Eski sokaklar – Bölüm 15

Hayat çoğunlukla inişlerle devam ediyordu.  O kadar çabalamalarına rağmen üst üste gelen acı olaylar yüzünden Ferhat sınavı kazanamamıştı. Arkadaşlarının onca parayı sırf o kazansın diye harcamalarından son derece mahcup olduğu için iyice sessizleşmiş ve içine kapanmıştı. Yaşadıkları olaylar gerçekten de hepsinin psikolojisini bozduğu için kimse Ferhat’a kazanamaması ile ilgili bir şey  dememişti. Çocuk haklıydı, onca şeyin içinde aklını derse verecek fırsat bile olmamıştı.

“Söz veriyorum!” demişti Levent’e, seneye ders falan almadan kendim çok çalışacağım ve yüzünüzü kara çıkartmayacağım!”

“Ben sana inanıyorum!” demişti Levent’de ona güç vermek için.

Evde Gülşen ve Ferhat’dan başka şimdilik kimse kalmamıştı. Çocuklar teker teker evlerine geri dönmüşlerdi. Böylece gece kondunun masrafı da azalıyordu. Gülşen çalışmaya gidince Ferhat ders çalışıp, ev işlerine bakıyordu. Akşamları yine gece konduda buluşuyorlardı ama artık ne hayal kuruyorlar, ne de o eski coşkulu sohbetleri yapıyorlardı. Günlük olanı biteni konuşup dağılıyorlardı.

Soygunlara son vermişler, birbirlerine bir daha hiç birinin bu tür işlere karışmayacağına dair söz vermişlerdi. Hem de ne olursa olsun. Yusuf’un ölümü çok çok acı bir ders olmuştu hepsine. Zavallı çocuk arkadaşlarını ele vermemek için canından olmuştu doğrudan kendi ihtiyacı olmayan bir para için hem de.

İyi bir şey olmasa da en azından başka acı olmuyordu hayatlarında böyle. Ta ki o akşam üzeri işten çıktığında Levent’in telefonu çalana kadar.

“Kardeşin birine vurmuş!” diyordu üvey annesinin sesi. Kardeşi  dediği elbette kendi oğluydu kadının. Kocasına zorla aldırdığı arabayla bir kadına çarpmıştı oğlan. Kadın oracıkta ölmüştü Suç elbette ki üvey kardeşindeydi ve üstüne üstelik kadına çarptıktan sonra da durmayıp kaçmıştı. Sonra korkudan arabasız gidip bakmıştı kadına çarptığı yere o zaman öğrenmişti kadının  öldüğünü.

Çevrede kameralar olup olmadığını bilmiyorlardı ya da arabanın plakasını alan olup olmadığını.

“Ne demek istiyorsun?” dedi Levent hayretle üvey annesine, “Kadını öldürmüş, üstelikte kaçmış!”

“Sen avukatsın!” dedi kadın çemkirerek.

“Avukatsam ne olmuş yüzde yüz suçlu birini aklayacak halim yok!”

Üvey annesinin yasal yollardan oğlunun aklanamayacağını bilecek kadar cin bir kadın olduğunu düşünmemişti elbette bunları söylerken. Gecekonduya gitmek yerine hemen eve dönmüş ve konuşmaya evde devam etmişlerdi

“Bana bir söz verdin unutma!” diye yeniden konuşmaya başlamıştı üvey annesi, “Arkadaşların hâlâ o evdeler değil mi?”

“Arkadaşlarımın ne ilgisi var bu konuyla?” demişti Levent’de öfkeyle, kadını bir kaşık suda boğası geliyordu zaten her defasında.

“Çok ilgisi var canım. Kardeşini kurtarmak için onlardan birini feda edeceksin!”

“Ne?”

“Duydun işte, arabayı onlardan birine ödünç verdiğini söyleyeceksin. Kazayı da o yapıp kaçmış olacak!”

“Masum birini mi harcayacaksın yani oğlun birini öldürdükten sonra! Hiç vicdanın yok mu senin be kadın?”

“Var ama senin arkadaşların için değil! Ya dediğimi yapacak bir yol bulursun ya da arkadaşların sokakta kalır!”

Levent Gülşen ve Ferhat’ı düşünmüştü hemen. Şimdi onları bir yere taşısalar buna paraları yetmezdi. Gülşen ile hemen nikah yapsalar, Ferhat’ı da yanlarına alırlardı. Bunu ne ailesine ne Gülşen’e söylememişti henüz. Polis arabayı en geç yarına bulurdu muhtemelen. Saniyeler içinde aklından milyon fikir geçmiş ama bir çözüm üretememişti.

“İçeride bakarız arkadaşına! Sana söz!” dedi kadın gene cırlıyarak, “Git konuş biriyle haydi! İstersen sen üstlen suçu umurumda değil!” dedi en son.

