Balayından döndüklerinde evlerinde hizmetkarlar onları bekliyordu. Her şey çoktan hazırlanmıştı. Geldiklerinde valizlerine bile el sürmedi Sema. Hepsini hallediverdiler bir çırpıda. Daha önce hiç böyle bir hayatı olmayan Sema evin içinde yapacak bir şey bulamadı kendine bir kaç gün. Öyle televizyon seyretmeyi seven biri değildi. Biraz bahçede vakit geçirdi. Akşam Mustafa gelince de işten güçten konuşuyorlardı.
“Yarın çıkıp biraz dolaşayım istiyorum” dedi Sema, “Evde biraz sıkıldım!”
“Nereye gideceksin ki?”
“Bilmem gezerim herhalde?”
“Nerede gezeceksin?”
“Bilmiyorum hayatım, karar vermedim.”
“Yusuf arabayla bir tur attırsın getirsin seni”
“Şoför mü?”
“Evet”
“Yok canım ben kendim çıkar gezerim, hem hava da almış olurum”
“Bahçede al havayı gezmeye ne gerek var?”
Mustafa’nın ses tonu gerilmeye başlamıştı konuşma ilerlerken. Sema bu anlamsız ısrarın ve ses tonunun verdiği mesajı anlamadı bir süre. Kocasının nezaketine o kadar alışmıştı ki, onun bir şeylere gerilme ihtimalini düşünemiyordu.
“İstemiyorum çıkmanı Sema! Daha ne kadar uzatacaksına acaba?” diye gürledi sonunda.
Sema o kadar affaladı ki yerinden sıçradı kocası birden bağırınca. Şaşkın şaşkın Mustafa’ya bakarken, Mustafa elinin tersiyle sehpanın üzerindekileri yuvarladı yere.
“Şımarmaya başladın iki günde!” diye gürledi.
“Mustafa sen ne söylüyorsun?”
“Ne söylüyorsam söylüyorum. Bu evden benim haberim olmadan dışarı çıkılmayacak. Kimseyle konuşmayacaksın, görüşmeyeceksin anladın mı? Her tür konforun, hizmetin bu evin içinde sana sağlanıyor. Bir şey istediğinde bana yani kocana söyleyeceksin ben getireceğim! Bu eşikten adımını attığın an yanında ben olacağım!”
Sema ne diyeceğini bilemeden baktı kocasının yüzüne, “Bir şeye mi kızdın sen bu gün?” dedi sakin bir ses tonuyla.
“Ben kıskanç bir kocayım! Öğren!” dedi Mustafa aynı hiddetle.
“Tamam seni bu kadar rahatsız ediyorsa çıkmam yarın” dedi o da. O gün kocasının canı bir şeylere sıkkın diye düşündü. Hatta gece yatakta onu hırpalamasına da bir şey diyemedi aynı düşünceyle. Mutlaka canını çok sıkan bir şeyler olmuştu. Yoksa Mustafa asla böyle davranmazdı.
Bir haftanın sonunda ilk tokadı yediğinde anladı aslında Mustafa’nın sahiden böyle biri olduğunu. Tokat yüzünde patladıktan sonra hırsla odalarına çıkmıştı Sema ve valizini toplamaya başlamıştı. Hemen arkasından çıkan Mustafa valizi alıp fırlatmış, bu evden adımını atarsa annesine ve babasına elveda demesi gerektiğini çünkü onları acımadan öldüreceğini söylemişti büyük bir hırsla. Sema bunları söylerken kocasının gözlerindeki o korkunç ifadeyi görünce anlamıştı söylediğini yapabileceğini. O günden sonra bir işkenceye dönmüştü evliliği.
Bir kaç ay içinde Mustafa’nın hap kullandığını da farketti. Hapı içtiğinde kimi zaman çok iyi, kimi zaman ise korkunç oluyordu. Dayak rutinleri haline gelmişti. Her akşam bir şeyden kavga çıkarıp vurmuyorsa bukez yatakta başlıyordu. Sanki Sema çığlık attıkça zevk alıyordu bundan.
Anne ve babası seyahatlerinden dönmüş, memleketteki evlerine yerleşmişlerdi. Evin yeni halini o kadar beğenmişlerdi ki defalarca teşekkür etmişlerdi telefonda damatlarına. İkisinide çok özlemişlerdi ve en kıza zamanda köye bekliyorlardı.
Sema onları üzmemek için ve elbetteki korkusundan bahsedemiyordu olanlardan. Annesi telefonda damadına dualar ettikçe boğazına kocaman düğümler oturuyordu.
Mustafa bazen bir kaç gün çok iyi oluyordu. Karısına sarılıp ağlıyor, özür diliyor bir daha asla onun canını yakmayacağına yeminler ediyordu. Sema başlarda inanmıştı bu sözlerin samimiyerine affetmişti onu ve yardım etmek istediğini söylemişti. Hapı bırakması lazımdı öncelikle. Daha Sema hapı bırakmalısın der demez yemişti tokadı yeniden.
