Dokuzuncu müşteri – Bölüm 16

Sonunda kadının tam arkasında durdu. Onu durup kendisine bakmasını bekliyordu. Doğum annesi olarak bashedilen bu kadının kim olduğunu merak ediyordu gerçekten.

“Arkamda bekleme Luna! Bu tarafa gel!” dedi yumuşacık bir ses.

Luna bunun nasıl mümkün olduğunu anlamasa da bir kaç adım atıp kadının tam önünde ayakta durmaya devam etti. Kadın başını kitaptan kaldırdı ve onun yüzüne baktı gülümseyerek. Penceresiz odanın içinde her nasılsa bir aydınlık tüm yüzünü sarmıştı bu güzel kadının. Öyle güzel gülümsüyordu ki Luna’nın içi sevgiden taşacak gibi oldu bir an için. Önce güzelliğine sonra tanıdıklığına kapıldı bu yüzün.

“Anne?” diye döküldü dudaklarından ve olduğu yere çöküverdi, “Sen benim annem misin?”

Kadın ayağa kalktı ve o da Luna’nın önüne gelip diz çöktü. Üzerinde Luna’nın çok beğenip kendine ayırdığı elbiseye benzeyen beyaz bir elbise vardı. O kadar zayıf ve narindi ki, derisinin altından yansıyor gibi duran parlaklıkla birlikte bir tüy kadar hafif görünüyordu.

Luna’nın gözünde arabanın içindeki o yüz canlandı hemen, bu karşısında gözleri bile gülen kadın o yüzün bire bir aynısıydı

“Sen benim annemsin!” dedi bir kez daha şaşkınlıkla, “Bunu hiç beklemiyordum!”

“Sevgili Luna seni böyle yetişmiş bir genç kız olarak görmek o kadar güzel ki?”

“Anne? Bu nasıl mümkün oluyor, sen nasıl burada da olabiliyorsun? Söylesene ben öldüm ve senin yanına mı geldim yoksa?”

Annesi ona sarıldı narin kollarıyla, “Hayır kızım, senin ölmene izin verecek olsaydım o arabada kendimi feda etmezdim değil mi?”

“Kendini feda etmek mi?” diye ağlamaya başladı Luna.

“Her şeyi öğreneceksin ama önce biraz sakinleşmen gerekiyor! Yeniden birlikteyiz işte. Bu anlar çok değerli!”

“Ayrılacak mıyız?”

“Henüz ben de bilmiyorum, böyle şeyleri asla bilemeyiz!”

Luna ve annesi on beş dakikaya yakın sessizce sarılarak beklediler. O kadar özel ve güzel bir andı ki bu ikisi içinde. Bitsin istemiyorlardı ama konuşmaları gereken konular vardı.

“Bak kızım çok fazla vaktimiz olmadığının farkındayım, o yüzden sana hızlı ve kısa bir şekilde açıklayacağım olanları. Biz seninle o araba kazasını geçirdiğimizde gördüğün o kişiler hatırlıyorsun öyle değil mi?”

“Evet hatırlıyorum anne!”

“Onlar seni korumak için kaldılar. Aslında beni korumaya gelmişlerdi. O kazadan sağ kurtulacak kişinin ben olduğumu anlayınca, onlara seni gösterdim. Kızım hayatta kalmalıydı, birisi kalacaksa, ben değil!”

“Anlamıyorum onlar kimdi? Burası neresi? Neden ikimiz birden kurtulamadık ya da ölmedik sanki?”

“Luna çok karışık bir konu bu. Biz yani sen ve ben, tabii daha bir çok insan daha işaretliyiz kızım. Yani diğer insanlardan farklıyız. Dış görünüşümüz, yaşam şeklimiz her şeyimiz aynı gibi olsada bizler farklı ruhlarız. Bin yıllardır bu dünyaya gelip gidiyoruz. Bizler sayesinde tüm insanlar reenkarne olabileceklerine inanıyorlar ama bilmedikleri bunun sadece işaretlilere ve onların seçtiklerine olduğu.”

“Anlamıyorum bu işaretliler de ne başka bir ırk mıyız? Uzaylı mıyız? Ne demek istiyorsun?”

“Hayır Luna, hayır. Sadece ruhlarımız bu dünyaya ait değil bizim. Bu bedenlerin içinde misafiriz güzel kızım. O yüzden ölüm gerçekleştiğinde diğer insanlar gibi olmuyor, bizi almaya gelmiyorlar yaşamayan bedenlerimizin içinden. Bizden olanlar. “

“O kazada gelenler seni almaya mı gelmişlerdi. Hayır onlar benim koruyucularımdı dünyadaki. Almaya gelenler senin içindi. Kormaman için sana gözükmediler. Onlarla pazarlık yaptım. Sen kaldın beni aldılar. Benim koruyucularımda seni korumaya devam ettiler. Ancak bunun bir bedeli olacaktı. O zamanlar çok küçüktün seni oradan almak babanı, büyük anneni çok daha kötü bir duruma sokardı. Baban sen yanında olmasaydın çok daha kötü durumlara düşerdi”

“Sen bunların hepsini biliyor muydun?”

