Mert “Biraz sakinleşince yeniden konuşuruz!” diyerek veda etti Seçil’e, “Bir süre daha buralarda olacağım!”
Seçil öfkeyle baktı ona ve içeri girdi.
“Bu da neydi böyle?” dedi Betül yanına gelip konuşmaların bir kısmına kulak misafir olmuştu, “Ne yüzüğünden bahsediyor bu adam?”
“Anlatacağım!” dedi Seçil çaresizlikle ve Kevser hanımı salonda misafiri ile bırakıp Betül’ün odasına gittiler. Seçil daha önce anlatmadığı kısımların hepsini anlattı Betül’e.
“Bunu neden başından söylemedin ki sanki?”
“Nasıl söyleyebilirdim sence? Telefon açıp Önder’e ben burada şakacıktan bir adamla nişanlanacağım babam da öyle bilecek, sen idare ediver mi deseydim yani?”
“Ne bileyim bana söyleseydin en azından!”
“Ne değişecekti Betül?”
“Bilmiyorum Önder neden öfkeli peki? Ona bahsettin mi?”
“Hayır bahsetmedim!” dediği sırada telefonu çaldı Seçil’in arayan Önder’di.
“Nişanlınla tanıştım!” dedi açar açmaz, sesi korkunç geliyordu. Soğuk ve acı dolu.
“Önder?” dedi Seçil panik halinde, “Sen ne ara? Aman Tanrım onunla kapıda mı karşılaştınız?”
“Kabul ediyorsun yani?”
“Hayır beni dinlemen gerek!”
“Ben seni yıllardır bekledim Seçil, senden başka kimseye bakmak aklıma bile gelmedi. Oysa sen tercihini başkasından yana yapıp, onu terkedince bana geldin öyle mi?”
“Önder hayır beni dinle lütfen!”
Seçilin göz yaşları içindeki konuşmasını dinliyordu Betül. Sonunda arkadaşının yüzü donup kalınca “Ne oluyor?” dedi endişeyle.
“Kapattı! Yüzüme kapattı! Mert onunla konuşmuş, sanırım kapıda karşılaşmışlar! Tam olarak ona ne söyledi bilmiyorum ama benden nefret ediyor şu an!”
“Bu Mert ne tür bir manyak böyle!” dedi Betül öfkeyle ayağa fırlayarak, “Ben konuşacağım Önder ile sen de o sersem ararsa bir daha kesinlikle konuşma!” diyerek fırladı odadan.
Seçil iyice sersemlemişti. Tam her şey yoluna girdi derken Mert’in bir an kapıda belirmesiyle neyin içine sürüklendiğini anlamaya çalışıyordu. Elleri titreyerek Önder’in numarasını çevirdi. Telefon uzun uzun çalmasına rağmen açılmadı.
“Önder yalvarırım konuşalım! Çok ciddi bir yanlış anlaşılma var!” diye bir mesaj attı bu kez. Önder’in cevabı gecikmedi.
“Yüzüklerinizi gördüm, içinde senin adın yazan yüzüğü Seçil! Adam daha neyi ispatlasın bana? Benden önce olmuş bitmiş bir şey değil ki! Kendime bunun bir rüya olduğunu söylemeyi çok isterdim inan! Lütfen artık görüşmeyelim.”
Nasıl olupta denk gelmişti ikisi aynı anda kapıda, Mert onun Önder olduğunu nereden bilmişti. İçeri girmeden onu gördüğünü saklamıştı üstelik. “Önder gelecek!” demesine rağmen onunla konuştuğunu gizlemişti. Danimarka’da hayatını düzene koymasına yardım eden, evinin kapılarını açıp, babasının masraflarını karşılayan o iyi adammıydı bunları yapan? Neden yapıyordu ayrıca?
Bu kez Mert’in numarasını çevirdi öfkeyle. Sevgi dolu bir sesle “Alo?” dedi Mert.
“Önder ile konuştuğunu bana neden söylemedin? O yüzükleri ona neden gösterdin söylesene? Ne istiyorsun sen bizden?” diye bağırmaya başladı elinde olmadan.
Kısa bir sessizlik oldu önce, sonra Mert’in o duygusuz sesi duyuldu bu kez “Seni o serseme bırakmaya niyetim yok. Sen benim nişanlımsın!”
“Hayır! Bunu annen ve babam için yaptık. Onlar gittikten sonra da ikimiz konuştuk ve bu oyuna bir son verdik! Ne oldu Mert sana böyle? Yardıma ihtiyacın var gibi davranıyorsun?”
“Yardıma ihtiyacım var evet! Senin yardımına ihtiyacım var! Sen gittikten sonra bomboş kalan hayatım, evim ve kalbim için senin yardımına ihtiyacım var! En zor zamanında yanında ben vardım unuttun mu? Önder bir yolunu bulup gelemez miydi baban öldüğünde? Bak ben ardına düşüp geldim buraya kadar! Sırf seni sevdiğim için!”
