Başta Seçil olmak üzere Lütfi beyin acısı hepsini sarmışken, Nedime hanımın durumu da ağırlaşmaya başladı. Bu süreç içinde Lütfi beyin belki dönerim diye bozmadan beklettiği evlerinin de boşaltılması sağlandı. Seçil’in tek başına o eve dönmesi artık duygusal olarak da mümkün olmadığı gibi, Nedime hanımın hayata veda etmesinin ardından zaten kalmak istediği yer asla bu ülke değildi. Hemen Türkiye’ye Önder’in yanına gidecekti.
Yıllardır babası ile yaşadıkları evi boşaltmak Seçil için ayrı bir travma olmuştu. Mert yardıma gelmek istese de kabul etmemiş, bu evdeki anıları tek başına temizlemek istediğini söylemişti. Eşyalardan almak istediği yoktu. Alsa da onları zaten Türkiye’ye götürmesi mümkün değildi. Bir kaç küçük özel eşya için gelmişti geri. Kalan eşyaları yardım kuruluşlarından birine bağışlayacaktı.
Babasının eşyalarını ayırırken gözlerinden inen yaşlara engel olamıyordu. Onun başucundaki komodinin ilk çekmecesinden çıkan annesinin fotoğrafı sinirlerinin iyice bozulmasına neden oldu. Zavallı Lütfi bey onca zaman boyunca karısını sevmeye devam etmiş ve onun dönme ihtimaline sarılmıştı. Fotoğrafın altındaki küçük not deftesinde Pervin hanıma olan hisleri ile ilgili küçük notlar vardı. Defterin son sayfasında ise bir adres gözüne ilişti Seçil’in. Bu adresin annesinin yaşadığı adres olduğunu tahmin etmek zor değildi. İçinden acı dolu bir kervan geçti hızlıca. Türkiye’ye ait bu adres, Lütfi beyin geri dönme planları yapıldığında heyecanlanmasına neden olan şeydi belli ki.
Bir an için Pervin hanımın onu yeniden kabul etme ihtimali olup olmadığını geçirdi içinden. Sonra onun yeni eşi ve kız ile mutlu bir aile tablosu içinde olduğunu düşündü. Onları hayatında bir başkası yokken de hiç sevmemişti. Seçil’i annesinden ayıran şey o adam ve kızı değil, annesinin ta kendisiydi. Onun bedeninden ayrıldığı ilk gün aralarındaki tüm bağlar sona ermişti Pervin hanım için muhtemelen. Keşke Seçil için de böyle bir seçim söz konusu olabilseydi. Keşke çocuklar annelerini seçebilselerdi.
Kendisi ve babası için uzun uzun göz yaşı döktü o komodinin başında. Adresi saklamak ve atmak arasında uzun tereddütler yaşadı. Neden saklayacaktı ki? O babası gibi bir gün annesi ile yeniden bir araya gelme umudu taşımamıştı hiç. Kesin bir terkedilişi kabul etmeye çalışmıştı. Kabul edememişti belki ama aksini umut etmeyi hiç düşünmemişti.
Peki ya Pervin hanım günün birinde çıkıp gelse ne yapardı? Gözlerini dikip elindeki defterde yazılı adrese baktı. Babasının el yazısı ile yazılmış sözleri okudu yeniden.
“Asla!” dedi yüksek sesle, “Asla bir daha annem olmana izin vermeyeceğim!”
Defterin o sayfasını kopardı ve onlarca küçük parçaya bölerek evin içine fırlattı. Ardından annesinin fotoğrafını da parçaladı.
“Tıpkı senin ailemizi parçaladığın gibi!” diye söylendi öfkeyle bunu yaparken. Bir valize sığdırabileceği kadar anı aldı evden ve sonra anahtarı ev sahibine teslim etti. Yardım kuruluşu bir kaç gün içinde gelip eşyaları alacaktı. Eşyalar çıkarken orada olmak en son istediği şeydi zaten. Yıllardır sürekli içinde güven duyarak yaşadığı her yapının dağılışına şahit oluyordu. Bu defa dağılan eşyalar bile olsa yüreğinin kaldıracak yeri kalmamıştı.
Mert’lerin evine döndüğünde kendini iyice yabancı hissetti herşeye. Şimdi hiç bir yer eve hiç kimseye ait değildi artık. Elindeki valizin içinde geçmişiyle sokakta kalmış gibiydi. Mert ve Nedime hanımın onun sessizliğine saygı duydular bir kaç gün. Ona yanlız olmadığını söylemek istiyorlardı ama Nedime hanım ömrünün vefa etmeyeceğini, Mert’de bunun süreli bir dayanışma olduğunu bildiğinden bir vaadde bulunamadılar.
