Savur gelini – Bölüm 8

Asude hanım telefonda sesi yükselmeye başlayınca bahçeye doğru yürüdü konaktakilerin duymasını istemediği için.

“Tamam diyorum, daha neyi anlamıyorsun kızım. Söz verdim tutacağım işte.”

“Asude teyze cümle alem duydu nişanı nasıl tutacaksın acaba sözünü merak ediyorum.” dedi telefondaki sinirli gençkız, sonra “Annem de merak ediyormuş!” diye ekledi imalı imalı.

“Beyzanur annene selamlarımı ilet, ben bir söz verdim mi tutarım! Beklenmedik şeyler oldu biraz. Bu kız aniden çıkıverdi ortalığa, ağabeyim de inat edince durduramadım. Asude bu güne, bu gün verdiği karardan hiç dönmedi. Haydi kapat sen şimdi. Haber veririm!”

Sonra sinirle girdi içeri yeniden. Ağabeyinin tüm arazi yönetimini bir gün Barlas’a devredeceğini bildiğinden, Asude hanım da kendine göre yatırımlar yapmaya başlamıştı. Aile mirasından kendi payına düşen topraklarla yetinmek istemediği ve gücü tattığı için, hep daha fazlasına sahip olmak istedi. Oldu da. Ancak bu satın almaların hepsini ağabeyine duyurmadan yapmaya çalıştığı için çocukluk arkadaşı Tezer hanımdan epeyce bir borç aldı. Toprak işledikçe geri ödeyecekti. Ancak hırsının sonu gelmeyince, toprak geri dönemeden yeni arazileri de alınca eli iyice sıkıştı. Tezer hanımın kocası yıllar önce öldüğünden bütün araziler ona ve kızına kalmıştı. Bir tane çocuğu vardı ve buraların en zengin kadınlarından biriydi Tezer. Aslında Asude’nin asıl özendiği onun haliydi. En az onun kadar güçlü ve zengin olmak istiyordu. Borçlar artınca yeğenine aşık olduğunu bildiği Beyzanur’a aralarını yapma sözü vermişti. Kızın bunu bu kadar ciddiye alacağını veya Barlas dışında birine bakmayacağı hiç aklına gelmemişti bunu yaparken. Barlas henüz okuduğu için Tezer hanım da kızı da henüz konunun peşine düşmemişlerdi. Nazlı birden bire ortaya çıkıp, aniden bir nişan ortaya çıkınca Asude hanım da engel olmamamıştı işte denemesine rağmen. Beyzanur onu bir keresinde borçlarını ağabeyine söylemek ile tehdit etmişti. Tezer’in kızının bu tavırlarına izin veriyor olmasına ayrıca gıcık oluyordu ama borcu büyük olduğu için ikisine de sesini çıkaramıyordu. Öyle ya da böyle Barlas’ı ona yapmak zorundaydı. Bu yüzden Nazlı’ya diş biliyordu. Daha oğlan evine dönmeye fırsat bulamadan kapaklamıştı hemen. Ancak ne yapıp edip bu ilişkiyi bozacaktı. Nikah bile olsa! Ağabeyine de daha görür görmez kızı hemen gelin istediği için kızgındı. O kadar ince eleyip sık dokuyan adaam, kimdir değildir öğrenmeden gelini ilan etmişti kızı. Üstelik oğlunun odasına yatacak kadar saygısız ve hafif olmasına rağmen. Ona kızın geçmişini de araştırıp sunmuştu. Hem ona hem Barlas’a ama ikisi de sanki büyülenmişler gibi kıza meyil etmişlerdi.

“Büyük ihtimalle büyü yaptılar yeğenime!” demişti Beyzanur’a zaten, “Bunca yıldır Barlas dönüp tek bir kıza bakmadı, ben ne dersem dinleyen çocuk oralı bile olmadı itirazlarıma!”

Ağabeyi ile de arası açılmıştı bu itirazı yüzünden. Bunu da anlayamıyordu. Kızı beğenmemiş olması ağabeyi için nasıl bu kadar eksi puan oluyordu. İşte kız eve girdiği andan itibaren bozmuştu yıllardır süregelen düzgün aile ilişkilerini. Böyle bir kızın bu eve gelin olması zaten yıkım demekti. Onlar daha Asude’nin gücünü tatmamışlardı tabi. Mutlaka bir yolunu bulacaktı bu kızdan kurtulmanın.

