“Merhaba yeninden!” dedi Hayri onu görünce ayağa kalkarak
“Merhaba” dedi Begüm’de.
Kızın gözlerinin şişmiş ve kızarık olduğunu görünce bir şeylerin ters gittiğini anladı Hayri ama henüz yeni tanıştıklarından sormaya cesaret edemedi.
“Bir çay içer misiniz?”
“Aslına bakarsanız halletmem gereken çok işim var, konu annemle ilgili olduğu için geldim. Hemen kısaca özeltlerseniz sevinirim!”
“Elbette” dedi Hayri mahcup bir şekilde, “Konu aslında sizin ve benim annelerimizle ilgili. “
“Buyurun anlatın lütfen!”
“Benim annemle babam aralarında husumet olan ailelerden geliyorlarmış. İki aile birbirinden o kadar nefret ediyormuş ki, birbirlerinen kız alıp vermeyi bırakın, selam sabah bile yokmuş aralarında. Ancak gönül ferman dinlemediği için onlar birbirlerine aşık olmuşlar ve babam annemi yaşadıkları köyden kaçırıp şehire getirmiş. Kız kardeşlerinin babam tarafından kaçırıldığını öğrenen dayılarım da onların peşlerine düşmüş. Hatta uzun süre dayılar bir ize rastlayamayınca annemin amcaları da devreye girmişler. Yani bir ordu adam annem ve babamı arayıp bulmak için seferber olmuşlar. Ancak onlar arama işle uğraşırken bizimkiler şehire gelip nikahlarını çoktan kıymışlar bile. İkisinin de köyde sevdiği arkadaşları olduğunan, ailenin peşlerine olduğunu duyunca da nikahlanıp o şehirden de buraya gelmişler. Bu defa aileye haber verebilirler nerede olduklarını diye arkadaşlarını da aramayı kesmişler. Babam bir işe girmiş, bir gecekondu kiralayıp yaşamaya başlamışlar.
Bir yıl sonra annem bana hamile kalmış, tam bir bebekleri olacak diye sevinirlerken dayılarım ve büyük amcalarım onların izini bulmuşlar. Bir akşam babam işten geldikten sonra gelip kapıya dayanmışlar. Babam onların bir kötülük yapacaklarını anladığı için annemi gece kondunun camından atlatmış, “Git, koş arkadana sakın bakma!” demiş onu yollarken, ‘Ben onları oyalar, sonra da gelir seni bulurum!’
Annem de onun söylediklerine inanmış, o hamile haliyle koşabildiği kadar hızlı kaçmış ama aklı da babamda kaldığı için evi görebileceği bir yer bulup saklanmış. Uzaktan dayılarım ve amcalarımın babamı evin bahçesine çıkardıklarını görmüş önce, onu bir güzel dövmüşler. Onun nerede olduğunu sorduklarını tahmin ediyormuş annem seslerini duyamasa da. Bahçedeki gürültüye komşu gecekondulardan da çıkan olmuş ama kimse müdahale etmemiş. Sonra bir anda büyük dayım silahını çıkarmış babamın alnının şakağına dayayıp çekivermiş tetiği!”
“Ne?” dedi Begüm skıntıyla, kendi derdi kendine yetmezmiş gibi bir de bu tuhaf hikayeyi dinliyordu şimdi.
“Evet maalesef, sizi sıkıp, vaktinizi alıyorum ama konuyu bağlayabilmem için bunları anlatmam gerekiyordu kusura bakmayın!”
“Estagfurlar, üzüldüm babanıza!” dedi Begüm’de nazikçe
“Sağolun. Babam yere yığılınca, etraftan polisi arayanlar olmuş ki siren sesleri duyulmaya başlamış. Siren sesleri duyulunca a dayılarım ve amcalarım bahçeden koşarak çıkmışlar. Annem de o sırada saklandığı yerden çıkmış eve doğru koşuyormuş babama bakmak için. Amcalardan biri silahını çekip bir el ateş etmiş ama onu vuramamış, sonra bir daha edeceği sırada polis arabaları evin önüne geldiğinden hızla koşmaya başlamış. Bu arada da anneme ‘Bir gün seni de yakalayıp kocan gibi alnından vuracağız!’ diye bağırıyormuş”
“Kendi amcaları mı?”
“Evet kendi amcaları, namus meselesi bizim oralarda böyle çözülürmüş”
“Siz doğduğunuza göre anneniz kurtulmuş demek!”
“Ah evet, annem polis onların peşine düşünce babamın yanına gitmiş hemen. Babam çoktan ölmüş, başının yanında koca bir kan göleti ile yatıyormuş yerde. Annem katılarak ağlamaya başladığı sırada, ilerideki bahçe duvarından bu defa küçük amcasının koşarak ona doğru geldiğini görünce babamı oracıkta bırakıp, geldiği yöne doğru koşmaya başlamış yeniden. Neyse ki amcaya izini kaybettirmiş. Yine de korkusundan bir türlü duramamış epeyce daha koşup şehir merkezine kadar gelmiş. Allahtan şehir merkezine geldiğinde hava karanlıkmış, çünkü babama sarıldığından üzeri başı hep kan lekesiymiş. Ana caddede dolaşmaya korktuğu için ara sokaklara dalmış ve anneni görmüş dükkanın içinde!”
