Yangın yeri – Bölüm 7

30 Ağustos 1922’de kazanılan büyük zafer, şanlı milletimizin eşsiz destanlarından biri olarak tarihteki yerini almıştır. Gazi Mustafa Kemal’in önderliğinde kazanılan ve kurtuluş savaşımızın başarıya ulaşmasında en önemli etken olan bu büyük zaferin ardında milletimizin istiklal ve hürriyet aşkı ile kahraman ordumuzun cesaret ve fedakarlığı vardır.
ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN

Zeynep hanım Feyza’nın sorusu üzerine anlatımaya devam ediyordu hayat hikayesini. Yılların suskun birikmişliği sel olup akıyordu odaya sanki. İkisi bu yoğun selin içinde duygudan duyguya geçiyor bir hikayenin içinde büyünleşiyor gibiydiler.

“Düşünce bebeğe bir şey olmadı inşallah!” dedi Feyza telaşla.

“Adamcağız panikle arabadan inip yanıma geldi. Hamile olduğumuz farkedince iyice eli ayağı titremeye başladı. Biz yaşlarda genç bir adamdı. Elimi tutup kalkmama yardım ederken bir şeyim olup olmadığını sordu. Biraz canım yanmıştı ama öyle ciddi bir acı hissetmiyordum. ‘Acısıyla anlaşılmaz’ diyordu başımıza toplananlar, ‘Bir de bebek varmış kesin hastaneye gidilmeli!’. Zaten eli ayağı karışan adam beni arabaya bindirdiği gibi hastaneye götürdü. Etraflıca bir kontrol yapıldı ve çok şükür bebeğin de benim de sağlığımız iyi çıktı. Bir kaç ufak çizikten başka bir şey yoktu. Adamcağız benden çok sevinmişti sonuçlara.”

“Ay sevinmez mi ya ben de çok sevindim!”

Gülümsedi Zeynep hanım devam etti anlatmaya, gözleri uzaklara dalmış o günlere gitmiş gibiydi.

“Bir şeyim olmadığı anlaşılınca beni evin önüne kadar getirdi sağolsun. Arabadan inmeme yardım etti. Ayrılmadan önce ellerimden tutarak ‘Sağlıkla kucağınıza alın inşallah bebeğinizi! Beni çok korkuttunuz bu gün!’ dedi. Zavallı adam o kadar kötü hissetmişti ki gerçekten ben de onu sakinleştirmek için ellerini sıkıca tuttum, ‘Bir şeyimiz yok çok şükür! İçiniz rahat olsun!’ dedim. Adamcağız bir kez daha vedalaşıp bindi arabasına ve el sallayarak gitti. Ben de ona el salladım.

Tam dönüp bahçe kapısından giriyordum ki Fidan hanımın bahçede komşularıyla çay içiyor olduğunu gördüm. Hepsi dönmüş bana bakıyorlardı. Yüzlerindeki ifadeye bakılırsa pekte iyi şeyler düşünmedikleri belliydi.”

“Nasıl yani?”

“Fidan hanım öfkeyle masadan kalktı ben onlara doğru yürüken ve ne olduğunu anlamadan yüzüme bir tokat indirdi. ‘Utanmıyorsun değil mi elin adamıyla kapının önüne kadar gelip oynaşmaya!” deyince neye uğradığımı şaşırdım. Masadaki herkes onu destkeliyordu. Bir kaza geçirdiğimi anlatmak için ağzımı bile açtırmadılar. Zaten çok sarsıcı bir gün geçirmiştim bir de gelip bu tepkiyi alınca ağzım dilim kilitlendi sanırım. Ağlayarak eve çıktım. Fidan hanım da peşimden geldi, ‘Derhal eşyanı topla çık git bu evden!’ diye bağırdı. Komşuları da peşinden gelmişlerdi eve. Ben sadece ağlıyordum. Gelip gardrobu açtı ve eşyalarımı savurmaya başladı odanın içine doğru”

“Neden anlatmadınız bir kaza olduğunu!”

“Anlatmama fırsat vermediler ki, her ağzımı açtığımda benden çok bağırdılar. Bir olup apar topar beni kapı dışarı ettiler o gün!”

“Size çarpan adamın telefonu falan yok muydu?”