“Ben daima sizinleydim sevgili kızım”

“Hâlâ bir şey anlamıyorum” dedi Luna, “Kafam çok karıştı, seni burada görmek bile yeterince akıl almaz benim için. Bir rüya mı görüyorum yoksa?”

“Luna buraya geldin çünkü bu pazarlığımızın bir parçasıydı kızım. Sen de bir kaza geçirdin ama sen de benim gibi aslında ölmedin. Sadece boyut değiştirdin. Orada sana bağışladığım yaşamının bedeli olarak burada beni kurtarman gerekiyordu. Paralel bir hayat olduğunu düşün buranın. Orada ve burada senin annen benim bu yüzden.”

“Peki ama babam neden aynı değil, dövmeci neden emlakçı, o dövmeci kadın kimdi?”

“Baban işaretli değil. Onun ruhu diğer tüm insanların ruhlarının gittiği yere gitti öldüğünde. Biz ölmüyoruz Luna. Buradaki Luna sen geldiğinde gölete düşmüştü ve o yüzme bilmiyordu. Onun yerine sudan sen çıktın. Onun birebir aynı bir başkası. İkinizin birden aynı yerde olması mümkün değildi çünkü.”

“Ne yani benim gelebilmem için gerçek Luna öldü mü?”

“Öyle düşünme Luna. O öldüğü için sen gelebildin diye de düşünebilirsin? Bunlar yazılmış kaderlerdir değiştiremez insanlar. İşaretlileri koruyanlar bunları bilebildikleriden önceden ayarlarlar bazı şeyleri. Seninde buraya gelişini buradaki Luna’nın ömrüne göre ayarladılar. O burdaki annesinin doğurduğu Luna. Yani buradaki öteki benin.”

“Peki buradaki sana ne oldu o da mı öldü?”

“Ben geldiğimde hayır ama bir kaç yıl sonra evet. O zamana kadar beni bir yerde sakladılar. Bunun anlamını biliyor musun?”

“Hayır”

“Ben o kazada yaşasaydım da bir kaç yıl sonra yine ölecektim zaten. Bu yazılmış bir kaderdi. Hem oradaki hem buradaki sen ve ben için ayrılık vardı. Biz de bunu kullandık. Buradaki sen ve ben işaretli değillerdi. Onlar gidince yerlerine biz geçebildik.”

“Çok karmaşık anlamakta zorluk çekiyorum!”

“Sakince düşündüğünde anlayacaksın kızım. Önemli olan yeniden bir aradayız!”

“Sen burada hapissin ama ve ben geri dönmenin yollarını arıyorum! Giderken Gemini’yi de götüreceğime söz verdim ama şimdi her şey daha da karıştı.”

“Gimini burada mı? Ah o çok vefalı bir kızdır!”

“Anne o dövmeci kadın ve kral kim peki?”

“Kral bir işaretli ama diğer hayatında burada değil. Dövmeci kadın ise bize yardım eden biri sadece.”

“Ne demek o da mı bir işaretli?”

“Biz onlara ayağı yerden kesin deriz genellikle?”

“Ne?” diye irkildi Luna, “Ne korkunç bir tanım bu?”

“O bedenlenmiş biri değil yani?” dedi annesi bu sefer gülümseyerek.

“Peki şimdi ne olacak?”

“Sen ne olamasını istiyorsun sevgili kızım?”

“Bilmiyorum. Seni görene kadar geri dönmek istiyordum işte! Sen bizimle geri dönebilir misin?”

“Hayır bunu yapamam ama sen gidebilirsin hâlâ zamanın var!”

“Zaman mı?”

“Evet. Gölet hala bir geçit, diğer hayatta senin gölete düştüğünü henüz kimse bilmiyor. Zamanlarımız aynı işlemiyor Luna. Burada geçirdiğin bir hafta orada belki bir iki saat gibi düşün.”

“Ah öylese haklısın. Henüz kimse gölete düşen arabayı bilmiyor. Ne kadar zaman var peki?”

“Burada bir haftan daha var sanırım, belki daha az! Ne yapacaksın?”

“Seni bir daha görebilecek miyim onu da bilmiyorum ama kalırsam kontla evlenmem gerekecek . Hem de yarın. Yani gideceksem bu gün olmalı belki. Kafam çok karışık. Nasıl gideceğim peki?”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s