Ganham bir adım daha öne geldi adı okununca. Bir toprak yönetimi beklemiyordu ama hiç toprak verilmemesini de beklemiyordu açıktası. En azından kendine ait bir yaşam kurması için bir yer bile bırakmamıştı babası. Bu da yaşam alanları için daima ağabeylerinin komutasında olacak demekti. Yine de hem yas sürecinde olduklarından hem de dost, düşman belli olmayan bir kalabalıkta renk vermedi. Bakalım babasının sona bıraktığı şey neydi onun için.
Okuyucu masanın üzerine bıraktığı kağıtların arasından mühürlü bir küçük zarf aldı ve ona doğru uzattı.
“Bu zarfın içindeki şey senin için Ganham! Bunu çevrendekilerle paylaşmak zorunda değilsin!”
Ganham şimdi açıklamassa bu kapalı zarf hakkında binlerce farklı uydurma hikaye duyacağından emindi. Hatta ağabeylerinin düşmanlığını kazanacak hikayeler bile uydurulabilirdi. Üç kardeşin içinde en öngörülü olan oydu. Bu yüzden hiç tereddüt etmeden zarfa uzandı, mühürünü kırdı ve içindeki kağıt parçasını çıkardı.
Salondaki herkes nefesini tutmuş onu izliyordu. Kağıt bir avuç büyüklüğündeydi sadece.
Ganham kağıtta yazılanları okuyunca bir anlam veremedi. Bu nedenle bir kaç kere daha okudu. Herkes onun bir açıklama yapmasını bekliyor ve yüzünün aldığı şekilleri dikkatle inceliyodu. Ağabeyleride tedirgin olmuşlardı. Babaları onları lider atarken acaba küçük kardeşlerine daha büyük bir güç mü bırakmıştı bilmedikleri.
“Bu kağıtta komşu bölge Jusnala’ya gidip orda bir adamı bulmak isteniyor. Bu yüzden verilmiş bir de adres var!” dedi Ganham herkesin duyabileceği kadar yüksek sesle.
Kendisi gibi salondaki kimse de bir şey anlamadığı için bir uğultu oldu. Kuzey topraklarının varisi ağabeyi gelip kağıdı aldı Ganham’ın elinden ve okudu.
“Babamız ne planlamış gerçekten anlamadım kardeşim. Senin bir fikrin var mı?” dedi gözlerinin içine bakarak.
Ganham ağabeyinin gözlerindeki o ifadeden tedirgi oldu, “Hayır sevgili Lordum, babamın beni neden oraya yolladığını bilmiyorum. Gittiğimde öğrenebileceğim!”
Salonda yeniden bir uğultu oldu. Yaşlı Lord küçük oğluna hiç toprak bırakmamakla kalmamış bir de uzaklara göndermek istemişti. Delikanlı belki de hiç dönemeyecekti oralardan.
Gruptan bir kaç kişi ondan temelli kurtulmak isteyen ağabeylerinin bir oyunu olabileceğini düşüdüler. Belki de babalarının vasiyetinde küçük bir ekleme yapmışlardı.
Vasiyeti okunması sona erdikten sonra ağabeyleri ve ileri gelenler görevlerini yerine getirmek için salondan ayrılırlarken, Ganham’da kağıtta yazan yere doğru yola çıkmak üzere hazırlıklara başladı. Ağabeyleri yanına bir kaç koruma vermekte ısrarlıydılar ama o kabul etmedi. Büyük ağabeyi yine de onu arkasından takip etmeleri için bir kaç adamını görevlendirdi. Tam gücün yarısını olsun eline geçirmişken bir sürprizle karşılaşmak istemiyordu. Kuzeyin ve Güneyin Lordları ilk erkek çocuğa sahip olabilmek için bir eş aramaya başladılar bile.
Zaten vasiyeti duyan herkes evlenme çağındaki kızlarını onlara göstermenin bir yolunu arıyordu şimdiden.
Vasiyetin açıklanmasının ardından Ganham hazırlıklarını tamamladı ve atına binerek kaleden ayrıldı. Onu hemen arkasından takip edecek olan ağabeyinin adamlarından haberi yoktu. Henbogan’dan Jusnala’ya gitmek için bir hafta süren bir yolculuk yapması gerekecekti. İki bölge birbirine komşu olsa da geniş topraklara sahiptiler. Henbogan Lordunun kalesinden, Jusnala’nın merkezine at üzerinde gitmek ortalama yedi gün sürüyordu. Geceleri yolculuk etmeyecekti. Yol üzerinde dinlenebileceği hanlar olduğunu öğrenmişti. Babası ve ağabeyleri gibi savaşçı olmadığından bu Henbogandan ilk ayrılışı olacaktı. Onlar ise ordu ile birlikte pek çok yere gidip başarılarla dönmüşlerdi. Ganham bir asker değildi, asla da olmak istemiyordu. O silahlarla değil, sözlerle anlaşılmasından yanaydı ama bu düşüncesi toplumunda gülünç bulunacağı için bahsetmemeyi tercih ediyordu.
