Kim ? – Bölüm 12

“Tahsin sizi o kadar çok anlattı ki inanın ben bile merak ediyordum başınıza neler geldiğini!”

“Pervin dur bir nefes alsın kızcağız!” dedi Tahsin gülümseyerek.

Merve o kadar şaşkındı ki cevap bile veremedi Tahsin’in eşine.

Bütün gece uzun uzun sohbet ettiler. Tahsin oturdukları evi, annesini, o gün olanları ve annesini hiç affedemediğini anlattı uzun uzun. Evlenip o yüzden taşınmıştı İzmir’e. Zaten burada okumuştu ve geri dönmemek için de her fırsatı değerlendirip bir işe girmiş sonra Pervin ile de tanışınca hemen evlenmişti.

“Annen çok üzüldü sahiden. Şimdi seni yeniden bulunca çok sevinecek!”

“Hafize teyze hâlâ Dilber annemlerin binasında oturuyor!” dedi Pervin’de.

“Ben bir telefon edebilir miyim?” dedi Merve nefes nefese kalmıştı heyecandan. Balkona çıkıp hemen Selami beyi aradı ve olan biteni bir solukta anlattı.

“O kadar yakında mıymış sahiden?” dedi adamcağız sesi titreyerek, Merve’nin evinin kaza yerine çok uzak olmayışına şaşırmıştı. Her yere sordurmuşlardı o zaman. Sonra ağlamaya başladı birden bire, hastanede aceleyle yazdırdığı o isim yüzünden bulamamıştı muhtemelen polis Zehra’yı.

“Ah kızım ah! Bir hep bir elden senin hayatını alt üst ettik, kimimiz isteyerek, kimimiz istemeden!”

“Artık olan olmuş Selami baba. Annem hayattaydaymış ama ben onunla tek başıma yüzleşmek istemiyorum. Neden diye sorma ama garip bir heyecan ve korku var içimde. Ben yarın döneyim diyorum. Sen de gelir misin Ankara’ya gidip beraber bulalım annemi?”

“Gelmez olur muyum kızım.Dur şimdi hemen Ravza’ya da anlatacağım. Biletimi aldırırım ben internetten yeğenlere, sen merak etme!”

Sonra içeri döndü yeniden, “Biliyor musunuz geçmişimi yaşadığım şehirde değil de burada bulmuş olduğuma inanmıyorum. Yarın için otobüs bileti alabilir miyiz bana? Selami baba ile konuştum şimdi yani beni büyütenler, annemi bulacağız gidip.”

“Sen de git Tahsin, hem annene de uğrarsın!” dedi Pervin hemen.

“Öyle ya ben de gideyim. Annemi boş ver de Hafize teyzenin sevincini görmek istiyorum. Yıllardır benim içime dertti bu olanlar. Annemin sebep olduğu bu dramı yıllar sonra da olsa Allah bana nasip etti çözmeyi!” dedi gözleri dolarak.

Merve’de ağlamaya başladı o öyle söyleyince, Pervin’de henüz bir yaşındaki Zehra’da

Sonra Merve kendi başına gelenleri anlattı, Merdan beyin mirası yüzünden evlenmek zorunda kaldığını, buraya da aslında bu evlilik yüzünden geldiğini..

“Hiç bir şey nedensiz olmuyor işte! Bak nereden nereye vesile olmuş karşılaştık, gerçekler ortaya çıktı. Sen sahiden hatırlamıyor musun tüm bunları!”

“Hayır!” anlamında başını salladı Merve, “Benim yeniden Zehra olmam çok zor ama hiç değilse öz annemin acılarını dindirebilirim. Bunun için bir şey hatırlamama gerek yok.”

“Hem zaten dört yaşını ve öncesini km hatırlıyor ki?” dedi Pervin araya girerek.

“Doğru!” dedi Merve, gülümsedi yeniden, “Bu çok akıllıca ve teselli edici bir yaklaşım oldu teşekkürler!”

“Karım akıllıdır!” dedi Tahsin’de gurur dolu bir sesle.

Hatırlamasa da Tahsin ve karısını kazanmış, hayatının karanlık noktalarını aydınlatmıştı Merve burada. Ertesi gün otobüse binerken bile Ziver aklına gelmemişti. Tahsin ile yol boyu sohbet etmişlerdi. Selami baba da onlarla aynı saatlerde binmişti otobüse.

Hem hem de Tahsin’i Ziver ile yaşadığı eve götüremeyeceğini hatırlayınca akıl etmişti Ziver’e mesaj atıp dönüş yolunda olduğunu söylemeyi. Tahsin şirketteki sekreterine bir misafirhane ayarlatmıştı, Selami bey ile kendisine. Konu Zehra ilen annesinde kalmayı zaten düşünmüyordu. Hafize teyzenin evi giriş katı olduğundan annesi onları farketmezse uğramayı da düşünmüyordu. Zehra’ya da gerçeği söylediği için onun annesi ile karşılaşmasını istemezdi.

