Kaldığımız yerden – Bölüm 9

Önder ertesi sabah Betül’lerin apartmanının önüne gelerek Seçil’i beklemeye başladı. Seçil Betül’ün ailesinden izin alıp bazı işlerini halletmek için çıkacağını söyledi. Kevser hanım gülümseyerek izin verdi ona.

Nihayet yıllar sonra ikisi başbaşa kalabilmişlerdi yeniden. Günün nasıl tükendiğini bile anlayamadılar. Eskiden dolaştıkları yerlere gittiler. Eskilerden, gelecekten bahsettiler. Kâh güldüler, kâh ağladılar. Ayrıldıklarında çocuk olmalarına karşılık ne Seçil başka birini sevmişti Önder’in üzerine, ne de Önder. İkisi de sadece birbirini beklemiş, başka da kimseyi gözleri görmemişti.

O ilk günü sadece birlikte vakit geçirmeye  ayırmışlardı, Ertesi gün Önder’in ailesi yemeğe bekliyordu Seçil’i. Sonra da bir ev ve Seçil’e iş aramaya başlayacaklardı. Seçil çok mutlu olmasına rağmen Kevser hanımlara da fazla yük olmak istemiyordu. Başına tüm gelenleri bildiği için kadıncağızın onun için parçalandığının farkındaydı ve çok mahcup oluyordu. Önder’in ailesinin onu Kevser hanımlardan istemesi teklifini de sevinerek kabul etmişti.

Mutluluk yavaş yavaş hücrelerine yerleşiyordu ülkesinde. Babası da bu günleri onunla görsün çok isterdi ama kısmet olmamıştı. Tam da onunla buraya gelmek için işe girdiği sırada çıkmıştı hastalığı ortaya. Belki biraz daha erken davranabilmiş olsaydı ikisi birlikte en az bir kez dönmüş olurlardı.

Aslında dönmüş olsa ilk işinin annesinin peşine düşmek olacağını anlamıştı Seçil çekmecesinden çıkanlardan sonra. Belki de o yüzden kısmet olmamış olması daha  iyiydi. Sırf bu yüzden annesi yeniden hayatlarına girmiş bile olabilirdi şimdi. Düşündükçe öfkelendiğini hissedip sildi aklından bu konuyu. Zavallı babası kalbinden silememişti annesini ömrü boyunca ama Seçil’in kalbinde yeri kalmamıştı Pervin hanımın. Hele ki Kevser hanımın ve müstakbel kayınvalidesinin onun için çabalarını gördükçe iyice nefret ediyordu ondan. Mert’in annesi Nedime hanım bile parayla ona baktığı halde annelik yapmıştı Seçil’e. Gözleri doldu. Ne kadar mutlu olduğunu da düşünse anılar bir yerden ortaya saçılıveriyordu yeniden. Onları toplayıp bir  yere kilitlemenin yolu olsaydı keşke ama hayatına giren güzel insanları asla unutmak istemiyordu.

Önder’lere yemeğe gitmeden önce o kadar heyecanlanmıştı ki Betül zor sakinleştirmişti arkadaşını.

“Seni lise yıllarında da gördüler, ilk kez olmayacak ki! Neden bu kadar heyecanlanıyorsun?”

“Bilmiyorum elimde değil. Ben de simalarını hayal meyal hatılıyorum zaten. Beni beğenmemelerinden korkuyorum galiba!”

“Önder’in seni bunca yıldır beklediğini biliyorlar, evlenmeniz için her türlü hazırlığa başladlar ve sen şu nokta da ‘Bu kızı beğenmedik!’ diyeceklerini mi düşünüyorsun? Seçil aklın nasıl işliyor senin böyle?”

Seçil de söylediği şeyin ne kadar anlamsız olduğunu farkedince ikisi birden gülmeye başladılar  bu sefer.

“Bence sen  yıllardır yaşamayı beklediğin şeylerin gerçekleşiyor olmasına inanamıyorsun!” dedi Betül sonunda.

Tam olarak buydu belki de hissettikleri. Can arkadaşı onu kendinden bile iyi tanıdığını ispatlamıştı bir  kez daha. Gerçekten de o kadar çok beklemiş, o kadar ulaşılmaz olduğuna inanmıştı ki bazı şeylerin. Şimdi onları yaşıyor olduğuna bile inanamıyordu. İnanamadığı için de tadını çıkarmak yerine sürekli paniğe kapılıyordu.

Betül onu ikna etti sonunda ve sakinleşti. Önder gelip onu kapıdan alacaktı yine. Ne kadar ben gelirim dediyse de her defasında kapının önüne kadar gelmeye ısrar ediyordu.

“O da yıllar boyu hep bunu bekledi belki!” dedi Betül bu sefer. Yine ikna oldu Seçil ve itiraz etmeyi bıraktı.

