Hikaye anlatıcı – Bölüm 9

“Aslında kimsenin barış istediği yok galiba!” diye düşünmüştü Ganham. Susuzluk olunca da savaşıyordu insanlar su için, su olduğunda da savaşacaklardı başka bir bahane ile.

“Barış istemen için önce savaş olması gerekir Ganham! Yani sen barış isterken savaşı da beraberinde istersin. Önce savaş, ardından barış olur. Her şey zıddıyla vardır unutma! Ne istediğine dikkat etmen gerekir. Zıttıyla gelen şeyleri istemiş olabilirsin çünkü?”

“Peki nasıl insanların kavgayı bırakmasını isteyeceğim o zaman?”

“Şimdi söylediğin gibi!” diye güldü adam, “‘İnsanların kavgayı bırakmasını istiyorum!’ diyeceksin.”

Ganham’da güldü tuhaf bir biçimde.

“İyi ama bunları neden herkes bilmiyor ya da sen neden herkese değil de bana anlatıyorsun?”

“Ben bir şeyleri eksik yapıyorsam sen neden tamamlamıyorsun beni yargılamak yerine?”

Yaşlı adamın gerçekten sonsuz cevabı vardı içinde. Ganham ne söylese bir şey buluyordu söyleyecek. Dönüş yolunda ve döndükten sonra hepsi de çok düşündürmüştü Ganham’ı. Hikaye anlatıcının geleceği günü beklerken zihnini meşgul edecek yeterince şey konuşmuştu yaşlı adamla iki günün içinde.

“Yeni Lordlarımızın şerefine bir şenlik düzenledik!” dedi kalenin üst düzeylerinden biri Ganham’a rastladığında.

“Ağabeylerim henüz bana bir şey söylemediler!” dedi Ganham.

“Henüz onlar da bilmedikleri için Ganham!”

“Yaşlı babam ve ondan önceki hiçbir Lord’un görev değişimi sırasında bir şenlik düzenlenmemiş diye biliyorum. Bu defa ne fark var?” dedi sonra merakla.

Adam kendisine toprak verilmeyen bu zavallı gencin kıskançlık yaptığını düşünerek cevap bile vermedi sorusuna ve yürüyüp gitti yanından.

Oysa Ganham bu şenlik veya kutlama yapılmaması meselesinin altında, Lord olan kişi veya kişilerin çevrelerindeki dalkavuklara fırsat vermemesi için yapıldığını biliyordu. Bu bir Henbogan geleneği idi. Güç topraktı, övgü dolu sözler kimseye güç kazandırmaz bolca dalkavuk kazandırırdı. Onlar ise bir savaş kahramanının ihtiyacı olacak en son şeylerdi, çünkü sadece konuşurlar ve toprağa bir tohum bile atmayı akıl edemezlerdi.

“Ağabeylerim buna karşı çıktıklarında anlayacaklar!” dedi sonra kendi kendine. Kale’dekilerin iki Lord kardeş arasındaki rekabeti körüklemek için ellerinden geleni yaptıklarının farkında değildi. İlk erkek çocuğu olan her şeyi yönetecekti ve eş bulmaları için bu iki savaş kahramanı Lordun biraz sosyalleşmeleri gerekiyordu.

Ganham sadece hikaye anlatıcı ve yaşlı adamla konuştuklarına takıldığı için kalede olan biteni, ağabeylerinin neler yaptığını farketmemişti bile.

Hayatında hiç görmediği üstelik tuhaf özellikleri olan daha doğrusu tuhaf efsaneleri olan bir kadınla evlenecekti. İkisinin birleşiminden yağmur yağacaktı. Bunlar ancak annesinin anlattığı masallarda olacak türden şeylerdi. Acaba babası ona tuhaf bir oyun mu hazırlamıştı.

“Ben de ne kadar inanmaya hazırım her şeye?” dedi kendi kendine diklenerek, “Bunların hepsi masal sahiden de belki! Babam kendince bana bir mesaj ya da ders vermeye çalışıyor belki!”

Bir hikaye anlatıcı da gelmeyecekse, babası gerçekten onun alay edercesine yok saymış demekti. Birden içine bir sıkıntı çöktü. Bu kalede daima eğreti bir misafir gibi kalacaktı o zaman yaşamı boyunca. Gitmeliydi belkide? Geleli bir hafta olmasına rağmen hikaye anlatıcıdan henüz ses yoktu. İyice keyfi kaçmıştı bunları düşününce. Bir hafta daha bekleyip sonra kaleyi terketmeye karar verdi bir anda. Ağabeyleride geldiğinden beri hiç ilgilenmemişlerdi zaten onunla. İkisinin de kendi toprakları ile ilgili bir sürü işleri vardı muhtemelen.

Ertesi gün kendini iyice amaçsız hissetmeye başladığı için çıkıp biraz dolaşmaya karar verdi. Kalenin iç sokaklarında süslemeler asılmaya başlamıştı. Meydanlara platformlar kuruluyordu. Birilerine neler olduğunu sordu geçerken, neyse ki onu tanımamışlardı.

