İkinci şans – Bölüm 4

Genç adamla birlikte içeri girip ayrılan masaya oturdular. Suna herkesi hızlıca incelemişti içerideki ama henüz kocasını görememişti. Eğer içerideyse onu farketmemesi için hızlıca oturdu.

“Aradığınız kişiyi görebildiniz mi?” dedi genç adam.

“Hayır henüz değil! Teşekkür ederim. Biraz kalabilirim değil mi? Yani buluşacağınız kişi gelene kadar!”

“Evet elbette kalabilirsiniz. Ne içersiniz?”

“Bir su alayım!”

Genç adam garsonu çağırıp bir su istedi. Kendisine de oldukça sert bir içki.

“Siz migreninize rağmen bunu mu içeceksiniz?” dedi Suna elinde olmadan, “Umarım ilacınızı bu gün almamışınızdır?”

“Hayır almadım!” dedi adam gülümseyerek.

Suna sonra yeniden elinin birini yüzünün yanına siper ederek etrafı incelemeye başladı. Adam sessizce oturuyordu masada onunla. Aradan on dakika geçince Suna’da bu tuhaf durumdan rahatsız olmaya başladı.

“Ben artık gideyim” dedi ayağa kalkarak, “Sizi de rahatsız ettim kusura bakmayın!”

“Hayır olur mu? Aradığınızı bulamadınız sanırım!”

Adamın sorusuna cevap veremeden geri oturdu yığılır gibi Suna sandalyeye, gözleri kapıdaki çifte kilitlenmişti. Sinan yanında bir kadınla girmişti içeri.Üstelik de çok hoş bir kadındı bu. Sinanın eli kadının çıplak omuzundaydı. Listede adlarını kontrol ettirip masalarına doğru yürüdüler. Suna hemen yüzünü diğer tarafa çevirdi. Onlar geçer geçmez ise arkalarından baktı. Sinan’ın eli şimdi kadının belindeydi. Onun sandalyesini çekti ve masalarına yerleştiler gülücükler saçarak.

“İnanamıyorum!” dedi Suna kendi kendine.

“Kim olduğunu sormaya korkuyorum!” dedi genç adam.

“Kocam!” dedi Suna gözünü onlardan alamıyordu.

“Yanlız bu kadar dikkatli bakarsanız sizi farkedecekler!”

“Etsinler zaten! Gidip konuşacağım!” dedi hırsla

“Durun lütfen anladığınız gibi olmayabilir. Acele karar vermeyin.İnsanlar arkadaşları ile de yemeğe çıkabilirler!”

“Size arkadaş gibi mi gözüküyorlar!” dedi Suna hırsla.

“Bilemiyorum. Önyargılı değilim sadece! Öfke ile hareket ederseniz hata yaparsınız demek istiyorum sadece!”

“Ne tavsiye edersiniz?”

“Bence evinize gidip sakinleşin, eşiniz geldiğinde de onunla konuşun!”

Suna kendini tutamayıp yeniden döndü arkasına va baktı masaya, tam o sırada da Sinan bey kadının önce gerdanından sonra dudağının yakınından öptü ve masanın üzerindeki elini kavradı sıkıca

“Bu da mı arkadaşça!” dedi öfkeyle Suna.

“Yani bilmiyorum ben!”

Suna uzanıp genç adamın elini tuttu masanın üzerinde hemen.

“Bu arkadaşça mı?” dedi yine hırsla, tam ona doğru eğiliyordu ki masanın başında duran diğer kadını farketti.

Genç adam da başını çevirip kadını gördü.

“Ah! Pelin geldin mi?”

Masaya sipariş edilen içki ve suyu bırakan garson da baktı kadına.

Kadın hiç bir şey söylemeden döndü ve yeniden kapıya yürümeye başladı.

“Gördünüz mü?” dedi Suna hiç bozuntuya vermeden genç adama. Adam ne diyeceğini bilemedi ve hızla kalkıp giden kadının peşinden gitti.

Suna garsona döndü gülümsedi ve önüne bırakılan suyu eliyle iterek küçük bir şişe ve bardak ile ikram edilen içkiye uzandı. Garson ayrıldı masadan bir şey demeden. Genç adam geri geldiğinde şişede hiç bir şey kalmamıştı. Suna’nın rengi bembeyazdı.

“Benim içkimi mi içtiniz?” dedi adam, “Çok kötü görünüyorsunuz!”

“Sertmiş!” dedi Suna, “Ama iyi oldu, şimdi gidip sert bir konuşma yapacağım o ikisine bende!”

Adam derin bir iç geçirerek onu kolundan tuttu ve itiraz etmesine izin vermeden restoranın dışına çıkardı.

“Bakın yaşadığınızın çok kötü bir şey olduğunu anlıyorum ama kendinizi rezil etmenize değmez inanın. Sonra çok pişman olursunuz!”

