Kısmet işi – Bölüm 6

“Ya bak nereden nereye!” dedi İpek Barış’ın da geldiği ve Gülizar hanımların evine davet edilidikleri yemekte.

O akşam herkes İpek’in Barış’ın yıllar önce vefat eden ağabeyini tanıdığını öğrenmiş oldu. Ammesinin kaş göz etmesine rağmen İpek ısrarla vafet eden delikanlı ile ilgili konuları anlatmaya devam ediyordu. Barış’ın yüzündeki o üzgün ifadeyi görünce Gülce’de çok üzülmüştü. Böyle bir olaydan daha önce haberi olmamıştı.

Barış İpek anlattıkça onu hayal meyal hatırladığını farketti. Ağabeyi ile çıkmışlardı bir süre. Çok deli bir kız olduğunu söylerdi Bartu. Bir kaç kez eve gelmişlerdi beraber. Bu akşam Gülce’ye annesinin yanında niyetinin ciddi olduğundan bahsetmeyi planlarken ölümünü zor kabulendiği ağabeyinin konusu açılınca eli ayağı boşalmıştı onunda. Uzun zamandır kimse ile konuşmamıştı bu konuyu. Evdeki herkes bu konuda sessizdi yıllardır. Dışa vurarak başedemeyince hepsi kendi içinde yaşamaya başlamıştı acısını. Bir trafik kazası geçirmişti Bartu. Arkadaşı alkollü kullanıyordu aracı. İpek Bartu öldüğünde henüz annesiyle oturduğu için biliyordu olanları.

İpek’in o akşam hem Barış’ı üzecek konuları açması sonradan da çocuğu üzdüğüne pişman olduğu için sürekli onunla ilgilenmesi herkesin keyfini kaçırmıştı. Sonunda kız masadakilerin suratını görünce özür dileyerek ayrıldı yanlarından ve yukarı çıktı. Semanur hanım da kızı adına özür diledi defalarca hem Barış’tan hem ahretliği ve kızından.

Onlar çıktıktan sonra yukarıda kavga ettikleri duyulmaya başladı. Barış, “Sanırım ben de kalksam iyi olacak, ne olur affedin bu akşam tadınızı kaçırdıysam” dedi mahcup bir şekilde. Gülizar hanımın da beklediği gibi olmamıştı gece. Çokta üzülmüştü olanlara, “Oğlum senin ne suçun var, acını deştiğimiz için biz senden özür dileriz” dedi kadıncağız. Barış hiç beklenmedik bir şekilde sarıldı Gülizar hanımın boynuna ve bir süre hıçkırarak ağladıktan sonra özür dileyip hızla ayrıldı evden.

Gülce koşarak indi merdivenlerden, aşağıda bir saate yakın konuştular başbaşa.

“Tuh! Tuh! Görüyor musun olanları?” diye hayıflanıp durdu annesi yukarıda. Semanur hanımın evinden gelen bağrışma sesleri kesilmişti.

Ertesi sabah Semanur hanım Gülce’nin atölyeyi indiğini duyar duymaz geldi ahretliğine, İpek yanında değildi.

“Görüyorsun değil mi zerre kadar akıllanmamış bu kız,  mahvetti sizin de gecenizi. Nasılsınız diye çok merak ettim!” diyerek girdi içeriye.

Gülizar hanımın da canı çok sıkkındı ama kızıyla yeni barışmışken yeniden arası bozulmasın diye neşeliymiş gibi yaptı.

“Ay olur mu Sema! Ne bilsin kız gelecek oğlanın tanıdığı çıkacağını, boş bulundu anlattı işte. İnsanlık hali. O da çok üzülmüş delikanlının ölümüne belli ki, düşünemedi çok”

“Tartıştık zaten akşam. Zıbardı yattı sonra. Gülce iyi mi? Kıza da çok ayıp oldu!” dedi bu sefer ahretlik.

İki kadın bütün gün öyle miydi, böyle miydi diyerek akşama  kadar konuşup durdular aynı konuyu. İkisinin de içi daraldı. İpek yukarıdan hiç inmedi yanlarına bu sefer. Gülce’nin gelme saatine yakın ayrıldılar.

“Haydi git konuş kızınla! Olur öyle şeyler. Bunca yıl sonra bir de bizim yüzümüzden küslük edip üzme beni daha fazla!” dedi Gülizar hanım arkadaşını yollarken. O da sıkıntıyla başını sallayıp çıktı merdivenleri.

Barış akşama bir işinin çıktığını söyleyip gelmedi Gülce ile buluşmaya. Gülce’de doğrudan eve çıktı annesinin yanına. Kadıncağızın da morali bozuk olduğu için böylesinin daha iyi olduğunu düşünmüştü o da.

“Ayrıldınız mı yoksa?” dedi Gülizar hanım kızının Barış ile görüşmeyeceğini duyunca.

