“Annemin hayatı boyu kendisini sevilmeye değmeyecek bir kadınmış gibi hissetmesini istemediğim için ona tüm gerçeği anlatım. Yüzündeki ifade hayayım boyu hiç görmediğim kadar tuhaftı. Nasıl olupta hiç kimsenin bunca yıl ikinci eş olduğunu ona söylemediğini bir türlü anlayamıyor ve kabul edemiyordu. Üstelik istenmeyen ikinci eşti. Merdan beyinde onunda bir suçları olmadığı halde bu durumu yaşamak zorunda bırakılmışlardı. Yıllar boyu babamla yaşayıp kırılan kadınlık onuru tamir olsa da annemin yüreğinde daha büyük yaralar açıldı sanırım o gün!”
Ziver’in günlüğüne yazdığı satırlardı bunlar.
Mezide hanım tüm evliliği boyunca Merdan beyin onu sevmesini istemişti. Onu köyden fikrini dahi sormadan şehirde yaşayan zengin bir köylülerine eş olsun diye göndermişlerdi. Babası verilen yüklüce başlık parasını kabul edip kızını dul bir adama vermişti. Bu yüzden de pek duyurmamışlardı etraflarına. Merdan beyin babası gelmişti şehre çok uzun zaman önce. Onun ölümü ardından Merdan beyi pek bilen yoktu, bilselerde ismini hatırlamazdılar. Bu yüzden Mezide hanımın babası İbrahim bey de şehirde bir zengine eş oldu demişti herkese. Yüklüce bir başlık parası karşılığı hemde. Üstelik iki de inek gelmişti hediye. Köylü gıptayla bakmıştı Mezide hanım köyden ayrılırken. İlçeden aldığı en havalı kıyafetlerini giymişti giderken. Merdan beyin bekar kalmaması gerektiğine hükmedip köyden kı isteten aile üyeleri “Esmer, kapı gibi bir adam Merdan! Şehirli kadınlar kapısında kuyruk ama o toprağından bir kızla evlenmek istedi. Mezide’nin güzelliğini duyunca bizde haber yolladık!” demişlerdi.
Mezide hanım böyle zengin, atasına, toprağına düşkün, üstelik film yıldız gibi yakışıklı bir adamın karısı olmaya gidiyordu. Güzelliğinin methini duymuştu üstelik ta oralardan bu adam, istetmişti.
Merdan beyi görür görmez aşık olmuştu zaten, görmeden de aşık olmuştu aslında ama görünce iyice kanı kaynamıştı. Önceleri adamın geri duruşunu mahcubiyeti ve nezaketine vermişti. Şehirli erkekti nihayet! Yol yorgunu demişti, alışsın demişti belli ki diye avutmuştu kendini.
Sonra bu tatlı başlayan masalın bir türlü ilerlemediğini ve Merdan beyin onunla zerre kadar ilgilenmediğini ve hatta konuşmadığını görünce sinirleri gerilmiş hırs yapmıştı. Gururuna yedirip ağzını açmamıştı yine de. Sonunda bir gün onu sarhoş yakalayınca girivermişti koynuna. Bir evlat sahibi olmaktan çok, tenine değince ondan vazgeçemeceyeğini sanmasıydı bu hareketin gerçek nedeni. Hemen de hamile kalmıştı zaten. Ziver’in doğumuyla bile değişmemişti Merdan beyin karısına tavırları. O gece ile ilgili tek bir yorumda bile bulunmamıştı üstelik. Oğlunu çok sevmişti ama ondan hiç şüphesi yoktu. Bir türlü Mezide hanımı sevememişti. Bu defa bir başka kadından şüphelenmeye başlamış, zamanla şüpheleride doğrulanınca iyice onuru kırılmıştı.
Ziver’in gelip ona anlattıkları yıllardır bilmek istediği cevapları veriyordu ama çok sevilen ölü bir eşin ardından bir adama zorla verilen bir kadın olmak daha da yakıyordu canını. En azından istenmeyecek kadar kötü bi kadın değildi evet bu iyi haberdi belki ama bunca yıl sonra bu haberin bir hükmü de kalmamıştı. Üstelik ne ailesi, ne Merdan bey, ne de etraflarındaki insanlar ona geçmişteki bir eş ve çocuktan bahsedecek kadar dürüst değildi.
Ziver burada katılıyordu annesine zaten, babası dürüst davranıp başından ona her şeyi anlatmış olsaydı ve bu sebepten onunla olamayacağını söyleyseydi zaten dönüp gitmeyecekti Mezide hanım. Babası da parayı almış geri vermeyecekti elbette. Hiç değilse dost olabilirlerdi belki, arkadaş olurlardı, en köyü ev arkadaşı. Oysa bu şekilde onlar iki yabancıdan öteye gidememişlerdi onca yıl evli kaldıktan sonra. Yetmezmiş gibi bir de başka bir kadın çıkmıştı ortaya. Sonra da bir kız.
