Utku ok gibi fırlayıp ayrıldı karakolun önünden ve arkadaşlarının yanından. “Dur nereye?” demeye kalmadan. Çocuklar Gülşen tek başına kalmasın diye ona eşlik ettiler eski gecekonduya kadar. Ferhat olmadığı için yine içlerinden birinin onunla kalması gerekiyordu.
“Ben kalırım!” dedi Derviş kararlı bir sesle. Artık feda edecek bir tek canları yoktu kimseye.
Taşındıkları bahçeli gecekondudan diğerleri eve dönünce çıkmak zorunda kalmışlardı. Orayı satıp parasını ihtiyaçlar için kullanmanın daha akıllıca olduğuna karar verdiler. Eski gecekondu zaten bıraktıkları gibi duruyordu.
Çocukların moralleri sıfırlanıp umutları kırılınca eski hayatlarına dönmeye karar vermişlerdi.Birlikte yürüdükleri her an ayrı bir şey geliyordu başlarına. Bir Gülşen ile Ferhat dönmemişti geriye. Feryal dahil ilk onlar ayrılmışlardı zaten evlerinden.
Şimdi Ferhat’de hapse düşünce bir Gülşen kalmıştı tek başına.
Gülşen, Serap, Barış, Utku, Murat, Ferhat, Levent, Feryal, Yusuf, Kemal, Derviş olarak başlayan hikayelerinden Serap, Murat, Yusuf, Murat ölerek, Feryal delirerek, Kemal ailesiyle giderek ayrılmışlardı. Ferhat artık hapisteydi. Levent kendi kariyerine odaklanmış derken şimdi yaptıkalrıyla yabancılaşmıştı hepsine.
Geriye Gülşen, Utku, Barış ve Derviş kalmışlardı.
Derviş o gece Gülşen’in yanında gecekonduda kalmaya karar verince, Barış’ta “Ben de yarın kalırım o zaman” dedi ve ayrıldı yanlarından. Evden bir kez ayrıldıkları için artık ailelerinin onlara çarpacak daha çok lafı, daha çok kozu vardı. Beceremeyip geri geldiklerine dair bir sürü laf işitiyorlardı sürekli. Hayat öyle kolay bir şey değildi işte. Aileye sırtını dönen nankörler sonunda böyle geri gelirlerdi. Eve dönmek demek bütçeye ortak olmak demekti elbette. Artık kazandıkları her kuruşu da eve veriyorlardı mecbur. Boğaz tokluğuna bir aileleri vardı özetle, başlarını sokacak ama mutsuz oldukları bir evleri.
“Mürşide ne yaptı acaba?” dedi Gülşen Utku’nun gelmesini beklerlerken. Feryal’in kırıkları çoktan iyileşmişti tabi ama ruhundaki ve aklındaki kırıklar duruyordu hâlâ. Ablasını hatırlamıyordu bile.
“Mezarlıkta o pis adamın onu götürüşü hiç gitmiyor gözlerimden!” dedi sonra, “Ferhat korkmuş olmalı. Zaten iyice sessizleşmişti. Aklını yiyecek orada. Ya sonu Murat gibi olursa?” diyerek ağlamaya başladı sonra.
Derviş’in eli ayağı titredi o ağlamaya başlayınca. Utku geldi tam o sıra. Gideli üç saatten fazla olmuştu.
“Gittim suratının ortasına bir yumruk çaktım!” dedi hırsla içeri girip.
“Kimin?” dedi Derviş ama Gülşen’in ağladığını duyunca onu duymadı Utku. Hemen oturdu yanına sarıldı kıza kendine çekti.
“Kimin suratına yumruk yapıştırdın?” dedi Derviş tekrar merakla. Onun cesaret edemediğini yapıp sarılmıştı Utku kıza. Gülşen hıçkırarak ağlıyordu dünyayla bağını kesmiş gibiydi artık.
“Levent’e!” dedi Utku gözlerinden ateşler fışkırarak “Kapısına dayandım!”
Gülşen sızıp kalınca konuştular Derviş’le.
Utku hırsla gidip Levent’in evini bulmuş, kapısına dayanmıştı. Levent apar topar evden çıkmış bunu bahçeye çekmişti. Daha ona “Ne oluyor?” demesine fırsat bırakmadan yüzünün ortasına yumruğu çakmıştı.
Levent arkadaşına karşılık vermemiş “Dur dinle!” diyerek anlatmaya çalışmıştı. Söylemesine göre Ferhat araba kullanmayı öğrenmek istiyordu. O da Ferhat’a söz verdiği için ona biraz göstermiş sonra da çalıştıkları bölgeden ayrılmadan ki boş bir araziydi orası kendi başına dönüp durmasını, bir iş halledip geleceğini söylemişti. Ferhat diğerlerine sürpriz yapacağı için söylemesini istememişti. Üniversite sınavını kazanamamıştı ama ehliyet sınavını kazancaktı.
Utku şaşkınlıkla dinlemişti Levent’in anlattıklarını. İnanmamıştı tek bir kelimesine bile ama Ferhat’a hepsini soracaktı tek tek.
