Savur gelini – Bölüm 6

Böylece Nazlı’nın Berdan duysun diye Barlas’a söyledikleri gerçek oldu. Hatice hanıma hayır diyemeyeceği için Barlas ile evlenecekti. Bir anda gelişen bu olaylara kendisi de henüz akıl sır erdirememişti ama hayat bir anda böyle bir oyunu kuruvermişti işte. Barlas’ta sevmediği veya gıcık olduğu bir şey yoktu. Okulda dersleri ile ilgilenmek istediği için yüz vermemişti. Okul zaten bitmişti sadece diplomalarını alacakları günü bekliyorlardı. Ziraat Fakültesini bitirdiği için Mardin’de çalışması daha kolaydı ki iki konağında mesleğini icra edebileceği kadar çok toprağı vardı zaten. Barlas ona gerçekten çok iyi davranmıştı, kimse birisi hastalandı diye alıp evine götürmez ve doktor çağırmazdı. En çok bir ambulansı arar ya da bir hastaneye bırakıp evine dönerdi. Halasının tavırlarından pek hoşlanmamıştı ama o da bu kadar mal varlığı fazla olan yeğeninin herhangi bir kızın kandırmacasına kurban gitmesini istemiyordu muhtemelen. Biraz kabaydı tavırları ama Barlas’ın dediği gibi kötü bir niyeti yoktu herhalde. Anlamadığı Barlas’ın babasının onun görür görmez gelin olarak istemesiydi. Artık kader yazılmıştı.

Berdan konusunu çözmesi gerekiyordu bir an önce bir de. Hatice hanım onunla konuşacağını söylemişti gerçi. Nişanlısından ayrıldığı için bir süre burada kalıp kafa dinlemek istediğini söylemişti büyükannesine. Burası onun eviydi gerçekten de Nazlı’nın ondan gitmesini istemesi uygun olmazdı.

Nazlı Hatice hanım ile yaptığı konuşmanın ardından odasına çıkmış bunları düşünürken, Hatice hanım da torunu ile konuşuyordu.

“Nazlı artık sözlü bir kız Berdan, yakında istemeye gelecekler ve nişanı takılacak! Bu evde kaldığın sürece onu rahatsız edecek herhangi bir davranışını görürsem seni geldiğin yere geri yollarım bilesin!”

“Büyükanne torunun olan benim hatırladın mı? Ayrıca her şeyi bırak Nazlı benim çocukluk arkadaşım, ilk ve son aşkım. Ona nasıl bir rahatsızlık verebilirim ki? Nazlı bana öfkeli olduğu için böyle davranıyor.”

“Berdan oğlum Nazlı ve Barlas birbirlerini seviyorlar! Kızın seninle duygusal hiç bir bağı yok artık. Bunu aklına sok!”

“Tamam anladım!” dedi Berdan sıkıntıyla, Hatice hanımın onu tutacağı yerde ne diye hep Nazlı’dan yana durduğunu aklı almıyordu bir türlü. Burayı, bu evde yaşamayı ve Nazlı ile olmayı özlemişti o. Barlas denilen oğlan iki günlüktü daha okulda tanışmışlardı. Berdan ve Nazlı’nın paylaştıkalrının beşte birini bile yaşamış olamazlardı. Yine de burada kalabilmek için büyükannesinin söylediklerini dinlemek zorunda olduğunu biliyordu. Buraya gelmesi için tek neden Nazlı değildi, İstabul’dan kaçmıştı o biraz da.

Eski nişanlısının tacizlerinden, babasının sürekli nasihat etmesinden kaçmıştı. Hatice hanıma karşı koyarsa o çılgınlığın içine yeniden düşecekti. Bu yüzden Nazlı’yı deli gibi kıskansa bile sessizce beklemeye karar verdi. Nişan demek evlenmek demek değildi nasılsa. Bir yüzüktü torutopu.

Ne Nazlı, Barlas’ın, ne de Barlas Nazlı’nın telefonlarını almamışlardı. Bu yüzden ikiside gelişmeleri birbirlerine haber veremiyorlardı.

Nazlı’yı bırakıp döndükten sonra halasının babası ile konuştuğunu duyan Barlas doğrudan yanlarına gitmişti. Asude hanım Nazlı’yı gelin olarak istemiyordu. Adamları hemen onu araştırmış ve Nursayan’ların öz kızı olmadığını Hatice hanımın yanında çalışanlardan birinin vefat etmesiyle onu kendi kızı gibi büyüttüğünü öğrenmişti.

