Dokuzuncu müşteri – Bölüm 17

“Gölete girmelisin ay tepedeyken!”

“Ay tepedeyken ne demek, dolunayken falan mı?”

“Hayır, sadece ay ışığı sana ve göle düşmeli Luna. Adının anlamını unuttun mu yoksa?”

“Luna!” diye tekrarladı Luna adını ilk kez duyar gibi anlamı aydı. Kaza gecesi üzerlerine düşen ay ışığını hatırladı sonra.

“Senin anahtarın ay ışığı kızım! Bir hafta daha ay ışığı dönmene yardım edecek?”

“Peki ya Gimini? Onu da mı göle sokacağım yanımda”

Annesi hüzünlü gözlerle baktı ona.

“Onu götüremez miyim?” dedi Luna.

“Üzgünüm kızım. Buradan kendin ve o an üzerindeki giysilerin hariç hiç bir şey götüremezsin!”

“Sen işaretlisin ama benimle gelebilirsin.”

“Benim zamanım çoktan doldu meleğim. Ben pazarlık ederek isteğimle geldim buraya. Bu nedenle artık dönmem mümkün değil!”

“Anne sen olmasaydım ben bu yaşıma kadar hayatta bile olmayacaktım!” diye sarıldı ona Luna. Bir daha onu ne zaman görebileceğini bile bilmemenin acısı çökmüştü üzerine. Geri dönmek için sadece bir haftası kalmıştı. Buradan kolye ve elbise dışında sevdiği hiç bir şeyi götüremeyecekti. Peki ne için dönecekti o zaman? Babasının ona bıraktığı borçlar için mi?

“Luna sen de bir gün anne olacaksın ve o zaman daha iyi anlayacaksın her şeyi. Bizim için ölüm diye bir şey yok kızım. Sadece biz olmayı seçtiğimiz yerler var. Sen şu anda iki yerde sen olabilirsin ama bir seçim yapmak zorundasın.”

“Peki ben gidersem buradaki Luna’ya ne olacak?”

“Herkes onun öldüğünü düşünecek. Tıpkı sen gelmemiş olsaydın gölete düştüğünde olacağı gibi. Onu kimse orada aramıyor artık”

“Ama o orada, ben de diğer göletin dibindeyim sanırım aslında. Aman Allahım!”

“Senin yaşamak için hep şansın var kızım! Bunu iyi değerlendir. Bunca yıl bensiz yaşadın zaten. Ben mutsuz değilim, burdaki bedenime ihtiyacım bile yok kapalı olduğum sürece de olsa senin yanına gelebilirim ama sen beni göremezsin.”

“Anlamadım?” dedi Luna.

“Astral seyahati hiç duydun mu?”

Hücrenin kapısı nazikçe tıklatıldı sonra. Görüşme sona ermişti.

“Anne sen neden buradasın? Seni nasıl çıkarabilirim?” dedi aceleyle Luna.

“İşaretliler farklıdır biliyorsun!” dedi gülümseyerek.

“Evet ama onlar senin deli olduğunu sanıyor anne!”

“Onların ne düşündüğü önemli değil. Burası senden sonra benim için biri inziva yeri oldu. Senin yanına ruhen de olsa dönebilmem için de gözlerden ırak bir sığınak. Bir anne daha ne ister ki? Nerede olursan ol ben yanında olabileceğim bunu sakın unutma! Haydi şimdi çıkmalısın!”

Luna sımsıkı sarıldı göz yaşları içinde annesine. O ağlayarak kapıya yürüken annesi yeniden koltuğuna yerleşti ve kitabını aldı eline

Luna’nın ağlayarak çıktığını gören Gimini endişeyle gitti hemen yanına.

“Bayan Luna? Neler oldu?”

Luna farkında değildi ama tam iki saattir içerideydi ve onun gerçekten doğum annesi olduğunu Gimini’ye nasıl anlatabileceğini bilmiyordu şimdi. Ayrıca ona giderse onu götüremeyeceğini de söylemesi gerekiyordu ve tabi bunun için bir haftası kaldığını da.

“Yolda konuşuruz. Yarın düğününüz var ve daha biz sizi hiç hazırlamadık!” dedi telaşla Gimini bu defa.

Luna bunu tamamen unuttuğu için iyice şaşkına döndü.

“Ben yarın evleniyorum. Kont? O ne olacak gidersem?” dedi içinden. Tüm bunları düşünüp doğru bir karar vermek istiyordu ama aklı annesindeydi hâlâ. Onu kurtarmak istiyordu. Gimini ve konttan ayrılmak istemiyordu. Herşey çok karmaşık ve hızlıydı.

