“Hiç mi umut yokmuş yani?” dedi Lale endişeyle babasına.
Annesi ve babası doktor kontrolünden yeni gelmişlerdi. Nuran hanım kendini çok yorgun hissettiği için biricik kızıyla bile sohbet edemeden uzanmaya gitti. Son bir aydır artık enerjisi yürümeye bile yetmiyordu. Turhan bey karısını yormadan getirip götürmek için elinden gelen çabayı gösterse de, kadıncağızın ilerleyen hastalığı artık ayakta kalmasını bile istemiyor gibiydi.
“Allah’tan ümit kesilmez kızım!” diyebilldi Turhan bey. Doktor açık açık söylemese de annesinin artık iyileşmekten çok kalan hayatını rahat yaşamaktan çok bakıma ihtiyacı olduğunu vurgulamıştı. Bu yüzden bazı ilaçları keseceklerdi.
“Buna nasıl emin olabilirler. Ya ilaçlara devam ettiğinde iyi olursa!”
“Bu ilaçlara çok daha fazla ihtiyacı olan insanlar var dedi Süha bey. Annenle aynı odada değildik o zaman. Eğer onu annen için kullanırsak o insanların var olan umutlarını yok etmiş olacakmışız!”
Lale ağlamaya başladı. Turhan bey sıkı sıkı sarıldı kızına.
“Annen bir süre daha bizimle olacak merak etme Hastalığı başından beri çok hızlı bir seyir göstermiyor zaten. Süha beyin dediğine göre bu süreçte kısa olmayacak.”
“Ne kadar?”
“Bilemeyiz belki bir yıl, belki daha fazla! Bence sen şu Alisa ile gideceğiniz tatile çıkmalısın bir an önce.” dedi Turhan bey kızına gülümseyerek.
Lale ile Alisa çocukluk arkadaşıydılar. Bir süredir birlikte tatile gitmek için plan yapıyorlardı ama Lale annesinin bu önemli kontrolünü beklemek istemişti karar vermeden önce. Aslında gidecekleri tatilde Alisa ile olmayacaklardı bile zaten Alisa’nın Londra’da yaşayan erkek arkadaşı Side’deydi kısa bir süreliğine. O gelemediği için Alisa onun yanına gitmek istiyordu ama ailesine Berke’yi görmeye gidiyorum diyemediği için Lale’den rica etmişti onunla gelmesini.
Lale’de bir süredir çok bunalmış ve yorulmuştu. Tek başına bir yerlere gidip kafa dinlemek istediğinden bahsediyordu sürekli. Turhan bey ile Nuran hanım onun tek başına tatil isteğini kabul etselerde bir sürü soru soracaklardı konuyla ilgili. İnsanlar tatile genellikle tek başına gitmezdi. Lale’nin de bu soruları yanıtlamayı içi almadığı için sürekli erteliyordu bu kararını.
Alisa’nın teklifi bu anlamda da ona bir fırsat olmuştu. İki genç kız kendi istedikleri tatili yapabilmek için birlikte yola çıkacaklardı sadece. Annesi ile ilgili haberileri aldıktan sonra babasının bu tatilden söz açması karşısında bir şey diyemedi. Annesinin bir yıl ömrü kaldıysa her gününü onunla geçirmesi gerekirdi.
“Ben de Bursa’da bir yer buldum. Bu tür hastalara şifa veren termal suları falan varmış. Doktora bahsettim. Çok yormadan istediğiniz yere götürebilirsiniz. Ona da değişiklik olur dedi. Hazır biz annenle oraya gidecekken, sen de Alisa ile konuş istersen. Zaten söylediğiniz tarihler bu değil miydi?” diye ısrar etti babası, “Şimdi sen de tatiliine gitmez bizimle oraya gelirsen annen bir şeylerin kötü gittiğinden şüphelenecektir. Altı üstü beş altı gün zaten!”
“Tamam!” dedi sıkıntıyla Lale. Sonra annesini görmek için onun odasına girdi. Nuran hanım gözlerini kapamış, perdeleri yarı açık yatak odasında dinleniyordu. İçeride loş tatlı bir gün ışığı vardı. Yatak örtüsünün üzerine, üzerindekilerle kendini bırakan annesinin yanına uzandı. Nuran hanım kızının varlığıyla gülümsedi. Hayatta en değer verdiği şeydi Lale. Kocası ile birlikte onun iyiliği için ellerinden gelen ne varsa yapmışlardı. Lale’de ona verdikleri emekleri hiç boşa çıkarmamıştı gerçekten. Okullarından başarıyla mezun olmuş, çevresinde sevilen, kibar, hatırnaz bir genç kadın olmuştu. İki yıldır bir şirkette çalışıyordu. Geçen yıl yıllık izni olmadığı için bir yere gidememişti. Yoğun bir iş yeri vardı. Bu nedenle genellikle çok yorgun geliyordu. Bu sene de bir hafta izni olduğu söylenince bir türlü ne yapacağına karar vermemişti. Aslında vermişti de ailesine söyleyememişti. Ancak Alisa’nın teklifinden sonra onlara bahsetmişti izninden.
