Lordların her ikisi de ilk günün akşamında hikaye anlatıcıyı kendi bölgelerinde verecekleri özel yemeklere davet ettiler aracılar gönderip. Andora tek bölgenin iki ayrı lordunun iki ayrı davetine bir anlam veremedi ve yorgun olduğunu bahane ederek yemeklere katılmadı. Ertesi sabah hikaye anlatıcının konutuna iki lorddan ayrı ayrı hediyeler geldi. Muntar çevrede kısa bir araştırma yaparak lordların niyetlerinin ne olduğunu öğrendi ve gelip hemen Andora’ya durumu açıkladı.
“Bu lordlar o kağıda mı sahipler?” dedi Andora merakla, “İkisi birden mi?”
“Böyle bir bilgi edinmedim!” dedi Muntar nazikçe.
Buraya geldiğinden beri farklı hisseden Andora sahibinin burada olabileceğine ilk kez inandı. Evlilik düşündüklerine göre demek ki lordlardan birinde o kağıt vardı. Garip olan dün anlatım yaparken ikisine karşı da herhangi bir çekim hissetmemiş olmasıydı. Oysa büyük babasının anlattıklarından yazdığı notlara göre onu görünce hissetmesi gerekirdi. O ruhunun sahibiydi.
“Belki de yol yorgunuydum!” dedi kendi kendine.
Bu akşam başka bir meydanda hikaye anlatacaktı. Bir gün önce onu dinleyenler öyle etkilenmişlerdi ki yedi gün boyunca tüm hikayeleri dinlemeye karar verdiler. Hikaye dinlemeye gelmeyenler de bu kadar güzel söz duyunca kalan altı güne dahil oldular. Böylece ikinci gün meydan birinci günden daha da kalabalık oldu. Bir gün önce ondan çok etkilenen iki lordda planlarında olmamasına karşılık protokolde yerlerini almışlardı. Ağabeylerinin ilk günden sonra hikaye dinlemeyeceği bilgisi edinen Ganham ise hikaye anlatıcıya yakın olmak için bu kez protokolde değil, halkın arasında yerini almıştı. Hem de platforma en yakın yerlerden birinde. Ağabeylerinin yine geldiklerini görünce şapkasını başını indirerek yüzünü sakladı ve zaten zor bulduğu yerini bırakmadı.
İlk günkü kadar etkleyici geçen ikinci hikaye günü sonunda Andora yine sessizce halkı ve lordları selamlayarak platformdan inmeye hazırlanırken, iki lordda birbirinden habersiz yerlerinden fırladı ve onun önüne çıkıverdiler. Başını öne eğen Andora kıpırdamadan durdu onlar gelince. Halk nefesini tutmuş bu sahneyi izliyordu merakla. Ganham’da ağabeylerinin ondan ne kadar etkilendiğini o an farkettiği için şaşkınlıkla izliyordu olanları.
Lordlardan biri diz çökerek Andora’nın elini tutmak istediği sırada Muntar öne atıldı ve “Bir hikaye anlatıcıya dokunamazsınız sayın lordum. Bu konudaki kuralları kaleye bildirmiştik!” dedi
Lord adamlarına dönüp baktı şaşkınlıkla ve gücün sahibi olduğu yerde bir uşağın önüne atılmasına sinirlendiğini belli ederek ayağa kalktı hızla.
“Bir hanımefendinim ve halkının önünde bir lorda böyle davranılmayacağını da sana öğretmemiz gerekecek sanırım dedi öfkeyle!” ve eliyle onu yakalamaları için adamlarına işaret etti.
Andora daha önce hiç karşılaşmadığı bu duruma nasıl müdahale edeceğini kestiremedi önce, başını kaldırıp onların yüzüne bakamazdı ama Muntar’a bu şekilde davranılmasına da izin veremezdi.
“Değerli lordlar hikaye anlatıcının rivayetini tam olarak bilmiyor olmalılar Muntar! Bu defalık onları affedelim!” dedi nazikçe
Lordlarını bir hikaye anlatıcı ve uşaktan daha aşağıda bir pozisyona sürükleyen bu cümleyi duyan halk uğultutla şaşkınlıklarını dile getirmeye başladı.
Diğer kardeşinin oyun dışı kaldığını anlayan ağabey, hemen bunu fırsata çevirmeye çalıştı.
“Değerli hikaye anlatıcı, bölgemizde ilk kez sizin gibi değerli birini ağırladığımız doğrudur. Karşılıklı saygısızlık gibi bir niyetin olmadığı çok açık, öyle değil mi lord kardeşim!” dedi sonra bozulan kardeşine dönerek.
“Bu tatsız anı unutmak için sizi tam da şimdi değerli lord kardeşimle birlikte bölgeme davet ediyorum!”
Ağabeyinin bu anı kendine çevirmesine iyice gerilen lord işlerinin olduğunu bahane ederek öfkeyle ayrıldı meydandan. Andora ise gerginliği sona erdiren bu daveti geri çeviremedi.
