Hesap – Bölüm 3

“Döneceksen niye kaçtın kızım? Bu halin ne darmadağın olmuşsun sen?” dedi Turna Meryem’in kim olduğunu anlamadığı için üzerinde durmadı o an için.

“Doğrudum ben abla, bebek var! Çok canım yandı ama yaptım tek başına!”

“Bebek mi?” dedi Turna hayret ve yüksek sesle, o zaman farketti kızın kucağında kirli çaputa sarılı o küçücük şeyi.

Hüseyin tam o sorada gözünü açıp, gecenin bir yarısı çadırın içinde bir genç kızla karısının konuştuğunu duyunca rüya gördüğünü sandı. Sonra anladı o da Ayşe’nin rüya olmadığını ama bir kabusun içine düştüğünü.

Tek tek anlatırdılar Ayşe’ye başına geleni o zaman öğrendiler deli Meryem kim? Neden deli? Ayşe kim? Bu bebeğin kaderi neden böyle?

Zavallı kız aylar önce tecavüze uğramıştı köylülerin bir kaçınının oğlu tarafından. Bir şey derse annesine ve ona zarar vereceklerini söyledikleri için ağzını açamamış, onlarda aylarca tecavüze devam etmişlerdi. Sonunda Ayşe’nin karnı büyümeye başlayınca hamile olduğunu anlayıp kızı önce bir güzel dövüp sonra gene tehditler savurmuşlardı. Ayşe’de önce sarılıp, sarmalanıp aylarca hamileliğini gizlemiş, sonra çocuğu köyde doğrurusa tecavüze uğradığı anlaşılır diye sancılar başlayınca dağa kaçmıştı. Kaçarken de kapıyı annesinin üzerine kilitlemişti.

“Evde yeterinde erzak var ben dönesiye yaşar!” demişti Turna ve Hüseyin’e anlatırken de.

Karı koca dinlediklerinin şokunu atlatınca, “Jandarmaya haber verelim demişler ama Ayşe kıyameti koparmıştı!”

“Aç kaldım ben çok sütüm yok, bu bebekle köye dönemem, onu size vereceğim!” dedi pat diye ve çadırdan kaçıp gitti sabaha doğru.

Hüseyin ve Turna toparlanıp çadırdan çıkasıya dağ keçisi gibi çoktan tırmanıp gözden kaybolmuştu Ayşe.

“Gider köyde buluruz!” dedi Hüseyin nefes nefese, bir gözü kızın giderken çadırın içine bıraktığı bebekteydi.

“Hiç sesi çıkmıyor bunun sakın ölmüş olmasın?” dedi Turna panikle uzandı içeri aldı bebeği kucağına. O zaman koyverdi bebek kendini başladı ağlamaya.

“Oh çok şükür yaşıyor!” dedi Turna, “Aç bu çocuk dedi ya kız unuttuk gitti!” dedi ne yapacağını şaşırmış halde.

“Kuş kadar bu ne yedireceğiz?” dedi Hüseyin

“Süt vardı senin çantada onu verelim!”

“Ablam yeğenlerime süt vermemişti galiba Turna? Dokunmasın sonra!”

“Ne yapalım ölsün mü açlıktan Hüseyin ver çocuğun midesine bir şey gitsin önce sonra düşünürüz dokunmasını!”

Hüseyin çantadan çıkardı sütü. Bebek henüz doğduğu için nasıl vereceklerini bilemiyorlardı. Sonunda onu yarım eğip kedi yavrusu besler gibi çay kaşığı ile akıttılar ağzına damla damla.

Bebek bir kaç çay kaşığı aldıktan sonra sustu.

“Açmış bak sustu!” dedi Turna kan ter içinde kalmıştı telaşeden.

“E ne yapacağız şimdi?” dedi Hüseyin karısına bakarak.

İşte zurnanın zırt dediği yerdi burası. Bebeği alıp köye gitseler, kızın korktukları başına gelecek dağda acı içinde doğruduğu boşa gidecekti. Jandarmaya söyleseler zaten tecavüz edenleri yakalarlar kız da belki rahat ederdi ama o zaman da köylü bilecekti her şeyi. Zaten bir deli anası varmış zavallının, artık önüne gelen kıza göz dikerdi.

“E ne yapacağız?” dedi Hüseyin yine.

“Ya biz burada hayata döndük Hüseyin. Yaban dedeye teşekkür edelim, can borcumuzu ödeyelim diye geldik buraya. Bak bu bebek düştü kucağımıza. Belki de yaban dede gönderdi onun bize, siz de bu canı kurtarın dedi olamaz mı?”

Hüseyin bakakaldı karısının yüzüne.