“Alisa ile haftasonu gideceğiz herhalde!” dedi fısıltıyla annesine.
“Git kızım, git! Çok yoruldun!” dedi annesi zar zor çıkan sesiyle.
“Babam sizin de Bursa’ya gideceğinizi söyledi. Sen çok seversin!”
“Evet!”
“Geçen yıl aldığın mayoların duruyor değil mi? O yeşil olanı götür mutlaka!”
“Tamam! Sen kendi eşyanı topla bir an önce, ben toplarım benimkini!” diyerek gülümsedi” Nuran hanım.
Lale tüm güzel huylarına rağmen derli toplu olmayı bir türlü başaramamıştı. Gardrobu gibi valizleri de genellikle dağınık olurdu. Bu yüzden hasta da olsa Nuran hanım kendi valizini kendi hazırlıyor ona vermiyordu. Yorulsun da istemiyordu tabi bir yandan. Çok gülüyordu annesinin bu huylarına Lale.
“Yazlık şeyler zaten hiç kırışmıyor ki? Neyi dert ettiğini anlamıyorum!” diyerek iyice kızdırıyordu kadıncağızı.
Yıllarca tatile ütü götürmüştü kızı yüzünden oysa. Giderken böyle söyler, otele gidince her şeyin kırışık olduğu için giyemeyeceğini söylerdi. Neyseki kendi ütüsünü yapıyordu artık. Turhan bey yurt dışına gittiğinde küçük bir seyahat ütüsü almıştı onlara. Her tatil evdeki koca ütüyü taşımaktan kurtulmuşlardı böylece.
Sahiden de Lale tatile gideceğ kıyafetlerin tamamını kırışmaz kumaşlardan alırdı. Çocukken annesi aldığı için kırışacaklarını akıl edemiyordu. Oysa şimdi artık ütü sorunu da kalmamıştı. Kendi valizini hazırlamadan önce onların götüreceklerini yıkayıp ütüleyecekti elbette. Annesine sadece valizin içine yerleştirme işini bırakacaktı. Zaten kadıncağızın giydiğini çıkardığını görecek hali yoktu ama Lale morali bozulmasın diye onu sürekli sevdiği kıyafetleri gitmesi ve en azından bir ruj sürmesi için motive ediyordu.
Tedaviye ilk başladıklarında bütün saçları dökülünce çok ağlamıştı önce. Sonra Lale’nin internetten öğrendiği fular bağlama teknikleri sayesinde bu kriz çabucak atlatılmıştıç Şimdi saçları çıkmaya başladığı halde rengarenk fularlarını bağlamaya devam ediyordu. Böylece solgun yüzüne de renk geliyordu çünkü.
İşin gerçeği Nuran hanımda, Turhan bey de yaşlanmışlardı artık. Bir de hastalık çıkıverince sanki yıllar ikişer, üçer geçmişti üzerlerinden. Bir anda çökmüştü ikiside. Turhan bey karısına destek olmaya adamasa kendini o da kısa sürece yürüyemez hale gelirdi. Bu yüzden hiç sesini çıkarmıyordu Lale. Babasının elinden bu uğraşıda giderse hızla çökeceğini görebiliyordu. Doktorları da aynı şeyi söylemişti zaten.
Yeniden gözleri doldu Lale’nin ama annesinin yanında olduğu için ağlayamadı. Yutkundu geçsin diye. Boğazında şiddetli bir ağrı ile yok oldu göz yaşları.
“Ben gidip Alisa ile konuşayım o zaman!” diyerek kalktı annesinin yanından. Babasının mutfaktan gelen seslerini duymuştu. Muhtemelen karnı acıkmıştı adamcağızın. Sabahten beri hastanedeydiler.
Gidip ona yardım etmeye başladı. O yemeğini yerken annesine de ılık bir çorba ısıttı.
“Ben götüreceğim sen bırak!” dedi babası tam tepsiye koymuş içeri geçerken.
“Nasıl istersen!” diye gülümsedi Lale, “Kraliçeni de kimseye kaptırmıyorsun bakıyorum!”
Güldü Turhan bey de. Prensesimi de yormak istemiyorum ondan.
Gidip yemeğinin sonunu yiyen babasının boynuna sarıldı hemen.
“Benim babam kral!” dedi gülerek.
(devam edecek)