“Lordlarımızın göreve gelişlerini kutlamak için şenlik düzenlenecekmiş!” dedi birisi.

“Ne yapılacakmış bu şenlikte? Daha önce hiç yapıldığını duymadım!”

“Evet tarihimizde bir ilk olacağı söylendi bize de, ne kadar güzel değil mi?” dedi adam.

Arkadan karısı uzattı kafasını, “Söylediklerine göre biri gelecekmiş çok uzaklardan. Hikaye mi ne anlatıyormuş, pek anlayamadık çocuk gibi masal mı dinleyeceğiz oturup. Bir hafta yedi farklı meydanda anlatacakmış!”

Ganham şaşkınlıkla baktı kadına, “Hikaye anlatıcı gerçek miymiş yani? Bir kadın mıymış?”

“Bir kadın mıymış?” dedi kadın aynı merakla dönüp ona baktı.

“Hayır ben öyle söylediniz sandım!”

“Hayır siz öyle söylediniz!” dedi kadın tuhaf tuhaf baktı Ganham’ın yüzüne, “Sizi bir yerden tanıyor muyum?” dedi sonra merakla yaklaşarak.

“Hayır! Kolay gelsin!” diyerek uzaklaştı Ganham karı kocanın yanından.

“Demek ağabeylerim için yapılacak şenliğe gelecek hikaye anlatıcı!” diye mırıldandı kendi kendine.

“Hiç bir şey boşuna olmaz evlat!” dedi yaşlı adamın sesi zihninde.

Şenliğin bölgesi için doğru bir karar olmadığını düşünüyordu ama aynı zamanda bu şenlik ona hikaye anlatıcıyı getirmek için bir neden olmuştu.

“Her iyiliğin içinde bir kötülük, her kötülüğün içinde ise mutlaka bir iyilik vardır! Onu sen arayıp bulacaksın!” dedi yaşlı adamın sesi bu sefer

Ganham’ın azalan keyfi yeniden yükselmeye başladı. Bölgesi için yanlış da olsa, Hikaye anlatıcı gelecek ve onunla evlenecekti. Bu bütün ülkesi için faydalı olacaktı çünkü. Dalkavuklara karşı yoldan çıkmamak ağabeylerinin iradesi ile ilgili bir sorundu. Bu şenliği geleneği bile bile kabul etmeleri aslında yoldan dışarı attıkları ilk adımdı ama ülkenin yazgısı için de gerekli bir adımdı aynı zamanda.

“Neden iyi şeyler olması için peş peşe gelen tetikleyicilerin iyi olması gerektiğini düşünürüz?” dedi yaşlı adamın sesi yeniden.

“Lordlar eş seçecekmiş diyorum sana Mandarya! Kızlarımızı o şenlikte göz alacak şekilde giydirmelisin?” diye söylendi bir adam evin kapısını vurup çıkarkan.

Ganham iyice şaşırdı duyduklarına, gerçekten masallardaki gibi balolarda eş mi seçecekti ağabeyleri kendilerine, bir erkek çocuk dolayısıyla daha da güç sahibi olabilmek için. Hiç tanımadıkları bilmedikleri bir kadını öylesine seçip alacaklar mıydı hayatlarına. Bir erkek çocuk doğurma potansiyeli yüksek bir eş seçmeye çalışacaklardı muhtemelen. Başkaca özellikleri değil soy ağacı öne çıkacaktı belki o eşin muhtemelen. Yine de garantisi yoktu tabi ama başka ne ölçü olabilirdi ki?

Yüzüne bakıp bu erkek doğurabilir diyebilir miydi kimse bir kadının?

Ailesine dahil olacak kadının bu şekilde seçilmesine içerledi biraz. Sonra kendini düşündü. O da hiç tanımadığı bir kadınla evlencekti sırf seçilmişler diye. Bir kağıt parçası seçmişti onu üstelik. Ağabeylerinin eş seçme şekli ne kadar kötüyse bu da öyleydi aslında ama hiç değilse karşıdaki kadını ve tüm diğer adayları rencide edici bir tarafı yoktu onun seçiminin.

Bir erkek çocuk doğurabilirim diyen gözlerle bakan kalabalık bir genç kadın grubu getirdi gözlerinin önüne.

“Hayır!” dedi sonra ve elini savurarak dağıttı görüntüyü.

“Bir hikaye anlatıcı gelecekse, ben de hazır olmalıyım o zaman!” dedi sonra heyecana kapılıp. Hemen kaledeki berbere koştu. Yolculuğa çıktığından beri sakallarını kesmemişti. Onun karşısına böyle karmakarışık çıkmamalıydı. Bir kadın için hazırlanmalıydı hem de ülkesinin geleceğini kurtaracak bir kadın için. Onun sahibiydi ama o kadın onun kölesi değildi.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s