“Önder babamın öldüğünü bilmiyordu Mert! Öğrendikten iki hafta sonra da ben döndüm zaten!”
“Yine de gelebilirdi! Seni çok özlese gelirdi, neden kabul etmiyorsun!”
“Mert, bak ben onu seviyorum. Oradayken de seviyordum, şimdi de seviyorum. Seni sadece bir dost bir ağabey gibi görüyorum!”
“Yalan söylüyorsun, bana sarılıp ağladın sen hep, biz birbirimize destek olduk. Birlikte zaman geçirdik. Aynı evi paylaştık! Sen Önder ile bunların hangisini yaptın? Ondan ayrıldığında çocuktun zaten. Her şeyi bıraktığın gibi sanıyorsun!”
“Öyleydi zaten ! Her şey bıraktığımdan bile iyiydi! Sen gelene kadar!”
“Dediğim gibi sakinleşince anlayacaksın ne söylediğimi, o zamana dek ben bekleyeceğim!” dedi Mert yeniden sakin ve yumuşak bir sesle ve sonra “Görüşürüz!” diyerek kapattı telefonu.
“Neden seni ikna etmeye çalışıyorum ki zaten?” dedi Seçil kendi kendine öfkeyle, “Asıl kazanmam gereken kişi sen değilsin!”
Misafirini yolcu eden Kevser hanım kapıdan kafasını uzatmış endişeli gözlerle bakıyordu Seçil’e. Az önce Betül hiç bir şey söylemeden kapıyı vurup dışarı çıkmıştı ve giderken de nereye gittiğini söylememişti. Bu odadan gelen gergin sesleri duyunca ne olduğunu öğrenmek içn gelmiş ancak Seçil’in telefonda olduğunu görünce bir şey soramadan beklemişti. Bir de arada gelip giden o Mert denilen çocuk vardı tabi. Bir şekilde her şeyin onunla ilintili olduğunu çözmüştü Kevser hanım ama arkadaşına ayıp olmasın diye bırakıp kızlarla ilgilenememişti.
Seçil bu iyi insanın bakışları karşısında iyice çaresizdi şimdi, ona bir açıklama yapması gerekiyordu ama söyleyecek söz bulamıyordu.
“Betül nereye gitti?” diyerek söze başladı Kevser hanım odaya girerek.
“Ben bilmiyorum! Sanırım Önder ile konuşmaya gitti!” dedi Seçil geveleyerek. Kevser hanım sorunca anlamıştı aslında o da Betül’ün gittiğini.
“Kızım ne oluyor? Ne yaşıyorsunuz siz böyle?”
Seçil ağlayarak sarıldı Kevser hanımın boynuna. Kadıncağız iyice şaşırdı ne yapacağını, o da sardı Seçil’i.
“Önder’e mi bir şey oldu Seçil?” diye sordu bu defa endişeyle.
“Hayır Kevser teyze! Önder beni terketti!”
Betül geri gelene kadar Seçil göz yaşları içinde anlattı Kevser hanıma da olanları. Kadıncağız “Tüh! Tüh! Vah! Vah!” diyerek dinledi Seçil’i.
“Ah kızım keşke başından söyleyseydin diyeceğim ben de ama söylenecek gibi değil hakikaten. Keşke babana hiç yalan söylemeseydin baştan!”
“Konunun buralara geleceğini nereden bileyim Kevser teyze. Ben sadece babamın gözü arkada kalmasın istedim!” diyerek yeniden ağlamaya başladı Seçil.
Betül geldiğinde Seçil’in gözleri ağlamaktan şişmişti iyice. Kevser hanım çaresizce oturuyordu yanında.
“Mert kapıda yakalamış Önder’i” dedi girer girmez, “Ona seninle tartıştığı için onu terkedip Önder’e döndüğünü bu yüzden nişanlısını almaya geldiğini söylemiş!”
“Anlattın mı ona gerçeği?” dedi Kevser hanım Seçil’in yerine.
“‘Yalanlarınızı kendinize saklayın!’ diyerek kovdu beni odasından anlatamadım!”
“Tüh ! Tüh!” dedi Kevser hanım yeniden, Seçil sessizce ağlamaya devam etti.
“Candan teyzeye anlattım!” diye devam etti Betül. Sesindeki tereddütten hâlâ bunun iyi bir şey olup olmadığına karar veremediği belliydi
“O ne dedi?” diye sordu Kevser hanım bu defa merakla.
“Hiç bir şey söylemeden dinledi sadece!” diyerek Seçil’in yanına bıraktı kendini ve sarıldı arkadaşına.
(devam edecek)