“Bak Selami, karın hasta, zor durumdasın biliyorum. Bu çocukta zor durumda şimdi. Yurda giderse ailesinin varsa ona ulaşma şansı zor. Bu anlamda tek şansı biziz. Sen madem bu çocuğu kendi soyadınla kaydetmişsin. O zaman evlat edineceksin, yurda gitmeyecek!”
“Ama efendim ben nasıl?”
“Çocuğun bütün bakım masrafları bana ait olacak, bir yandan ailesini arayacağız. Bulursak zaten yaptığımız evlat edinme işlemleri boşa çıkacak. Çocuk gerçek kimliğine dönecek”
“Karım bu çocuğa bakamaz biliyorsunuz!”
“Karın bakmayacak. Sen bu çocuğu evlat edin ben karına da baktıracağım. Ancak bunu karın, sen, ben ve işlemi yapan memurlar dışında kimse bilmeyecek anlaşıldı mı?”
Selami’nin patronuna verecek cevabı yoktu. Çocuğa o çarpmıştı, çocuğun adını soyadını kendi uydurmuştu. Karısına bakılacağı teklifinide geri çeviremezdi. Bütün gün evde tek başına olunca zaten aklı onda kalıyordu.
Merdan bey avukatını aradı. Adam hemen hastaneye geldi. Yasal başvuru ve işlemleri halletmesi için talimatları aldı ve yanlarından ayrıldı. Polise çocuğu tanımadıkalarını söylemişlerdi. Eğer baştan bunu dememiş olsalardı her şey belki daha kolay halledilebilirdi. Avukat çözebileceğini söyledi giderken.
Daha sonra hastanenin başhekimi ile görüşüp çocuğun yurda gönderilmemesini, yasal işlemleri başlattıklarını söylediler. Avukat gerekli belgeleri hızla hazırlayıp hastaneye teslim etti. Bu süreçte Selami’nin karısına bir bakıcı bulundu. Bir tane de çocukla ilgilenmesi için. Selami’lerin evindeki bir oda bakıcılara, bir oda çocuk için özel olarak döşendi yeniden. Böylece üç odalı evin bütün odaları dolmuş oldu.
Hastane Zehra yeni adıyla Merve’nin hafıza kaybı ile başedebilmesi için bir psikolog ayarladı. Hastaneden çıktıktan sonra da hem hafızasını yenileyebilmek için hem de travmayı atlatabilmesi için bir süre doktoruyla görüşmeye devam edecekti.
Kızcağız adının Merve olduğuna çoktan kendi de ikna olmuştu bile. Selami amcası ile Merdan amcasını devamlı gördüğü ve herşeyiyle onlar ilgilendiği için onları da benimsemişti. İkisine de güvenmeye başlamıştı doktorun deyimiyle, çünkü zavallının hayatında herhangi bir yetişkin modeli yoktu anne veya baba olabilecek. Polis bu isimde bir çocuk kayıp bildirimine ulaşamadığı için Merve’nin işlemleri çabucak halledildi, hastaneden çıktığı gün doğrudan Selami beylerin evine gitti.
Selami beyin karısı Ravza hanım evlerine bir kız çocuğu geleceğini duyunca çok sevinmişti. İki kez hamile kalıp düşük yaptıktan sonra yapılan yanlış cerahi müdahaleler yüzünden bir daha çocuk şansı olmayacağını öğrenmişti yıllar önce. Karı-koca bunun bir alın yazısı olduğuna karar vermişler bir daha çocuk hakkında hiç konuşmamışlardı. Şimdi yıllar sonra bir çocuk evlat ediniyorları, üstelik ayakları uğurlu bu çocuk sayesinde Ravza hanım da iyi bakılacak, belki bir iyileşme şansı bile olabilecekti. Kaslarında meydana gelen bu illet hastalık onun hareketlerini giderek zorlaştırıyordu. Bakıcı hem ona bakacak, hem ev işlerini yapacaktı. Merve’nin bakıcısının tek görevi ise çocukla ilgilenmekti.
“Karınıza ve oğlunuza bahsetmeyecek misiniz?” diye sordu Selami bey bir kez sadece.
“Hayır asla!” dedi Merdan bey ve bu konu kapandı.
