Ertesi gün bankanın kapısının önünde beklerken hâlâ emin değildi yaptığının doğru olup olmadığından. Yüreği gir içeri diyordu, hem zaten Aybars’ı yeniden görmeyi çok istiyordu öte yandan. Bu yüzden bu içeri girme isteğinin bir anne oğul arasına girmek mi yoksa onun kendi isteği mi olduğunu çözemiyordu bir türlü.
“Eğer bunu yapmazsan Feyza! Bütün ömrün boyunca keşke yapsaydım diyeceksin!” dedi yüksek sesle kendine. Kararlı adımlarla girdi bankanın içine. Bankanıın güvenlik görevlisi gülümseyerek karşılardı onu. Adamın suratına o kadar dikkatli baktı ki girer girmez demek ki, adamcağız da ilgilenmek zorunda kaldı. Bankanın içindeki tüm erkekler Aybars olabilirdi o dakikadan sonra ve çocukluğundan beri görmediği Aybars’ı tanımanın tek yolu dikkatle yüzüne bakmaktı.
O da gülümsedi mecburen, o andan itibaren kendini şapşal gibi hissetmeye başlamıştı.
“Fatura mı yatıracaktınız” dedi genç güvenlik görevlisi.
“Evet” dedi boş boş. Bir adama bakmaya geldim diyecek hali yoktu.
“Şuradan numara almanız gerekiyor. Buyurun ben size yardımcı olayım” diyerek onu numara alınan cihaza doğru götürdü güvenlik görevlisi.
Mecburen gitti adamın peşinden, kimlik numarasını söyledi ve onun fatura ödemesi düğmesine basarak ona numarasını vermesini bekledi.
“Teşekkür ederim” diyerek aldı sıra numrasını ve işlem masalarının karşısındaki koltuklara doğru ilerledi. Neyse ki onun sıra numarasının gelmesine daha beş kişi vardı. Önde beş masa bulunuyordu. Dikkatle her birinin yüzüne baktı. Sadece bir tanesi kadındı ne yazık ki. Aybars’ın yüzünü hatılıyordu ama o zamanlar çocuktular. Bir tanesini benzetir gibi oldu ama emin olamadı.
Sonra aklına bir şey gelmiş gibi kalktı ve az önce kendi yardımcı olan güvenlik görevlisinin yanına gitti yeniden. Genç adam onu görünce gülümsedi yeniden. Muhtemelen onu beğendiği için ikide bir yanına gelip gülümsediğini sanıyordu. Şu an için yapılacak başka bir şey olmadığı için gülümsemeye devam ederek sordu sorusunu ;
“Aybars bey ile görüşmek istiyordum ben aslında!”
“Aybars Tekin beyle mi?” dedi güvenlik görevlisi.
Aybars’ın soyadını bilmiyordu ki. Zeynep hanım boşandığına göre oğlu ile soyadı aynı olamazdı.
“Evet” dedi yeniden. Herhalde bu bankada iki tane Aybars bey yoktu.
“O perşembe günleri gelir sadece” dedi güvenlik görevlisi.
“Ah bu gün perşembe değil mi?” dedi gülerek. Perşembe olmadığını o da biliyordu ama aklına söyleyecek daha iyi bir şey gelmemişti.
“Aybars beyin ofisi caddenin sonunda aslında yani bu gün görmeniz gerekiyorsa!”
“Adresi tam söylerseniz ben oraya gideyim o zaman” dedi Feyza bu sefer.
Güvenlik görevlisi tarif etti gideceği yeri. Feyza kendini iyice şapşal gibi hissediyordu artık. Teşekkür ederek çıktı bankadan.
“Allahım ben neler yapıyorum!” diyerek derin bir nefes aldı ve hızlı adımlarla tarif edilen binaya doğru yürüdü.
“Yok yok başladım bir kere yapacağım!” diyordu sürekli kendi kendine, Bir ara arkasını döndü elinde olmadan. Bankanın güvenlik görevlisi arkasından bakıyordu. O dönünce gülümsedi kocaman. El salladı Feyza’da.
“Allahım bir de el salladım elalemin adamına!” diyerek koşar adım devam etti yoluna. Binanın önüne gelince girişteki tabelaları gördü.
“Avukat Aybars Tekin 3. KAT” tabelasında durdu gözleri, “Avukat olmuş demek!” ded kendi kendine, “O zamanlardan belliydi zorda kalanların yanında olacağın senin!”
Yeniden derin bir nefes alıp girdi içeri asansöre binip üçe bastı. İyi ama şimdi içeri girip ne diyecekti? Aybars onu tanır mıydı acaba? Önce kim olduğunumu anlatmalı yoksa annesinden mi bahsetmeliydi? Asansör üçüncü katta durunca açtı kapıyı. Yeniden gördü aşağıdaki Avukat tabelasını. Doğruca o kapıya yöneldi ve bastı zile.
Kapıyı genç bir kadın açtı.