“O nerede?” dedi Suna dili dolanarak.

“Kim?”

“O kadın? Demin gelen? Onu kaçırdım mı ben? Çok özür dilerim gerçekten!”

“Tamam halettim ben o meseleyi özel biri değildi!”

“Neden öyle kızdı o zaman? Hem gördünüz değil mi? El ele tutuşmayı kimse arkadaşça algılamıyor, çok özel olmayanlar bile!” diyerek kocaman bir kahkaha attı. Dengesi de iyice bozulmuştu az kalsın düşecekti gülerken. Bu arada bir yandan elini çantasına daldırmış anahtarını arıyordu ama bir türlü bulamıyordu. Ayağı yeniden burkulunca ayağındaki ayakkabının birini çıkarıp fırlattı, sonra yeniden gülmeye başladı.

“Bu içki güzelmiş!” diyordu bir yandan da!

“Arabanız nerede?” dedi adam.

Eliyle gösterdi sallanarak. Adam onu tuttu düşmesin diye ve arabaya doğru yürüdüler. Suna kapıyı açtı ve “Teşekkürler!” dedi adama dönüp.

“Hayır siz diğer tarafa biniyorsunuz!” dedi adamda çekerk onu yan koltuğa götürdü arabanın diğer yanına.

“Bu benim arabam!” dedi Suna onu itmeye çalışarak.

“İçtiğiniz de benim içkimdi. Sizi böyle yollayamam. Evinize kadar bırakacağım!”

“Ev mi? Eve gitmiyorum ki ben!”

“Nereye gidiyorsunuz?”

“Bilmem, araba nereye giderse işte! Eczaneye gideyim mesela!”

“Burada biraz bekleyelim o zaman bir karar verin!”

“Tamam!” diyerek başını koltığa dayayıp sızdı Suna.

Yeniden gözlerni açtığında arabanın içindelerdi hâlâ genç adam şoför koltuğunda telefonu ile oynuyordu. Korkunç bir baş ağrısı hissediyordu Suna

“Ne oldu bana böyle?” dedi homurdanarak, “Neden eve gitmedim!”

“Daha iyi misiniz?” dedi adam.

“Hayır değilim!” diyerek ağlamaya başladı bu kez. İçkinin etkisi sadece biraz geçmişti.

Tam adam arabanın önündeki mendillerden ona uzatırken gözlerinden ateş saçarak ileriye doğru bakmaya başladı. Adam da başını çevirip baktı onun ifadesini gördünce.

Daha ne olduğunu anlayamadan fırladı arabadan Suna, ayakkabının biri hala ayağında değildi. Diğerini de fırlatıp attı ve kadınla restorandan ayrılan kocasının karşısına dikildi.

“Suna?” dedi Sinan şaşkınlıkla.

“Evet Suna! Peki bu kim?” dedi öfkeyle.

“Bu İdil hanım sana bahsetmiştim ya!”

“Ah evet iş arkadaşın. Demek yakından ilgileniyorsun onunla! Ne hoş!”

“Suna bak göründüğü gibi değil!” dedi Sinan ses tonunu yumuşatarak.

“Ne göründüğü gibi değil Sinan!” dedi yanındaki kadın, “Gördü işte bizi, ne olduğunu da bal gibi anladı! Söyle artık, saklamaya gerek yok!”

Suna dönüp kocasına baktı, kaşlarını kaldırmış yüzünde tuhaf bir ifade vardı.

“Biz sekiz aydır birlikteyiz!” dedi kadın Sinan bir şey diyemeyince, “Sinan size zaten söyleyecekti. Bu akşama kısmetmiş!”

Suna hiç bir şey söylemedi. Duvar gibi durdu bir kaç saniye. Sonra ani bir hareketle döndü arkasını ve arabasına yürümeye başladı.

Arkasından kadının Sinan’ı tutup peşine yollamadığını duydu. Sinan da gelmedi zaten. Arabayla yanında geçip gittiler biraz sonra. Arabaya varmak üzereyken olduğu yere oturuverdi bu kez Suna. Onlar gidince güçlü durması gerekmiyordu artık. Sarsılarak ağlıyordu.

Olanları uzaktan izleyen adam hemen geldi koşarak yanına. Kocası görüp yanlış anlar diye arabadan inmiş kuytu bir yere geçmişti. Görmüştü olanların hepsini. Araba gider gitmez de ona doğru yürümeye başlamış, sonra onun yere yığıldığını görünce koşmaya başlamıştı.

“Haydi kalkın, burada olmaz! Gidelim!” diyerek onu nazikçe kaldırdı ve yeniden arabaya oturttu. Kendisi de şoför koltuğuna geçti. Suna hâlâ ağlıyordu.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s