Ayşegül’den ayrılmak Sema’yı mahvetmişti. İçten içe doğru bir şey yaptığını düşünse bile kokusuna alıştığını kızını çok özlüyordu. Sadık bey kızının dağılmış halini görünce önce içeride ona eziyet edildiğini sandı. Sonra anlattıkalrını dinleyince o da çok üzüldü.
“Kızım ben torunumu alır büyütürdüm. Elimden ne gelirse yapardım. Neden beklemedin?”
“Baba Mustafa’nın ailesi çok zengin biliyorsun, biliyorum sende bakardın. Bilmiyorum her şey çok ani gelişti!”
“Torunumu görmeme izin verecekler mi şimdi benim?”
“Bilmiyorum!” dedi Sema ağlayarak, “Bunu hiç düşünmedim ben!”
Sadık bey öfkeli bir şekilde ayrıldı hastaneden, yaptıkları yetmiyormuş gibi şimdi birde torununu almışlardı ellerinden. Onu henüz bir kez kucağına alabilmişti. Enver beyin ne evine ne de şirketine girebiliyordu. Kapıdaki görevliler polisi arayacaklarını söyleyerek onu kovdular yine her zaman olduğu gibi. Kızı oğullarını öldürdü diye bilindiği için her duruma Sadık bey suçlu çıkacaktı zorlamadan. Eğer o da kızı gibi hapse düşerse kimseye faydası olmayacaktı.
Günlerce Enver beylerin kapısının önünde bekledi. Onları torunu ile girip çıkarken görürüm diye düşünüyordu ama bir aya yakın hemen her gün evin önünde üç dört saat geçirmesine rağmen torunundan bir ize rastlayamadı. Dışarıdan bahçenin içini bile görmek mümkün değildi. Sadık beyin de gücü giderek azalıyordu. Kızı ve torunu için ayakta durmam gerek diye kendine telkin veriyordu ama o yaşta bir adamın tüm bunları kaldırması ve yaşaması kolay bir şey değildi.
Daha karısının yasını bile tutamadan kızı ve torunu için mücadele etmeye başlamıştı. Şirkette çalışanların takip etti bir süre. Belki bir kaç tanesine yaklaşıp konuşmayı başarabilirse eski dünürüne ulaşabilir ya da torunundan haber alabilirdi. Ancak yaklaştığı iki kişi daha önceden tanıyor olmalarına rağmen polise söyelmekle tehdit ettiler. Sema’nın katil damgası yemiş olması şirketteki herkesin onlara karşı tavır almasına neden olmuştu.
Patronun zengin oğlu ile evlenen kız çıldırmış ve kocasını öldürmüştü. Onlara göre hikaye buydu. Sahip oldukalrının, ona sunulanların kıymetini bilmememiş, bu insanların iyiliklerine karşılık evlatlarının canına kıymıştı Hatta evlendiğinde bile akıl hastası olduğuna dair bir sürü yalan dedikodu dolaşıyordu. Güya Mustafa onu doktor doktor gezdirmiş baş edememişti. Bu yüzden karısı ile insan içine fazla çıkmıyordu. Çünkü kız bir anda deliriyor ve ne yapacağı belli olmuyordu.
Sadık bey bunları duyunca iyice kahroldu. Kimse Mustafa’nın kızına neler yaptığını bilmiyordu. Aile kendilerini aklamak için sorunlu olanın Sema olduğu dedikodusunu yaymıştı. Kızın aklından bir zoru olsa mahkemenin bunu zaten tespit edeceği hiçbirinin aklına gelmiyordu demek. Bunca zaman birlikte çalıştığı insanların bir ana ona böyle sırtını dönemelerine bir türlü akıl sır erdiremiyordu. Sema katil olsa bile ki değildi, bunda Sadık beyin ne gibi bir suçu olabilirdi. Her kötülük edenin annesi babası da mı kötü olacaktı sanki.
İnsalardan yardım veya destek alma umudunu kesince, sakinleşip biraz düşünmeye karar verdi. Ne yaptıysa, ne düşündüyse bir türlü istediği sonuca varamadı.
Sema hapse gireli beş yıl olmuştu. Bu süreç içinde Gürsel bey ne bir daha uğramış ne de haber yollamıştı. Oysa kızını alıp giderlerken arada bir onun hakkında haber veya fotoğraf yollayacağına söz vermişti. Sema kızı gittikten sonra iyice içine kapanmış, babası dışında kimseyle çok fazla konuşmaz olmuştu. O da babasının her geçen gün eriyip bittiğini görüyordu. Adamcağız kendisine de bakamıyordu çok iyi. Gömlekleri ütüsüz, saçı başı darmadağın dolaşıyordu. Zayıfladığı için giysileri üzerinde emanet gibi durmaya başlamıştı.
