Ev arkadaşları mezun olacakları için bir parti planladıklarını söylediklerinde bu Nazlı’nın hiç hoşuna gitmedi. Zaten böyle şeyleri sevmiyordu. Hele kendi yaşadığı evde olması iyice canını sıkmıştı. Artık son seneleri olduğundan ve evi zaten boşaltacaklarından kızlara hiç sesini çıkarmadı. Parti tarihini öğrendikten sonra bir gün öncesine otobüs biletini aldı. Hatice hanım son senesi olduğundan arkadaşları ile vakit geçirsin diye dönmesi için sıkıştırmıyordu.
“Sen bak durumuna ne zaman dersen o zaman gel kızım! Acele etme!” demişti son konuşmalarında. Ona da sürpriz yapmak için döneceğinden bahsetmedi. Otobüsle kendisi gidebilecek kadar yetişkindi artık.
Ev arkadaşları onun partiden önce gidiyor olmasına bozulmuş gibi yapsalarda, eğlenemeyeceğini bildiklerinden aslında sevinmişlerdi. Sevinmişlerdi çünkü erkek arkadaşları da gelecekti. Nazlı evde olursa dilediklerince eğlenemeyeceklerini de biliyorlardı. Bu ayrılık arkadaşlıklarının sonu diye bakmıyorlardı zaten.
Gitmesine bir gün kala Nazlı bir halsizlik hissetmeye başladı. Son günlerde bir yandan toplanmak, bir yandan son sınavları yetiştirmek için koşturup durduğundan üşütmüştü. Gece ateşi yükseldi kalkıp bir ağrı kesici içti. Ertesi gün eve dönecekti. Sabaha kadar uyuyamadı ama kızlara bir şey belli etmemeye çalışarak vedalaştı ve ayrıldı evden eşyalarını alıp. Kızlar partinin heyecanına kapıldıkları için onun hastalandığını anlamadılar bile. Zar zor taksiye bindi ve otogara ulaştı. Otobüse bindikten sonra başını cama dayadı ve inene kadar da kaldıramadı. Midesi bulanıyor, ateşi giderek yükseliyordu.
Otobüse bindiğinde Barlas’ın da aynı otobüste olduğunu görmedi. Halasının doğum günü olduğu için sürpriz yapmak istiyordu o da. Bu yüzden geleceğini haber vermemiş otobüsle gitmeye karar vermişti. Nazlı otobüse biner binmez gözlerini kapatıp başını cama dayadığı için onun bindiğini görememişti.
Süregelen bir muhabbetleri olmadığından, Barlas’da seslenip “Merhaba” demeye çekinmiş böylece yol boyunca kendi koltuklarında seyahat etmişlerdi. Otobüs Savur’a vardığında Nazlı ayağa kolay kalkamayacağını hissedince herkes inene kadar beklemeye karar verince Barlas ondan önce inmiş, konuşabilmek için onun inmesini beklemeye başlamıştı. Herkes indikten sonra Nazlı koltuklara tutunarak kapıya zorla varmış, otobüsün muavini onun yürüyemediğini farkedince yarıma gitmişti. Barlas’ta onun halini görünce hemen yanlarına geldi.
Nazlı’nın valizleri zaten en sona kalanlardı, herkes kendi eşyasını alıp çoktan gitmişti. Kızın konuşacak bile hali olmadığını gören Barlas muavine onu tanıdığını söyleyip, eşyaları çağırdıkları taksiye yükletti ve kızı da bindirip kendi konaklarına doğru yola çıktı. Nazlı taksiye bindiklerinde çoktan yarı baygın bir hale geçmişti bile. Evin önüne gelir gelmez Barlas konağın kahyasını aradı, adam koşarak geldi taksinin yanına. O eşyaları indirip taksinin parasını öderken de Barlas Nazlı’yı kucakladığı gibi arka kapıdan içeri soktu ve kimseye görünmeden kızı çıkarıp kendi yatağına yatırdı.
Halasını çok seviyordu ama onun sert ve sorgulayıcı tavrıyla uğraşamayacağı için önce Nazlı’nın durumu ile ilgilenmek istiyordu. Kahyanın işi bitince ona ilçedeki aile doktorunu alıp gelmesini söyledi. Nazlı nerede olduğunu bile farkedemeyecek kadar baygındı. Arada bir inliyordu sadece.
Doktor çağırılır çağrılmaz geldi hemen. Kızın kanını alıp tahlile yollayacağını söyledi. Bir ateş düşürücü ile ağrı kesici iğne yaptı ve gitti. Bu arada Barlas’ın halası Asude hanım yeğeninin konağa geldiğini duyunca merak ve öfkeyle gelip Barlas’ın kapısını vurdu. Nazlı iğnenin etkisi ile rahatlamış derin bir uykuya dalmıştı. Ateşi ilk geldiğine nazaran oldukça düşüktü.
