Dokuzuncu müşteri – Bölüm 2

“Evrenin ne zaman neyi gerçeğe dönüştüreceği belli olmaz!” demişti. Kuantuma meraklı bir okul arkadaşı,

“Michio Kaku’yu takip edin biraz, bizlervw evren bir enerji bütünüyüz! ” diye başlar kimi bulsa anlatırdı sürekli. Luna’da çok meraklıydı bu konulara ama arkadaşı gibi okuyup araştıracak vakti hiç olmamıştı.

“Bir prenses olmak istiyorum!” diye yineledi içinden.

Bazen kaderiyle dalga geçmek veya ona meydan okumak hoşuna gidiyordu. Herkese uyumlu ama evrene uyumsuzdu belki. Bir şeyler daha iyi gitsin diye uğraştıkça daha da zorlaşıyordu çoğu zaman.

İşte yine o anlardan biriydi.Patron bu akşam işler böyle as devam ederse bir kaç kişiyi işten çıkaracağını açıklamıştı.

“Ama ev kredisi ödüyorum ben!” dedi kurye arkadaşlarından biri.

Beriki yeni baba olmuştu masraf dağ gibiydi. Bir diğerinin annesi hastataydı ve tedavi nasrafları için bu işe ihtiyacı vardı. En sessiz duran Luna onca borcuna rağmen tek başına yaşadığı için yine kendisinin gözden çıkarolacağına emindi.

“Hemen demiyorum zaten!” diye diklendi patron,”Ben de ev geçindiriyorum!”

Çalışanlar homurdanarak dağıldı. Servis tabelasında son bir sipariş daha bekliyordu. Herkes çekip gittiği için bunu teslim etmekte Luna’ya kalmıştı. Adresi okudu. Dükkana çok uzak değildi. Motorsikleti almadan gidebilir oradan da otobüse binip evine gidebilirdi. Paket hazırlanmış bekliyordu, alıp çıktı. Hemen üst sokağın köşesinde bir dükkandan sipariş edilmişti. Burası bir tato ve dövme dükkanıydı. Kapı kapalı olduğu için camı tıkladı gelip almaları için. İç tarafta gölgeler görünüyordu ama muhtemelen onun cam kapıya vuruşunu duymamışlardı. Kapı itince açılınca o da içeri girdi. Tuhaf bir ses çıktı kapı açılınca, içeriden genç bir kadın koşup geldi hemen ve daha Luna paket getirdim demeye fırsat bulamadan “Dokuzuncu müşteri!” diye neşeyle ellerini çırptı, “Az kalsın bu günkü hediye boşuna gidecekti! Ne kadar şanslısınız!” 

“Ben paket getirmiştim!” dedi Luna.

“Abla bak geldi  dokuzuncu müşteri ben sana dedim değil mi? Vallahi  akşamdan beri dert edindik bizde kapatacağız dokuzuncu müşteri gelmedi diye!”

“Ama ben müşteri değilim!”

“Ya tabi değilsin burada hepimiz arkadaşız! Bak bugün ayın kaçı?”

“Dokuzu herhalde!”

“Sen de dokuzuncu müşterisin. Bu bizim dükkanımızın bereketini artıran bir geleneğimiz! Dokuz kişiyiz biz burada çünkü. Her ayın dokuzunda dokuzuncu müşteriye hediye veririz ve bunun bize şans getirdiğine inanırız!”

“Ben de ayın dokuzunda doğmuşum!” dedi Luna bir an için kızın neşesine kendini kaptırıp.

“Gördün mü? Dokuz işte sen osun, seçilmiş kişi!”

“Ama bu köfteler!”

“Ya koy şuraya sen onları kim söylediyse gelir yer! Gel hadi ablam yapsın dövmeni. Ama hediye olduğu için sen seçemiyorsun biliyorsun değil mi? Küçük bir şey zaten hemen biter!”

“Ben dövme yaptırmaya gelmedim ki?”

“O hoş geldiniz dokuzuncu müşteri!” dedi içerideki genç kadın ayağa kalkıp, “Demek bu günün şanslı dokuzu sizsiniz! Harika bir dokuz dövmesi yapacağım şimdi size! Haydi oturun açalım şu bluzun yakasını güzelce. Bunu tam kalbin üzerine yapmam lazım orada harika duracak. Dekolte giydiğini düşünsene!”

“Ama ben!” demeye kalmadan iki kadın güzelce hazırladılar Luna’yı ve başladılar dövmeyi çizmeye. Bir dövme yaptırmayı hep hayal etmişti aslında ama bir türlü cesaret edememişti. Madem bu akşam bu olay kendiliğinden gelişmişti, o halde izin vermeliydi. Başka türlü asla karar verip bir dövmeciye gelmezdi. Dokuz yaptırmayı hiç düşünmemişti aslında ama doğum tarihiydi ne de olsa, fena değildi. 

