Gönül kapısı – Bölüm 8

“Düşünsene gerçek ailesine hiç bir şey hissetmiyormuş. ‘Seni kim yüreğinde taşıyıp, emek verirse onlar senin ailen olur!’ diyor. Benim pek aklım almadı ama?” demişti anlattıktan sonra. Günlerce bunu konuşup durmuşlardı olur mu, olmaz mı diye. Lale hak vermişti kıza o zamanlar. Garip bir şekilde şimdi tartıp biçmiş olması gerekenleri o zamanlar tartıp biçmişti zaten ama bir senaryo olarak elbette. Duyguları işin içine girmemişti  o zaman.

Turhan bey alacağı her tepkiye razı çaresizce kızının yüzünü izliyordu.

“Eğer senin onları aradığın kadar, onlarda beni aramış olsalardı eminim bulurlardı” dedi Lale gergin bir sesle sonunda, “Tüm geçmişimi başka bir ailenin varlığı ile gölgelemek istemiyorum. Bunları konuşmamız saymalıyız belkide!”

“Nasıl istersen kızım! Elbette bu gerçek annen ve benim açımdan hiç bir şeyi değiştirmedi yıllar boyunca. Senin için değiştirip değiştirmeyeceğine ise karar verecek olan sensin.”

“Reddetmeyi seçiyorum!”

Turhan bey kızının bu net tavrı karşısında başka  bir şey  söylemedi. Bu ilk şokun ardından fikrinin değişebileceğini zaten biliyordu. O yüzden ona duyduklarını hazmetmesi için zaman tanımaya karar verdi.

Beklediğinin aksine tam iki yıl boyunca Lale bu konuya bir daha kesinlikle dönmedi. Bocaladığını hisettiği bir kaç haftanın ardından ise yeniden eskisi gibi oldu her şey. Nuran hanımım yokluğu haricinde tabi ki.

Lale gerçektende bu gerçeği duymamış olmayı seçmişti kendisi için. Yeni bir ailenin varlığına ihtiyacı olmadığına karar vermişti. Kaderin onu getirdiği aile ile olması gerekenin bile fazlasına sahip olmuşken, onu  bir parkta unutan bir aileyi hayatına dahil etmesi anlamlı değildi. Öyle reddetti ki bu gerçeği, Alisa’ya bile bahsetmedi.

Turhan bey kızının seçimine saygı duyuyordu. Karısını kaybetmenin acısı üzerine ikisinin de bu yeni durumla mücadele etmesinin zor olacağını bile bile açıklamıştı her şeyi. Biraz daha zaman geçtiğinde bununla ve Lale’nin tepkisiyle başedemeyebileceğini düşünmüştü çünkü. Ne olursa olsun onun da gerçek ailesini bilmeye ve isterse tanımaya hakkı olduğunu düşünüyordu sadece.

Barbaros bey Turhan beyden gelen mesajı okuyunca derin bir iç çekti.

“Çok üzgünüm. Lale sizinle görüşmek istemiyor şimdilik ama eminim zaman içinde fikri değişecektir.

Turhan”

Hayatın onu nasıl olupta bu noktaya taşıdığını aklı almıyordu hâlâ. En azından kızının hayatta olduğunu ve çok çok iyi yetiştirildiğini bilmekle yetiniyordu şimdilik. Ona yapacağı hiç bir açıklamanın parkta unutulmasını mazur göstermeyeceğini biliyordu.

“Akın daha dönmedi değil mi Barbaros?” diyen karısına baktı dönüp hüzünle. Bu titrek ve zayıf sesle sorulan soru neredeyse hiç değişmemişti otuz yıla yakındır.

“Dönmedi Asuman” dedi her zaman yaptığı gibi.

“Dönecek!” dedi kadın. Başıyla onayladı Barbaros bey.

Akın, Asuman ve şimdi adı Lale olmuş olan Aytaç’tan oluşan ailesi dönecek miydi acaba bir gün?

Lale’nin gerçekleri öğrenmesinin ardından geçen iki yılın sonunda Turhan beyinde sağlığı giderek bozulmaya başlamıştı. Lale babasının rahat etmesi için elinden geleni yapıyor olsa da, doktorlar pek umutlu konuşmuyorlardı. Turhan beyin kız kardeşi Feryal hanım uzun süredir yurt dışında yaşıyordu.  Lale’nin çocukluğu boyunca bir kaç kez yanlarına gelmiş, Nuran hanımın vefatı sırasında bir ameliyat geçirdiği için gelememişti.

Turhan beyin sağlığı bozulunca Lale ona da haber verme ihtiyacı duydu. Feryal hanım yeğeninden aldığı mesajın ardından bir hafta sonra yanlarına gelmişti.

