Er ya da Geç – Bölüm 15

Sema içeri davet etti yeniden onu. Onu alıp hastaneye götürmüşlerdi, bir kötülük yapmak isteseler zaten yaparlardı. Onu salona oturtup bir çay suyu koydu.

Başından sonuna kadar tüm hikayeyi anlattı sonra. Taner inanamıyordu duyduklarına.

“Bu insanlar mutlaka hapse girmeliler!” diyebildi sadece.

“Evet ama polise gitmek için elimde delil yok!”

Sonra imzaladığı kağıt geldi aklına kalkıp onu getirdi. Bu saçma sapan yazılmış bir metindi sadece.

“Peki ya hapisahane kayıtları?” dedi Taner.

“Onların da babam ile görüştüğüm şeklinde olduğunu söylediler bana!”

“Kontrol edelim!” diyerek ağaya kalktı bu sefer.

“Hapishaneye mi gidelim?” dedi Sema şaşkınlıkla.

“Evet gidip bakacağız birlikte!”

“Bunu yapmanıza gerek yok!”

“Yapmak istiyorum. Lütfen! Hayat bu kadar ucuz olmamalı!”

Sema itiraz etmeden kalktı birlikte arabaya bindiler yeniden.

Hapishane kayıtlarını görmek için epeyce mücadele vermeleri gerekti önce. Taner sonunda babasının avukatını aradı ve kayıtlara onun aracılığı ile eriştiler. Gürsel beyin yanında iki adamla geldiği tarihte Sadık beyin geldiği işlenmişti kayıtlara. Kızının isteği üzerine de, hapishane müdürünün onayı ile bebeği alıp gitmişti.

“Yalan bu! Nasıl yaparlar bunu?” dedi Sema.

“Gel sonra konuşuruz!” diyerek kolundan tutup dışarı çıkardı onu Taner.

“Ben doğruyu söylüyorum. Ayşegül’ü Gürsel bey ve adamları gelip aldılar!”

“Büyük bir oyunun içine düşmüşsün korkarım. Şimdilik buradan bir yere varamayız!” dedi Taner üzüntüyle, “Mutlaka başka bir yol vardır”

Yeniden eve döndüklerinde Taner’in gözü duvardaki yazıya takıldı tekrar.

“Baban bu yazıyı buraya oyun olsun diye yazmış olamaz öyle değil mi? Mutlaka bir nedeni vardır.”

“Hapishaneye geldiğinde bana verdiği kağıtta da bunlar yazıyordu. Ancak günlerdir annemin uğurlu sayısını hatırlayamıyorum!”

“Peki bu dedenin köstekli saati meselesi hakkında fikrin var mı?”

Durup düşündü Sema “Dedemin bir saati olduğunu hatırlıyorum, babam onun çok değerli olduğunu söylerdi”

“Değerli bir saat ve üç tane sayı!”

“Sayıların birini hatırlamıyorum!” dedi Sema iç çekerek.

“Çok yoğun şeyler yaşamışsın üst üste, bence biraz zaman tanı kendine. Sakince düşündüğünde eminim hatırlayacaksın!”

“Peki senin hastalığın ne?” dedi Sema pat diye, “Hastasın öyle değil mi? Doktor arkadaşın hastaneleri sevmediğini söyledi.”

“Bu pek konuşmayı sevdiğim bir mesele değil!”

“Ben sana her şeyi anlattım ama?”

“Haklısın! Şimdi dinlen biraz onu da yarın konuşalım olmaz mı? Seçkin’e uğrayacağıma söz verdim”

“Tamam.” dedi Sema ve uğurladı Taner’i.

Yine başı ağrıyordu fena halde. Doktorun ona verdiği ilaçlar bu ağrıları ve sürekli ağlama hissini kesecekti söylediğine göre. Ferah hanım ilaçları önce yarım içmesi gerektiğini söylemişti. Bir hafta sonra etkisini hissetmeye başlayacaktı. Bu süre içinde yürüyüş yapmasını tavsiye etmişti bol bol.

Bundan bir kaç gün önce kızı için iş aradığını hatırladı. Onunla rahat yaşayabilmek, ona alıştığı rahat hayatı aratmamak için bir iş. Şimdi ise yaşamak bile istemiyordu neredeyse. Neyin mücadelesini verecekti ki bundan sonra. Kimin için ayakta kalmaya çalışacaktı. Hapishaneden çıkalı bir hafta olmuştu ve bu bir hafta içinde bile başına gelmedik kalmamış ve onu bunca yıl ayakta tutan varlığın yok olup gittiğini öğrenmişti.

Gürsel denilen o alçağı oracıkta öldürüp yeniden hapise dönebilirdi aslında.

“Keşke bunu yapsaydım!” dedi hırsla.

