Arabaya binince ona adresi söyledi ve evin önüne gelene dek ikisi de hiç konuşmadılar. Feyza Zeynep hanımın da ne tepki vereceğini kestiremediği için çok gerilmişti. Arabayı parkettikten sonra Aybars’a daire numarasını söyledi.
“O evde, bence sen yanlız çık. Seni zaten yıllardır takip ettiği için biliyor. Evde sadece o var şimdi. Kapıyı ondan başkası açamaz!” dedi yere bakarak, bir yandan da dudaklarını ısırıyor, farkında olmadan ayağının birini sürekli sallıyordu.
Aybars yine hiç bir şey söylemeden kapısı açık olan binaya girdi. O girer girmez Feyza derin bir nefes alıp saymaya başladı yine.
Aradan bir saat geçmiş olmasına rağmen yukarıda neler olduğunu bilmeden beklemeye devam ediyordu Feyza. En azından Aybars çıkıp gitmediğine göre olumlu bir şeyler olduğunu düşünebilirdi. Evin önünde beklemek tuhaf oluyordu ama eğer bir yere uzaklaşırsa o zamanda Aybars’ın çıktığını göremezdi. Karşıya geçip binanın girişini görebileceği bahçe duvarına oturdu.
Yarım saat sonra Aybars binadan çıktı ve etrafına bakmadan doğru arabasına bindi. Feyza karşıya geçemeden de çalıştırıp uzaklaştı. O da hemen koşa koşa yukarı çıktı. Kapıyı anahtarı ile açtı. Zeynep hanım hâlâ antrede duruyordu. Gözleri kıpkırmızı olmuştu ağlamaktan.
“Oğlumla konuştum!” dedi mırıldanır gibi, “Ona dokundum”
Feyza gidip sarıldı ona hemen, ikisi birden ağlaştılar bir süre. Zeynep hanım hâlâ yaşadığı şeyin gerçek olduğuna inanamıyordu. Ancak bir saat sonra Aybars’ın onu nasıl bulduğunu sorgulamak aklına gelmişti.
Feyza o zaman Aybars’ın onu ele vermediğini anladı ama Zeynep hanımın bunu anlamaması mümkün değildi tabi. Merakla baktı Feyza’nın yüzüne.
“Özür dilerim ama sizin oğlunuzdan daha fazla ayrı kalmanıza yüreğim dayanmadı. Mahkemede kararı bu saatten sonra bence hükümsüzdür. Aybars yetişkin bir insan. Kendi seçimini yapabilir ve bu onunda hayatı bilmeye hakkı var!”
Bir şey söylemedi Zeynep hanım, Feyza’yı da üzmek istemiyordu. “Babasıyla konuşacak!” dedi bir süre sonra, “Ben yapma dedim ama dinlemedi!”
“Demir beye mi söyleyecek sizi bulduğunu!”
“Evet sanırım öyle yapacak!”
“Aslında buna da gerek yok bence. Bunca yıldan sonra sizinle görüşse babasına söylemeden ne farkeder ki?”
“Ben de öyle söyledim. Belki seni dinler!”
“Beni mi?” dedi Feyza şaşkın şaşkın
“Onu buraya getirebilmişsin! Sana inanmış! Seni tanıyor çünkü”
“Ah hayır tanımadı beni, yani emin olamadı aslında ben de sizin konunuz varken hiç girmedim eskilere!”
“Ara onu babasıyla konuşup onunla arasını bozmasın bunca yıl sonra hiç gerek yok!”
Feyza tam bir şeyi hallettim derken onun rahatlığına eremeden alacağı bu yeni sorumluluğun stresine girdi.
Aybars’ı annesine getirmişti ama hepsinin hayatında geri dönülmez bir dönem başlatmıştı şimdi. Geri de çekilemezdi bu noktadan sonra.
Konuşayım diyerek ayağa kalktı. Aybars’ın telefonunu bile almamıştı ki oysa. Öylece dalmıştı ofisine ikna edip getirmişti. Önce büronun telefonunu bulup sonra sekreterinden alabilirdi numarasını herhalde.
Evde bilgisayar veya internet olmadığı için karşıdaki kırtasiyeye gitti hemen. Orada kısa süreliğine bilgisayardan bir şeylere bakmaya izin veriyorlardı.
Aybarsın adını yazıp büronun telefonunu buldu not aldı ve dışarı çıkıp aradı Zulal hanımı.
“Üzgünüm Aybars beyin cebini veremem ama aradığınızı iletirim siz numaranızı verirseniz!” dedi kız.
Acil olduğunu söyledi verdi numarayı. Başka bir şey anlatamazdı ki zaten. Eve döndü ve Zeynep hanıma olanları anlattı.
“Geç kalmış olacağız!” dedi kadın.