“Hayır almak hiç aklıma gelmemişti. Alsaydım da o an düşünecek halde bile değildim. Fidan hanım zaten başından beri beni hiç istememişti. Bu da bahanesi olmuştu. Demirin askerden gelmesine daha on ay vardı. Bir arkadaşımın evine sığındım o gün. O da geldiğime pek memnun olmadı ama beni sokakta bırakamadı. Bir hafta kadar orada kaldım. Sonra bana tek başına yaşayan yatalak bir kadın buldular. Bakıcısı ayrılmıştı. Onun yanında kalacaktım bir süre bunun için bana maaşta vereceklerdi. Bu arada karnım iyice büyümüştü ama sokakta kalmamak için zavallı kadına bakmaya başladım. Allah’tan iyi bir kadındı. Öyle kaprisi falan yoktu. Bir tane evli oğlu vardı. Karısı bakmak istemediği için annesine böyle baktırıyordu. Üç ay orada kaldım. Bebek artık gelmek istiyordu. Beni apar topar hastaneye götürdüler. Fidan hanımın bebeği kabul etmeyeceğini bildiğim için akıl edip doğumla birlikte DNA testi yapılmasını istedim. Baktığım kadının oğlu da bana çok yardımcı oldu Allah razı olsun. “

“Peki sonra ne oldu bebekle nereye gittiniz?”

“Bir yere gitmedim yeniden o kadıncağızın yanına aldılar beni. Bir kaç gün bize yardım etsin diye bir kadın tuttular. Dedim ya çok iyi insanlardı Sonra ben toparlandım zaten. Hem oğluma, hem teyzeye baktım. Demir askerden geldiğinde oğlumuz neredeyse sekiz aylık olmuştu. Murat bey yani baktığım kadının oğlu hikayeme çok üzüldüğü için bana akıl veriyordu. Demir geldikten sonra bebekle beraber beni onların evine götürdü. Fidan hanım beni ve yanımda Murat beyi görünce yeniden iftiralara başladı. Demir’e bebeğini getirdiğimizi söyledik. Olanları anlatmak istiyordum ama Fidan hanım yine fırsat vermemeye kararlıydı. Görünen oydu ki Demir’de bu hikayeye inanmıştı. Bebeğin ondan olmadığını söyledi bana. Bu Fidan hanımın söylediklerinden çok daha ağırdı benim için. Az kalsın olduğum yere yığılıyordum!”

“Annesine mi inanmış yani?”

“Evet ona inanmıştı. Murat bey onlara DNA testinin bir kopyasını fırlattı, sonra da beni kolumdan çektiği gibi götürdü. O kadar çok ağladım ki gözlerimin şişinden önümü göremez hale geldim. Fidan hanım canımı çok yakmıştı ama Demir geldiğinde her şeyin düzeleceğine inanmıştım.”

“Ben de öyle!” dedi Feyza çaresizlik içinde.

“Bir ay sonra eve bir mahkeme kağıdı geldi. Bebeği benden almak istiyorlardı!”

“Ne ? Daha neler?”

“Maalesef komşularının da şahitliği ile benim başka adamlarla kırıştırdığıma ve bir çocuğu sağlıklı bir ortamda büyütemeyeciğime hakimi ikna ettiler. Tek şahidim Murat beydi ama onunla da ilişkim olduğunu iddia ettikleri için bu hiç bir işe yaramadı. Oğlumu benden aldılar!”

Zeynep hanım hikayenin burasında katılarak ağlamaya başladı, “Onu en son gördüğümde bir yaşına girmek üzereydi. O eve yaklaşmamı oğlumla görüşmeye çalışmamı yasakladılar. Eğer bunları yaparsam hapse girecektim. Tüm bunlar yaşanırken Murat beyin yatalak annesi vefat etti. Böylece kalacak yerim de kalmadı sanırken, Murat bey evde istediğim kadar oturabileceğimi söyledi. Neredeyse ayaklarına kapanacaktım bu iyi adamın. Karısı da çok iyi bir kadındı. Mahkemede onca iftiraya rağmen kocası ile arasını hiç bozmadı. Teyze vefat ettikten sonra her gün Demir’lerin evinin oraya uğramaya başladım. Oğlumu görmek istiyordum uzaktanda olsa. İlk bir kaç hafta onlara hiç denk gelmedim. Sonra nihayet bir gün onu gördüm. İyice büyümüştü!”

Zeynep hanım yeniden ağlamaya başladı.

“Bu insanların kötülüklerine inanamıyorum!” dedi Feyza ona sarılırken, sanki kendi yaşadığı onca şeyi unutmuş gibiydi o an.

Bir yıl sonra Murat beyler yurt dışına gitmeye karar verdiler. Buraya geri dönmeyecekleri için sahip oldukları her şeyi satıyorlardı. Annesinin evini satmak istemediği bu yüzden benim üzerime yapacağını söyledi bana. Kabul etmek istemedim ama ısrar etti. Gitmeden hellaleştik o ve ailesiyle. Tüm hayatım boyunca bana onlar kadar çok iyilik yapan olmadı. Yaşıyorlarsa Allah bin kere razı olsun!”

“Amin!”

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s