Ganham bir kez daha geride kalmak zorundaydı şimdi. Ancak bulunduğu yerden onu yüzünü izleme fırsatı bulmuştu. Gözlerini neredeyse kapalı gibi kısarak hikaye anlattığı için onları görememişti ama bu ay kadar parlak simayı hayatı boyu görmek istediğinden emindi. Ağabeylerinin de ondan kendisi kadar etkilendiğini ve bir erkek çocuk sahibi olmak için onu eş seçmeye gönüllü olduklarını da anlamıştı. Ancak kağıt ondaydı, üzerinde adı yazıyordu ve onlar ne yaparlarsa yapsınler hikaye anlatıcıyı kendilerine eş alamazlardı.
“Yani umarım!” dedi sonra kendi kendine. Ne yapıp edip ağabeyinin bu davetine dahil olmalıydı.
Andora hiç istemediği ve sevmediği halde en büyük ağabeyin bölgesine konuk olmak zorunda kaldı bütün akşam. Büyük ağabey onu bir dakika olsun yanlız bırakmadı. Meydan da yaşanılanlardan sonra bir hikaye anlatıcıya nasıl davranılması gerektiği konusunda bütün bilgiyi öğrenmişti Muntar’dan. Kardeşi adına da özür dilemişti hikiaye anlatıcıdan. Bir türlü bitmek bilmeyen davet Andora’yı gerçekten yorduğundan izin istemek zorunda kaldı ve Muntar ile birlikte konuta geri döndüler.
“Sizce kağıt onda mı?” dedi Muntar nazikçe dönerlerken.
“Bilmiyorum!” dedi Andora yorgun bir sesle. Bu ses tonunun “Umarım değildir!” dediğini anladı Muntar. İkisi de sessizce devam ettiler yolculuğa.
Sahiden de kağıt bu ağabeyden çıkarsa Andora kalan hayatını rivayetteki gibi pek mutlu geçirmezdi muhtemelen. Aslında bu evlilik hikayesi karıştırmıştı kafasını. Bu iki lord babalarının vasiyeti üzerine evlenmek istiyorlardı sadece. Bu kağıdın ikisinden birinde olacağı hatta bu bölgede olacağı anlamına bile gelmiyordu. Böyle düşününce hafiflemiş hissetti kendini. Derin bir uykuya daldı.
Ganham ağabeyinin davetine gizlice katılmasına rağmen bir türlü yanaşamamıştı hikaye anlatıcıya. Tek istediği ona merhaba diyerek biraz sohbet etmekti. Kendi bölgesinde konuşmak istediği bir kadına yanaşamadığına inanamıyordu.
Bu arada lordların eşi olmaya aday olan bütün genç kadınlar iki lordun da etrafındaydılar devamlı. Meydanda olanlardan sonra ortanca kardeşin etrafını saranalar hikaye anlatıcıyı birinci sıradan silmek için ona övgüler yağdırıp, çok büyük bir terbiyesizliğe uğradığını işleyip durdular.
Ağabeyin davetine katılanlar ise hikaye anlatıcının önüne geçip lorda yanaşamadılar ta ki o kendiliğinden davetten ayrılana kadar.
Yine de iki lordunda gözü şimdilik ondan başkasını görmüyordu.
Hiç beklemediği bu tuhaf durumla nasıl başedeceğini düşünüyordu Ganham’da. Görünen o ki ağabeylerinin olduğu yerde hikaye anlatıcının karşısına çıkması pek mümkün olmayacaktı. Bu yüzden onunla birazcık olsun konuşabilmek için başka bir yol bulmalıydı.
Onun davetten ayrıldığını görünce, hemen peşlerinden ayrıldı. Ancak bu defa da uşak sürekli onun yanında olduğundan konuta vardıklarında ortaya çıkamadı. Konuttaki tüm ışıklar sönene kadar bekledi saklandığı yerde.
Eğer ertesi gün olacak anlatımı beklerse yine fırsat bulamayacağını biliyordu. Sabahı bekleyip gelse üçüncü kardeşin ağabeylerinin onayı olmadan konutu ziyaret ettiği lafı çıkacak, hikaye anlatıcının peşinde olduğu belli olan ağabeyleri de muhtemelen bundan hiç hoşlanmayacaklardı.
“Tek zaman şimdi!” dedi kendi kendine ve saklandığı yerden çıkıp konutun pencerelerine doğru baktı. Hiç biri bir ip ucu vermiyordu. Hikaye anlatıcı yerine uşağı uyandıracak olursa konu yine ağabeylerine dek gidecekti muhtemelen. Onun hangi odada uyuduğunu anlamak için hislerine güvenmeye karar verdi. Konsantre olup tek tek inceledi pencereleri. Evleneceği kadının hangisinde olduğunu kalbi ona söyleyecekti nasılsa
(devam edecek)