Ganham tam devam edecekti ki, büyük ağabeyinin adamları hikaye anlatıcıyı götürmek için geldiler.
“Hayır bir dakika lütfen!” dedi Ganham, “Söylemem gereken bir şey var!” Tam kağıt bende diyecekti ki bu defa da küçük ağabeyinin adamları hikaye anltıcıyı kaçırıp götürmek için geldiler. Halkta henüz dağılmamıştı, iki lordun adamlarının hikaye anlatıcının etrafını sarınca olacakları görmek için beklediler. Kimse Ganham’ı tanımıyordu zaten.
İki lordun adamları aynı amaç için geldiklerini anlayınca karşılıklı bir gerginlik hissedildi. Aslında küçük lordun adamları hikaye anlatıcıyı dönüş yolunda yanlız yakalayıp kaçıracaklardı. Ancak büyük lordun adamlarının onu almaya geldiğini görünce müdahale etmek zorunda kaldılar.
Muntar bir Ganham’a bir adamlara bakarak Andora’yı arkasına almıştı. Ganham’da adamların niyetini anlayınca onun yanında yer alarak Andora’yı arkasına aldı. Halk onu tanımasa da adamlar tanıyorlardı.
“Ağabeyimin davetini duydum ama siz neden geldiniz?” dedi küçük lordun adamlarına.
“Biz de hikaye anlatıcımızı davet etmeye geldik!”
Halktan onun lordun küçük oülu olduğunu anlayınca bir uğultu yükseldi. Hiç bir şey bırakılmayan zavallı küçük lord demek ki şenliklere ancak halkın arasında katılabiliyordu.Andora’da şaşırmıştı onun lordun oğlu olmasına.
“Onu biz götüreceğiz!” dedi büyük lordun adamlarının lideri.
“Ne yazık ki buna izin veremeyiz!”
Muntar “Hikaye anlatıcı hiç bir yere kendi isteği olmadan gitmez! Eğer lordlarınızda isimleri yazılı kağıt yoksa, sizinle gelmek zorunda değil! Bu tartışmaya son vermek için hikaye anlatıcının kağıdı görmek istediğini lordlarınıza iletmenizi isteyeceğim!” diye herkesin duyabileceği şekilde seslendi askerlere.
Halk iyice heyecan kesilmiş dinliyordu olanları. Kağıdın ne olduğunu kimse anlamamıştı ama birazdan öğrenecekleri belliydi.
“Ne kağıdından bahsediyorsun?” dedi küçük lordun adamlarından biri.
“Hikaye anlatıcının sahibi olduğunu gösteren kağıt! O kağıt kimde ise hikaye anlatıcı onunla gidebilir! Eğer bu bölgede kağıdın sahibi yoksa ve bu karmaşayı devam ettirecekseniz bölgeden ayrılmak zorunda kalacağız!”
“Biz böyle bir kağıt hakkında bilgili değiliz!” dedi askerler.
“O zaman gidip efendilerinize sorun! Biz konuta gideceğiz, kağıtla geldiğiniz takdirde hikaye anlatıcı sizinle gelmekten mutluluk duyacaktır!”
Askerler ne yapacaklarını şaşırmışlardı. Eğer kızı almadan giderlerse lordların öfkesiyle yüzleşmeleri gerekti, eğer alıp giderlerse diğer lordun askerleri ile çatışacaklardı halkın önünde ve tabi hikaye anlatıcının koruyucu uşağı ve lordun küçük oğluyla da.
Herkes aportta bir yandan birbirini kolluyor bir yandan kendisi ne yapacağını planlıyordu. Ganham ancak şoku atlatmış kağıdın kendisinde olduğunu söylemek için artık başka zaman kalmayacağını anlamıştı.
Kağıdı çıkarmak için elini gömleğinin içine sokunca herkes silahını ona doğru çevirdi. Muntar’da doğrudan ona döndü Andora’yı korumak için.
Ganham hareketlerini yavaşlatarak katlanmış kağıdı çıkardı ve elini havaya kaldırarak onlara gösterdi.
“O nedir?” dedi büyük lordun adamı.
“Bu babam lordun bana miras bıraktığı kağıt parçası.” dedi Andora’ya dönerek.
Andora ve Muntar onun sordukları kağıt olduklarını çoktan anlamışlardı. Andora neredeyse sevinçten ağlayacaktı. Şişiyamma ağacının kehaneti ve yüreği onu yanıltmamıştı. Yine de Muntar kağıdı kontrol edene kadar gözlerini yerden kaldırmadı. Muntar kağıda uzandı açtı ve sonu Andora’ya uzattı.
Andora başını yerden kaldırıp doğrudan Ganham’ın gözlerine baktı o zaman. İkisi de güçlü bir enerji ile sarılmışlardı şimdi.
“Hikaye anlatıcının sahini lordun küçük oğlu!” dedi Muntar sesini halka da duyurarak.
