Hatice hanım, Nazlı bahsetmese de bu konuyu çok dert ettiğini anlıyordu. Havaların ısınması ile birlikte “İstersen Barlas’a da söyle gelin yayla evine gidelim beraber. Size de bir değişiklik olur.” dedi. Barlas’ın işlerin başından ayrılıp gelemeyeceğini biliyordu. Babası halasına yeniden iş devredilmesine sıcak bakmadığını belli etmişti. Asude hanımın bundan haberi yoktu ama Nazlı’ya itiraz ettiği günden beri ağabeyinin ona soğuk ve temkinli davrandığının farkındaydı. Bilmediği ağabeyinin bir şeylerden şüphelenmeye başlaması ve bunun üzerine biraz araştırma yapmış olmasıydı.
Nazlı’ya onunla ağabeyinin arasını bozduğunu düşündüğü için de iyice sinir oluyordu. O kızı konaktan attırmak en büyük amacı haline gelmişti. Beyzanur ve Tezer hanımın tehditleri de cabasıydı tabi.
“Hatice ana Barlas gelemez ama konuşayım, belki ben gelirim biraz” demişti Nazlı
Barlas karısının onu büyüten kadınla vakit geçirecek olmasına elbette sesini çıkarmadı.
“Kendini çok özletme ama!” dedi sadece gülerek.
“Bir hafta kalırım merak etme! Zeten çok uzakta olmayacağım biliyorsun!” dedi Nazlı’da kocasının yanağına bir öpücük kondurarak, “İstediğin zaman çıkıp gelebilirsin!”
Nazlı’nın bir hafta Nursayan’ların yayladaki evine gideceği bilgisi halanın kulağına da hemen ulaştı elbette. Asude hanım hemen Tezer hanımı arayıp bir kaç günlüğüne konağa misafir olarak çağırdı. Ağabeyine de çocukluk arkadaşının kızıyla gelmek istediğini ama annelerinden kala evin küçük olmasından dolayı onları Çopur beyin konağına davet ettiğini, kendisininde onlar gidene kadar konakta kalacağını söyledi. Hem zaten insanlar Asude hanımın konaktan neden ayrıldığını merak edip sorduklarında cevap vermesi zor oluyordu. Çopur bey hiç cevap vermedi kardeşine. Asude hanım bunu onay olarak kabul etti.
“Ah Nazlı’cığım, çocukluk arkadaşım ile tatlı kızı geliyorlar. Barlas’ta çok sever onları, evlerinde büyüdü ama sen gidiyormuşsun üzüldüm.” dedi sahte sahte
“Olsun halacığım. Barlas gelmiyor benimle. O ilgilenir ikimizin yerine de! Başka sefere ben de tanışırım inşallah!” dedi hiç bir şeyden habersiz.
Asude hanım sahte gülümsemesini suratına asarak “İnşallah!” dedi dışından aman içinden “Umarm bir daha dönemezsin bu eve!” diyordu.
Böylece bütün hazırlıklar yapıldı. Nazlı Hatice hanım ile yaylaya gitti. Ertesi sabah Tezer hanım ve Beyzanur konağa geldiler. Asude hanım planını onlar gelmeden telefonda anlatmıştı. Konağa geldikleri gün onlar için bir ziyafet hazırlattı. Çoğur bey onlara eşlik edemeyeceğini ve halsiz olduğunu bildirdi. Barlas işten gelince katıldı. Bayzanur gece boyu gözünü ondan ayırmasa da Barlas farkında bile değildi kızın. Onun aklı fikri daha ilk günden özlemeye başladığı karısındaydı. Nitelim telefon çalıp Nazlı arayınca, yemeğini bile bitirmeden izin isteyip kalktı masadan. Geri de gelmedi.
Beyzanur ile Tezer hanımın yüzleri düştü hemen ama Asude hanım, planının işleyeceğinin garantisini verdi onlara daha önce olduğu gibi. İki kadında ağızlarını eydiler, cevap vermediler. Asude hanım bu ikisine de iyice gıcık olmaya başlamıştı ama ellerine koz verdiğ için şimdilik yapabileceği hiç bir şey yoktu. Ağabeyi öldükten sonra ki bu halde çok uzun yaşayacağını sanmıyordu, hesaplaşacaktı ikisiyle. O zaman onu tehdit edecekleri bir mevzu kalmayacaktı. Barlas’ı idare etmesi kolaydı.
Nazlı ilk akşamdan göz yaşlarına boğularak Hatice hanıma bütün sıkıntınısı dillendirmişti. Aylardır kimseyle konuşamıyor olmaktan ve hep mutlu görünmekten yorulmuştu. Mutluydu sahiden de ama bu konu onu çok üzüyordu. Hele Asude hanımın çocukları toplayıp sürekli Barlas ve onun yanına getirmesi iyiden iyiye bozmuştu sinirlerini.