“Hüseyin, bak bizim çocuğumuz olmayacak biliyorsun. Aha benim rahmim burada parçalandı. Analığım tam burada bitti o kazayla. Tam burada geldi bu bebek elimize, bakarız biz buna ne olacak ki?”

“Turna buna böyle pat diye karar verilmez karıcığım!”

“Ne yapacağız ya çocuğu burada bırakıp Almanya’ya dönelim, sonra karar verip geri mi gelelim Hüseyin! Bana geldi bu çocuk vermem kimseye!”

Hüseyin karısının duygularını da ne söylediğini de anlıyordu anlamasına, bebeğin de annesinin de kaderine çok üzülmüştü hem ama ya kadın pişman olur bebeğini bulmak isterse ne olacaktı.

“Sana söz Hüseyin, bak burada bu bebeğe de söz veriyorum. Bu çocuğa ileride onu nasıl bulduğumuzu söyleyeceğiz. O da isterse gelecek buraya anasını atasını bulacak? Ha? Olur mu öyle? Bizim olsun mu bu bebecik?”

Ağlamaya başlayan Turna’ya kıyamamıştı Hüseyin. Karısı ile bebeğe geldi sarıldı sıkaca.

“Haydi olsun bakalım, hayırlara vesile olsun!” dedi mırıldanarak.

Turna sevincinden ağladı bu defa da, “Ah yaban dede sen ne güzel dedeymişsin, önce canımızı sonra cananımızı bağışladın bize. Yattığın yerler nur olsun inşallah! Ömrümün sonuna kadar dua edeceğim sana!”

Böylece çadırlarını toplayıp bebeği alıp döndüler Artvine, buralarda şüphe çekmemek için çocuğu hastaneye götürmediler. Bir eczaneye gidip mama aldılar bolca yanlarına. Uçağa da bebekle binmek istemedikleri için bir karavan kiraladılar. İstabula kadar onunla gittiler. Sonra onu bırakıp İstanbul’da bir başka şirketten bir araba kiraladılar, Almanya’ya kadar da onunla gittiler.

Döndüklerinde aileleri şoktan şoka girdi kucaklarında bir bebekle geldiklerini görünce. Turna kocasına söylediklerini onlara da söyleyince hep birlikte ağladılar. Bebeğin kaderine de çok üzüldüler tabi. Bu arada bebek bir erkekti. Almanya’ya dönene kadar ona bir çok isim düşündüler ama bir türlü karar veremediler. Sonra hayatlarını kurtaran yaban dedenin adını koymaya karar verdiler.

“Ahmet”

Önce Yaban koymaya karar verdiler ama sonra bunun güzel bir isim olmayacağına karar verip dedenin gerçek adını çocuklarına verdiler.

Bebeği Türkiye’de evde doğurduklarını söyleyip Almanya’da nüfuslarına kayıt ettirdiler. Umduklarından da kolayca çözüldü bu iş. Böylece Ayşe’nin bebeği kaderinden, acılardan çok uzakta mutlu bir aile yuvasına kavuştu.

Ayşe çadırdan kaçınca doğru evine koştu. Vardığında kapı kilitli değildi. Oysa kapıyı kilitleyip de çıktığına emindi. Evden çıkalı bir haftayı bile bulmamıştı. Onun kapıda durduğunu gören köylülerdne biri bağırmaya başladı.

“Ayşe döndü! Ayşe döndü!”

Ayşe “Sus be ne bağırıyorsun?” demeye kalmadan herkes çıktı kapılarının önüne, muhtar nefese nefese koştu geldi.

“Kızım neredesin sen? Günlerdir seni arıyoruz? Bu halin ne böyle?”

“İşim vardı dağda!” diye geveledi Ayşe.

“Ne işin vardı be? Anan kendini asmış haberin var mı?”

“Ne ?” dedi Ayşe açtı girdi içeri hemen

“Ana? Ana?”

Muhtar dönüp ters ters baktı kötü haberi yumurtlayan adama, girdi kızın peşinden içeri.

“Ayşe kızım, gel otur şöyle!”

“Muhtar amca anam nerede?”

Muhtar ona tek tek anlattı olanları. Günlerce ana kız evden çıkmayınca merak etmiş kapıyı açtırmıştı. İçeri girdiklerinde Meryem hanım çoktan ölmüştü. Evin tavanına çarşafı bağlamış kendini de masadan aşağı sallandırmıştı.

Ayşe önce gözleri faltaşı gibi açık dinledi muhtarın anlattıklarını. Zaten doğum şokunu daha yeni atlatmıştı. Üzerine bir de bunu duyunca çığlık çığlığa kendini evin önüne attı. O anasını korumak için yapmıştı bütün bunları, oysa anası kendini asmıştı.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s