Kısmet işi – Bölüm 4

Gülce annesi üzülmesin diye Tijen ablalara uğradı bir ara dükkandan çıkıp, annesinin söylediklerini söyledi kıza. Kapıdan dönüp gidecekti ama kızcağı illa bir kahve iç diye içeri çağırınca geri çeviremedi girdi mecburen.

“Ay ne iyi ettin geldin!” dedi Tijen heyecanla, “Gülizar teyzem de ne güzel düşünmüş vallahi. Barışsınlar tabi değil mi? Tamam İpek de yaramaz kızdır ama anne deyince onunda akan suları durur zaten. Duysun bak ne çok sevinecek!”

“Ya annem de böyle düşünüyor işte, gelsin annesinin elini öpsün, affeder Semanur diyor.”

“Yani!”

“Sen arar mısın Tijen abla, İpek ablayı annem çok rica etti!”

“Aramaz olur muyum? Zaten konuşuyoruz ara ara. Hem ben de özledim, gelsin şöyle mahalleye iki lafın belini kıralım yeniden. Kocası da yok bua ara bir yerlere gitti dediydi.”

Gülce görevini tamamlamanın verdiği iç huzurla döndü atölyeye. Akşam annesine anlatacaktı konuştuklarını. Sonra da işlerine daldı.

Gülizar hanım “Keşke sen numarayı alıp konuşsaydın kendin!” dedi duyunca, “Tijen arar mı aramaz mı? Kız gelir mi, gelmez mi ne bileceğiz şimdi”

“Tijen abla da benim numaram var anne! Konuşunca haber verecek dedim ya! Niye bu kadar stres yaptın ki?”

“Hayır şey de burada olsa ne güzel olur!”

“Ney de!”

“Yani öyle nişan söz falan olursa, annesiyle gelir diye ben şeyediyorum!”

“Kim evleniyor ki?” dedi Gülce merakla.

Gülizar hanım devirdi gözlerini “İnşallah sen!” dedi içinden ama sonra gülümseyerek “Yan apartmanda var da bir arkadaş onun kızı, tanışıklarmış İpek ile!”

“Tijen abla arayınca derim ben sana!”

Başını salladı yine iç çekerek Gülizar hanım. Bu Barış denilen çocuk sahiden çalarsa kızının gönlünü, çok beklemez evlenme teklif ederdi zaten. E kocasıyla İpek’te buradayken olsa sözleri falan, Semanur’unda hoşuna giderdi. Yani kendi kızı yanında olunca duygulanırdı tabi haliyle. Ah ne dertlenmişti kızının evlendiğini gözüyle göremedi diye. Hem küstü kızına, kırgındı evli adama kaçtığı için, hem de onu büyütürken hayallini kurduğu telli duvaklı halini göremedi diye dertliydi.

“Aman mutlu olsun önemli olan o be Semanur! Ne teller,  duvaklar takanlar çoktan attılar yüzüğü parmaklarından!” derdi Gülizar hanım o böyle dertlenince

“O da var tabi! Bizimki ne kadar dayanır koca evine o da belli değil daha!” diye diklenirdi Semanur hanımda kapatırdı konuyu.

Öflkesi hakim geliyordu her defasında, evlat sevgisine.

“Bu öfke değil tek başına Gülizar sen anlamıyorsun. Bak maşallah kızın efendi, uslu yanı başında. Gurur duyuyorsun onunla adı geçti mi? Ben ne yapıyorum peki? Bak mahalle değiştirdim onun yüzünden. Evladımın adı geçecek bir yerde de laf duyacağım diye aklım gidiyor! Bunu mu hakkediyorum yan anne olarak? İnsan düşünmez mi annem geride kalınca ne yaşayacak diye? Kocaman kız!”

“Haklısın da işte cahillik oluyor o yaşlarda biliyorsun Semanur!”

“Ya git Allahaşkına şekerim biz cahil olmadık mı hiç?” diye gürlüyordu en son başlıyordu kendi gençliklerinde aileleriyle yaşadıklarını anlatmaya.

Zordu onun yaşadığını yaşamak anlıyordu Gülizar hanım ama nedense kızı ile barışırsa daha mutlu olacak gibi geliyordu. Ömür boyu küs kalır mıydı anne-kız. İlla ki barışırlardı. Tijen de doğru demişti torunu olurdu belki yakında. Nikahı kaçırdı ama bunu kaçırmak istemezdi herhalde.

Ertesi günün Cumartesi olduğunu hatırladı sonra, düşünceleri İpek’ten kendi kızına geldi hemen. Nereye gidip bakacaklardı ki bunlar? Hiç sormak aklına gelmemişti. Gülce’yi dükkandan çıkarmayı başarmış, hem de bir yerlere yemeğe gitmeye ikna etmişti bu oğlan.