Gimini yol boyunca onun bir şeyler anlatmasını boşuna bekledi. Luna gözleri uzaklara dalmış sessiz sessiz ağlıyordu sürekli. Onun annesi ile buluşmasının etkisi olduğunu anlıyordu Gimini. O yüzden sessizce bekledi Luna’nın kendine gelmesini. Saraya dönünce onu yeniden çamur banyosuna götürdü. Kokulu sularla yıkadı onu. İkisi de ilk kez bu kadar sessizlerdi.

Luna’nın aklı “Bu gece ay var ve sen o gölete girip herşeyden kaçabilirsin!” diyordu sinsice. Evlilikten, bu sıkıcı hayattan, bu saçma kıyafetlerden. Ama bu annesi, kont ve Gimini’yi burada bırakması ve bir daha sonsuza kadar belkide onları görememesi demekti. Annesine sormak istediği daha yüzlerce soru vardı. Zaman o kadar sınırlıydı ki onun gerçek annesi olduğunu anladığı andan itibaren bilmek istediği her şey uçup gitmişti aklından. O deli değildi, Luna’da değildi. Bunu ispatlayıp onun özgür kalmasını sağlayabilir miydi? En azından onun zindandan kurtarmaya yetecek kadar zamanı olsaydı, gidip gitmeyeye sonra karar verebilirdi.

Annesinin yıllardır unuttuğu kokusu, sıcaklığı, sesi, sevgisi taptazeydi şimdi. Bunlardan nasıl vazgeçebilirdi ki. İnsan en büyük eksiğini tamamladığı yerden gidebilir miydi?

Banyo tamamlanıp yeniden odaya döndüklerinde Gimini dayanamadı “Bayan Luna iyi misiniz? Endişeleniyorum” dedi.

“Gimini sadece biraz aklım karışık. Annemi yeniden görmek beni çok sarstı. Lütfen için rahat olsun!” dedi ruh gibi bir sesle.

“Bayan Luna yarın kont ile evlenme töreniniz var, yeni bir hayata başlayacaksınız ama siz öyle mutsuz görünüyorsunuz ki şu anda herkes bunun kont ile olan evliliğiniz yüzünden olduğunu sanacak. Öyle değil değil mi? Yani siz evlenmeyeceğim demiştiniz ve umarım delice bir planınız yoktur?”

“Delice” diyerek güldü Luna alaycı bir şekilde.

“Özür dilerim!” dedi Gimini hemen, annesine böyle dendiğini hatırlayıp çok mahcup olmuştu.

“Gerek yok Gimini senin niyetinin bu olmadığını biliyorum. Sadece dün annemin söyledikleri geldi aklıma”

“Anneniz deli değil bayan Luna o çok iyi bir insan. Diğerleri onu anlamıyorlar, tıpkı sizi de anlamadıkları gibi ama kont sizi anlıyor. Bunu görebiliyorum. O da iyi biri. Anneniz ve siz gibi. Onu da insanlar tuhaf buluyorlar. Sanırım iyi olmayı artık kimse hatırlamadığı için böyle davranıyorlar”

Luna sessiz kalmakla yetindi yine. Gimini haklıydı yarın böyle durgun ve mutsuz görünürse bu kadar iyiliğinin ardından konta çok ayıp etmiş olurdu. İkisi de bu evliliğin bir oyun olduğunu zaten kabul etmişlerdi ama o bir devlet görevlisiydi ve kral onu sevip sayıyordu ki annesi ile görüşmesine izin bile vermişti onun karısı olacağı için.

Gimini geldiğinden beni onu koruyor, ona bakıyordu. Bir anneden farkı yoktu. Bunun sadece mecburi bir hizmet değil annesiyle başlayan bir sevgiyi de içinde barındırdığının farkındaydı. Onunla neredeyse dost olmuşlardı. Onun bu hali Gimini için de üzüntü kaynağıydı.

Derin bir iç geçirdi kendi kendine. Belkide gitmeyi düşünmek için bu günü atlamalıydı. Yarına odaklanmalıydı şimdi. Gidecek bile olsa buradaki insanları üzgün ve kırgın bırakmamalıydı. Aslında gidecek olursa bunu kont ve Gimini’ye söylemeliydi ama nasıl?

Gimini o akşam her zaman yaptıkları gibi geç saate kalmadı. Onun için dikilen gelinliği koltuğun üzerine hazır ettikten sonra sessizce çıktı ve onu düşünceleri ile başbaşa bıraktı. Sade bir evlilik töreni de olsa, yorgun bir gelin olarak görünmemeli ve dinlenmeliydi Luna.

(devam edecek)

Yazarın notu : “Siz olsaydınız gider miydiniz? Kalır mıydınız?”

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s