“Merve’nin babamın hayatı ve sizin yaşadıklarınızla hiç ilgisi yok anne! O bu konuların tamamen dışında bir konu.”
“Sonuçta yine babanın sırlarından biri değil mi? Babanın sahteliklerinden biri. Benden her şeyi saklamak için neyimi gördü bilmiyorum bunca yıl! Elime davulu alıp hangi sırrını duyurdum ortalığa onca şeye rağmen. O kıza acıdığı kadar köyden gelen cahil bir genç kıza acımadı!”
“Çok haklısın ama bunlar Merve’nin suçu değil, bak o yine de bize düşeni bize vermek için uğraşıyor. Babamın hatasını telafi edecek kadar yüce gönüllü. Hakketmediğini düşündüğü bir paranın üzerine yatamayacak kadar dürürst. Şimdi annesini buldu nihayet.”
“Merdan beyin hayatına uğradığı her kadın yıllar kaybediyor!” dedi mırıldanır gibi Mezide hanım sohbetin burasında. Dinlediği onca şeyden sonra Merve’nin durumunu düşünüp değerlendirecek hali yoktu. Ziver’de onun duyduklarını hazmedebilmesi için zamana ihtiyacı olduğunu düşünüyordu. Biraz aman geçinde kafasında her şeyi oturtacaktı. En azından gerçekleri annesine söylemişti o. Artık sır yoktu.
Merve’ye öfke duymayı gerektirecek bir durumda kalmamıştı. Üstelik annesinin dediği gibi babası ve Selami amca bir dikkatsizlik ve bir düşünmeden yazdırılan isim yüzünden yıllarını çalmışlardı gerçekten ondan ve annesinden. Belki belirli anlamlarda daha iyisini sağlamışlardı koşulların ama bir anne sevgisi olmadan dünyadanın tüm zenginlikleri neye yarardı ki? Ziver’in de çok kızdığı şeyler vardı annesine ama onun yüreğindeki yeri çok başkaydı.
Tahsini düşündü sonra, “Helal olsun çocuğa!” dedi kendi kendine, Zehra’a olanlar yüzünden el kadar çocukken soğutmuştu içini annesine. Her çocuğu bırakın, her yetişkinin yapacabileceği şey değildi bu yaptığı. Dilber hanımla kıyaslanınca Mezide hanım melek gibiydi zaten. O kendinde yaşadıklarına karşı tepki geliştirmişti. Gençti, büyük hayyallerle prens gibi bir adama eş olmaya gelip sonra değersiz hissettirilmişti yıllarca. Bunu kaldırabilecek kadın zor bulunurdu zaten. Şehirli bir kadın olsa çoktan çıkar giderdi Merdan beyin evinden ama Mezide hanımın çıkıp gideceği bir yer yoktu. Sessizce kabullenmiş görünse de içindeki savaş asla bitmemişti.
Merve annesinin evinde üç dört gün kalmıştı, Hafize hanım sürekli ellerine sarılıp “Zehram!” diye ağlıyordu. O böyle iken Merve “Ben gideyim!” demek istememişti. Onca yıldan sonra kısacık bir birliktelik elbette az geliyordu annesine. Ne evi ne de geçmişe dair hiç bir şeyi hatırlayamamıştı ama bu dört gün boyunca anne şefkati yaşamak ona iyi gelmişti. Ravza hanımda çok iyi bir anneydi elbette onun emeklerini asla yok sayamazdı ama şimdi yaşadığı farklı bir duygusallık içeriyordu hatırlayamasa da.
Dördüncü günün sonunda Hafize hanımdan izin istedi ve Ziver ile yaşadıkları eve geri döndü. Ziver’i annesiyle konuşmasının hemen ertesi günüydü o gün. Tahsin’in her şeyi ona anlattığından haberi yoktu Merve’nin. Sadece eve İzmir’den ağlayarak döndüğünde Ziver’in ona ne kadar iyi ve yakın davrandığını hatırlıyordu. Bunun için ona teşekkür edecekti. Ayrıca bu tuhaf ve kalabalık dönüş hakkında da bir kısa açıklama yapsam mı diye de planlıyordu. Ziver’in babası hakkında bilmediklerini ağzından kaçırmayaya dikkat ederek anlatması gerekiyordu ama annesini bulmuşken bu karmaşayı nasıl çözeceğini de tam hesaplayamamıştı.
“Hoşgeldin!” diyerek beklemediği bir sevinçle karşıladı Ziver onu, “Seni gerçekten merak ettim! İyisin deği mi?”
“Evet çok iyiyim sağol!” diye gülümsedi Merve.
Bu arada Tahsin İzmir’e geri dönmek zorunda kalmıştı işleri yüzünden. Selami bey ile de telefonla konuşmuşlardı bir kaç kez. Ziver’in hemen arkasından salonda onu görünce iyice şaşırdı Merve.
“Hoşgeldin kızım, Tahsin dönünce Ziver’de beni burada misafir etti, otelde bırakmadı!” dedi gülümseyerek.
Merve kaşlarını kaldırarak baktı ikisine.
(devam edecek)