“Ben bu kadına hiç güvenmiyorum!” dedi Levent çıktıktan sonra Murat, “Sonuçta hepimizi gördü. Soygunda olduktan sonra duyarsa bizi ele vermez mi?”
“Soygun yaptığımızı nereden bilecek?” dedi Barış, “Hem Levent’i duymadın mı söylemeycek kimseye işte bizi gördüğünü.”
“Oğlum Levent ona o kadar güveniyor olsa ne demeye evden kaçacak deli arasın ki?”
Kalanlar onayladılar başlarıyla. Levent’in babası evlendiğinden beri evde çok huzursuz olduğunu hepsi biliyordu.
“Bu soygunu yapalım, bir yer bulalım madem kendimize. Hiç birimiz dönmeyelim daha evlere!” dedi Murat başını dikleştirerek süzdü hepsini tek tek
“Serap ne olacak o zaman?” dedi Ferhat cılız bir sesle.
“Önceliğimiz zaten o!” dedi Murat, “Yinede hepimizin kazancını birleştirsek, zaten bir yer bulamaz mıyız başka bir yerde!”
Hepsinin içindeki umut tazelendi yeniden. Soygundan ne geleceğini hepsi tam bilmiyordu. Doktorla konunştuktan sonra ihtiyaç olan para belli olacaktı. Murat’ın dediği gibi hepsi de çalışıyordu nihayet. Akşama hepsi masaya koysa kazancını güzelce geçinebilirlerdi sanki.
Ertesi gün buluştuklarında aylık gelir-gider tablosu çıkarmaya karar verdiler. Çoğu on sekiz yaşın eşiğindeydi. Levent zaten hepsinden büyüktü. Bal gibi de bir yer tutup kendi başlarına idare edebilirlerdi. Dayak, alkol kokusu, taciz ne varsa arkalarından bırakırlardı.
Hiç birinin içinde anne-babadan ayrılma endişesi olmadığı ortaya çıktı böylece. Hasbelkader doğdukları evlerde, kaderi olan ailelerle tek başına kaçacak yerleri olmadan yaşıyorlardı. Hiç biri mutlu değildi. Hiç biri bu gecekonduda bulduğu güven ve sevgiyi kendi evinde bulamıyordu. Bal gibi de birbirlerine merhem olabilirlerdi. Hatta Serap’ı okutur kendileri gibi çocuk yaşta geçim telaşına düşmemesini bile sağlarlardı.
Kendi evlerinde üniversiyte okuma şansları olmazdı ama burada hep birlikte el ele verirlerse içlerinden bir kaçını okutabilirlerdi Levent gibi. Yürekleri heyecan dolu ayrıldılar yine gece konduran. O gece Murat kaldı kızlardın yanlarında.
Ertesi gün buluştuklarında ilk Levent’e söylediler planlarını. O da güvenmiyordu üvey annesine ama kadının ne kadar çıkarçı olduğunu da biliyordu. Ne istersen yaparım deyince aklına bir şeyler olmalıydı ki hemen geri çekilmişti. Yoksa Levent’ten kurtulmak için eline geçen bu kozu asla kullanmadan bırakmazdı. Üniversiteyi bitirmesine zaten iki yılı kalmıştı. Avukat çıkacaktı. Okulu ağır bir okuldu. Buraya da sık geldiği için hem çalışıp hem okuyamıyordu şimdilik. Son sınıfta stajı olacaktı zaten, hocaların dediğine göre o zamandan para kazanmaya başlayabilirlerdi. Bir yıl daha idare edecekti evdekileri hepi topu.
“Hepinizi anlıyorum ama bir şeyleri garantiye bindirmeden hemen gaza gelmek iyi bir fikir değil. Şimdilik bizi buradan kimsenin attığı yok. Kira ödemiyoruz. Gelmek isteyen gene evini bıraksın gelsin. Ben gelemem o zaman anlaşılır çünkü. Gidip kira yeri aramaya gerek yok mecbur kalmadıkça. Burada yaşamak isteyene kapı açık!” dedi çocuklara.
“Doğru söylüyor, gelecek parayı bilmiyoruz. Serap iyi olsun burada bekleyelim. Risk almayalım şimdiden, ya gelen para yetmezse tedaviye o zaman ne yapacağız?” dedi Derviş onu destekleyerek.
Bir kez daha hevesleri kursaklarında kaldı böylece ama Yusuf’un aklına iyice yattı buraya taşınmak, Feryal’in de öyle. Hem böylece nöbete de gerek kalmazdı. Çocuklar eve binbir bahane uyduruyorlar. Serserilikle suçlanıyorlardı gece eve gitmeyince.
“Herkes durumunu değerlendirsin o zaman. Enine boyuna düşünün. Kaş yaparken, göz çıkmasın!” dedi Levent hepsine.