Levent kapıda Utku’yu görünce paniğe kapılmıştı. Üvey annesi kapıya çıkıp olmadık şeyler söylemesin diye onu bahçeye doğru çekmişti. Yumruğu yediğinde karşılık vermemişti çünkü o da yaptığının kötü bir şey olduğunu biliyordu ve bunu hakketmişti, hatta azdı bile. Bunu Gülşen ile evlenmek için yaptığını, Ferhat’i içeride koruyacağını asıl katilin üvey kardeşi olduğunu Utku’ya anlatamadı. Eğer onlar mahkemede Ferhat’ı korumak için gelip bunları anlatır ve ispatlarlarsa her şey mahvolurdu ki zaten Gülşen’de Ferhat’a yaptıklarını öğrense asla onunla evlenmezdi. Ayrıca Utku onun rakibiydi. Bunun çoktandır farkındaydı. Gülşen’e hissettiklerini anlıyordu bakışlarını da yakalamıştı bir çok kez. Onun eline de koz veremezdi. O yüzden bu yalanı uydurmuştu. Ferhat’ı koruyacaktı zaten. İyi halden, aftan ne şekilde çıkması gerekiyorsa elinden geleni de yapacaktı. İyi bir yere düşmesini sağlayacak ona sınava hazırlanması için her tür kitabı konforu sağlayacak, cebine harçlığını da koyacaktı. Tek yapması gereken bir iki yıl içeride sabretmesiydi. Murat gibi olmasına asla izin vermezdi zaten. Hocalarına arkadaşından bahsedince onlar da ellerinden geleni yaparlardı. Hepsi seviyordu Levent’i çalışkanlığını biliyorlardı. geleceğin savcısı olarak da görüyorlardı onu. Ayrıca o yasa adamıydı. Onun ifadesi Ferhat’ın ifadesinden daha çok güvenilirdi şu durumda. Yani çocuk ben yapmadım dese bile onu tanıdığından da korkudan öyle söylediğin rahatlıkla söyleyebilirdi. Gülşen’de inanırdı Levent’e. Utku istediği kadar debelensindi. Onlar için çok fedakalarlık yapmıştı bu güne kadar. Hiç yalan söylememişti.Şimdi de amacı yine onları korumaktı zaten. Tek farkı bu defa onlara sormadan tek başına karar almıştı hepsi adına. O rakibi olan Utku’ya bile yardım ederdi. Kötü biri değildi. Onca acı ve kayıptan sonra zaten aralarında en zayıf olan Ferhat’ı asla feda etmezdi. Bunları kimseye anlatması mümkün değildi şu anda o yüzden yalan söylemek zorundaydı. Ağırlaşan vicdanını sürekli bununla telkin etmeye çalışıyordu.
Ertesi sabah hemen koşup Ferhat’ı görmeye gitti. Onunla da konuşması gerekiyordu. Çocuk muhtemelen çok korkmuştu Murat’a da olanlardan sonra. Hiç bir şeyden haberi yokken, orada yaşadığı bile bilinmezken polis apar topar alıp getirmişti.
Ferhat karşısında Levent’i görünce hemen atıldı ; “Levent! Oh iyi ki geldin. Onlara senin arabanı bile görmediğimi söyle lütfen! Ben kimseyi öldürmedim!”
“Sakin ol!” dedi Levent “Merak etme seni koruyacağım. Ne olursa olsun hem de! Ancak bu davayı ben üstlenemem araba benim üzerime olduğu için çok güvendiğim bir arkadaşıma rica edeceğim. Her şey düzelecek!” dedi büyük bir soğukkanlılıkla.
Ferhat bunların onun kurtuluş sözleri olduğunu sandığı için rahatladı. Levent’e her zaman güvenirdi. Muhtemelen bir kaç güne her şey ortaya çıkacak o da gecekonduya kendini en güvende hissettiği yere geri dönecekti.
Sabah olunca Barış hemen koşup gece konduya gelmişti. O gittikten sonra olanları merak ediyordu. Buradan da işe gidecekti zaten. Utku’yu da orada görünce rahatladı. Gülşen’de uyandığı için Utku ikisine yeniden anlattı olanları.
Gülşen “Aklım karıştı iyice!” dedi şaşkın şaşkın
“Yalan söylüyor!” dedi Utku hırsla. Ferhat asla böyle bir şey yapmaz..
“Ama biz işteyken onun neler yaptığını hiç birimiz bilmiyoruz!” dedi Barış’ta.
“Ben Utku gibi düşünüyorum!” diye atıldı Derviş, “Ferhat bunu asla yapmaz, estir kaza yaptıysa da polisler gelmeden mutlaka anlatırdı!”
“Bu doğru!” dediler hep bir ağızdan. Ferhat böyle şeyler yaşadıktan sonra öyle soğukkanlı kalabilecek bir çocuk kesinlikle değildi.
“Bugün işten sonra onun görebilir miyiz bir deneyelim!” dedi Utku.
(devam edecek)