“Yani Turhan tam Türkiye’ye geri gelme planları yapıyorken senin böyle hasta olman hiç hoş mu?” demişti daha eve girer girmez.

Turhan bey hem kızkardeşini gördüğüne hem de onun yeniden döneceğini duyduğuna çok sevinmişti.

Gerçektende Feryal hanım uzun süre yaşadığı Almanya’dan artık ülkesine dönmek istiyordu.

“Ülkeme gömülmek istiyorum Lale’ciğim. Biliyorsun ben ağabeyim gibi iyi bir evlilik yapamadım. Rahmetli annen, nur içinde yatsın gerçekten harika bir insandı. Zaten o olmasa Turhan’ı bırakıp asla yurt dışına gitmezdim. İşte yüzü burada kendi söylesin.”

“İnanma kızım, zaten gitmeyi kafayı koymuştu Feryal Daha liseye giderken söylerdi bu ülkeden gideceğim bir gün diye. O sersem nişanlısına da kızıverince kaçtı gitti buralardan.”

“Aşkolsun Turhan, bunun Levent ile ayrılmam ile bir ilgisi olmadığını biliyorsun. Lütfen yeğenimi yanıltma!”

Feryal hanımın da gelişi ile yeniden renklenmişti hayatları. Kadıncağız ağabeyinin doktoru ile de konuştuktan sonra taşınma işini erteleyip, ağabeyinin yanında kalma kararı almıştı. Onun Turhan beyin bu son zamanlarındaki desteği Lale içinde çok iyi olmuştu. Halası babasını güldürmeyi her zaman başarıyordu. Ancak kendisi hiç evlenmediği halde daha ilk günden Lale’ye artık evlenmesi gerektiğini söylemeye başlamıştı. Lale gülüp geçiyordu bu söylemlere başlangıçta.

Turhan bey kardeşiyle birlikte bir yıl daha yaşadı. Feryal hanım bir kaç kez Almanya’ya gidip geldi bu arada. Kardeşini toprağa verdikten sonrada Lale’nin yanında bir ay daha kalmaya devam etti. İkisi de gerçekten çok üzülmüşlerdi. Lale en azında bu dönemde tek başına kalmadığı için mutlu olmuştu. Hayatları boyu çok az gördükleri halası bu son dönemde gerçekten onlara çok destek olmuştu.

Bir ay sonra son bir kez daha Almanya’ya dönüp evi kapatması gerektiğini söyledi. Lale’nin yanında kaldığı süre boyunca burada oturacağı evi çoktan ayarlamıştı. Hatta Turhan beyin ölümünün ardından Lale’nin babasının evinde yaşamasının acı vereceğini düşündüğü için ikisinin birden rahat yaşayabilecekleri bir ev seçmişti.

“Bak tatlım! Seni zorlamıyorum ama babandan sonra bu ev sana dar olur inan baba. Bak ben yanlızım, sen de öylesin. Birbirimize can yoldaşı oluruz eğer gelip benimle oturursan!” demişti Lale’ye de.

“Halan doğru söylüyor Lale, bu ev artık kasvet dolu gelecek sana. Tatlı bir kadın o hem kabul et!” diye desteklemişti Alisa’da Feryal hanımı.

Böylece Feryal hanımın Almanya’dan eşyaları ile gelmesinin ardından evi birlikte yerleştirdiler. Turhan beyin evinin eşyaları ile kalmasını istedi Lale bir süre. Şimdilik o evle ilgili bir şey yapmak istemiyordu. Şahsi eşyalarını toplayıp geldi halasının yeni evine.

Feryal hanımın genç kızlık arkadaşları vardı beş altı tane. Hayırlı olsuna diye gelmeye başladıktan sonra birbirlerinden ayrılmaz olmuşlardı. Lale’yi de aralarına katıp sürekli gülüp eğleniyorlardı. Lale’ye de iyi gelmişti tüm bu neşeli hanımlar. Yine tek sıkıntı bu sefer hepsinin birden Lale’ye bir koca aramaya başlamasıydı. Sürekli ona fotoğraflar gösteriyor, yakınlarının oğullarından bahsediyorlardı. Sonunda bir tanesi ile Lale’ye sormadan randevu ayarlayıverdiler.

“Ya hala! Neden yaptınız böyle bir şeyi, istemiyorum ben gitmek!”

“Ne demek isitemiyorum ya? Genç güzel kızsın. Dışarı çıkmak, gezmek senin hakkın!”

“İyi de ne dediniz şimdi  o adama siz!”

“Ay ne diyeceğiz ayol. O istedi seninle görüşmeyi.”

“Beni nereden biliyor acaba?”

“E biraz bahsetmiş olabiliriz tabi” diye kıkırdadı Feryal hanım, “Haydi git hazırlan, gelip alacak seni sekizde!”

(devam edecek)

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s