Kutunun kapağını kaldırdı yavaşça Sema, Taner hemen arkasına gelmiş içinde ne olduğunu görmeye çalışıyordu. Sema zincirinden çekerek köstekli saati çıkardı Taner’in de görebileceği şekilde. İkisi de dikkatli bir şekilde saatin her yerine baktılar ama bir şey göremediler.. Sema yeniden kutunun içine baktı, bir katlanmış kağıt parçası bir de taşınabilir disk vardı.
“İşte bu!” diye heyecanlandı Taner, “Mutlaka bir şeyler var bunun içinde, tıpkı filmlerde olduğu gibi!”
Sema kağıdı açtı ve babasının el yazısını hemen tanıdı.
“Sevgili kızım,
Bunları sana ziyarete geldiğimde söylemek isterdim ama bunun tehlikeli olabileceğini düşündüğüm için bu yolu izlemek zorunda kaldım. Bu kağıdı okuyorsan senin için bıraktığım mesajı anlamışsın demektir ki bundan hiç şüphem yok zaten.
Sen kızını Gürsel beye verdiğini söyledikten sonra onları sıkı bir takibe aldım çünkü torunuma iyi bakıldığından emin olmak istiyordum. Ondan öncesinde de senin masum olduğunu kanıtlamak için girişimlerim oldu ama ne yazık ki herkes bana arkasını döndü bir katilin babası olduğumu düşündükleri için.
Bu diskin içinde senin için bazı fotoğraflar var. İki tane de adres. Adreslerden biri Benim şirkette çalıştığım yıllarda yakın arkadaşım olan Osman’ın adresi. Osman senin masum olduğunu biliyor ama Mustafa’nın dayısından çekindiği için bildiklerni anlatmaktan korkuyor. Ona yalvardım ama ikna olmadı. Seni hapishaneden çıkarabilecekken yapmadığı için onu asla affetmeyeceğim. Eğer sen bu mektubu bulduğunda ben hayatta değilsem, gidip onu bul. Oğlu Yusuf Mustafa’nın şoförüydü hatırlarsın. Belki sen bu mektubu okuduğunda şartlar değişmiş olur ve sen onu ikna edebilirsin. Bunu yürekten diliyorum.
Diğer adrese gelince. O adreste ne olduğunu bu diskteki fotoğraflara bakınca anlayacaksın. Osman bu fotoğrafların hikayesini de biliyor. Yine de seni seninle konuşmayı kabul etmezse diye biraz ipucu vereyim. İnan bu disk başkasının eline geçerse diye açık açık yazmaya çekiniyorum. Umarım şu an bu satırları sahiden sen okuyorsundur.
Fotoğrafta göreceğin kişiyi senden sonra bu eve bıraktılar. Sana söylenilen her şey yalandı. Bu kişinin kim olduğu bir sır olmalı ve fotoğrafa baktıktan sonra da kimseye onun kim olduğunu söylememelisin. Eğer Osman konuşur ve sana yardım ederse o zaman istediğin gibi davranabilirsin.
İmza
Baban”
“Ne demek istemiş?” dedi Taner merakla.
“Bilmiyorum ki çok karışık yazmış, eve gidip diske bakalım önce sonra da şu Osman denilen adama gidelim bence!”
“Bence de! Yanlız baban bu kadar çekinip korktuğuna göre demeki ki ciddi birşeyler var!”
“Galiba, şu fotoğraflarda kim var merak ettim doğrusu!”
“Mustafa ölmemişse ya?”
“Ne? Daha neler onca yıl hapis yattım ben?”
“Ne bileyim filmlerde hep öyle olur ya?”
İkisi de eve kadar bir sürü tahminde bulundular. Eve girer girmez sehpanın üzerindeki diz üstü bilgisayara taktılar diski. Eve girenler nasıl olmuşsa dokunmamışlardı buna.
Sema hemen fotoğraflar yazan klasörü açtı, gözleri o kadar büyümüştü ki onlara bakarken, Taner bir an için onun nefes almadığını düşünüp endişelendi.
“Neler oluyor?” dedi endişeyle, “Kim bu çocuk? Yoksa?”
“Bu benim kızım, yaşıyor! Eminim bu o! Bak nasılda babama benziyor gördün mü?”
Sema öyle bir şoka girmişti ki Taner’in babası ile hiç tanışmadığını düşünemiyordu, “Bak!” dedi yine, “Ölmemiş! Yaşıyor kızım, bana yalan söylemişler!”
Elleri titreyerek emanetçiden aldığı kutuya koşup mektubu çıkardı, hızlıca babasının fotoğraflar hakkında yazdıklarını okudu.
“Adresler, onlara bakmalıyız!” diyerek yeniden telaşla oturdu bilgisayarın başına.
“Denizin dibini boyladığı yalanmış yani, sırf senin canını yakmak için söylemiş pislik.”
