“Nerede bu hikaye anlatıcı peki? Onu nasıl bulacağım?”
“Sana nerede olduğunu söyleyeceğim önce biraz dinlenmelisin. Ben de öyle!” dedi yaşlı adam ona kapıyı göstererek.
Bir gün önce öğleden sonra girdiği evden ertesi sabah çıkınca peşinde olanlar meraklanmışlardı. Bu evde oturan yaşlı adamın torunundan başka kimsesi olmayan fakir bir adam olduğu dışında bir bilgi edinememişlerdi.
Ganham dnlediği tuhaf hikayeyi düşünerek hana gitti. Babasının ona böyle tuhaf bir hikaye bıraktığına inanamıyordu. Bir hikaye anlatıcı bulması gerekiyordu şimdi. Küçüklüklerinde anneleri üçünü bir araya toplar harika hikayeler anlatırdı. Annesini o hikayelerdeki prensesler olarak hayal ederdi. gerçekten çok yumuşak başlı ve güzel bir kadındı annesi. Hastalanıp öldüğünde Ganham on dört yaşındaydı. Onun gidişinin ardından savaşçı üç erkekten oluşan ailesi ile pek uyumlu olamamıştı. Bir hikaye anlatıcının sahibi olmanın tam olarak nasıl bir şey olduğunu anlamamıştı ama en azından eskisi gibi hikaye dinleyebileceği için mutlu hissetmişti. Onun gibi savaşçı aileden gelen biri için bunu açıkça söylemek hoş olmayacağı için yaşlı adama da bahsetmemişti.
“Demek bir hikaye anlatıcı bırakmış babam bana!” diyerek gülümsedi uykuya dalmadan önce.
Uyandığında hava çoktan kararmış karnı da deli gibi acıkmıştı. Hemen odasından çıkıp bir şeyler yedi. Yaşlı adamdan hikaye anlatıcıyı nasıl bulacağını öğrenmeye ertesi sabah gitmeye karar vermişti. Hayatında ilk defa başka bir bölgeyi gezme şansı elde etmişken bunu da değerlendirmek istiyordu.
Karnını iyice doyurduktan sonra dışarı çıkıp geç saate kadar dolaştı. Henbogan’dan çok farklı değildi burası da. Halk her yerde birbirine benziyordu. Hana geri dönerken sessizleşen sokaklarda peşinden birilerinin geldiğini hissetti ama emin olamadığı için hızlı adımlarla hana yürüdü. Sabah erkenden kalkıp yaşlı adamın evine gitti yine.
Adam yine aynı şekilde karşıladı onu.
“Bana soracağın bir şey var mı?” dedi adam yine sıcak çay yaptıktan sonra.
“Hikaye anlatcıyı nasıl bulacağım?” dedi Ganham.
“Onu bulacaksın. Bulduğunda o sana boyun eğecek!”
“Hikaye anlatıcı benim kölem mi olacak? Ne yapacağım ben onunla?”
“Hayır hikaye anlatıcılar özel insanlardır. Kimseye kölelik yapmazlar. O ülkedeki kuraklığa son verecek kişi. Bereketin temsilcisi olan bir kadına nasıl köle diyebilirsin. O senin için bir ödül, ülken için bir gelecek. Baban kardeşlerine ülkenin topraklarını, sana ise geleceğini bırakmış!”
“Sen babamın bıraktığı toprakları nasıl biliyorsun?” dedi Ganham şaşkınlıkla, “Ben sana bunları anlatmadım ki?”
“Biz sadece sıradan görünüyoruz hepsi bu.” dedi yaşlı adam, “İz sürücülerden korunmanın tek yolu bu!”
Ganham bir gün önce dinlediği iz sürücüleri hatırladı, “Burada da mı varlar?”
“Onlar hikaye anlatıcıların ve insanların iyiliği için görevlendirilenlerin peşinde her yerdedirler”
“Dün gece birilerinin beni takip ettiklerinden şüphelendim!” dedi Ganham tedirgin bir şekilde.
“Merak etme iz sürücüler için şu an av değilsin sen, onlar senin bölgenin ve bu bölgenin Lordlarının adamları. Babanın sana onların sahip olduğundan çok bir şey bırakmış olmasından şüphelendikleri için seni kontrol altında tutmak istiyorlar!”
“Benim ağabeylerim öyle insanlar değildirler!”
“Güç herkesi bozabilir Ganham!”
“Beni bozmazdı!” diye mırıldandı Ganham kendi kendine.
“Sen herkes değilsin. Hikaye anlatıcı için bu yüzden seçildin! Artık onu bulmalı ve ülkenin geleceğini kurtarmalısın. Yoksa Lordlar su kalan bir kaç bölge için insanlarını ölüme sürüklemekten asla geri durmayacaklar. Kuraklığın getireceği açlık çok daha güçlü olacak.”
“Yani ben onun bulduğumda bir anda yağmur mu başlayacak?”
“Hayır onu bulduğunda değil. Onunla evlendiğinde başlayacak!”
“Evlenmek mi?” dedi Ganham şaşkınlıkla.
“O senin karın olacak Ganham! Onun çocukları olacak ve onlarda başka şeyler için gelip benim torunumu bulacaklar sonra. Bu önceden yazılmış bir hikaye. Bizler sadece bu hikayenin içinde görevliyiz. Hikayenin devam etmesi için bazılarının bir şeyler yapması gerekir!”