Elbette Hafize teyzeye hiç anlatamamıştı olanlara annesinin neden olduğunu. Yıllarca vicdan azabı çekmiş kadının yüzüne bakamamıştı bu yüzden. O yüzden herkesten çok istiyordu bu meseleyi çözmeyi şimdi. Çocukta olsa rahmetli babasına söylemesi gerektiğini düşünmüştü hep sonradan. Annesinden korkusuna susup mahvetmişti hayatları.

“Babana söylesen bile bulamayacaklardı ki Zehra’yı! Hafize hanıma da söylesen bulamayacaklardı. Senin bildiğin şey olayın acı bir boyutunu ortaya çıkarıp herkesin canını daha da çok yakacak bir şeydi. Çözümü sağlayan şey değil! Bunun için vicdan azabı duymana gerek yok!” demişti Pervin Tahsin ilk kez anlattığında. Hıçkırarak ağlamıştı anlatırken. Pervin ilk defa bir erkeğin bu kadar acı çekerek ağladığını gördünce içi parçalanmıştı. O yüzden ikisinin hayatında yeri vardı Zehra’nın. Hem zavallı küçük kıza, hem Hafiza anneye hem kocasına üzülmüştü Pervin. Allah var ya küçük kızın sağ kaldığını hele ki böyle iyi insanalrın elinde iyi bir hayat yaşadığı ihtimalini hiç düşünmemişti aslında.

Bu kadar acı hissettiği bir olayı çözmenin de kocasına nasip olmasına şükretmişti Merve ile tanıştıktan sonra.

“Tam film tam!” demişti telefonda ablasına anatırken olanları. Tahsin’in kaç gün kalacağı belli olmadığı için, Yusuf’u alıp ablasına geçecekti o da. Eniştesi yurt dışında çalıştığı için ablası çocuklarla yanlızdı evde.

Selami bey, Tahsinle tanışırken sesi titremişti yine.

“Demek kızımın kahramanı sensin!” diyerek sıkıca sarılmıştı genç adama.

“Kahramanı mı sebebi mi artık orasını Allah bilir Selami amca!” demişti o da dertlenerek.

“Hepimiz sebebi olduk bu çocuğun, şimdi hepimiz birlikte çözeceğiz inşallah ama o zavallı anasının yıllardır çektiği acıların karşılığını kimse ödeyemez be oğlum!”

Merve sanki olayın kahramanı kendi değilmişte bir filmi izliyormuş gibi sürekli ağlıyordu artık. Gözleri davul gibi şişmiş olarak gitti eve Selami bey ve Tahsini buluşturunca. Onlar misafirhaneye geçtiler. Geç olduğu için yarın gideceklerdi mahalleye.

Ziver Merve’nin geleceğini öğrenince yemeğini erkenden yiyip, geçmişti odasına. O da sıcak çorba bırakmıştı ocağın üzerinde onun yaptığı gibi. Merve bir kaç günlük yoğun duygu selinden sonra evde yanlız kalınca hıçkırıklara boğulmuştu birden. Ocağın üzerindeki sıcak tencere bile artırmıştı ağlamasını.

Odasından onun ağladığını duyan Ziver ne yapacağın bilemedi önce.

“Başına bir şey mi geldi acaba?” diyerek duramadı çıktı odadan hemen.

“İyi misin?” dedi onun bir yerinde bir şey var mı diye bakarak.

Ziver’in varlığını unutan Merve korkuyla sıçradı onu karşısında görünce. Kızın ağlamaktan yüzü gözü şişmiş, ayakta zor durduğunu görünce iyice endişelendi Ziver.

“Birine bir şey mi oldu, iyi misin?” diyerek gitti yanına.

Merve daha ağzını bile açamadan yeniden ağlamaya başlayınca, gidip ona sarılmak istedi. Küçük bir kız çocuğu gibi ağlıyordu zavallı. Çok acı çektiği belliydi her ne olduysa. Sonra babası aklına geldi ve ona doğru uzattığı kolunun geri çekti ve eğilerek yüzünü görmeye çalıştı Merve’nin.

“Yüzünü yıkayalım istersen açılırsın!” diyerek mutfak lavabosuna doğru çekti onu kolundan ve musluğu açıp akan sudan avucuna doldurarak onun yüzüne sürmeye başladı.

“Başına bir şey mi geldi?” diye sordu sonra çekinerek, “Sana kötü bir şey mi yaptılar gittiğin yerde?”

Başını iki yana sallayınca Merve derin bir “Oh!” çekti farkında olmadan çünkü kızın haline bakıp aklına kötü ihtimaller getirmeye başlamıştı iyice.

“Ben sana bir kahve yapayım şimdi, sen de kanepede oturup dinlen!” diyerek yine kolundan emanet gibi tutup kanepeye yürütmeye çalıştı onu. Merve tökezleyince mecburan koltuk altından kolunu dolayıp tuttu. Daha iki adım atar atmaz kız yığılınca da mecburen kucağına alıp yatırdı kanepeye.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s