İşte Seçil kendi ile bu mücadeleyi verirken ağırlaştı Nedime hanımın durumu da. Lütfi beyin ardından bu defa onun için bir hastane süreci başladı. Seçil bu sürecin sonun başlangıcı olduğunu ve bunun onu ülkesine ve Önder’e götüreceğini biliyor olsa da Nedime hanıma duyduğu bağlılık içini çok acıtıyordu. Sonunda onu istediği yere vardıracak olan gelişmenin bu olmasını asla istemezdi. Annesi onları terkettiğinden beri babasının ölümüyle başlayan bu yeni süreç iyice alt üst olmasına neden olmuştu. Üstelik bu defa içini ne yakın arkadaşına ne de sevdiği adama tam olarak dökemiyordu.
Mert onun içine dönüklüğünden yaşadığı savaşı bir nebze de olsa anlasa da kendi annesini düşünmesi gerektiğinden bir şey yapamıyordu. Hasta olan kendi annesi olmasa da Seçil’in içindekileri anlamasına imkan yoktu. İkisi de birbirlerine verdikleri tüm sözleri yerine getirmişler. Bu sözlerin iki büyük acıyla noktalanacağını baştan kabul etmişlerdi. En azından büyüklerine karşı gönülleri rahattı. Onları gözleri arkada göndermiyorlardı. Onlara sundukları bir kurgu olsa da mutlu olmuşlardı. Zaten evlenmeyecek olsalar bile çok iyi dost olmuşlardı artık. Yollarını sadece fiziksel olarak ayıracak ama bu zor günlerin onlara sağladığı birliği asla unutmayacaklardı.
Nedime hanımın hastane macerası da bir ay sürdü. Bir ay sonra kadıncağız yine Seçil ve Mert başucundayken son nefesini verdi. Cenazenin ardından ikisi berbaber boş eve döndüklerinde kendilerini gerçekten korkunç hissediyorlardı. Baş sağlığına gelen bir kaç dostun ardından ev bir haftada sessizliğe büründü. Mert yeniden işe başlayacaktı. Seçil’de dönüş için işlemlerini başlatacaktı.
Önder ve Betül’e babasının yeni vefat ettiğini söylemişti. Onların zaten buraya gelip cenazeye katılma olasılıkları yoktu. Böylece artık acılarını onlarla paylaşabilme imkanı buluyordu.
Annesinin hastalık süreci boyunca kendini alıştırdığını sansa da Mert’de çok sarsılmış ve içine kapanmıştı. Annesinin gidişinin ardından o da Seçil gibi kimsesiz kalmıştı aslında. Yıllardır burada onun varlığına tutunarak yaşayabildiğini yeni farketmişti. Bu ülkede doğmuştu, başka yerde bir hayat bilmiyordu ama onun Türkiye’si annesiydi ve şimdi onun hayattan ayrılmasıyla bir ana buranın yabancısı gibi olmuştu. Türkiye’de dönecek bir yeri yoktu onun Seçil gibi. Hayatının geri kalanına burada devam edecekti elbette. Bu geçici kaybolmuşluk hissine de alışacaktı bir süre sonra. Yine de kimsesizlik canını hep yakacaktı belli ki. Annesinin hayattan ayrılmadan onu neden bir başka kadına emanet etmek istediğini henüz anlayabilmişti. Evliliği yanlızlıktan kurtuluş olarak hiç görmediği, dahası hiç bu kadar yanlız kalmadığı için yıllarca onun söylemek istediklerini farklı değerledirmişti. Yine de kendi başına ayakta kalabileceğini biliyordu. Şimdi sadece yaşadığı acı yüzünden duygusal zayıflıklar gösteriyordu ve geçecekti.
Seçil on beş gün içinde tüm işlemlerini haletti. Mert onun gidişiyle iyice yanlız kalacağı için kendini kötü hissediyordu ama anlaşmaları bu şekildeydi. Kızcağız kendi hayatına başlamak için ona verdiği sözü yerine getirmeyi beklemişti. Babasının ölümü ardından da çekip gitse Mert’in onu durdurmak için yapabileceği bir şey olmayacaktı.
Seçil’de dönüş için hayat ettiği sevinci içinde bulamıyordu bunca acının ardından. Gitmeyi çok istiyordu ama hep neşe ve mutlulukla dönmeyi hayal etmişti. Şimdi dönüş uçağıda başını cama dayamış bulutları izlerken bunları düşünüyordu işte. Hayatının kocaman bir kısmı geride kalmıştı. Geriye kalanın ne kadar olduğunu bilmeden yeniden ülkesine ve evleneceği adama dönüyordu.
Ondan ayrılırken bir annesi ve babası vardı ancak şimdi kimsesizdi.
(devam edecek)