Er ya da geç – Bölüm 11

Tree template

Gazeteden seçtiği ilanların ilkine sigortada işi bitince hemen uğradı ama sabıkası olduğunu duyunca güya bozuntuya vermeden “Biz sizi arayalım” dediler ama konunştuğu kadının yüzündeki ifade zaten aramayacaklarını söylüyordu. İlk görüşme kısa sürünce, ikincisine de gitmeye karar verdi. Mesai saatinin sonuna doğru gelen bu kıza fazladan iş çıkaran gözüyle baktıklarını epeyce belli ettikten sonra sabıkasını duyunca yine benzer tepkiyle hemen yolladılar onu.

Yorgun ve morali bozuk bir şekilde eve döndü. Eğer başvurduğu heryerden bu sonucu alırsa kızını geri almak için çok beklemesi gerekiyordu. Babasının maaşı ona bağladığında geliri olacaktı zaten ama kızına iyi bir hayat sağlamak için yapacak başka şeylerde bulmalıydı.

Markete uğrayıp aldıklarını pişirmek için mutfağa girmeden gözü yine salondaki yazıya takıldı. yemek pişirirken düşündü durdu. Onun uğurlu sayısı beşti. Doğum günü olduğu için beşi hep çok severdi. Babasının uğurlu sayısının yirmi dört olduğunu biliyordu çünkü annesi ile evlendiği günün hayatının en şanslı günü olduğunu söylerdi o da. Annesinin uğurlu sayısının ne olduğunu epeyce düşündü ama hatırlayamadı.

Evde pişen sıcak yemeği ne kadar özlediğini hatırladı masaya oturunca. Evin içini eskiden annesi yaptığında olduğu gibi yemek kokusu sarmıştı. Bu ev annesi ile yaşadıkları ev değildi belki ama yine de bir evin yaşam alanı olduğunu gösteren en büyük işaretti yemek kokusu. Bu evde birileri, bir yaşam var demekti. Aslında hapishaneye girmeden önce böyle şeyler düşünmemişti hiç. Mustafa ile evlilikleri boyunca da doğru dürüst mutfağa bile giremediği ve üzerine hapishanede geçen onca yılın ardından yeniden sade bir ev yaşamının ne kadar güzel olduğunu hatırlamıştı. Birilerinin çalıştığı, en pahalı eşyalarla döşenmiş ve her şeye sahip olunan bir evin insanı mutlu etmek için tek başına bir işe yaramadığını acı acı deneyimlemişti o. Bir evi ev yapan şey, değeri, zeginliği, gösterişi veya temizliği değildi. Bir evi ev yapan şey içinde devam eden yaşamın kalitesi, sevgi ve insanların birbirine bağıydı. Kendi evinde anne ve babası ile mutluluk içinde yaşarken bir anda bambaşka bir dünyanın içine düşmüşler ve bu dünya dışarıdan görünen tüm ışıltısına rağmen bütün hayatlarını mahvetmişti. Şimdi ne annesi, ne babası ne de sıcacık bir aile yuvası kalmıştı elinde. O dünyadan edindiği en güzel şey kızı da kayıp gitmişti avuçlarından.

Salona geçip yeniden duvardaki yazıya dikti gözlerini “Beş, yirmi dört.. Anne senin uğurlu sayın neydi?”

O kadar yorgundu ki zihni bir türlü hatırlayamıyordu sayıyı, hatırlamaya çalıştıkça annesi ve babası ile olan hatırları canlanıyor, gözyaşlarına boğuluyor ve sayı aklından uçup gidiyordu. Sonra gözü yeniden duvara takılınca süreç başa dönüyordu. Böyle ağlaya düşünen o gece de salondaki kanepede uyuyakalmıştı.

Sigortadan bir ses çıkması için yirmi güne kadar süre olduğunu söylemişlerdi. Bu yüzden maaş bağlanmasını bekleyemezdi. Bir gün önce gazetede işareteldiği ilanları dolaşmaya o günde devam etmeye karar verdi uyanınca.

Birşeyler atıştırıp vakit kaybetmemek için çıktı evden. Akşama kadar en az sekiz tane farklı iş yerine uğradı. Böylelikle cebinde giderek azalan parası da otobüslere gidiyordu. Uğradığı her yerden hemen aynı cevabı alıyordu.

“Biz sizi ararız, şu anda sabıkalı kontejanından eleman almıyoruz!”