“Buyurun!” diyerek aldı onu içeri. Adının Zuhal olduğunu söyleyen kadın Aybars beyin sekreteri olduğunu söyledi ve onu evden bozma ofisin salonundaki koltuklara aldı. Mobilyaları özenle seçilmiş bu ofis binanın dışarıdan görünen yorgun imajına nispet yaparcasına enerji dolu ve parlaktı.
“Aybars bey gelmek üzeredir” dedi sekreter gülümseyerek.
Gülümseyerek karşılık verdi Feyza’da. Bu ona düşünmek için biraz daha zaman kazandıracağı için sevinmişti. Az önce bankadaki halinden sonra toparlanmaya ihtiyacı vardı. Kalbi giderek daha hızlı çarpmaya başlamıştı. İçinden “Bir, iki, üç!” diye saymaya başladığı anda sekreterin sesiyle döndü kapıya doğru.
“Hoşgeldiniz Aybars bey!”
“Hoşbulduk Zuhal! Şu dosyanın üzerindeki numarayı bana acil bağlar mısın?” diyerek elindeki dosyayı sekreterine uzatan genç adam, Feyza’ya başıyla selam vererek girdi odasına. O kadar kısa bir süre içinde oldu ki bunlar onun yüzüne odaklanmaya çalıştığı halde başaramadı. Gözlerini kapatıp çocuk Aybars’ın yüzünü canlandırdı gözünde yeniden. Sonra az önce gördüğü genç adamı hatırlamaya çalıştı. Tek yapabildiği saç renklerinin aynı olduğunu tespit etmekti.
Aybars onun kim olduğunu hatırlasa bile onun duyduğu heyecanı duyacak mıydı acaba? Ya “E ne yapalım yani şimdi?” derse ne olacaktı.
“Saçmalama Feyza!” dedi içindeki ses, “Sen buraya kendini göstermeye değil Zeynep hanımın oğluyla kavuşmasını sağlamaya geldin. Oğlunun seni çocukluğundan tanıyor olması ikinci hikaye burada!”
Söyleyen kendi iç sesi de olsa “İkinci hikaye” ifadesi canını acıttı nedense. O sayılar olmasaydı yine de Aybars ve anıları bu güne gelir miydi acaba Feyza ile birlikte. O Aybars’a onun verdiği gibi sayılar vermemişti ki? Belki bir yangın hatırlayabilirdi en çok. Feyza gibi birinden daha derin iz bırakırdı yangınlar insanlarda.
“İyi misiniz?” diye sordu Zuhal hanım.
Açtı gözlerini onun sesiyle. Deminden beri gözleri kapalı kendi kendine mırıldandığını farketti.
“Evet!” dedi yutkunarak, “Bu bir alışkanlık, işimin rast gitmesi için dua ediyordum!” dedi sahte bir gülüşle.
“Allahım ben bu gün aştım kendimi saçmalama konusunda!” dedi sonra kendi kendine yüzündeki sahte gülümsemesi duruken.
“Aybars bey bu şehirdeki en iyi icra avukatıdır. Bir çok banka bu yüzden onunla çalışıyor. Alacağınız her ne ise inanın halledecektir. Henüz eli boş döndüğünü hiç görmedim! Bir haciz meseleniz var değil mi?” dedi Zuhal hanım.
Başını salladı Feyza.
“Evet haczedilmiş bir annenin hayatı var elimde!” dedi içinden, “Onun icrasına geldim! Umarım doğru olanı yapıyordumdur!”
Sonunda kendinin kim olduğundan hiç bahsetmemeye karar verdi. Bu şimdinin konusu değildi zaten. Aybars’ın onu şimdi hatırlaması gerekmiyordu. İki farklı konudan bahsedip onun kafasını karıştırmaya da gerek yoktu. Ona sadece annesinden bahsedecekti şimdilik.
O sırada açıldı kapı, Aybars bey gözüktü kapıda, “Sizi beklettiğim için kusura bakmayın buyurun lütfen!” dedi Feyza’ya bakarak.
O zaman tanıdı onu Feyza. Bu gözler ve konuşurkenki bu tonlama onun tanıdığı Aybars’tı gerçekten, “Acaba o da beni tanıyacak mı?” diye düşünerek kalbi çarpmaya başladı. Ayağa kalktı ve onun ardından odaya girdi.
Aybars masasına oturmuş onu da masanın önündek koltuğa buyur etmişti.
“Bir kahve içer misiniz? Ben henüz içemedim koşturmaktan!” diyerek gülümsedi.
“Sade lütfen!” dedi Feyza.
Aybars telefonun kaldırdı, “Zuhal hanım iki sade kahve!” dedi ve kapattı.
Feyza gözlerini onun yüzünden alamıyordu. İnsanlar çocukluklarındaki o ifadeyi hiç kaybetmiyorlardı herhalde. Yüz hatları değişse bile bir iz mutlaka kalıyordu o ifadeden. Şimdi karşısında oturan bu yakışıklı ve bakımlı adama baktığında, birlikte oyunlar oynadığı ve onun kahramanı olmaya gönüllü erkek çocuğunu görebiliyordu.
(devam edecek)