“Vallahi bravo!” dedi kendi kendine, “Arslan oğlum benim! Haydi siz de evleninde ben de torun torba göreyim dünya gözüyle !”

Sabah erkenden kalkıp kahvaltıyı hazırladı Gülizar hanım, Gülce’de uyanmış duşa girmişti. Kahvaltıya geldiğinde atölye kıyafetlerini giymediğini görünce gülümsedi Gülizar hanım.

“Vallahi aldığın gün kadar yakışmış bak bu elbise sana! Unutmuşum ben bunu. İyi ki giymişsin içim açıldı vallahi. Sahi sen atölyeye inmezdin böyle.”

“Anneciğim dedim ya Barış bey gelecek bu gün diye! Atölyede çalışmayacağım İsmail amcanın haberi var. O idare edecek bu gün. Akşamda dükkanı kapatıp anahtarı götürecek!”

“Ya akşamda yoksun değil mi?”

“Evet dedim ya Barış beyin kuzeni ile yemeğe gideceğiz diye!”

“Paran var mı?” dedi sonra Gülizar hanım heyecanla, sonra durdu “Eşek değil ya canım öder herhalde hesabı” dedi yüksek sesle.

Gülce annesinin yüzüne bakıp güldü, bir şey demedi, oturup kahvaltısını etmeye başladı.

Gülizar hanım kahvaltı boyunca süzdü durdu kızını, “Maşşalah! Ne de güzel!” dedi durdu içinden, “Şansı da güzel olsun inşallah!”

Onu kapıdan uğurlarken içinden dua etti yine evlensin bu oğlanla diye.

Barış  o gün dükkana geldiğinde bir projesinden bahsetmişti Gülce’ye. Yeni yapılan bir bina grubunun işini almıştı ancak kendi ürünüyle kombinleyeceği bir ahşap ürün de istiyordu. Epeyce konuşup tartıştılar atölye de. En sonunda yeri gidip görmenin ve orada karar vermenin en doğrusu olacağına karar verdiler. Barış gelip atölyenin önünden aldı Gülce’yi söz verdiği saatte.

Birlikte epeyce beyin fırtınası yaptılar yeri görünce, Barış bey, Gülce hanım  yerini Barış ve Gülce’ye bıraktı.

Gülce onun ne kadar ufku geniş olduğunu farkedince çok etkilenmişti. başlangıçta sıradan bir mahalle esnafı olduğunu düşünmüştü ama o babasından devraldığı işi geliştirip çok daha ileri taşımak istiyordu. Hayal gücü aynı Gülce’nin ki gibi çalışıyordu. Mekanlarda iz bırakmak en büyük hayaliydi.

“Benim de!” deyivermişti Gülce yüksek sesle elinde olmadan.

Akşam Barış’ın kuzeniyle buluşacakları yere gidene kadar saatin nasıl geçtiğini anlamadılar. Bütün gün hiç durmadan konuşup gülmüşlerdi.  Gülce ilk kez ona bir sıcaklık duymaya başladığını hissetti. Barış zaten hayrandı uzun zamandır ona. Korkutmamak için duygularını çok açığa vurmamaya çalışıyordu ama kalbi yerinden fırlaycak gibi oluyordu sürekli. Bu kadar iyi anlaşacaklarını o da tahmin etmemişti aslında.

Barış’ın kuzeni de erkek arkadaşı ile gelince, çift buluşması gibi devam etti gece, döndüklerinde epeyce geç olmuştu.

Semanur hanım on bire kadar Gülizar hanımla camda oturmuş, sonra “Kız gelip benimde burada beklediğimi görürse kuşkulanır!” diyerek yukarı kendi camına çıkmıştı. İki kadın Gülce binaya girene kadar boyunlarını uzatıp izledileri gençleri tüllerin arkasından.

Barış bir türlü ayrılmak istemiyordu Gülce’den. Kız arabadan indikten sonra biraz daha konuşabilmek için hemen o da inip gelmişti yanına. Böylece bir on beş, yirmi dakika da evin önünde konuştular. Birbirlerini görmeden ellerin ovuşturuyordu iki ahretlik. Gençlerin arasındaki elektirik bütün şehri aydınlatmaya yeterdi. Gülce vedalaşıp binaya girince Gülizar hanım hemen yatağına girip uyuyor numarası yapmaya başladı.

Gülce sessizce kapıyı açıp geçti odasına. O da harika bir gün geçirmişti ve uyumadan  önce düşünüp hatırlamak istediği çok fazla an vardı kafasında.

(devam edecek)

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s