“Barlas?” dedi göz ucuyla aralık kapıdan görünen Nazlı’ya bakarak Asude hanım
“Ah halacığım! Size haber verecektim ama acil bir durum oldu!”
“Kim bu kız?” dedi hala sert sert.
“Okul arkadaşım, burada yaşıyor, otobüsten inerken fenalaşınca evini bilmediğim için buraya getirmek zorunda kaldım. Doktor Emin bey az önce gitti.”
Hala kapıyı eliyle itekleyip girdi içeri, kızın başucunda duran ilaçlara baktı. Sonra döndü Barlas’a “Kimlerdenmiş burada yaşıyormuş?” diye sordu.
“Nursayan’ların kızıymış diye biliyorum ama o kadar samimi değilim henüz!”
Asuda hanım tuhaf tuhaf baktı oğlanın yüzüne, samimi değildi ama kız yatağında yatıyordu niyeyse?
“Hoş geldin!” diyerek çıktı gitti odadan homurdanır gibi.
“Hiç düşünmüyor bu oğlan ailesini ne duruma düşürdüğünü!” diye söyleniyordu kendi kendine merdivenleri inerken. Merdivenlerin sonunda tekerlekli sandalyedeki ağabeyini görünce “Barlas gelmiş, odasında hasta bir kız var!” dedi ters ters.
Adamcağız konuşamadığı için bir cevap vermedi. Bakıcısı bir şey söylemek istiyor mu diye defteri gösterdi ama bir tepki vermeyince geri çekti. Kazadan sonra bir elini çok az kullabiliyor onunla da derdini anlatabilmek için bir deftere yazıyordu. Sürekli onunla ilgilenen bir bakıcı vardı evde. Barlas’da olmadığı için konağı, dükkanları ve arazileri yönetme işini halası üstlenmişti. Asude hanım hiç evlenmemiş, anne ve babaları öldükten sonra hep ağabeyinin yanında kalmıştı. O da karısı ve çocukları ile kaza geçirince her şeyi üstlenmişti. Sert bir kadındı. Kolay kolay gülmez, her şeyi sorgulardı. Bunca mülkün sorumluluğunu almakta kolay değildi elbette. Bu yüzden Barlas veya babası ona hiç seslerini çıkarmazlardı. Asude hanım her şeyi yönetiyor gibi görünse de aslında ağabeyine danışmadan adım atmıyordu. Hasan bey ve o toplantı odasına kapanıyorlar bakıcının yardımı ile yapılması gereken her şeye birlikte karar veriyorlardı. Ancak önde hep Asude hanım durduğu için insanlar ağabeyinin zayıflığından faydalanıp tüm mülkü ele geçirdiğini konuşuyorlardı arkasından.
Barlas halasının babasına Nazlı’dan bahsedeceğini bildiği için kahyayı odanın kapısına dikip, halasının ardından indi merdivenleri. Bakıcısı babasını çalışma odasına doğru götürüken Barlas seslendiği için durdular.
“Baba!”
Koşa koşa merdivenleri inip sarıldı babasına, “Geldim demeye fırsatım olmadı. Halam sana söyledi hemen değil mi?” dedi gülerek. Bakıcı başıyla onayladı.
“Sana her şeyi anlatacağım ama şimdi onunla ilgileneceğim. Yarın halamın doğum günü diye geldim. Kahya hazırlıkalrı ayarlayacak. Sizde hazır olun.” diyerek bakıcıya baktı, Kadın yine başıyla onaylayınca, koşarak odasına Nazlı’nın yanına çıktı ve kahyayı gönderdi.
Nazlı’nın gözlerini açması bir saat sonra oldu ancak. Bir anda nerede olduğunu anlamadı ama birden bire karşısında Barlas’ı görünce sıçradı yataktan.
“Sakin ol, baygın olduğun için seni buraya getirdim. Bir şey olmadı!” dedi Barlas iki elini birden kaldırarak.
“Neresi burası, ben otobüsteydim en son!” dedi Nazlı, Barlas’ı tanımıştı zaten görür görmez.
“Bizim konaktasın, kendini iyi hissedersen seni eve götürebiliriz! Doktor gelip kan aldı senden. İğne yaptı bir de. Tahlilerin yarın çıkacak!”
“Gideyim ben!” dedi Nazlı kalkıp, ama başı döndü.
“Bence acele etme, istersen arayıp haber verebiliriz!” dedi Barlas bu kez.
“Olmaz, Hatice anne merak eder öyle!” diyerek yatağın kenarına ilişti yeniden.
“Bana sorarsan bir kaç saat daha dinlen! Toparlanınca ben seni bırakırım söz veriyorum!”
“Tamam!” dedi Nazlı. Bu halde de gitse Hatice hanımın panik olacağını tahmin ediyordu zaten. Eğer dediği gibi doktor iğne yaptıysa bir kaç saate daha iyi hissetmesi olasıydı.
(devam edecek)