Barlas’ın Savur’lu bir kızı eve getirdiği çalışanların arasında hemen yayılmıştı konağın içinde, mutfakta çalışan Gülistan süt alırken Mahmut’a bile söylemişti. Asude hanıma rağmen Barlas’ın böyle bir şey yapmış olması epeydir sessiz sakin konağı haraketlendirivermişti. Sütçü Mahmut, Gülistan’ın sevdiğiydi. Hatice hanımların konaklarına da sütü o götürüyordu. Sütü Nursayan’ların konağında çalışan kardeşi Medine’ye verirken “Barlas bey bir kız getirmiş sabah eve, Asude hanım delirmiş! Kız buralıymış diyorlar!”
“Sahi mi kimmiş ki?”
“Bilmiyorum ama Nazan mı, Nazlı mı ne öyle bir adı var!”
“Deme bizim Nazlı hanım olmasın sakın! İkisi de Artuklu’da değil mi onların!”
“Ben o kadarını bilemem! Haydi oyalama işim var!” deyip sütü bıraktı ve gitti Mahmut. Kardeşinen duyduğunu doğrulatmak için Barlas’ların konağında çalışan arkadaşı Fatma’yı aradı Medine.
“Ya sizin konağın kızıymış galiba, ben de seni arayacaktım!” dedi Fatma.
Olanların Hatice hanımın kulağına kadar gitmesi yarım saat sürdü toru topu. Hatice hanımın yüzü soldu duyunca ama bir şey belli etmedi çalışanlarına, sessizce bekledi.
Bu arada Nazlı elinde olmadan ikinci bir uykuya dalmıştı. Hastalık ve yol onu sarstığı için bir türlü kendine gelemiyordu. Barlas’ın evinde ve odasında uyanmış olmasına çok gerilmişti ama buna rağmen bedeninin ağırlığına yenik düşüp başı yatağın kenarında sızıverdi yeniden. Barlas onu yeniden kucaklayıp yatırdı yatağa, ateşi tamamen düşmüştü.
Ortalama bir buçuk saat sonra Nazlı yeniden gözlerini açtığında, Barlas’ın da hemen yanınaki koltukta içi geçmişti.
Nazlı tam kalkıp toparlanmaya çalışırken odanın hızla vurula kapısının ardından kahyanın sesi duyuldu.
“Halanız yemek hazırlattı sizi bekliyorlar!”
İkisi de otobüsten indiklerinden beri hiç bir şey yememişlerdi. Nazlı kendini artık çok daha iyi hissediyordu. Barlas’da kapının sesine gözlerini açınca, “Ben de artık iyiyim, size daha fazla rahatsızlık vermeden gideyim” dedi.
“Delirdin mi?” dedi Barlas gülerek, “Halam yemek hazırlatmış, sen onu daha tanımıyorsun! O yemek yenmeden bu evden çıkamazsın!”
Nazlı tuhaf tuhaf baktı Barlas’ın yüzüne.
“Halam biraz terstir ama çok iyi insandır. Olanları da merak ediyor, hem babam da seni merak etti. Yemeği de ye iyice toparlan, söz sonra götüreceğim seni evine. Bu kadar hatır biriktirmişimdir sabahtan beri herhalde!”
“Haklısın, tamam!” dedi Nazlı. Nasılsa geleceğini konağa haber vermemişti, biraz daha geç gitse bir sıkıntı olmazdı.
Barlas ile birlikte toparlanıp indiler aşağı, geniş avluya dolu dolu bir masa hazırlanmıştı. Barlas’ın halası, babası ve bakıcısı masada yerlerini almışlar onları bekliyorlardı.
Masaya geldiklerinde Barlas, halasını, babasını ve onun bakıcısını tanıştırdı Nazlı’ya
“Hoşgeldin kızım!” dedi hala hemen.
Nazlı, Barlas’ın babam diye tanıştırdığı adamın durumunu görünce şaşırdı biraz ama bir şey soramadı.
“Nursayanlardanmışsın öyle mi?” dedi hala onu sürekli inceliyordu.
“Evet efendim.” dedi Nazlı, “Size rahatsızlık verdiğim için özür dilerim İstem dışı bir misafirlik oldu, affedin!”
“Olur mu?” dedi Barlas hemen, “Yarı baygın otogarda bırakacak değildim seni herhalde. Bizim ailemize de böyle bir şey yakışmazdı zaten değil mi hala?”
“Buranın kızları başka türlü genç bir erkeğin yatağında uyumazlar! Belli ki özel bir durum olmuş!” deyiverdi Asude hanım.