“Ne demek istiyorsun?” dedi Ganham iyice kafası karışmıştı, “Benim o hikaye anlatıcıyı beğeneceğimi ya da onun beni beğeneceğini de nereden çıkardınız?”
“Ganham eş ruhlar dış görünüşe aldırmazlar, onlar birbirlerini gördüklerinde zaten tanırlar. Bunu hikaye anlatıcıyı bulduğunda, ona dokunduğunda hissedeceksin. İnsanların aşk dediği şeyden çok daha fazlası olan bir şey bu. İnsanların aşk dedikleri şey bedenden ibarettir. Oysa eş ruhlar öyle değildir. Birbirlerinin bedenlerini değil ruhlarını tanırlar”
“O kadar kutsal bir kadına nasıl elimi süreceğim ben?”
“Kutsal olan insan bedenleri değil sevgili oğlum. Bedenlerimizi bize ait bile değil!”
“Ona evlenme mi teklif edeceğim peki?”
“Hayır o zaten sen kağıdı gösterdiğinde bunu bilecek ve itaat edip seninle gelecek! Görevini biliyor olacak merak etme! Seninle evlendiği andan itibaren hikaye anlatmayı bırakacak”
“Onu gerçekten merak ediyorum artık! Söyle nereye gideceğim?”
“Bölgene geri döneceksin!”
“Ne yani? Bunca yolu sadece konuşmaya mı geldim yani?”
“Buna değmediğini mi düşünüyorsun Ganham?”
“Hayır ama ben, yani hikaye anlatıcı zaten benim yaşadığım yerdeyse neden sen benimle konuşmaya gelmedin?”
“Çünkü hikaye anlatıcı senin yaşadığın yerde değil. Olsa mutlaka duyardın öyle değil mi?”
“Şey evet!” diye bocaladı Ganham.
“Evine gideceksin. Onun senin bölgene gelecek ve senin bundan mutlaka haberin olacak!”
“Peki tamam, başka yapacağım bir şey var mı?”
“Hayır yok!”
“Geri döndüğümde bunları anlatacak mıyım, hikaye anlatıcı orataya çıkmadan önce?”
“Seninle alay ederler!”
“Evet ederler!”
“O zaman bekleyeceksin!”
“Peki ne diyeceğim onlara.”
“Açıklamak zorunda mısın?”
“Hayır değilim!”
“O halde onlarda herkes gibi zamanı geldiğinde öğrenecekler!”
Ganham başka bir şey soramadan vedalaştı yaşlı adamla, Hikaye anlatıcıyı burada bulamayacağına göre daha fazla kalmasına gerek yoktu. Aslında çok yorgundu hâlâ ve yedi günlük bir yolculuğu hiç gözü almıyordu yeniden. Hikaye anlatıcıyı o kadar merak ediyordu ki, o dönmeden gelirse diye endişe ettiğinden hemen ertesi günü ayrıldı handan. Peşinden sadece kendi ağabeyinin adamları geldi.
Bir hafta sonra kaleye döndüğünde herkes gittiği yerde ne bulduğunu merak ediyordu. Ağabeylerine eski bir evde yaşlı bir adamla iki kez konuştuğu bilgisi çoktan gitmişti. Tüm yolculuğun fakir bir adamı ziyaretten ibaret olduğuna inanmak istemiyorlardı. Ayrıca yaşlı Lord oğlunu neden başka bir bölgede yaşayan fakir bir adama sohbete yollamış olabilirdi.
Kesinlikle bilmedikleri bir şeyler oluyordu. Ganham’dan alabildikleri cevap “Hiç!” di sadece.
“Hiç bir şey yoktu o adreste! Hiç bir şey öğrenemeden geri geldim! Babam bana sadece bir hiç bırakmış. Yedi gün gidiş, yedi gün geliş bir seyahat varmış o kağıtta.”
Lord küçük oğluna ne yapmaya çalışmıştı kimse anlamıyordu. Toprak bırakmamıştı. Tek güç topraktı oysa.
“Tek güç toprak sananlar, su olmadan toprağın bir işe yaramayacağını görmüyorlar! Gördüklerinde tek güç su sanacaklar, oysa su tek başına bir işe yaramaz! Tek güç diye bir şey yoktur. Her şey birbirine bağlıdır. O yüzden kimse tek gücün sahibi olamaz. Ancak birlik olduklarında güç olabilirler!” demişti yaşlı adam Ganham’a.
“Ne kadar doğru!” diye düşünmüştü o da.
Hikaye anlatıcı gelip suyun gücünü toprağa harmanlayacaktı. Toprak suyla birleşecek ve yeniden bereketli yıllar geri gelecekti. Bereket geri gelince savaşmaya gerek yoktu. Barış’da geri gelecekti.
“Barış’ın gelmesi için bereket yetmez. İnsanların güçten vazgeçmesi gerekir Ganham!” demişti yaşlı adam.
Büyük babası da Andora’ya kurmuştu aynı cümleyi. Andora’da yağmur yağıp bereket geri gelince herkesin huzurlu ve barış içinde olacağını söylemişti çünkü.
(devam edecek)