Sonra yapmadığı halde Mustafa’yı öldürdüğü için yattığı onca yılı düşündü. Mustafa’yı kimin öldürdüğünü de bilmiyordu henüz. Kendini aklasa ne olacaktı ki bundan sonra İntikam için yaşayacak biri de değildi o. Onlar gibi kötü değildi.

Şu doktor ve Taner iyi insanlardı ama. Durup dururken çıkmışlardı karşısına. Onca yıl hep aynı insanları gördükten sonra böyle olaylı bir sosyalleşme beklemiyordu hayattan. Kızının öldüğünü öğrendiği gün hem de. Şokta olmasaydı da yardım ederdi muhtemelen ama o gece yaptıklarını düşününce nasıl kendini kaybettiğini anlıyordu. Polisi aramayı bile düşünememiş, öylece seyretmişti onun dayak yemesini. Ölebilirdi de o seyrederken. Belki de Mustafa’yı da böyle öldürmüşlerdi ve o seyretmişti. Hatırlamıyordu, belki de hatırlamak istemiyordu.

Annesinin uğurlu sayısı neydi? Onu da hatırlamıyordu.

Taner’in söylediği gibi sakinleşip düşünmeye karar verdi. Annesi ve babası ile geçirdiği güzel anları getirdi aklına, mutlaka bu anıların içinde bir yerlerde o sayıya ulaşacaktı. Babası onu bileceğine bu kadar emin olmasa yazmazdı.

“Nasıl kızın durumu?” dedi Seçkin Taner’i görünce.

“Daha iyi, hapishaneye gittik beraber!”

“Hapishaneye mi? Neden?”

Taner Sema’nın ona anlattıklarını anlattı Seçkin’e.

“Yok artık bunlar nasıl insanlarmış, bu kız iyi kurtarmış o gece seni o halde”

“Zavallıyı kurtaracak kimse olmamış ama hayatı boyu”

“Doğru söylediğine inanıyorsun değil mi?” dedi Seçkin arkadaşının gözlerinin içine bakarak.

“Bence doğru söylüyor” dedi Taner, “Ona yardım etmek istiyorum!”

“Senin önce kendine yardım etmen gerekiyor. Bak bu tedavi uzun bir süreç biliyorum ama bir an önce başlamak zorundasın, yoksa çok geç olacak”

“Ona borçluyum, elimden geleni yapacağım, sonra tedavi tamam mı?”

“Ne yapacaksın, kızını geri mi getireceksin?” dedi Seçkin sıkıntıyla, “Bunun sonu yok, sürekli bahaneler üretiyorsun! Bu kız da sana istediğinden fazlasını üretti”

“Babası neden duvara şifreli bir söz yazsın. Neden evi talan etsin birileri gelip düşünsene!”

“Bak Taner bu polisin işi, bir Amerikan filminde değiliz!”

“Polise gidip diyebileceği hiç bir şey yok ki, birini öldürmekten sabıkalı birine kim inanır ayrıca?”

“Sen inanıyorsun!”

“Sen inanmıyor musun?” dedi Taner

“Ben sana inanıyorum. Bana bir söz vereceksin, bu kıza yapabileceğini yaptıktan sonra tedavi olacaksın.Ben de Sema için sana yardım edeceğin anlaşıldı mı?”

“Tamam söz veriyorum.”

“Annenlere bu sözü söyleyeceğim. Sende artık eve uğra seni çok merak ediyorlar! Ayrıca Fatih amca sana bu konuda yardımcı olabilir!”

“Evet babam yardım edebilir, şimdi eve gideceğim!”

“Harika fikir! O zaman tedavi kararını kendin söyle onlara!”

“Tamamdır dostum!” diyerek ayağa kalktı Taner, “Sen iyi bir insansın!”

“Sen de öyle!”

Taner bundan yedi sekiz yıl önce kanı ile ilgili az rastlanır bir hastalığa yakalanmıştı. Bunun tedavisi için uğraşılmış ancak bir ilerleme kaydedilememişti. Kanındaki bu hastalık yüzünden uzun vadede organları zarar görüyordu. Avrupa’da bu hastalığın tedavisi için kök hücre tedavisinde olduğu gibi vücuttaki tüm kanın değiştirilebildiğini söylemişti doktoru. Son çare olarak onu denemeleri gerekiyordu ama bu vücudun tüm bağışıklık sistemi sıfırlanarak yapıldığı için riskli ve uzun bir tedaviydi. Hastalığın tekrar edip etmeyeceğini de ancak bunu yaptıktan sonra bilebileceklerdi. Taner tüm arkadaşları gençliklerinin en güzel yıllarını yaşarken sürekli hastaneler ve doktorlarla vakit geçirmek zorunda kalmıştı. Çocukluk arkadaşı Seçkin’in de doktor olmayı seçmesine kızıyordu bu yüzden. Ömrünün sonuna kadar bir doktora bu kadar yakın olmak istemiyordu artık.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s