Kadınlar beş dakikada bitirmişlerdi, “Üzerine bir bandaj kapatıyorum şimdi giysine değmesin. Canın hiç yanmadı değil mi?”

“Hayır hiç hissetmedim bile” dedi 

“Tamamdır şimdi kapatıyoruz küçük hanım, paketin parası girişte tezgahta. Bizim buraları toplamamız lâzım.”

Luna bunun bir veda olduğunu anladı ve hemen dönüp tezgahtan parayı alıp çıktı dükkandan. Her şey öyle hızlı gelişmişti ki dövmeyi görememişti bile. Son otobüs gitmeden  yetişmek için durağa kadar koştu.  Otobüste üzerine tatlı bir rehavet çökmüştü, neredeyse uyuyacaktı. Onca uykusuzluk probleminden sonra hissettiği bu duygu öyle tatlı geldi ki eve gider gitmez kaybolmasın diye yatağa giriverdi bir şey yemeden.

Gözlerini açtığında hava çoktan aydınlanmıştı. İlk kez yatağa girdiği andan itibaren böyle deliksiz bir uyku çekmişti. Saate baktı, “Aman Yarabbi öğlen olmuş neredeyse!” dedi panikle ve fırladı hemen üzerini giyindi. Aç yattığı için midesi gurulduyordu. İş arkadaşını aradı, “Uyuya kalmışım Rosa, birazdan geliyorum patron kesin atacak beni!” dedi telaşla.

“Senin vardiyan on iki de bu gün, dün gececi değil miydin?” dedi Rosa sakin sakin.

“Ah doğru ya unutmuşum!”

“Ateşin düştü mü?”

“Ne ateşi?”

“Dün çok ateşin vardı!”

“Ateşim yok!” dedi donuk donuk, farkında olmadan elini de alnına atıp kontrol etmişti, kapattı telefonu.

“Allah Allah, ateşim mi vardı dün benim? O yüzden mi uyudum öyle acaba?” diyerek buz dolabını açıp bir kahvaltı hazırladı. Daha bir saati vardı vardiyasına. Karnını doyurduktan sonra çıkarken aynaya bakıp dilini çıkardı. Biras paslı gibiydi ama her zamankinden çok farklı gözükmüyordu. Yüzüne baktı, o da biraz soluktu ama hep öyleydi zaten.

“Belki de çok ateşlendim ve hatırlamıyorum!” dedi kendi kendine. Köfteciye vardığında onun için tahtaya asılmış üç tane teslimat kağıdı vardı. Hepsini koparıp cebine koydu. Sipariş çantasını alıp paketleri içine yerleştirdi. Motorsikleti aldı ve en uzaktakinden başlayarak paketleri dağıtmaya başladı. Son sipariş dükkana yakındı. Adresi okuyunca “Ben buraya gittim dün!” dedi kendi kendine, dövmecinin adresiydi bu.

“Beğendiler demek!” diye düşündü. Gidip dövme için bir teşekkür etse güzel olurdu zaten. Elini göğsüne değdirdi. Gömleğinin altında bandajı aradı ama yoktu. Uykuda düşmüş olmalıydı. Sabahta bakmak aklına gelmediği için görmemişti. Dün yürüyerek geldiği dükkanın önünde durdu. Akşam karanlıkta böyle görünmediği düşündü, sonra üzerinde yazan tabelayı okudu.

“Lastiktçi! Rot Balans Ayarı Yapılır!”

Cebinden kağıdı çıkarıp adrese yeniden baktı, dün akşamki adres olduğunu sanmıştı demek. Okudu, üst sokağın köşesindeki dükkan diye yine not düşülmüştü, tıpkı dünkü gibi. Motorun üzerinde öylece bakıp durduğu için, içeriden dükkan sahibi çıktı geldi, “Motorun lastiği için mi geldiniz?” dedi.

“Ben dün burada bir dövme yaptırmıştım!” dedi Luna şaşkın şaşkın.

“Dalga mı geçiyorsun?” dedi dükkan sahibi.

“Hayr ciddi söylüyorum ben dün buraya paket getirdim. Dövmeciydi burası!”

“Karıştırsıyorsunuz herhalde, köfteciden mi geldiniz?” dedi adam. Luna paketi adama uzattı ama burası olduğundan adı kadar emindi. Geriye doğru eğilip yeniden üstteki tabeleya baktı.

“Otuz yıldır lastikçi burası, babamdan kaldı!” dedi adam onun ikna olmadığını anlayınca.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s