Merdan bey yıllar önce karısını kızını bir trafik kazasında kaybetmişti. Çok aşık olduğu karısının üzerine bir başkası ile evlenmeyi asla düşünmediği halde. Bir aşiret olan ailesi onun bekar kalmasının uygun olmayacağına karar verip, memleketten şimdiki karısını göndermiş ve nikah kıymaya mecbur bırakmıştı. Karısı ve kızı öldükten sonra kendini sürkeli içkiye veren Merdan bey bir gece kendini bilmez derecede sarhoş olunca, istemediği halde nikahlandığı ve o ana kadar elini sürmediği karısı koynuna girmiş ve oğullarına hamile kalmıştı. Rahme düşen bir çocuğun canına kıyacak hali olmadığı için bir erkek evlat sahibi olmuştu ve o gecenin ardından da bir daha ağzına içki sürmemişti. Oğlunu çok seviyordu, evlat sevilmez miydi zaten. Ancak içten içe ölen karısı ve kızı üzerine bu şekilde bir aile kurmuş olmayı bir türlü kabullenemiyordu.
Artık yapacak bir şey olmadığından evliliği devam ediyordu haliyle, o gecenn ardından bir daha karısına elini sürmemişti zaten. O bir gecenin meyvesi de oğluydu işte. Oğlunun hatırına bu aile ayakta durmak zorundaydı artık. Çocuğun mutsuz bir aile ortamında büyümesini istemiyordu ama karısı kocasının onu asla kabullenemediğini bildiğinden, hem kendi sürekli aksilik yapıyor, hem de çocuğu kışkırtıyordu. Oğlu şimdi sekiz yaşındaydı.
Merdan beyin bir de metresi olduğunu sadece Selami bey biliyordu. Karısını bir türlü içine sindiremediği ve aslında onunla gerçek bir evlilik hayatları olmadığı için bir metres edinmişti kendine. Karısının son bir yıldır bunun farkında olduğunu da biliyordu. Kadın emin olamasa da bir başka kadının varlığını sezdiğinden beri iyice hırçınlanmıştı ama açıkça bir şey diyemiyordu
Bir kaç kez Selami’nin ağzını aramıştı ama bir bilgi alamamıştı. Kadının soru sormaya başladığını Merdan beye de Selami söylemişti zaten.
Cevap bile vermemişti Merdan bey. Metresi kendi halinde yanlız yaşayan bir kadındı. Metres kelimesi çirkindi belki ama işte kullanıyorlardı kendi aralarında. Kadın eğitimli ve düzgün bir kadındı. Öyle paraya da ihtiyacı yoktu. Nasıl olmuşsa karşılıklı elektirik almışlar sessiz sedasız bir ilişki sürdürüyorlardı. Birlikte dışarı çıkmıyorlardı kesinlikle. Sadece kadının evinde buluşuyorlardı. O da ayda iki veya üçü kesinlikle geçmiyordu.
Selami bey Merdan beyin o kadında bir şeyler bulduğuna inanıyordu.
“Sohbet edebilliyoruz” demişti bir keresinde, “Dinlemeyi biliyor Selami! O dinleyince sanki her şey havada dağılıp gidiyor. Öyle sakin bir kadın. Hırsları yok, sahiplenmiyor. Niye gelmedin, bana niye onu, bunu aldın demiyor. Bir liman gibi. Gelirsen kabul ediyor, gelmezsen peşine düşmeden bekliyor!”
“Tuhaf!” demişti Selami bey ilk duyduğunda bunları, yaygın kadın tanımına uymayan sanki bir hayal kahramanı gibi biriydi bu kadın.
“Ona aşık değilim!” demişti Merdan bey bir keresinde de, “Aşk değil bu Selami, gün içine sığan bir hayal dünyası gibi daha çok!”
Merve ile ilgili de onunla konuştuğunu biliyordu Selami bey, karısına asla bahsetmezdi ama ona anlatırdı muhakak. Onun bakış açısına güvenirdi her zaman. Belki de bu evlat edinme fikri ondan çıkmıştı diyecekti ama hastanede gözünün önünde açıklamıştı Merdan bey düşüncesini, onunla konuşmadan kendi karar vermişti muhtemelen.
Zor adamdı Merdan bey, ketumdu, sertti ama altın gibi bir kalbi vardı. Onu eskiden tanıyanlar o acı olaydan önce farklı olduğunu söyler bilirdi. Kolay değildi yaşadıkları, hayat insanın şeklini şemalini değiştiriveriyordu işte dilediği gibi. Gerçek benliği bir yerlerde hapis kalıyordu belki de. Metresinin yanında kendi olabiliyordu muhtemelen Merdan bey, tanımlayamıyordu kelimeler ile ama ondan bunca yıl ayrılmayışının asıl nedeni buydu büyük ihtimalle. Ona ölen karısı ve kızından da bahsedebiliyordu. Kadının kıskançlıkla da uzaktan yakından ilgisi yoktu zaten.
(devam edecek)