Halasının yeniden bir şey söylemesinden çekinen Barlas, “Hala, Nazlı’yı bırakıp geleceğim, Konuşuruz!” dedi aceleyle. Kadın bir şey söyleyemeden geçip gittiler yanından.
“Yine bir şey söyleyecekti bana değil mi?” dedi Nazlı, “Nasıl bir ev burası böyle?”
“Sana onu boşvermeni söyledim ya!” dedi Barlas sıkıntılı sıkıntılı. Gerçekten olaylar kontrolü dışında gelişiyordu bu gün.
Barlas’ların konağı ile Nursayan’laırn konağının arası arabayla çok değildi. Yol boyunca hiç konuşmadılar, halanın tavrına Nazlı’nın iyice canı sıkılmıştı. Olaylar Barlasîn da beklemediği şekilde gelişmişti. İkisi de mezuniyetten önce ailelerinin yanına gelmeye karar vermişler ve aynı otobüse düşmeleri ile başlayan macera bir anda bu noktaya gelmişti. Barlas açısından yüzük takılmasının bir sakıncası yoktu elbette ama halasının Nazlı’yı germesine o da üzülmüştü.
Nazlı arabadan ineceği zaman yüzüğü geri vermediğini hatırlamıştı ki onun oturduğu tarafın kapısı birden açılıverince ikisi de dönüp kapıyı açana baktılar.
“Hoş geldin Nazlı! Beni arkadaşınla tanıştırmak ister misin?” dedi Berdan gergin bir gülümseme ile.
Birden bire onunla karşılaşmayı hiç beklemeyen Nazlı affaladı önce, “Ne işin var senin burada?” diye çıktı sonra ağzından.
“Unuttun mu burası benim evim, az önce geldim. Tam içeri girip Hatice anaya sürpriz yapacaktım ki, arabanın durduğunu görünce kim olduğuna bakayım dedim!”
“Merhaba benim adım Barlas! Nazlı’nın okul arkadaşıyım!” diye elini uzattı Barlas hemen. Burada oturuyorum deyince onu Nazlı’nın ağabeyi sanmıştı.
“Umarım sadece o kadardır!”dedi Berdan ters ters ve Barlas’ın elini havada bıraktı.
Birden bire ortaya çıkıp hiç haddi olmayan bu tavıra bürünen Berdan’a sinirlenen Nazlı, “Biz Barlas ile nişanlıyız!” dedi parmağındaki zümrüt yüzüğü göstererek.
Berdan’ ın yüz ifadesi iyice gerildi. Barlas’ta şaşırdı ama kızın rahatsız olduğunu anladığı için oyuna dahil oldu hemen.
“Evet annemin yüzüğünü verdim ona, çok seviyorum!” dedi gülümseyerek.
“Bunları evde konuşuruz!” dedi Berdan ve inmesi için elini uzattı Nazlı’ya.
Nazlı görmemiş gibi yaparak indi ve Barlas’a dönüp, Hatice annemle ailenin ne zaman geleceği konusunu konuşacağım. Haber veririm!” dedi sahte bir gülümseme ile.
Barlas onun bunu gerçekten yapacağını düşünmese de “Olur!” dedi sevinçle, “Haberleşiriz tatlım. Kendine iyi bak!” Sonra Berdan’a el sallayarak, “Görüşmek üzere!” dedi ve arabayı patinaj attırarak döndürdü ve gitti.
Nazlı, Berdan’ın yüzüne bile bakmadan hızlı hızlı kapıya doğru yürüdü.
“Nazlı! Beklesene! Beni gördüğüne sevinmedin mi?” diye seslendi Berdan ama açılan kapıdan hışımla içeri giriverdi kız.
“Nazlı kızım?” diyen Hatice hanımla karşılaştı içeri girer girmez.
“Hatice anne! Size sürpriz yapacaktım ama Berdan’a rastladım dışarıda!” dedi oyalanmadan odasına çıkacağını belli etmek için.
Hatice hanım kızın kendini kurtarmak için böyle bir şey söylediğini sandı ama sonra kapıda Berdan’ı görünce o da şaşırdı. Nazlı Hatice hanımın onun Barlas’ların konağında olduğunu bildiğinden habersiz sinirli sinirli çıktı odasına ve kapısını da kilitledi.
“Nereden çıktı şimdi bu! Keşke kızlara uyup kalsaydım şehirde!” diye söylenmeye başladı.
“Berdan oğlum neden haber vermeden geldin?”
“Seni çok özledim büyük anne! Biraz burada kalıp kafamı dinleyeceğim!”
“Nişanlın nerede?”
“Onunla ayrıldık!”
“Ayrıldınız mı? Oğlum evlilik arifesinde değil miydiniz siz?”
“Öyleydik ama onu sevmediğimi farketim ve büyük bir hata yapmak istemedim!”
“Berdan!” dedi sert sert Hatice hanım, “Oğlum senin ne pis huyun var! Önce Nazlı’yı bıraktın pat diye ortada, şimdi de bu kızı mı bırakacaksın? Olmaz öyle şey. Bu çocuklarında bir onurları var!”
“Ya büyükanne zaten baştan Nazlı’yı bırakmamın hata lduğunu anladığım için bıraktım onu. Ben hâlâ onu seviyorum!”