Hayatı boyu katil damgası yemişti. Hem de işlemediği bir cinayet yüzünden. Bu cinayet bir anlamda onun hayatını kurtarmıştı Mustafa’dan ama kalan ömrünün bir kısmını hapishanede tüketip, onu damgalayarak ağır bir bedel ödettirmişti. Onca yıl boyunca o akşam olanları da hatırlamaya çalışmıştı. Kocasını kimin öldürdüğünü anlayamamıştı. O akşam yanlarında olan bir tek Yusuf vardı ama o aileye özellikle de Mustafa’nın annesine o kadar sadık bir çalışandı ki, asla böyle bir şey yapmazdı. Zaten o yapsa bile bıçağı neden Sema’nın eline versinlerdi. Amaç sadece Mustafa’yı öldürmek değil aynı zamanda da katili saklamaktı elbette. Mustafa dışarıda çoğunlukla muhteşem biri olarak tanınırdı. Bu yüzden düşman edinmiş olması için bir şekilde gerçek yüzünü Sema’dan başkalarına da göstermiş olmalıydı diye düşünmüştü sonradan. O kişiler de kimse ondan intikam almak istemişlerdi belki ve onları takip etmişlerdi. Sema’nın düşmesi ki aslında en son hatırladığı şey sadece buydu, onlara fırsat vermiş, dikkati dağılan adama saldırmışlar ve onları binanın bahçesine götürüp Mustafa’yı bıçaklamışlar, suç aletini de onun eline tutuşturmuşlardı. Mahkeme hiç bir kameranın bu olaylara denk gelmediğini söyelmişti, tek bir görgü tanığı bile yoktu. Sema’nın bu saatten sonra da kendini aklamak için bir çaba sarfetmesi için umut görünmüyordu bu yüzden. Oysa kendini aklayabilse bu damgadan kurtulur belki daha iyi işlere başvurabilir ve kabul edilirdi.

Onu ayakta tutabilecek her şey ama her şeyi çalınmıştı ondan.

Gözyaşları içinde eve dönmeye karar verdi o gün uğramayı planladığı son işyerinden de çıktıktan sonra. En iyisi garsonluk, komilik, bulaşıkçılık gibi ilanlara bakmaktı görünüşe göre. Evine en yakın olan iş yerini sona bırakmıştı uğramak için. Yakın olması da neredeyse beş durak ötede olmasıydı ancak bütük parasının yola gittiğini hesapladığı için başvuracağı yerleri adres sırasına sokmuştu. Önce en uzaktakine gitmiş, oradan bir diğerine otobüsle geçmiş, diğeri ona bir kaç durak olduğu için yürümüş, sonra yenidne otobüse binip, sonraki iki yere yine yürüyerek gitmişti. Bütün gün oradan oraya dolandığı için yine çok yorgundu ve elinde hâlâ hiç bir gelişme yoktu.

Belki de şu Gürsel bey ile gelen adamın kartındaki adrese gidip önce kendini göstermeliydi. Kızını geri istediğini söylemesi şart değildi ama onun görmek istediğini söyleyebilirdi. Büyümüştü kızı ve onun yüzünü bile görmemişti daha.

“Evet!” dedi kendi kendine yüreğine bir sıcaklık dolarak, “Bu bana da çok iyi gelir eminim! Gidip kızımı göreyim! Yeni bir hayat kuracağımı ve onu geri alacağımı söyleyeyim ona!”

Sonra buna engel olacakları geldi aklına kızına onu geri alacağını söylemekten vazgeçti. Şimdilik kimseyi ürkütmemek için kızını geri istemediğini ama uzaktan görmek istediğini söylemesi yeterliydi. Yoksa bu insanlar kızı alıp başka yere de kaçırmaya kalkabilirlerdi. Bu defa onların tuzağına düşmemek için dikkatli ve planlı olması gerekiyordu.

Tüm bunları düşününce sakinleşti biraz. Eve geldi yorgun argın, bir duş aldı ve dünden kalan yemeklerden yiyerek doğru yatağa gitti. Bu arada adamın karını hemen vestiyerin üzerine koymuştu. Gelirken bir gazete daha almıştı. Sabah kalkıp bu sefer, bulaşıkçı ve benzeri işleri uzaklığa göre sıraya koyacaktı. Adamın adresine denk gelen yeride o sıranın içine ekleyecekti, böylece en az yol masrafı ile günü kapatabilecekti. Biraz daha sebze alması gerekiyordu ayrıca.

Hemen yarın kızını görmesini sağlarlar mıydı acaba? Kalbi hızlı hızlı atmaya başladı. Onun nasıl bir kız olduğunu, yüzünü hayal etmeye çalıştı sonra. Bunları düşünürken güzel bir uykuya daldı uzun zamandır ilk defa.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s