Bu heyecanlı anların sonunda böyle beklenmedik bir sonla karşılaşmak halkı da heyecanlandırıp duygulandırmıştı. Demek o adamdan saymadıkalrı küçük oğula bir hikaye anlatıcı bırakmıştı babası. Herkes böyle bir kadının sahibi olmak isterdi. Ona sahip olmak için topraklardan vazgeçecek çok fazla erkek çıkardı. Asıl bilmedikleri bunun önce bölgelerine sonra ülkelerine yağmuru ve bereketi geri getireceğiydi. İkisinin gözleri kilitlendiği anda bile bir esinti hissedildi, karşıdaki dağların üzerinde gri bulutlar belirmişti bile. Muntar halkın dikkatini oraya çekti hemen.
“Bu anı hiç unutmayın!” dedi bağırarak, “Hikaye anlatıcı ve Lordun küçük oğlu birleştiklerinde bölgenizin ve ülkenin bereketi geri gelecek! Asıl şimdi şenlikler gerek!”
Halk bulutları görünce sevinç çığlıkları atıp el çırpmaya başladı hemen. Çok ama çok uzun yıllardır gözkyüzü hep masmaviydi. Bu harika bir iklimmiş gibi gözükse de yağışın hiç olmaması hepsinin hayatını mahvetmek üzereydi. Yaşam yavaş yavaş sona yaklaşıyordu. Oysa şimdi bu gri bulutlar hayatlarında gördükleri en güzel şeydi. Rüzgarın onlar başka yere sürüklememesi için dua etmeye başladılar. Bulutlar halka Ganham ve Andora’yı unutturmuştu.
Askerler hâlâ şaşkın şaşkın bekliyorlardı.
“Duymadınız mı?” dedi Muntar. Hikaye anlatıcı artık sizinle gelmek zorunda değil. O Lord Ganham ile gidecek.
“Onun bir toprağı bile yok!” dedi askerler.
Gamham onları duymuyordu bile. Andora’nın ellerinden tuttu yavaşça. İkisinin etrafındaki herşey yok olmuş gibiydi. Muntar askerler şoku atlatamadan onları kolundan tuttuğu gibi arabaya bindirdi ve atları konuta doğru sürdü.
Konuta geldiklerinde “Bu adamlar peşimize düşecekler!” dedi gergin bir sesle, ” O yüzden buradan ayrılsak iyi olur şimdilik!”
“Nereye gideceğiz? ” dedi Andora.
“Ben biliyorum!” dedi Ganham
Konuttan eşyaları hızlıca aldılar ve hemen yola çıktılar. Geydan bu kez yukarı Muntar’ın yanına binmişti. Andora ve Ganham arabanın içinde yanlızdılar.
Ganham’ın aklına gelen ilk yer yaşlı adamın evi olmuştu. Orada oldukları ağabeylernin aklına gelmeyebilirdi. Rivayet hakkında kesin bilgiler onlara verilene kadar geri gelmemeleri gerekiyordu. Bunu da verecek olan kraldı. Yaşlı adama gidip ne yapacaklarını sorabilirlerdi.
Bu uzun yolculuk boyunca Andora ve Ganham bol bol sohbet ettiler. Döndüklerinde Şişiyamma ağacının altına kuracakları bir evde oturmak istiyorlardı. Gri bulutlar bütün ülkenin üzerinde toplanmış, hikaye anlatıcı ile ilgili rivayet tüm ülkeye yayılmıştı. Elbette rivayetin gerçek olduğu da. Haber krala ulaşmadan önce Ganham ve Andora yaşlı adamın evine geldiler.
Yaşlı adam kapıyı açtığında Ganham’dan önce Andora’ya dikti gözlerini.
“Kızım!” dedi sevgiyle.
“Büyük baba?” dedi Andora da.. Silinen hafızasında kalan tek görüntü büyük babasının yüzüydü, “Ama nasıl olur ben seni o çukura gömmüş olmalıyım. Yanlış mı yazmışım hatıralarımı?””
“Hayır sevgili kızım. Biz seninle oradan geldik, aslında sen de benim gibi geldin ama geliş şeklin aynı olmadığı için farkında değilsin!”
“Yani sen ölmedin mi?”
“Sen de ölmedin!”
Ganham yaşlı adamın Andora’nın büyük babası olduğunu duyunca iyice şaşırmıştı. Gelirlerlen Andora ona rivayetin kendi ile ilgili kısmını anlatmıştı.
“Sen onun torunun olduğunu biliyordun yani öyle mi beni eğitirken?” dedi şaşkınlıkla.
“Evet biliyordum!” dedi adam.
“Peki neden bana söylemedin?”
“Zamansız verilen bilgi insana zarar verir” dedi yaşlı adam
Muntar ve Geydan tam olarak neler olduğunu anlamasalarda bir kenarda bekliyorlardı. Onlar rivayeti ve kendine verilen görevleri biliyorlardı. Diğer detaylar hakkında bir bilgileri yoktu.
“Peki şimdi ne yapacağız büyükbaba?” dedi Andora, “Bana yaz dediğin kısımda bu durumla nasıl başedeceğimiz yazmıyor?”
(devam edecek)