“Ah bizim buraya mı koşmuş yani?”
“Evet işte can korkusuyla hamileliği de unutup saatlerce kaçmış!”
Hikaye Begüm’ün ilgisini çekmiş, kendi derdinden bir derece olsun uzaklaşmıştı.
“Sonra ne olmuş?”
“Annen dükkanı kapatıyormuş, baban da o sırada eve lazım olanları almak için bakkala gitmiş. Annemi üzeri başı kan içinde görünce yaralı zannetmiş önce. Annem sonra birilerinden kaçtığını, kocasını öldürdüklerini ve saklanması gerektiğini söyleyince de onu alıp kendi evlerine çıkarmış. Baban geldiğinde de annem olanların hepsini onlara anlatmış. Bu arada annem ve babam bu olaylardan hemen önce Almanya’ya işçi başvurusunda bulunmuşlar ve dayılar gelmeden bir hafta önce de başvuruları kabul edilmiş. Tüm işlemleri tamamlamışlar ve günlerini bekliyorlarmış.”
“Ya dayıların biraz daha geç gelseler onları bulamayacaklarmış yani öyle mi?”
“Evet öyle”
“Tüh!”
“Annen de böyle söylemiş!” diyerek güldü Hayri. Begüm’de güldü elinde olmadan.
“Sonra annenler annemi on gün kadar saklamışlar. Polisi arayıp annemin dayı ve büyük amcalarının hepsini ihbar ettirtmişler anneme. Yeri belli olmasın diye bunu sadece telefonda yaptırmışlar. Polisler gelmesi gerektiğini söylese de o gitmemiş. Zaten olayın şahitleri olduğu için bu ihbara gerek yokmuş ama annem o kadar üzgün ve kinliymiş ki, bir nebze olsun içi soğusun diye yapmışlar böyle bir şeyi işe yaramasa da.”
“Almanya işi ne olmuş peki?”
“İşte onu söyleyeceğim. Annen ve baban birikimleri ile anneme bir uçak bileti almışlar ve yanına da biraz para koymuşlar. O zamanlar sen dünyada değilmişsin sanırım. Annem bir bebekleri vardı dese hatırlardım çünkü.”
“Hangi yılmış ki bu olay?”
“1986”
“1987 doğumluyum ben”
“Evet yokmuşsun daha. Özetle senin annen ve baban benim annemin hayatını kurtarmışlar. Annem bir gün borcunu ödeyeceğine söz vermiş giderken. Almanya’da bir işe girip çalışmış, beni doğurmuş, iki yıl sonra da Amerika’da yaşayan bir adamla tanışmış. Osman babam. Onunla Amerika’ya taşınmışız. Ben orada büyüdüm böylece!”
“Şimdi de kurtarıcınızı mı bulmaya geldin ta Amerika’dan?” dedi Begüm merakla
“Ah hayır, ben aslında çok önce geldim Türkiye’ye. Evlendim. Bir kızım oldu ama karımla anlaşamadık ayrıldık. O Amerika’ya döndü. İkimizin de ailesi oradaydı. Kızım benimle burada.”
“Peki ya annen?”
“Ah evet, onu unutuyordum değil mi? Annem bir kaç ay önce öldü. Ölmeden önce de bana mutlaka sizi bulup borcunu ödememi istedi. İlla para olarak değil, siz her ne isterseniz? Neye ihtiyacınız varsa?”
“Teşekkür ederim!” dedi Begüm, “Ama benim bir şeye ihtiyacım yok, annem ve babam bunu bir karşılık bekleyerek yapmamışlar zaten. Yine de gelip benimle paylaşmanıza sevindim.”
“Ben de sizi tanıdığıma ve gelip o dükkanı gördüğüme çok sevindim. Aslında ayıp olmazsa eve de gelip bir kahve içmek istiyordum. Yani annem çok anlattığı için. Ev hâlâ sizin mi?”
“Ah evet! Yani ben aslında onu elden çıkarmaya hazırlanıyordum tam”
“Neden başka bir eve mi taşınacaksınız?”
“Ben gideceğim buradan?”
“Sahi mi? Yani tam zamanında gelmişim yoksa sizi bulamayacaktım!”
“Evet sanırım öyle olacaktı!”
(devam edecek)
Emeğine gönlüne sağlık kardeşimi de yazı ve öykülerime beklerim
https://edebiyatvesanatakademisi.com/oyku/sevinc-mi-huzun-mu-gulen-gozler-mi-yanan-yurekler-mi-1/71298
Burada yazı şiir ve öykülerimi bulabilirsiniz yorumlarınız beklerim selamlarımla
BeğenLiked by 1 kişi