“İçeri girersem asla avukatlığa  devam edemem biliyorsun!” dedi öfkeyle Levent.

“O halde git kendine zayıf bir halka bul. Zaten afla mafla çıkar hemen içeriden, çok kalmaz!”

“Zayıf halka!” ifadesi gözünün önüne bir tek Ferhat’ı getiriyordu. Çocuğun zaten her şeyden uzak ders çalışacak bir ortama ihtiyacı vardı. Gülşen yanlız kalacaktı belki ama evde bir boğaz eksilecekti. Hem Güşlen’i evlenip o zaten kutarabilirdi. Murat’ın içeride başına gelenler aklına  gelmişti elbette ama bu defa o bir yasa adamıydı ve Ferhat’ın içeride sağlamda durmasını kontrol edebilirdi belki. Gülşen’le evlendikten sonra gece konduya ihtiyaçları kalmayacağından, üvey kardeşini ihbar bile edebilirdi belki. Üvey annesini de ederdi, onu nasıl tehdit ettiklerini anlatırdı. Artık onlara ihtiyacı kalmıyordu zaten kendi mesleği olacaktı. Kafasında düşüncelerle çıktı evden. Şimdi gidip bunu Ferhat’a söylese muhtemelen çocuk korkardı. Gülşen’in yanında bu konuyu zaten konuşamazdı  o asla izin vermezdi. Sokakta kalmayı tercih eder çocuğu yine de yollamazdı. Kız başına sokakta nasıl kalacaktı, şimdi  aralarında bir şey yokken de onun alıp eve getiremezdi.

“Ah Gülşen! Ah!” dedi kendi kendine. Gece konduya gitmekten vazgeçip doğrudan karakola gitti. Polisin arabayı bulmasın beklemeye gerek yoktu. Arabayı ödünç olarak Ferhat’a verdiğini ancak onun bir kadına çarpıp sonrada korktuğu için kaçtığını, arabayı ona geri getirip olanları anlattığını söyledi. Hayatında yaptığı en zor şeydi bu. Polisler hemen gecekonduya birilerini yolladılar.

Gülşen orada yaşadıkalrını kimse bilmediği halde bir anda polisleri karşısında görünce ne yapacağını bilemedi. Soygunları haber aldıklarını düşündü haliyle ilk olarak. Adamlar Ferhat’ı sorunda iyice anlamadı ne olduğunu. Ferhat adını duyup kapıya gelince çocuğu alıp yaka paça götürdüler.

“Neler oluyor? Neden götürüyorsunuz onu?” diye çırpınsa da. Polisler cevap vermeden alıp gittiler oğlanı. Ne yapacağını bilemediği için hemen mahalleye koştu. Bir cep telefonu olmadığı için kimseyi arayamıyordu. Utku’ların kapısını çaldı Utku’nun kardeşi akşamın bir vakti kapılarına bir kız geldiğini görünce çarpık bir bakış takındı hemen ama seslendi ağabeyine. Utku kapıda Gülşen’i görünce kötü bir şeyler olduğunu anladı. Kızı kolundan tutup kapıdan uzağa götürdü.

“Ne oldu?” dedi korkuyla.

Gülşen bir çırpıda anlattı olanları ona, neredeyse düşüp bayılacaktı.

“Bizim Ferhat karıncayı incitmez, kimi öldürmüş, nereye gitmiş? Dur bakalım bir yanlış anlaşılmadır muhakak!” deyip diğer arkadaşlarından kapılarını çalıp bulduklarını topladı. Birlikte karakola gittiler.

Arabayla bir kadına çarpıp kaçtığını duyunca iyice şaşırdılar hepsi.

“İyi ama Ferhat’ın arabası yok ki!” dedi Utku

“Zaten arkadaşı Levent Petek’in arabasını almış!” dedi polisler.

Çocukların hepsi birbirlerine baktılar.

“Kaza ne zaman olmuş?” dedi Gülşen hemen polise. Saati öğrenince, “O saatte Ferhat evde olur dışarı çıkmaz!” dedi hemen.

“Siz yanında mıydınız?” dedi poliste bu sefer.

Anlamlı anlamlı baktı polis onun yüzüne.

“Levent’i aramalıyız!” dedi Derviş fısıldayarak, “Avukat olan o!”

Karakolun dışına çıktılar konuşmak için.

“Duymadın galiba araba onunmuş zaten! Bu işe Ferhat’ı o bulaştırmış olmalı!”

“İyi de Levent’in arabası yok ki!” dedi Gülşen’de düşünceli bir sesle, “Olsa gecekonduya arabayla gelirdi.”

“Bize söylemiyordu belki!” dedi Utku bu sefer, “Zaten bizden uzak duruyor artık biliyorsunuz!” sesindeki imayı hepsi anlamıştı.

“Onunla konuşmadan ne olduğunu bilemeyiz!” dedi Gülşen.

(devam edecek)

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s