Candan hanım ve Arif bey sevgiyle karşıladılar Seçil’i. Oğullarının bunca aşık kalabildiği kızı merak ediyorlardı çocukluğunu bilseler bile. Yıllar gençleri yetişkine çeviriken sürprizler yapabiliyordu.

“Hoşgeldin kızım!” diyerek sarıldı Candan hanım hemen ona.

Bu sıcak karşılama Seçil’in gözlerinin dolmasına neden oldu. Bu “kızım” kelimesinin içerdiği anlamlar onun için çok değerliydi.  Yine Kopenhag’daki yaşamları ve oradaki Türkler ile ilgili konuştular uzun uzun. Arif bey de gençliğinde bulunmuştu Danimarka’da. Seçil’in yaşadığı şehirde de bir kaç gün kalmıştı. Oraya neden gittiklerini bildikleri için o kısma hiç değinmemişlerdi Önder’in tembihi ile. Seçil’de ne onlara ne de Betül’lere Mert ile nişanlandıklarından bahsetmemişti. Hatta onların evinde kaldıklarını  da söylemekten çekinmişti yanlış anlaşılır diye. Zaten hayatının o kısmını kimsenin bilmesine gerek yoktu.

Candan hanımın yakın bir arkadaşının bir üst sokakta evi vardı. Biraz sıkıştıkları için satışa çıkarmışlardı ama kiraya da verebileceklerdi gerekirse. Candan hanım çocuklara evin adresini ve arkadaşının telefonunu verip oraya bir bakmalarını istedi. Elbette kendi beğendikleri yeri tutacakları, diledikleri yerde ama hazır böyle bir bilgi varken de değerlendirmek iyi olur diye düşünmüştü.

Böylece devam eden günlerde hummalı bir ev arayışı başladı. Ev seçimi olduktan sonra Seçil’e iş bakmaya karar vermişlerdi. Önder’in askerlik zamanından önce nikahı yapacaklardı. Seçil hemen şimdi işe girerse hazırlıklar için gerekli zaman uzayacaktı. Önder geçici bir işte çalışıyordu ama Seçil geldi diye bir hafta izin almıştı.

Candan hanımın arkadaşının evini beğenmişlerdi ama yine de içlerinde kalmasın diye başka evlere de bakmaya başladılar. Hatta  Önder’in ısrarıyla bir kaç mobilyacıya bile baktılar. Sonunda Candan hanımın arkadaşının evinde karar kılıp, Seçil’in öncelikli ihtiyacı olan yatak odası takımı ve mutfak gereçlerini aldılar. Her şey öyle hızlı ilerliyordu ki Seçil geleli bir hafta olmuş olmasına rağmen zamanın nasıl geçtiğini anlayamıyordu bile.

Önder işe başladıktan sonra o da evin temizliği ile ilgilenecekti Candan hanım ile birlikte. Betül’de fırsat buldukça yardım edecekti onlara. Önder iş çıkışları onlara katılacak, hafta sonları eşya bakmaya devam edilecekti.  Nikah için de başvuru yapılması gerekiyordu elbette ve tabi gelinlik için de.

Yıllar içinde ağır ağır avuçlarından kayıp giden mutluluk, büyük bir hızla inşa oluyordu yeniden. Bu koşturma ve yorgunluk  onu olumsuz hiç bir şey hatırlamayacak kadar sarhoş ettiği için kendini gerçekten çok iyi hissediyordu Seçil. Bir an önce kendi evine geçmek için de ayrıca acele ediyordu elbette. Bir de işe girdi mi Önder askerden gelene kadar kendi başına idare edebileceğini düşünüyordu.

Önder işe dönmüştü ama aklını bir türlü Seçil’den alamadığı için gün içinde en az beş kere arıyordu aşkını. Seçil her defasında ona  yaptıklarını uzun uzun anlatıyordu üşenmeden. Onlar yıllarını telefonda konuşarak geçirmişlerdi. Birbirlerine aldıkları nefesi bile anlatmaya alışmışlardı çoktan. Akşam olmadan ikisi de hayatlarında neler olup bittiğini öğrenmiş oluyorlardı böylece.

Evin temel ihtiyaçlarının tamamlanmasına çok az kalmıştı. O bir kaç eksikte hallolduktan sonra Seçil kendi evlerine geçecekti. Candan hanım ve Arif bey her şey çocukların istediği gibi olsun diye ellerinden geleni yapıyorlardı. Seçil bazı şeyleri sonradan kendilerinin tamamlayabileceğini düşünerek temel eksikler dışında hiç bir talepte bulunmuyordu onlardan.

(devam edecek)

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Twitter resmi

Twitter hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s