Dokuzuncu müşteri – Bölüm 7

Küçük kadın o çamurun içinde bekleyip yüzü dahil her yanına çamur sürene kadar bekledi. Çamurlanma işi bittikten sonra onu çıkardı bataklıktan ve taştan bir sedirde on beş dakika kadar bekletti. Daha sonra çamur banyosunun hemen ilerisindeki bir başka odaya soktu, burada bir sıcak su havuzu vardı ve diğerine göre oldukça temizdi. Ona suya girmesini ve üzerindeki çamurları yıkamasını söyledi. Luna söylediğini yaptı, derisi gerçekten olduğundan daha gergin ve parlak görünüyordu. Onu sıcak sudan çıkardıktan sonra, içi çiçekle dolu bir kovadan aldığı suyu onun başından aşağı boşaltı. Su o kadar güzel kokuyordu ki, Luna bunun ne olduğunu merak etti.

“Özlü su!” dedi kadın uzatmadan, “Güzel kokmanızı sağlayacak”

Sonra yeniden ilk girdikleri yere döndüler ve küçük kadın yine hiç üşenmeden giyinmesine yardım etti. Kücücük bedenine rağmen gerçekten hiç yorulmuyor gibiydi. Bunca harekete rağmen nefes nefese bile kalmamıştı. Yeniden odasına döndüklerinde bu kez hâlâ ıslak olan saçlarına küçük bir şişeden yağ sürmeye başladı sonra da iyice fırçaladı. Onlar döndüğünde yatağın üzerinde yeni bir elbise bekliyordu. Hiç üşenmeden Luna’yı yeniden soydu ve yeni elbisesini giydirdi. Luna elbisenin katlarını incelerken tırnaklarını onun yanaklarına geçirerek çimdiklemeye başladı.

“Hey napıyorsun?” dedi Luna can havliyle.

“Yanaklarınızı kızartıyorum!” dedi kadın şaşkın şaşkın, “Siz güzel olmak istemediniz mi?”

“Evet ama sen canımı yakıyorsun, allık gibi bir şey yok mu bu iş için?”

Kadının bakışlarından ne söylediğini anlamadığını çözdü Luna ve konuşmayı kesti. Hazırlanma işlemi bittiğinda kapının dışında artık gelmeleri gerektiğini seslendi birisi. Sandık sarayın bahçesine girmişti.

“Dördüncü Lord yok mu? ” diye seslendi Luna kapıdaki sese.

“Ne yapıyorsunuz?” diyerek onun ağzını kapattı hemen küçük kadın, “Bunu bir daha asla yapmamalısınız?”

Dışarıdaki ses cevap vermedi.

Luna aşağı indiğinde babası ve üvey annesi olduğunu tahmin ettiği kadın yan yana duruyorlardı.

Üvey anne Luna’nın güzelliğini ve şıklığını görünce hırsla buklelerini savurdu.

“Luna kızım ne kadar güzelsin!” diyerek ona doğru geldi babası.

“Sizin için babacığım!” dedi Luna nazik bir sesle. Üvey annesini daha uzaktan görünce bile sevmemişti.

Babası içtenlikle gülümsedi kızına ve dönüp karısıan baktı , “Gördün mü gayet iyi!” der gibi.

Sandığı taşıyan araba, bulundukları büyük salonun camından göründü. Biraz sonra kapıdan iki uşakla birlikte yüzünde maske olan genç bir adam girdi.

“Hoşgeldiniz değerli kont!” dedi Luna’nın babası, “Eşimi tanıyorsunuz, sizi kızım Luna ile tanıştırayım!”

Dördüncü kontun asık yüzü gülüverdi Luna’yı görünce, sadece gözlerini açıkta bırakan maskeden bile anlaşılıyordu güldüğü. Onun çok az insan görmüştü gülerken, genellikle çok ciddi ve işine çok düşkün bir konttu. Saraya ait toprakların denetimi ondan sorumluydu. Bir süredir devam eden rüşvet zincirini o kırmıştı. Asla kimseye ayrıcalık tanımıyordu, herkes vergilerini tam ödeyecek, işimi tam yapacaktı. Kral da ona çok güveniyordu. Halkın hem güvenini, hem de korkusunu kazanmıştı.