Ancak iler hiçte Asude hanımın umduğu gibi olmadı. Barlas ve Nazlı diploma töreninin ardından nikahlanıp evlendiler. Çocukluklarından beri tanıdıkları Barlas’ın düğününe gelmek zorunda kalan Tezer hanım ve Beyzanur az kalsın Barlas’ın babasına gidip her şeyi anlatacaklardı öfkelerinden ama Asude hanım bir planı olduğunu ve bu evliliği bitireceğini tekrarlayıp ikna etti onları. Onlar da geri çekildiler. Şimdi bu nikahı bozarlarsa Barlas’ın asla Beyzanur ile birlikte olmayacağını biliyorlardı bal gibi. Bu işin zorla değil tatlılıkla olması gerekiyordu.

Nikahın ardından Nazlı ve Barlas kısa bir seyahate çıktılar. Döndüklerinde toprakların yönetimi olduğu gibi Barlas’a geçecekti. Bu nedenle yasal temsil ve imza yetkileri için avukatlar gerekli hazırlıkları yaptılar ve onlar döndükten sonra Hala’daki tüm yetkiler yasal olarak Barlas’a devredildi. Hala sadece Barlas’ın başvurması durumunda danışmanlık yapacaktı. Asude hanım ağabeyinin onu tamamen yetkisiz yapmasına iyice bozulduğundan, annesinin ailesinden kalan ve yıllardır boş kalan konağa taşınma kararı aldı ve ayrıldı evden. Zaten Nazlı ile aynı çatı altında yaşamaya tahammül edemiyordu. Yine de olan biteni kaçırmamak için ağabeyinin konağı ile arasındaki bağı koparmadı elbette. Orada olan biten ne varsa ona yetiştiren ajanları vardı.

Nazlı konağa yerleştikten sonra Çopur bey ile de daha çok vakit geçirmeye başladı. Hatta bakıcısının bazı görevlerini o üstlenip adamcağızın yemeklerini bile yedirdiği oluyordu. Mesleği gereği kocasına toprakların yönetimi ve bakımı için yardımcı oluyor ve tabi Hatice anneyi de hiç boş bırakmıyordu. Hatice hanım kızını, damadını ve dünürünü sık sık yemeğe çağırıyor. Onlar da karşılığını veriyorlardı.

Berdan Nazlı’nın evlenmesine hiç bir müdahalede bulunanmış düğünün olduğu zaman Hatice hanım ona bir bahane bulup İstanbul’a dönmesini söylediği için de konaktan ayrılmak zorunda kalmıştı. Bu defa büyük annesine de içerlediği için nikahtan sonra da geri dönmedi.

Hatice hanım da Nazlı böyle iyi bir aileye gelin gittiği ve bu kadar aşık ve ilgili bir kocası olduğu için çok mutluydu.

Asude hanım evini ayırmış olsa bile bu mutluluğa sinir oluyordu. Konakta ona sadık olan personeline Nazlı’nın yemeklerine ilaç katmalarını tembih etmişti. Bu ilaç onun hamile kalmasını engelleyecekti. Böylece Çopur beyin soyu devam edemeyecekti. Bakalım ağabeyi ne düşünecekti o zaman?

Asude hanımın personeli Nazlı’nın ruhu bile duymadan ilacı her gün ona bir şekilde yutturuyorlardı. Evliliğin ikinci yılı dolarken çok istemelerine rağmen Barlas ve Nazlı’nın hâlâ bir bebekleri olmamıştı. Nazlı evde birşey demese de Hatice anaya gittiğinde bundan üzüntü duyduğunu belli ediyor, o da “Kızım Allah’ın bir bildiği vardır. Acele etme. Sen kocanla mutlu değil misin sonuçta?” diyordu.

Evet Barlas düşündüğünden de iyi bir koca olmuştu. Çopur bey de çok iyi bir kayınpederdi. Nazlı’yı mutsuz eden hemen hiç bir şey olmamıştı bu iki yılın içinde. Yine de ailenin bir varis beklediğini biliyordu Nazlı. Hele ki Asude hanımın sürekli bu konuyu gündeme getirmesi, geldiğinde personelin ne kadar çocuğu varsa oturdukları yere çağırıp onlarla ilgilenmesi konuyu göz ardı etmesini imkansız kılıyordu. Yıllarca çocuk gördü mü başı ağrıyan Asude hanım her nasılsa çocuk sever olmuştu. Nazlı ve Barlas’a da sürekli “Haydi artık sizden de bekliyoruz? Oyalanmadan yapın bir tane!” diyerek çocukları götürüp onların kucağına bırakıveriyordu.

Barlas’ta çocukları çok seviyordu. Henüz çocuklarının olmadığına dair olumsuz bir düşüncesi olmadığı için halasının topladığı çocukları seviyor, onlarla oynuyor ve bunu yaparken de çok mutlu görünüyordu. Onun çocukları böyle severken bir bebekleri olmuyor olması düşündürüyordu Nazlı’yı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s