Kızına söylememişti ama bir dedektif bile tutmuştu bir şeyler bulması için ama ne yazık ki bu çabası da boşa gitmişti. Adam parayı almış, ona derin bir araştırma yapıp, gerçeği mutlaka ortaya çıkaracağını söylemiş altı ay sonra da bir delil olmadığını, her şeyin kızının suçlu olduğunu ortaya koyduğunu söylemişti gelip. Sadık bey adamı bağıra çağıra kovalamıştı evinden.
Tüm bu üzüntü ve strese beş yıl dayandı onunda kalbi. Son geldiğinde, “Bu iş bitmedi Sema, bitmeyecek! Bir şeyler olacak göreceksin.” demişti kararlı bir sesle, “Sakın vazgeçme kızım! Sakın üzülme! Bu kağıtta yazılanları aklında tutmaya çalış.” diyerek bir kağıt parçası verdi kızına.
“Dedenin köstekli saati, annenin, senin benim uğurlu sayılarımız”.
Sema babası gittikten sonra açıp okudu kağıtta yazanları ama bir anlam veremedi. Adamcağızın acılar yüzünden artık aklının gitmeye başladığını düşündü. Babasının el yazısı olduğu içinde kağıdı atmaya kıyamadı ve eşyalarının arasına koydu koğuşa dönünce. Bir arada olup birbirlerine destek olamamışlardı olanlar yüzünden. Buradan çıktığında hem kızına, hem de babasına çok iyi bakacaktı bu yüzden. Onun da söylediği gibi anılardan kurtulmuş bu yeni evde birlikte ve mutlu yaşayacaklardı. Münire hanımın hayali ile birlikte elbette. Annesinin torununu görmeye bile yetmemişti ömrü.
Babasının öldüğü haberi Sema’ya inen son darbe oldu. Günlerce gözyaşlarına boğuldu yeniden. Bir süredir sessiz ve boş gözlerle etrafına bakıyor ama ağlamıyordu. Artık acıyı kaldıracak ne gücü kalmıştı ne de yüreği yetiyordu.
Sadık bey işin ucunu bırakmadığı için kendisine de bir zarar gelecek diye çekindiğinden eski evlerini boşaltmış, başka bir mahallede daha küçük bir ev alıp ona taşınmıştı. Odaların birini kızı ve torunu için hazırlamış bu evde birlikte yaşayacakları günleri hayal etmişti son yıllarında. Kızına da evden ve odadan bahsetmiş, anahtarın birini de daha içerideyken ona vermişti. Evin anahtarının ucunda torunun bir patiği vardı. Birini kızının anahtarlığıına, birini de kendi anahtarığına takmıştı. Sema o anahtarlığın ucundaki patiği koklayarak ağladı uzun süre babasının ardından. Kızını geri alacaktı çıkınca mutlaka. O kötü insanlara bırakmayacaktı.
Sadık beyin vefatından iki yıl sonra Sema’nın cezasının bittiği müjdesi geldi. Yeni çıkan kararlar ve iyi halinden dolayı özgürlüğüne karar verilenden erken kavuşabilirdi. Hiç beklemediği bu haberi duyunca önce şaka yaptıkalrını sandı. Sonay ona yıllar önce böyle olabileceğini söylemişti ama o inanmıştı. Sonay bir yıl önce cezasını tamamlayıp çıkmıştı. Şimdi sıra Sema’daydı.
Bu artık kızına kavuşacağı anlamına geliyordu. Anne ve babasıyla birlikte olamayacaktı artık, onun tek ailesi kızı olacaktı hayatının geri kalanında. Koğuştakilerle gözyaşları içinde vedalaştı. Böyle bir yerde az bile konuşa insanlarla kaderbağı kuruluyordu sözsüz bir şekilde. Her koğuşta böyle olmasa da Sema’nın koğuşunda olay çıkaran pek fazla kimse olmamıştı. Hepsi dışarıdaki hayatta boş şans dilediler ona ve tabi bir daha geri gelmemesini. Kim isteyerek gelirdi ki buraya zaten?
Sabıkalı bir katil olarak dışarıda çok fazla zorluk bekliyordu onu şimdi. Kızını geri istemeden önce bir iş bulması gerekiyordu herşeyden önce. Bir katile iş verecek birini bulması gerekiyordu daha da doğrusu.
(devam edecek)