“Berdan şimdi seni gerçekten pataklayacağım! Oğlum Nazlı çok acı çekti senin yüzünden. Şimdi sana döner mi sanıyorsun? Ayrıca nişanlın ne olacak? Yarın da aslında onu sevdiğini anlarsan ne olacak?”
“Hayır büyükanne ona kesin bir dille ayrıldığımızı söyledim. Bak yüzüğüm de yok!”
“Bir insanı diğerine yüzük mü bağlar oğluml! O kızın hazırlıkları ne olacak, duyguları ne olacak? Ailesi, arkadaşları ne olacak?”
“Büyükanne seni duyan da kızı hamile bıraktım sanır!”
Hatice hanımın yüzü öyle bir gerildi ki bu söze, Berdan’ın yüzündeki gülümseme anında dağıldı.
“Yani demek istediğim, aramızda bir şey geçmedi öyle fazla. Denedik olmadı. Evlenip ayrılsak veya mutsuz olsak daha mı iyi sanki! Nazlı’da buradaymış hem! Sen zaten hep onunla olmamı istemiyor muydun?”
“Artık Nazlı’nın seninle olmasın istemiyorum küçük bey! Kendine bir çeki düzen ver!” dedi Hatica hanım sinirli sinirli.
“Aman iyi! Zaten o da nişanlanmış! Sen söylemiyorsun ama ben öğrendim az önce, nişanlısı ile de tanıştım!”
“Ne?” dedi Hatice hanım şaşkın şaşkın. Torununun onu sinirlendirmek için söylediğini düşündü bunları ama sonra Nazlı’nın arkadaşının konağına olduğu haberini hatırlayınca bir şey söylemeden dönüp Nazlı’nın odasına çıktı hemen.
“Nazlı? Benim aç kapıyı?”
Hatice hanımın sesini duyunca hemen kalkıp kapının kilidini açtı Nazlı.
Hatice hanım içeri girip arkasından kapıyı kapattı, “Bana anlatacaklarını dinliyorum!” dedi sinirli sinirli.
Berdan’ın yüzükten bahsetmiş olduğunu anlayan Nazlı, “Berdan’ı kızdırmak için uydurdum!” dedi hızlıca ama yüzüğü parmağından çıkarmayı unuttuğunu ve Hatice hanımın da gözünü dikmiş yüzüne baktığını farkedince.
“Biraz karışık bir hikaye Hatice anne!” diyerek kızların vereceği partiden başlayıp ona her şeyi anlattı.
“Kızım niye arayıp haber vermiyorsun? Bak başına neler gelmiş?” dedi Hatice hanım onun ateşini kontrol ederek.
“Bir iğne vurmuş doktor iyiyim şimdi ama yüzükte bende kaldı gördüğün gibi Berdan arabanın yanına bitince unuttum geri vermeyi!”
“Çopur beyi yıllar öncesinden tanırım!” dedi Hatice hanım, “Arkadaşının babasını yani. O sizin evlenmenize karar verdiyse kolay kolay geri adım atmazlar. Baksana rahmetli eşinin yüzüğünü taktırmış sana daha ilk karşılaşmada belli ki beğemiş!”
“Yok Hatice anne! Olur mu öyle şey!”
“Neden olmuyormuş! Bak çocuk seninle ne kadar nazik ilgilenmiş. Ayrıca Berdan nişanlısını terketmiş ve buraya senin için dönmüş. Yeniden ona dönecek değilsin herhalde?”
“Nişanlısını mı terketmi? Benim için dönmüşte ne demek?”
“Az önce ayak üzeri konuşurken öyle söyledi. Seni sevdiğini anlamış! Bak kızım Berdan benim torunum olabilir ama böyle adamdan koca olmaz!”
“Hatice anne ben evlenmeyi düşünmüyorum!”
“Ne demek düşünmüyorum? Turşunu mu kuracağım ben senin?”
“Ama..?”
“Ama yok! O Barlas denilen çocuğa söyle haftasonu gelsinler seni istemeye!”
“Hatice anne’!”
“Bana itiraz mı ediyorsun!”
Hatice hanımın öyle çok emeği vardı ki onun üzerinde, itiraz etmek demek saygısızlık etmek demek olurdu.
“Ben seninle yaşamak istiyorum!”
“Ben seninle yaşamak istiyor muyum acaba?” dedi kadın gülerek. Nazlı’da güldü bu sefer, “Canım kızım, evet ben senin annen değilim, keşke olsaydım. Ama seni ben büyüttüm ve her anne gibi kızımın evlenip mutlu olduğunu görmek istiyorum. Ayrıca sen diyorsun oğlan buralı. Ben o aileyi tanırım. Çok köklü iyi bir ailedir. Asude hanıma da aldırma sen, o da çok düzgün bir hanımdır. Uzaktan uzağa tanınışırız biraz. Yani zaten burada benim yanımda olacaksın! Ben de başka yerlerden koca bulup gideceksin diye korkuyordum ne yalan söyleyeyim!”
Bunu söylerken bütün çocuklarının ve torunlarının onu bırakıp gitmelerine aslında nasıl içerlediğini derinden hissetti Nazlı. Sımsıkı sarıldı artık iyice yaşlanan kadına. Onu üzeceğine kendini üzmeyi tercih ederdi.
(devam edecek)