“Tam bir lider!” diyordu onun için. Babası kont gurur duyuyordu oğluyla ama ne yazık ki onunda bir üvey annesi vardı. Daha doğrusu babası kontun evlendiği karısından değil metresinden olma oğluydu dördüncü kont. Bu nedenle kontes onu hiç istemiyor ve sevmiyordu. Neredeyse halktan bir kız ile evlenirse asil aile içinde yükselme şansı kalmayacak, kendi üç oğlunun önünü de kesemeyecekti. Luna’nın üvey annesi ile sık sık çay içtikleri için haberi olmuştu Luna’dan. Bir bürokratın kızı da olsa sıradan biri sayılırdı Luna. Asil bir kanı olduğunu kimse iddia edemezdi. Annesi de sıradan biriydi, üvey annenin söylemesine göre. Hatta ancak kralın serbest bırakabileceği bir kulede kapalıydı.

Kızın bir ara üçüncü oğluyla görüştüğünü duysa da, oğluyla hemen konuşmuş ve bu görüşmeleri kesmesini çünkü üvey kardeşleri dördündü kontun o kızla evleneceğini söylemişti.

Dördüncü kontun annesi yıllar önce ölmüştü, üvey annesinin veya ağabeylerinin ona olan hisleri ile asla ilgilenmiyordu. Onun için babası ve kralın övgüleri yeterliydi. Yüzündek maskeyi hiç çıkarmadığı için insanlar onun hastalıklı veya yaralı bir yüze sahip olduğunu düşünüyorlardı. Kont babası da ısrar etmiş olmasına rağmen neredeyse on üç, on dört yaşından beri maske takıyordu. Annesinin hastalığı da onun maske takmasının hemen arkasına denk geldiği için insanlar onun yüzü bozan bir hastalığa kapıldığına karar vermişlerdi. Ya annesinden bulaşmış, ya da üzüntüsünden olmuştu. Bazıları da onun yüzüne bakılmayacak kadar çirkin olması nedeniyle bu maskeyi taktığımı söylüyorlardı.

Luna’da maskeli bir damat adayı beklemediği için biraz afallamıştı ama zaten niyeti evlenmek olmadığı için toparlanıp o da konta gülümsemişti.

“İşe yaradı Luna hanım kont sizi çok beğendi” dedi fısıldayarak küçük kadın.

Dördüncü kont hediye sandığını takdim edip bir fincan çay içtikten sonra ayrılmak için ayağa kalktı. En son Luna’nın yanına gidip onu saygıyla selamladı ve “Beni tanımadınız öyle değil mi?” diye fısıldadı ve onun konuşmasına fırsat vermeden dönüp ayrıldı yanlarından. Üvey anne sandığa bakacak gibi olsa da, küçük kadın hemen diğer hizmetçileri çağırıp sandığı Luna’nın odasına taşıttı.

Luna onun ne demek istediğini anlamamıştı. Onu tanıması mı gerekiyordu?

Küçük kadının peşinden salondan çıkmadan, “Yarın yeniden gelecek Luna öğleden sonra mutlaka burada ol!” dedi babası

“Tamam” diyerek sandığn peşinden o da çıktı yukarı. Bir hediye sandığında neler olabileceğini gerçekten merak ediyordu.

Bir küçük bez torbanın içinden oldukça ince işlenmiş altın bir kolye çıktı. Luna daha onu görür görmez babasından kalan borçların büyük bir kısımını ödeyebileceğini düşündü Henüz nasıl geri döneceğine kadar bir fikri olmasa da hazırlıklı olmalıydı. Küçük kadın onun kolyeye bakışına bir anlam veremedi.

“Bunu ayrı koyabilir miyim?” dedi Luna

“Evet elbette koyabilirsiniz o artık sizin!” dedi küçük kadın

Çamaşırlar ve bir elbise vardı sandığın içinde, iki adet harika el yapımı ayakkabı, bir fırfırlı torba çanta, bir dantel eldiven ve daha bir çok şey daha.

Köftecide çalışırken ki halini ve bu kıyafetleri düşündü. Burada kimse öyle şeyler giymiyordu. Bu kıyafetlerle köfte servisi yaparken hayal etti kendini sonra ve gülmeye başladı. Küçük kadının yüzünde yine endişe dolu bir ifade belirmişti.

“Sadece aklıma bir şey geldi!” diye açıklamak zorunda hissetti kendini.

Küçük kadın sandıktan doktüklerini geri toplayıp, sandığın içine koydu ve biraz dinlenmesini isteyerek çıktı odadan. Henüz dinlenmesini gerektirecek kadar yorulmamıştı Luna ve etrafı gezip kontrol etmek isiyordu.

Küçük kadın çıkınca o da kafasını koridordan dışarı uzattı. Koridorun diğer ucunda da bir merdiven vardı. Hemen koşarak ona doğru gitti ve inidi aşağıya.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s