Yaşça büyük olduğundan onun aklına daha çok güveniyorlardı. Acele etmeye gerek yoktu sahiden şimdi. Serap’ı riske atma fikri hiç birinin istediği bir şey değildi. Yola çıkış nedenleri bu küçük kızdı zaten. Doktorla konuşup, soygunun durumu da belli olduktan sonra konuşulmak üzere ertelediler bu konuyu. Feryal ablası evlenene kadar onunla kalmak istediğini söyledi. Mürşide gittikten sonra satılma sırası ona geleceği için zaten evde durmasının bir anlamı olmazdı.
Yusuf’ta soygundan sonra duruma bakacağını söyledi. Utku’nun ağabeyi hepsinin bir arada olduğunu farkederse belki durumdan şüphelenir diye düşünmüştüç Utkular ile Yusufların evi yanyanaydı çünkü.
“Tamam o zaman bu bahis şimdilik kapandı!” diye konuyu bağladı Levent. Hasibe’yi idare ettiği sürece çocuklar burada güvende olacaktı. Yaşam evde biraz daha zorlaşacaktı muhtemelen artık ama hem bir yılı kalmıştı dişini sıkacak hem de Gülşen için her şeye değerdi.
Serap’ın rendevusundan üç gün önce batakhaneye girmeye karar verdiler. Pazartesi gün ağarmadan içeride olacaklardı. Böylece pazarın kalabalığı dağılacak, pazartesi için tüm para orada hazır olacaktı. Gündüz erken saatlerde de kimse gelip orayı açmazdı. Bu nedenle sabah ezanından bir saat önce içeri girip çıkmak en güvenli yoldu.
Bir süredir civarda dolanıp keşif yapıyorlardı. Zaten eski püskü bir bina olduğundan girmek zor değildi. İçerde uzun süre para kalmadığından da çok fazla güvenlik önlemi almıyorlardı. Şükrü’den herkes çekindiği için zaten kimse giripte onun parasını çalmaya cesaret edemezdi.
Çocukların düşündükleri gibi tek bir avantajı vardı, o kadar yolsuz adam girip çıkıyordu ki, şahit olmadan girip çıkarlarsa paraları onların aldığını kimse anlamaz, en çok birbirlerine düşerlerdi.
Batakhaneye girecek ekip komple gece konduda kalmaya karar verdiler o gece. Hepsinin birden evden gece çıkması risk olurdu. Sabaha kadar hiç biri uyuyamadı heyecandan. Oraya girip çıkacak, parayı buraya bırakacak sonra da hepsi işine gidecekti.
Barış ve Murat önden gidip etrafı koloçan ettiler hepsi çıkmadan.
“Maşa Nuri içeride. Herif hâlâ ayakta!” dedi Barış döndüğünde. İçeride para kalınca nöbetçi bırakmışlardı tabi .
Serap uyuduğundan fısıltıyla konuşuyorlardı. Utku gidemediği için hâlâ çok üzgündü, “Nuri köpekten korkar!” dedi fısıltıyla. “Deponun kapısından içeri bir iki köpek salabilseniz fırladığı gibi çıkar dışarı. Sizde işinizi halleder çıkarsınız.”
Çocuklar birbirlerine baktılar. Zaten deponun kapısından girmekti plan ama öncen iki köpeği içeri salmak hiç fena fikir değidi. Nuri dışarı kaçmasa bile dikkati dağılacağı kesindi. Gecekondu’nun etrafına sürekli su e ekmek bıraktıkalrı için mahallenin köpekleri de burayı kendilerine ev bellemişti Bu pis mahallede onlara yemek içecek verecek hiç kimse yoktu. Dahası tekmeyle kovalandıkları çok oluyordu zavallıların. Mahallenin bütün itelenmişleri bu gece konduda birleşmiş gibiydi.
“O kadar nasiplendiklerine göre bizimle soyguna da gelsin bu itler o zaman!” diye güldü Murat. Hemen dışarı çıkıp hayvanları kontrol ettiler. Köpekler gece uyumadıkalrı için onları görünce kuyruklarını salladılar hemen.
Onları peşlerine takıp batakhaneye doğru giderken vedalaştılar evdekilerle. Hepsinin yüreği yerinden çıkacak gibi çarpmaya başlamıştı. Kendilerini ne kadar delikanlı gibi de hissetseler az sonra yapacaklarından hepsi korkuyorlardı. Onlar gittikten sonra Utku içeri giremedi. Bir terslik olursa hemen koşup gitmek istiyordu arkadaşlarının yanına.
Çocuklar planladıkları gibi sessizce deponun yanına geldiler. Mahallenin bu tarafının köpekleri kokularını alınca hemen yaklaşıp havlamaya başladılar. Bunu hesaba katmadıkları için onları kovalamaya çalıştılar ama onların yanlarında getirdikleri köpeklerle buradaki köpekler hırlamayı kesmediler birbirlerine.
(devam edecek)