Erkenden çıktığı yolculuğun akşamında ilk kez böyle uzun bir yol gittiği için yorgun düşmüştü. Bulduğu ilk hana girdi, zorla sıcak bir şeyler yedi ve hemen odasına gidip uyudu. Ünü kendinden önce yayılmıştı kendi bölgesinde. O Lord babasının bir kağıt parçası ile sürgüne yolladığı küçük oğluydu.
Ganham hakkında konuşulanlardan habersi ertesi sabah erkenden uyanıp çıktı yola. Babası ile yakın olan bir kaç kişiye burada ne bulabileceğine dair sorular sormuştu yola çıkmadan ama kimse bir fikir beyanında bulunamamıştı. Belkide yaşlı Lordun herkesten sakladığı bir sırrı vardı ve onu küçük oğlu ortaya çıkarsın istiyordu. Elbette kimse yüzüne babasının onu sürgüne gönderiyor olma ihtimalini söylememişti. Ganham gibi iyi niyetli ve hırssız birinin aklına da asla böyle bir alternatif gelmezdi zaten.
Hesapladığı gibi yedi gün süren yolculuğu bitirim Jusnala’ya vardığında iyice yorulmuştu. Hayatında ilk kez evinden bu kadar uzağa bir yolculuğa çıkıyordu. Kaleden ayrılıp bir günlük yoldaki av evlerine gittikleri olmuştu çok zaman ama yedi günlük bir mesafe artık onu evinden ve topraklarından ayırmıştı. Şimdi başka bir Lordun topraklarındaydı. Buradaki varlığının bir tehdit olarak algılanabileceği onun aklına hiç gelmiyor olmasa da ağabeyinin adamlarının yanına bir de Jusnala Lordunun adamları eklenmişti peşine takılan.
Küçük bir ordu ile dolaştığından habersiz olan Ganham önce merkezde kalabileceği bir han ayarlayıp atın dinlendirdi. Bir şeyler yiyip, bir banyo yaptıktan sonra cebindeki kağıtta yazan adresi bulmak için yürüyerek handan ayrıldı.
Adreste verilen yer merkezin hemen dışında küçük bir evdi. Kapıyı yaşlı bir adam açtı. Ganham’ın elindeki kağıdı görünce onu hemen içeri aldı ve kapıyı kapattı.
“Uzun zamandır bekliyordum sizi” dedi gülümseyerek yaşlı adam.
“Geleceğimi biliyor muydunuz?”
“Elbette biliyordum. Görevimi tamamlamam için sizinle buluşmam gerekiyordu. Kağıt mutlaka sahibini bulur.”
“Anlamadım” dedi Ganham.
“Size sıcak bir ikramda bulunayım” dedi adam ona masanın yanındaki iki sandalyeden birini göstererek. Biraz sonra içeriden on iki on üç yaşlarında bir erkek çocuk girdi. Elindeki tahta kaseden pirinç lapası kaşıklayarak dolaşıyordu.
“Torunum!” dedi yaşlı adam onu Ganham’a tanıştırarak. Benden sonraki görevli o olacak.
Çocuk hiç istifini bozmadan lapasını yemeye devam etti. Ganham onun kısalmış paçalarına ve kirlenmiş dağınık saçlarına baktı.
“Ne için görevli?” dedi sonra merakla.
“Kağıdın sahibine her şeyi anlatmak için!”dedi adam ocağın üzerinde ısıttığı çaydan Ganham’a bir fincan doldurdu ve diğer sandalyeye yerleşti.
“Sana kağıdı veren kişi bir şey söyledi mi?” dedi sararmış dişlerini göstererek gülümsedi.
“Hayır!” dedi Ganham, bu kağıt babam öldükten sonra vasiyetinden çıktı.”
“O zaman adın vasiyet yazılmadan belirmiş olmalı!”
“Neden bahsettiğinizi hiç anlamıyorum.” dedi Ganham sabırsızlıkla, “Lütfen şunu başından anlatır mısınız?”
“Anlatacağım evlat!” dedi yaşlı adam, “Sabırlı ol!”
Sonra büyük babasının Andora’ya anlattığı masallardaki her şeyi sabaha kadar anlattı Ganham’a. Ganham yorgun ve uykusuz olmasına rağmen bu tuhaf hikayeyi sonuna kadar dinledi.
“Ne yani şimdi bu kağıt hikaye anlatıcının sahibi olayım diye beni mi seçti?”
“Kağıt seni seçmedi, senin ruhun bu görev için çok önceden seçilmişti. Kağıt sadece zamanı geldiğinde açıkladı.”
(devam edecek)