Gönül kapısı – Bölüm 4

Apar topar toparlandığı sahilden odaya dönüp kitabıyla yatağa uzandığında yine dikkatini veremedi. Annesi için gerçekten çok üzülüyordu. Ne kadar aklının gerisine de itmeye çalışsa olmuyordu. Şu an burada ondan ayrı olmak bile ihanet gibi hissettiriyordu nedense. Onun sayılı gününü ondan ayrı geçirmenin neresi doğruydu ki.

Turhan beyin sözleri canlandı zihninde “Onunla geçirecek daha çok vaktimiz var!”

İnsan yaşadığı hiç bir anın veya zamanın kıymetibi bilemiyordu belki. Bedeninin nerede olduğu değildi önemli olan, zihninin nerede olduğuydu. Yüreğinin demiyordu çünkü zaten yüreği neredeyse zihni de orada oluyordu insanın. Uzun süredir bu tatili hayal ediyordu. Şimdi ise buradaydı  ama öyle bir zamanlamaya denk gelmişti ki zihnini annesinin yanında bırakmıştı.

Sadece sahilde biraz gelmişti belki buraya, o genç adamı düşünürken olmuştu. Bunu da düşünmek istemedi.  Kitabın sayfalarına odaklandı yeniden. Yarım saat sonra yolunda yorgunluğu ile olsa gerek gözleri kapanıvermişti. Uzun zamandır ilk kez uyku onu böyle çağırdığı için direnmemişti. Buna gerçekten ihtiyacı olduğunu biliyordu.

Gözlerini açtığında oda karanlığa dönmüştü. Hemen saate baktı. Tam sekizdi.

“Yemek saati!” diyerek kalktı yatakan, “Bu kadar uykudan sonra gece nasıl uyuyacağım bakalım!”

Yemeğini alıp odaya dönmeyi planlıyordu, bu yüzden üzerini değiştirmedi. Aynada saçını kontrol edip otelin restoranına doğru yürüdü. Ağaçların üzerlerine asılmış yeşil ışıklar onların hava kararırken bile canlı gözükmesini sağlıyordu. Karo döşenmiş yol boyunca minik aydınlatmalar bastığınız yeri görmenizi sağlıyordu.  Lale’nin en sevdiğiydi bu, az ışık. Hem gözleri, hem ruhu dinlendirirdi. Tıpkı mum ışığı gibi. Sahilden denizin hafif mırıltıları geliyordu. Gökyüzü henüz kızıldı, güneşin son parçasının denizin üzerinde asılı kaldığından emindi. Her tatil anne ve babasıyla sahile iner gün batımlarını seyrederlerdi. Sanki güneş her gün başka batıyormuş gibi koşarlardı sahile. Güneşin farklı batışı değildi söz konusu olan, hayatımızın büyük bir kısmında eksik kaldığımız bu güzelliği doya doya yaşayabilmekti. Ne yazık ki en çok bir saat sürerdi gün batımı evresi. Her gün o bir saati yaşamak için koşarlardı onlarda. Keşke insan hayatında sevdiği anları yaşaması için böyle fırsatlar olsaydı. Her gün o anı yaşayabilmek için koşulsaydı bir yerlere. Gün batımı gibi yaşamaya doyulmayan ne anlar vardı kim bilir herkesin hayatında. Sadece görsel şenlikler değil, sevilen bir insanlar geçirilen o harika anlar da dahildi bu kapsama. Annesi  ile geçirdiği o güzel anlar için böyle bir fırsatı çok arayacaktı yakında.

“İyi misiniz?” diyen sese döndü silkinerek.

Sahildeki genç adam onun elinde tabak,  yemek sırasında kıpırdamadan durduğunu görünce merak etmişti. Arkasından gelen insanlar onun kıpırtısız bekleyişini bozmadan önüne geçip yemeklerini alıyorlardı. O kıpırtısız bedene ait gözlerden yaşlar inmeye başladığını da yine genç adam farketmişti. Onun sahildeki o şirin kız olduğunu anladığı için izliyordu başlangıçta elbette ama sonra başka bir dünyaya geçiş yapmış gibi duruşunu izlemeye başlamıştı.  Zihninin onu bedeninde ve andan çıkarıp, başka bir yerlere sürüklediği ve bu başka yerlerde pekte mutlu olmadığı açıktı. Sonunda dayanamayıp yanına kadar gitti.

Lale başını çevirip sahildeki adamı görünce elindeki tabağı farketti. Ne kadardır orada dikildiğini bilmiyordu, ağladığının bile farkında değildi aslında.

Adam elindeki peçete ile yanaklarından akan yaşları silerken, onun ne yapmaya çalıştığını anlamadı önce ama sonra yanaklarındaki ıslaklığı hissedince bu beklenmedik yakınlaşmanın içinden çıkamadı nedense

“Derin mevzular herhalde?” dedi genç adam, “Adım Tarık!”

