anlayamazlardı. Hatice hanım gibi uysal bir kadınla evlenmiş olmasa Arslan bey de zor eş bulurdu kendine.

“Delirdin herhalde sen?” demişti Nermin kardeşinin sözlerini duyunca, “Babam da bu mal mülk varken değil bir Hatice, bin Hatice bulur kızım?”

“Annem için nasıl böyle konuşuyorsun abla!”

“Annem için kötü konuşmuyorum ki, sen dünyayı anlayamıyorsun onu anlatmaya çalışıyorum!”

Yine bir gün şehrin lüks alışveriş merkezlerinden birinde dolaşıp yorgunluktan ayaklarına kara sular indiği sırada, hemen kattaki pastaneye oturmaya karar veriler abla kardeş. Tam da o sırada katın asansör kapıları açılıp içinden Nermin’in kocası ile havalı bir kadın sarmaş dolaş iniverince, Arzu az kalsın avazı çıktığı kadar bağıracaktı ki Nermin hemen kardeşinin ağzını kapattı boş eliyle. Enişte ve kadın sarmaş dolaş koridorda kayboldular.

“Ne yapıyorsun Nemin? O senin kocandı görmedin mi? Gidip hemen haddini bildirmemiz gerek!”

“Ah Arzu ah!” dedi Nermin onu kolundan çekip boş masaya oturttu.

“Ne yani, sen biliyor ve göz mü yumuyorsun buna?”

“Feridun’un biz evlendiğimizden beri kaçıncı metresi bu sen biliyor musun?”

“Yuh abla ya! Şaka mı yapıyorsun sen?”

“Hayır niye yapayım?”

“Neden bu kadar mutsuz olduğun belli, böyle evlilik mi olur?”

“Arzu kaç tane mutlu evlilik gördün sen, babamın hiç metresi yok mu sanıyorsun!”

Arzu kocaman açtı gözlerini, “Yok tabi!”

“Tabi yok kardeşim, haydi birer kahve içip gidelim buradan da bir daha rastlamayalım şunlara!”

“Ya sen ne yiyip, içiyorsun bilmiyorum ama ben bu gördüğümü babama söyleyeceğim!”

“Arzu bunu yapmanı hiç tavsiye etmiyorum canım kardeşim. Lütfen başka bir şeyden bahsedebilir miyiz artık!”

Arzu ablasının net tavrını görünce üsteleyemedi ama eve gider gitmez babası ile bu konuyu konuşmaya kesin karar verdi. Ne annesi ne de babası o Feridun denilen alçağın, Nermin’i böyle aldatmasına göz yummazlardı. Sahipsiz değildi bu kız herhalde. Koskoca Arslan beyin kızlarıydı onlar. İtin, köpeğin oyuncağı değil!

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s