“E ne olmuş yani?” diyordu Barlas’ta babası gibi. “Sonuç olarak o kız Nursayan konağının kızı. Hatice hanım kendi büyütüğü bir kızı hor görecek değil.”

“Evet ama o kız Mardin’li değil, nereli olduğunu nasıl bir gerçek ailesi olduğunu da Allah bilir!”

Sonunda babası yarım tutan eliyle kağıda son sözünü yazdı.

“Kız konakta ve Mardin’de büyümüş, söylediklerinin hiç bir anlamı yok. Araştırıp kız hakkında bulabilidiğin en olumsuz şeyler bunlarsa, bu kız bizim gelinimiz olacak. Cuma günü için Nursayan konağına haber yollayın!”

Barlas babasının bu son sözünden çok memnun olsa da, Nazlı’ların evinde yaşanılanlardan haberi olmadığı için ne söyleyeceğini bilememişti babasına da. Nazlı kesin olarak istemediğini söylemişti arabada. O anda babasının halasına tavır koymasının önüne geçmemek için bir şey diyemedi. Nazlı ile bir kez daha konuşup onu ikna etmek istiyordu zaten. Bir kere reddetti diye olaylar bu raddeye gelmişken vazgeçmeye niyeti yoktu. Ancak Nazlı ile konuşmak için bir telefon bile yoktu elinde. Hemen kahyaya koştu yine. İki evde çalışanların birbirlerini tanıdıklarını biliyordu.

“O evden kimi tanıyorsan hemen ara, bana Nazlı’nın telefonunu bulsunlar. Çok önemli!” dedi

Adamcağız hemen telefonunu çıkarıp kontrol etti ve rastladığı ilk çalışan arkadaşını aradı.

“Nazlı hanımın telefonu gerekiyor acilen Barlas beye, senin Aydan’a söylesen hanımıyla konuşup istese?” dedi ciddi bir sesle. Barlas adamın ağzının içine bakıyordu resmen.

“Hayır tabi ki büyükhanımdan istesin demiyorum! Nazlı hanımdan isteyecek. Haber bekliyorum.” diyerek kapattı telefonu ve “Arayacak!” dedi Barlas’a bakıp.

Barlas tamam deyip adamın yanında beklemeye başlayınca o da dönüp gidemedi.

Asude hanım Nazlı’yı gelin olarak istemediğini belli etmesine rağmen ağabeyinin onu yeğeninin yanında terslemesine çok bozulmuştu. Yıllardır onlar için mallarını yönetiyordu. Arazilerin sayısını artırmış, verimi de geliştrmişti. Bütün hayatını bu iş için harcarken her şey Barlas’ın olacaktı Buna itirazı yoktu Barlas onun yeğeniydi ve oğlu gibi severdi ama söz hakkının olmasını beklerdi ağabeyinden. Onun da kendine göre planları ve düşünceleri vardı. O kız Mardin’li bile değil, ne idüğü belirsiz biriyken gelip bunca arazinin başına geçecekti yeğeniyle beraber. Kıymetibi bile bilmeyecekti. Toprak demek güç demekti. Ne kadar çok toprağın varsa o kadar gücün olurdu buralarda. O da bunca zaman boş durmamış kendine düşenle ayrıca toprak satın almıştı. Ağabeyinin arazilerinden ayrı onun da kendi çapında bir mülkü vardı artık. Bu konudan kimseye bahsetmiyordu ama Barlas her şeyin başına geçtiğinde güçten vazgeçecek değildi elbette. O da kendi gücünü yönetecekti o zaman. Ağabeyi ona düşen toprak hakkını çok önceden onun yönetimine vermişti zaten. Allah var o da aç gözlü bir adam olmamıştı hiç bir zaman. Kardeşinden hiç bir şeyi esirgememişti. Bu gelin meselesindeki tavrı dışında bir anlaşmazlığa da düşmemişlerdi daha önce.

“Uğursuz kız! Eve adımını atar atmaz ağabeyimle arama girdi kara bir kedi gibi!” diye söyleniyordu kendi kendine.

Nazlı odasının kapısı tıklanınca önce Berdan geldi sanıp gerildi hemen. Sonra çalışan kızlardan biri olduğunu anlayınca açtı hemen. Aydan ondan biraz küçüktü ama bu evde beraber büyümüşlerdi.

“Hayırdır Aydan ne oldu?” dedi hemen onu içeri çağırarak. Kızın bir sıkıntısı olduğunu sanmıştı.

“Tarhan’ların oğlu Barlas haber göndermiş abla, senin telefonun lazımmış. Bende var demedim tabi sana sormadan. Sorarım ben dedim. Ne diyorsun vereyim mi?”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s