“Babam ondan kimseye bahsetmeyin demiş ama bir tuhaflık var!”
“Nasıl yani?”
“Emin değilim, şu Osman denilen adama gitmeliyiz”
“Tamam, hemen mi gidelim?” dedi Taner şaşkınlıkla
Sema yalvaran bakışlarla başını salladı.
“Olur tabi gidelim neyi bekleyeceğiz ki?”
Koşturarak bindiler arabaya yeniden, Sema’nın yüzü allak bullaktı, “İnanamıyorum! Kızım yaşıyor!”
“Baban sana neden söylemedi acaba yaşadığını?”
“Öldürüldüğünü düşünmüyordum ki?”
“Doğru!”
Osman beyin evine geldiklerinde Sema çoktan gözyaşlarına boğulmuştu. Taner onu arabadan indirdi ve derin derin nefesler aldırdı
“Bunca yıldır çektiklerinin sonuna geldik sayılır. Bu adamı konuşmaya ikna edersek o zaman hem katil olmaktan kurtulacaksın, hem de kızına kavuşacaksın! O yüzden şimdi dikkatini en toplaman gereken zaman. Hayatının belki de en önemli anındayız!”
“Evet!” dedi Sema onun yüzüne bakarak.
“Şimdi senden sakin olmanı istiyorum. Seninle olacağım. Yanlız değilsin ve çok güçlü bir kadınsın!”
“Evet öyleyim!”
“İçeri gireceğiz sakince konuşacağız ve bu işi halledeceğiz!”
“Halldeceğiz!”
“Hazır mısın?”
Başını salladı Sema. Derin bir nefes aldı yeniden ve bahçe içindeki gece kondunun bahçe demirini açıp içeri girdiler. Bağlı olan köpek hırladı onları görünce ama sonra dönüp yattı yeniden
Kapıyı yaşlı bir kadın açtı, “Merhaba biz Osman amcayla görüşecektik!” dedi Taner. Özellikle bey dememişti. Yaşlı kadın “Osman namazda, gelin içeri karısıyım ben!” diyerek içeri aldı onları.
“Hayırdır evladım ne yapacaksınız siz benim adamı?”
“Ben bir arkadaşının kızıyım iş yerinden” dedi Sema ayakkabılarını çıkarırken.
Yaşlı kadın onları evin salonuna aldı. Biraz sonra gıcırdayan oda kapılarından biri açıldı ve Osman bey olduklarını tahmin ettikleri adam dua mırıldanarak girdi içeri. Salonda yabancılar olduğunu farkedince karısına baktı “Kadriye kim bunlar? Yusuf’un arkadaşları mı?”
“Hayır seni görmeye gelmişler!”
“Beni mi ?” dedi yaşlı adam ikisinin de yüzüne dikkatlice baktı ama çıkaramadı.
“Merhaba Osman amca!” dedi Sema, “Ben Sadık beyin kızıyım, şirketten arkadaşınız!”
Osman bey bir adım geri attı önce, “Sen ne zaman? Yani şeyden..”
“Hapishaneden mi?” dedi Sema adamın tamamlayamadığı lafı tamamlayıp.
“Tövbe estagfurlah!” dedi Kadriye teyze şaşkın şaşkın hapishane lafını duyunca.
“Patronun oğlu ile evlendi diye anlattık ya sana!” dedi adam karısına.
Kadriye hanım “Geçmiş olsun yavrum” dedi Sema’ya bakıp.
Sema kadının bunu ne anlamda söylediğini anlamadı ama teşekkür etti.
“Bitti mi cezan?” dedi yaşlı adam sert sert
“Bitti, babam bana sizinle konuşmam için bir not bırakmış!”
“Baban nerede?”
“Babamı ne yazık ki kaybettim”
“Deme?” dedi Osman amca bu defa şaşırarak, “Allah taksiratını affetsin kızım, üzüldüm. İyi adamdı Sadık bey!” diyerek arkasındaki sedire oturdu.
“Sağolun Osman amca!”
“Baban benimle konuşmaya gelmişti o zaman, yani sen şey olunca!”
“Hapise girince!” diye tamamladı yine Sema.
“Evet o zaman. Yusuf oğlum, sizin şoförünüz. Enver beyin evinde çalışmaya başlamıştı şey ölünce.”
“Mustafa” diye tamamladı Sema yine sabırsızca. Taner gerilmemesi için hafifçe dizine dokundu onun. Önce mümkün olduğunca sessiz kalıp adamın ne anlatacağını dinlemeleri gerekiyordu.
“Sonra Güler hanım bir bahane ile Yusuf’u Gürsel beyin emrine verdi. Oğlunu son gören insanlardan biri olan Yusuf’u etrafında görmek istemediğini söylemişti.”
(devam edecek)