“Sen beni hapçı mı sanıyorsun kenar mahalle dilberi? Seninle yaşamak kolay mı sanıyorsun? Sen alıştırttın beni bu merete?”
“Mustafa ben nasıl?..” demeye kalmadan yenidne yiyordu tokadı. O yüzden cevap vermemeyi de öğrenmişti zamanla. Cevap verirse şiddet iki katına çıkıyordu. Olumlu veya olumsuz sessiz kalmak en iyisiydi. Evdeki bütün çalışanlar şahitti aslında başına gelenlere ama hiç bir şey olmamış gibi davranıyorlardı.
Evliliklerinin ikinci ayında Mustafa onu annesinin yanına götüreceğini ama gece kalmadan geri döneceklerini bu yüzden orada kalmak için ısrar etmemesini söyledi. Kocasının ne zaman ne yapacağını bilmediği ve ailesini öldürmekle tehdit ettiği için hemen kabul etti Sema. Mümkün olsa Mustafa’yı annesi ve babasına asla yaklaştırmazdı ama onlarında şüphelenmemesi ve mutlu bir evlilikleri olduğuna inanması için başka çaresi yoktu.
Sahiden de Sadık bey ve Münire ikisini karşılarında görünce sevinçten havalara uçtular önce ancak, kalmadan hemen döneceklerini duyunca da üzüldüler.
“Mustafa’nın ileri çok yoğun anne, ben sizi özledim diye zar zor ayarladı getirdi sağolsun. Biraz hafiflesin geliriz yine merak etmeyin! Hem ev de gerçekten çok güzel olmuş!” diye konuyu açıklamaya çalıştı Sema ailesine.
Münire hanım kızının mutlu olduğunu görmek için her şeye razıydı zaten. Damatlarına da minnetli hissediyorlardı hem seyahat hem evin tadilatını üstlenmiş hayatlarının en güzel günlerini yaşatmıştı onlara. O yüzden ısrar etmediler. Mümkün olsa çocukların seve seve kalmak isteyeceklerinden en ufak bir şüpheleri dahi yoktu. Mustafa Sema’nın yüzünden çok vücuduna zarar verdiği için ne annesi ne de babası dayak izlerini de farketmediler. Üzerindeki uzun kollu ince hırkasını bu sıcakta neden giydiğini sormakta çocukları görmenin mutuluğundan akıllarına gelmedi.
En kısa zamanda görüşmek üzrere kucaklaşıp ayrıldılar.Mustafa’nın yüzü daha arabaya biner binmez nemrutlaştı.
“Bir şey anlatmadın değil mi?”
“Hayır anlatmadım elbette!”
“Onların ecelleriyle ölmelerini istiyorsan çeneni tutacaksın!”
“Tamam!”
Enver bey ve Güler hanıma da gelip gidiyorlardı elbette. Sema bir çok kez onlara da bahsetmeyi düşünmüştü olanlardan. Enver beye doğrudan diyemese bile belki kayınvalidesinden yardım isteyebilirdi. O çocuğunu daha iyi bilir tanırdı muhakkak. Dayaktan bahsetmesse bile haptan bahseder Mustafa’nın tedavi olması için yardım isteyebilirdi.
Mustafa’nın tepkisinden korkuyordu bir yandan, annesi ona söylerse neler olabileceğini öngörmek mümkün değildi. Annesine söylediği için Mustafa delirecekti muhtemelen.
Yine de şansını denemek istedi, doğrudan hap kullandığını söylemese de mutfaktalarken kayınvalidesine Mustafa’nın bazen biraz gergin olduğundan ve tuhaf davrandığından bahsetti.
Güler hanım Sema’ün yüzüne baktı tiksinir gibi, “Hanım efendi oldu bu evde şimdi oğlumu mu beğenmiyorsun? “dedi.
“Hayır yanlış anladınız. Ben onun iyiliği için..”
“İyiliğiymiş! Oğlum seni bu eve hanım yaptığı için minnettar olmalısın külkedisi! O ne yaprsa yapsın başının üzerinde taşıyacaksın, senide ailenide kalkındırdı!” diyerek kalkıp içeri gidince Güler hanım. Mustafa konusunda bir daha ailesinede bir şey dememeye karar verdi. O gece Mustafa’dan şiddeti artırmasını beklediyse de neyseki doz aynıydı. Münire hanım her nasılsa bu konuşmadan oğluna bahsetmemişti. Ana oğul olarak onlarında çok iyi anlaştıkları söyelenemezdi aslında. Enver bey oğluyla çok iyi anlaşıyor görünüyordu. Mustafa için her şeyi yapmaya hazır olduğu belliydi.
(devam edecek)
Merhaba, arkası yarın hikayenizi takip ediyorum. Kaleminize sağlık. Bu bölümün son paragrafındaki “Münire” Güler olacaktı sanırım.
İyi çalışmslar…
BeğenLiked by 2 people