Lale’nin cevap veremeyeceğini anlayınca, elindeki tabağı aldı ve ahçıya uzattı, gecenin sıcak yemeği tabağa dolduğunda ise yeniden Lale’ye dönüp; “Başka bir şey ister misiniz?” dedi kibarca.

“Hayır teşekkür ederim!” dedi Lale ancak toparlanıp kendine gelmişti ve şu an düştüğü durumdan gerçekten çok mahcuptu.  Tabağı almak için uzandı ama Tarık geri çekti bir çocuktan kaçırır gibi.

“Sanırım bu gece yanlız yemeseniz iyi olur, size eşlik etmek istiyorum sakıncası yoksa. En azından siz donakaldığınızda müdahale edecek biri olmalı yanınızda!” diyerek gülümsedi.

Lale’de gülümsedi bu söze, “Ben sanırım yorgunum!” diyerek tabağı elinde tutan Tarık’ı onun masasına kadar takip etti.

“Adım Lale” dedi masaya oturuken, “Yardımınız için teşekkür ederim. Umarım sırayı çok aksatmamışımdır.”

“Hayır, insanlar sizi dekor sanarak geçtiler yanınızdan!”

Yine güldü Lale.

Yemekte açılan tatlı sohbetin ardından birlikte sahile yürümeye karar verdiler. Tarık’ın nezaketine karşılık olarak bunu yapması gerektiğini düşünmüştü. Zaten o olmasa da sahile gitmeyi planlamıştı ayrıca.

Birlikte Lale’nin gündüz bir türlü rahat edemediği taşlara oturdular. Lale yine kıpırdanmaya başlayınca güldü Tarık. Plajda kaldığı süre boyunca Tarık’ın onu izlediğini anlamış oldu böylece Lale’de.

“Sandalye akıllıcaydı!” dedi gülerek.

“Tecrübe! İlk kez mi geldin buraya?”

“Evet ilk kez geldim!”

“Herhalde biraz yanlız kalmaya ihtiyacın vardı”

“Evet”

“Sonra densizin biri akşamı yanlız geçirmene izin vermedi!”

“Ah hayır öyle düşünmedim gerçekten!”

“Önemli değil, bende kafamı dinlemeye geldim aslında ama seni yemekhanede öyle bedenini terketmiş görünce nedense yanlız kalmaman gerektiğini düşündüm. Sen yine de beni gönderebilirsin tabi. İnan hiç bozulmam!”

“Tamam sen de öyle yapabilirsin o zaman” dedi Lale.

“İki yabancının birbirini uzun süredir tanıyan insanlardan daha çok anlaşabildiğini biliyor musun? Hani parkta hiç tanımadığın birinin yanına oturup içini boşaltmak ve rahatlamak gibi. Onu bir daha görmeyeceğini bilmenin rahatlığı ile her şeyi anlatmak!”

“Hiç yapmadım!”

“Denemek istersen ben dinlerim bu gece, az önce akan o yaşların taşıdığı çok şey olduğu belli! O parktaki yabancı say beni bu tatilde olmaz mı?”

“Değişik bir deneyim” dedi Lale gülümseyerek. Aslında anlatıp rahatlamayı o da çok isterdi. Çevresinde anlatacak birini bulamamıştı bir türlü içindeki sıkıntıları. Alisa vardı elbette ama onun aklı son zamanlarda Berke ile o kadar meşguldu ki kendi derdiyle kızın canını sıkmayı istememişti. Yine de anlamıştı o biliyordu ve bu tatil biter bitmez en iyi arkadaşı olarak hayatındaki yerine geri dönecekti.

“Birinden mi ayrıldın?” dedi Tarık.

“Henüz değil”

“Him.. Ayrılacağınızı mı söyledi o zaman!”

“Hayır öyle bir şey söylemedi!”

“Sen mi ondan ayrılacaksın?”

“Annem!” dedi yutkunarak, “O aramızdan ayrılacak bir süre sonra!” yaşlar yeniden indi gözlerinden bu defa hıçkırarak ağlamaya başladı.

“Benim annem bir yıldız olalı çok oldu!” diye devam etti Tarık gökyüzüne bakarak.

Lale durdu bir anda ve sildi göz yaşlarını “Çok özür dilerim ben seni üzmek istememiştim” dedi sesi titreyerek.

“Neden sen beni üzesin annemi sen almadın ki? Ben ortaokuldaydım o zamanlar. Hayal meyal hatırladığım bir kadın annem.”

“Hasta mıydı?”

“Hayır. Aşıktı sanırım. Bizi terkedip başka bir adamla gitti”

Lale bir şey diyemedi. Ağlaması durmuştu.

“Unutma biz bu gece iki yabancıyız ve bu tatilin amacına uygun olarak içimizi boşaltacağız.” dedi Tarık onun üzgün yüzüne bakarak, “Bu yüzden söyledim. İçimizde bir şey kalmazsa rahatlalyacağız öyle değil mi?”

“Evet umarım öyle olur!” dedi Lale gökyüzüne bakarak.

(devam edecek)

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s