“Bu kadının başından beri seninle ne alıp veremediği var anlamıyorum!” diyordu Hatice hanım, “Barlas’ın her şeyin başına geçeceğini önceden biliyor olmalıydı. Bunda senin bir etkin yok! Çopur bey de uzak tutuyor diyorsun gerçi sen!”
“Bilmiyorum gerçekten. Bana kötü davranmıyor iyi niyetli biri aslında. Geçenlerde konağa bir kadın getirdi. Kadın hastalıkları tedavi edebiliyormuş.”
“Ocaklı mıymış?”
“Sanırım bilmiyorum. Karnıma falan baktı elleriyle. Sonra bana merak etme bir sıkıntın yok dedi ama ikisini konuşurlarken duydum ben. ‘Bu kızın çocuğu olmaz’ dedi Asude halaya, o da ‘Aman deme kız üzülüyor’ dedi.”
“Kızım sen de bu işin doktoru varken ne alaka böyle bir kadına baktırmak. Madem bu kadar dert ediyorsun bir doktora gidelim diyorum ona da yanaşmıyorsun.”
“Hatice anne senin çocuğun olmaz der temelli umudumu yok ederse diye korkuyorum. Şimdi hiç değilse umudum var!”
“Böyle umut mu olur yavrum, kendini yiyip bitiriyorsun. Hasta olursun vallahi. Gidelim ikimiz bir doktora, alayım ben randevu. Sen bir şey söyleme konaktakilere.”
“Bilemiyorum ki!”
“Yok bu böyle olmaz, biz dönünde ben bir randevu alayım ikimiz gidelim neyse öğrenelim. Belki Barlas’ın çocuğu olmuyordur hem. Olamaz mı yani? Ayıp değil ki böyle şeyler. İnsanın genetiği, bedeni neyse o! Fazlası olmaz kızım. Allah’ın da gücüne gider zaten isyan etmek! Tıp her şeyin çaresini buluyor şimdi hem.”
Nazlı sevgiyle sarıldı kadının boynuna, Hatice hanım gerçekten çalışanın kızı dememiş onu kendi kızı gibi korumuş, kollamış, hiç bir şeyini eksik etmemişti. Hatta torunu Berdan’a karşı bile korumuştu. Her zaman bir sıkıntısı olsa onu bulurdu yanında. Hiç bir zaman kimsesiz hissetmemişti onun sayesinde. Allah anne ve babasını ondan almışsa da yerine Hatice ana, Barlas, Çopur baba gibi iyi insanları vermişti. Hatice hanım onu yanına almamış olsa, şimdi kimbilir nerelerde, neler yapıyor olurdu. Şu mutluluğu ve konforu kesinlikle bulamazdı. O yüzden Hatice anne haklıydı. Allah’ın gücüne giderdi gereksiz isyan. Doktora gidip neyse gerçek onunla yüzleşip, sonra da çare varsa onun peşine düşerlerdi. Zaten ne Barlas ne babası bir kez bile ima etmemişlerdi bu çocuk mevzunu. Asude hanım söylüyor, vurguluyordu sürekli. Onunda Nazlı’dan fazla hazetmediği herkesçe aşikardı. Çopur beyin kardeşine gerçekte neden kızdığını kimse bilmediği için herkes gelini kardeşine tercih etti diye konuşuyordu. Nazlı’nın iyi biri olmadığını bilseler bir sürü başkaca lafta üretirlerdi ama hepsi biliyordu ki Nazlı melek gibi bir insandı. Kimseyi kırmaz, üzmez, zorda bırakmazdı. Konakta derdi olan ona koşardı. Tabi konakta büyümüş olması ve aslında onlar gibi bir çalışanın kızı olması nedeniyle de onu yakın görüyorlardı. Bir o kadar da kıskanan vardı tabi ama onun iyilikleri karşısında kimse onun hakkında söyleyecek olumsuz bir şey bulamıyordu. Bu yüzden Asude hanımın onu istemediği, Çopur beyinde gelininden yana durduğu konuşuluyordu. Asude hanımın hırslı ve ters bir kadın olduğunu hepsi biliyordu.
Hatice hanım ve Nazlı dertleşip, ağlaşıp sonunda bir doktora gitme konusunda anlaşmaya varadursunlar, Asude hanımda konaktaki planlarını devreye sokmuştu. Çopur bey kız kardeşi ve onun misafirleri ile vakit geçirmemek için genellikle çalışma odasında vakit geçiriyor, Barlas’da arada sırada onunla kahve içiyordu akşamları. Halası var diye kendini oraya kapattığını anladığı için bir şey söylemiyordu. Barlas’ta tam olarak bilmiyordu babasının halasına neden kızdığını ama onun bir şeye taktı mı geri adım atmayacağını adı gibi biliyordu. Oysa Asude hala ona ve Nazlı’ya gerçekten çok içten ve iyi davranıyordu. Demek ki konu ikisi arasında farklı bir şeydi. Bu yüzden karışmamak en doğrusuydu.
(devam edecek)