“Yok anne! Neden ayrılalım böyle bir konu  için. Bir iş var Barış’ın bu akşam dedim ya!”

Aslında Gülce’de çok kızmıştı İpek ablasına, imalarından Barış’ın ağabeyi ile çıktığını da anlamıştı ama bir şey  diyemiyordu işte. Annesini üzdüğü yetmiyormuş gibi herkesi üzüyordu bu kadın. Semanur teyzesine üzülüyordu en çok.  Kadıncağız tam kızına kavuştum diye sevinirken, kız başlamıştı gene yapacağını yapmaya. O küçükken hatırlıyordu Semanur hanım gelip ağlardı annesine, İpek ablanın yaptıklarını anlatırdı. Onlar kendilerince Gülce’nin yaptığı şeyle meşgul olup dinlemediğini düşünürlerdi ama Gülce hepsini dinlerdi. Bu yüzden  uzak durmuştu ondan belkide farkında olmadan. Daha o zamanlar bile insanları üzecek kadar bencil olduğunu anlamıştı.

Ertesi sabah atölyeye inince Barış’a mesaj attı, saat  öğlene geliyor olmasına rağmen yanıt gelmedi mesajına. Akşama doğru aradı Barış sonra. Sesi çok kötü geliyordu.

“Ben biraz fazla içmişim  sanırım dün gece! Bu gün görüşmeyelim!” diyerek kapattı telefonu Gülce’nin bir şey demesine fırsat bırakmadan.  Bunca zamandır ilk kez böyle bir şey oluyordu aralarında. Ağabeyi ile ilgili acıları mı depreşti acaba diye düşündü Gülce. Bir kaç güne düzelirdi mutlaka. Ertesi güne kadar beklemeye karar verdi. Annesi üzülmesin diye hiç bahsetmedi konudan, yorgun olduğu için erken yatacağını söyledi.

Sabah erkenden indi atölyeye, öğleni zor etti. Sonra bir işi olduğunu söyledi İsmail Ustaya ve çıktı atölyeden. Doğru Barış’ın dükkanına gitti.

Gülizar hanım bir türlü anlamıyordu kızının Barış ile neden ayrıdığını.

“Anne söyledim ya! Tartıştık biraz. Meğer tanımadığımız bir Barış varmış içinde! Ağabeyinin acısını tekrarlanınca ortaya çıktı sanırım!” dedi öfkeyle, “Bir ay geçti biz hâlâ neden bu konuyu konuşuyoruz!”

Gülce o yemekten iki gün sonra eve çıkmış ve Barış ile her  şeyin bittiğini söylemişti doğrudan.

“Onun gerçek yüzünü gördüm, baskı altında pekte o bildiğimiz Barış olmuyormuş meğer!” dedi sadece.

“Sana bir şey mi yaptı yoksa?” dedi Gülizar hanım hemen telaşla.

“Anne ne olur konuşmayalım bu konuyu!” diyerek tersledi annesini Gülce. Kızının bu kadar öfkeli olması pek hayra alamet değildi. Onu tanırdı Gülizar hanım. Kimseye öyle kolay kolay öfkelenmezdi.   Başka soru soramadı korkusundan.

Ertesi sabahta Semanur hanım gelip İpek’in gittiğini söyledi. Küs ayrılmamışlardı ama pek iyi oldukları da söylenemezdi. Özür dilemişti annesinden gitmeden.

“Ortalığı karıştırdı gitti” dedi Semanur hanım sitem ve hüzün dolu bir sesle.

İki kadın kızlarının yaptıkları ve yaşadıklarını konuşup durdular yine. Gülce inat etti tekrar görüşmedi Barış’la.

“Her şeyde bir hayır var, belki de kız gerekten kötü bir huyunu gördü gitme üzerine!” dedi Semanur hanım.

Bir ara ikisi gidip Barış ile konuşmayı düşündüler ama sonra onların iki yetişkin olduğuna karar verip vazgeçtiler. Hem bu Gülce’yi de çok sinirlendirirdi ki kızın öfkesi zaten pek yatışmışa benzemiyordu henüz.

Gülizar hanım, İsmail ustanın da ağzını aramıştı. Ne de olsa Gülce en çok onunla vakit geçiriyordu. Adamcağızın hiç bir şeyden haberi yoktu. Kızın akşama kadar sessiz sessiz işine daldığını söyleyebildi sadece. Semanur hanım edememiş bir kez geçmişti Barış’ın dükkanının önünden ama içeri girmeye cesaret edememişti tabi. Hani Barış onu görür de dışarı çıkarsa da diye düşünmüştü. Epeyce oyalanıp yavaş yürümesine rağmen kimse çıkmamıştı dükkandan. Zaten o da ön tarafta kimseyi görememişti.

(devam edecek)

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s