Nazlı kıpkırmızı oldu bir anda. Barlas halasına baktı öfkeyle, “Nazlı okulun en hanımefendi kızıdır. Herkes onun Savur’lu olduğunu biliyor!” dedi ters ters ama Nazlı elindeki kaşığı bırakmış çoktan ayağa kalkmıştı bile.
“Ben size daha fazla rahatsızlık vermeyeyim. Afiyet olsun!” dedi ve geri dönüp içeri gireceği sırada, Barlas’ın babasının bakıcısı seslendi
“Beyefendi sizinle bir kahve içmek istiyor çalışma odasında!”
Hala başta olmak üzere hepsi dönüp adama baktılar. Nazlı’da bir şey diyemedi Barlas’a baktı. O da “Lütfen!” diye mırıldanınca kabul ettiğini belli eden bir baş işareti yaptı ama masaya geri dönmedi. Barlas ile ikisi babasından önce geçtiler çalışma odasına.
“Çok özür dilerim halamın adına! Gerçekten kötü biri değildir!” dedi yalvarır gibi.
Biraz sonra bakıcının ittiği sandalyesi ile baba geldi çalışma odasına. Bakıcısı onu masaya yaklaştırdı, defteri önüne bırakıp, kalemi yarı sağlam eline verdi. Bakıcı Nazlı’ya yaklaşması için işaret etti. Nazlı çekinerek yaklaştı masaya.
“Ben seni gelinim olarak çok sevdim, sen kız kardeşimin kusuruna bakma.”
Nazlı adamın yazdıklarını okuyunca şaşkınlıktan ne diyeceğini şaşırdı bir an o sırada babası, “Masanın çekmecesindeki kutuyu al!” yazdı. Nazlı okuduklarının şokunda bakmayı sürdürüken bakıcı yazılanı tekrarladı Nazlı’ya. Barlas kızın allak bullak olduğunu görünce merak ettiği için yanaşıp babasının yazdıklarını okumuştu o sırada. Nazlı’nın bir şey demesine ve yapmasına fırsat bırakamdan çekmeceyi açıp kutuyu aldı eline ve açtı kapağını. İçinden zümrüt taşlı bir yüzükk çıkınca da şaşkınlıkla babasının yüzüne baktı o da.
“Bu yüzük annenindi! Onu kızın parmağına tak, ailesi ile konuşun bir an önce isteyelim!” yazdı adam kağıda.
Adamın durumu Nazlı’nın patlamasını engellediğinden çaresizce Barlas’a bakmaya başlayınca, Barlas ona sakin olması için işaret etti eliyle ve yanına gelip annesinin yüzünüğünü Nazlı’nın geri çekmeye çalıştığı elini yakalayıp taktı parmağına.
“Ailesi ile konuşun!” yazdı baba son olarak ve kalemi bıraktı sonra, bakıcı adamı geri çevirip çıkardı kapıdan.
“Bu da ne böyle?” dedi Nazlı elindeki yüzüğü gösterip Barlas’a. Çıkarmaya çalışırken Barlas elini tutup çıkarmasına engel oldu.
“Lütfen çıkarma! “Biliyorum böyle biraz tuhaf oldu ama aslında babam benim duygularıma tercüman oldu” dedi sonra.
“Ne duygusu?” dedi Nazlı şaşkın şaşkın.
“Ben uzunca bir süredir seni takip ediyorum aslında. Bu kadar hızlı bir ilerleme ben de düşünmüyordum tabi ama işleri bu noktaya getirmek için ne yapmalıyım diye düşünüyordum.”
“Ne noktası, benim bunu istediğimi nereden çıkardın ayrıca? Babanla plan mı yaptınız beni buna mecbur etme için?” dedi öfkeyle.
“Sence babamın hızlıca kaş gözle plan yapacak hali mi var?” dedi Barlas’da gerilip.
Nazlı o da gerilince durdu birden, doğru söylüyordu, ayrıca babasının durumu böyleyken söylediği hiç hoş olmamıştı.
“Tamam haklısın, düşünmeden konuştum, özür dilerim” dedi mahcup bir şekilde, “Ancak annenin yüzünüğü kabul edemem, lütfen bunu geri al!” diyerek yüzüğü çıkardı ve ona uzattı.
“Hiç değilse evden çıkana kadar tak bari de babamın kulağına gitmesin. Ben onunla konuşurum daha sonra ama inan bana benim istediğim babamın söylediğinden farklı değil!”
“Beni eve bırakacağına söz vermiştin haydi gidelim artık!” dedi Nazlı daha fazla uzatmamak için ve yüzüğü parmağına geri taktı. Çalışma odasından çıktıklarında neler olduğunu anlamak için dolanan halasına rastladılar yeniden. Nazlı’yı yüzüğü parmağına geri takarken gören Asude hanım meraklı bakışlarla süzdü ikisini birden.
(devam edecek)