“Yarın yine de gidecekmisiniz yurda!” dedi Feyza bu sefer. Bir anda aklına gelmişti.
“Gideceğim, oğlumun hayatını bu saatten sonra değiştirmeye hakkım yok! Seni anlıyorum çocuğum, bunu neden yaptığını da ama inan Aybars bensiz yaşamaya devam etmeliydi.”
Yerinden kalkıp odasına giden Zeynep hanımın arkasından hüzünle baktı Feyza. Kendi düşünceleri ve karmaşıklığı ile başbaşa bekledi Aybars’ın aramasını ama bir haber gelmedi.
Zeynep hanım yemek içinde odasından çıkmayınca Feyza’nın iyice canı sıkıldı.
“Aç değilim” demişti sorunca.
Yine de biraz meyve doğrayıp odasına bıraktı. Neredeyse pişman olacaktı Aybars ile konuştuğuna. Yüreği doğru yaptığını söylüyordu ama Zeynep hanımın halini gördükçe içi acıyordu şimdi. Onun daha fazla üzülmesine m sebep olmuştu, mutlu olmasını isterken acaba?
Salonda kanepede uyuyup kalmıştı telefonu beklerken. Nedense kalkıp odasına gidememişti bir türlü.
Sabah erkenden çalan kapının ziline uyandı. Zeynep hanım uyanmasın diye hemen fırladı ve gitti kapıya. Gelen Aybars’tı.
“Gitmedi değil mi?” dedi kapı açılır açılmaz.
“Hayır henüz odasında”
“Gitmesine izin vermeyeceğim” dedi Aybars. Çok bitkin görünüyordu.
“Babanla konuşacağını söyledi dün”
“Konuşmadım henüz!”
“Oh iyi! Lütfen konuşma çok üzülüyor bunun için.”
Aybars dönüp baktı Feyza’ya.
“Siz nasıl bir araya geldiniz annemle?” diye sordu.
“O beni buldu” diyebildi sadece, “Lütfen konuşma babanla! Onun bilmesine gerek yok anneni bulduğunu. Bu saatten sonra bir şey değişmeyecek nasılsa!”
“Bana yalan söylediler!” dedi Aybars. Sesi yüksek çıkmıştı.
“Evet söylediler ama şimdi bunu onun yüzüne vurman anneni bulup babanı mı kaybettirecek sana? Neyi halledebileceksin? Olan olmuş artık!”
“Anladığını sanmıyorum!”
“Ben de anneni senden iyi tanıdığımı anladığını sanmıyorum!”
Aybars cevap veremedi. Zeynep hanım gürültüye uyanmış çıkmıştı odasından. Aybars’ı yeniden görünce gözleri doldu hemen.
“Aybars geri mi geldin oğlum?”
“Anne o yurda gitmeni istemiyorum!”
“İnan bu hastalıkla bana kimse bakamaz oğlum. Öyle kolay değildir hasta bakmak. İnsan eti ağır olur. Ne sana ne de bana faydası olur bunun. Ben doktorla da konuştum. Bundan sonra bana en konforlu hayat o yurtta sağlanabilir sadece.”
“Başka bir doktora gideriz!”
“Doktor değiştirmek hastalığı değiştirmiyor ki? Oraya da gelebilirsin beni görmeye eğer istersen!”
“Ben de seninle gelip oraya hem bakacağım, hem konuşacağım zaten!”
“Tamam! Kahvaltı ettin mi?” dedi Zeynep hanım sanki yıllardır oğlu ile yaşıyormuş gibi sormuştu bu soruyu.
“Ben çayı koyayım!” diye hemen mutfağa gitti Feyza. Ana oğlu biraz yanlız bırakmak daha iyi diye düşünmüştü o an. İçeriden onların seslerini duyuyordu. Zeynep hanımın sesinde daha önce hiç duymadığı çok özel bir tını yerleşmişti. Öyle bir tınıydı ki bu sanki damarlarında akan her damla kan sevgiyle buharlaşmışta Aybars’ın bulunduğu yeri sarmış gibi hissettiriyordu insana. Kendi annesinin sesini hatırlamaya çalıştı. Yapamadı. Gözleri doldu. Nereden nereye gelmişti hayatı Zeynep hanım olmasa kim bilir daha neler gelirdi başına. Oğluna sahip çıkmasına izin vermemişlerdi ama Feyza için yapmıştı her şeyi. Aybars’ın annesiyle yaşaması gerekenleri o çalmış gibi hissetti bir anda. Onun annesiyle yaşamış olduğuna inanamıyordu hâlâ. Büyükannesini hayal meyal hatırlıyordu. Bir annesi olmadığını farketmemiş miydi acaba o zamanlar?
(devam edecek)