Böylece Alim Gameun kızı Cherny için konuşma fırsatı bulamadan kıral prens Hao’nun demircinin kızı ile evleneceğini duyuruverdi. Cherny bu haberi duyduğunda o kadar sinirlendi ki kendisini odasına kilitleyerek uzun uzun bağırdı.
Kraliçenin yeğeni Lord Azrak kuzeninin evlilik haberini son derece mutluluk ile karşıladı. Tam kendisi de bir kıza aşık olduğunu açıklayacağı sırada bunu duymak onu iyice heyecanlandırmıştı. Hemen teyzesine gidip onu tebrik etti ve kendisinin de bir kıza deliler gibi aşık olduğunu ve prens Hao’nun evlenip taç giyme töreninin ardından onun da evlenmek istediğini söyledi.
Yeğenini daha önce hiç böyle heyecanlı görmeyen kralica Puleun saraydaki bu çifte mutluluk haberine çok sevindi.
“Oh Azrak oğlum! Sana ne kadar sevindiğimi anlatamam. Keşke annen ve baban da burada bizimle olsaydılar ve senin mutluluğunu paylaşabilseler. Söylesene kim bu şanslı kız acaba?”
“Teyze onu görsen o kadar beğenirsin ki, tıpkı bir melek kadar güzel, henüz adını öğrenemedim ama demircinin kızı olduğunu söylediler!”
Kraliçenin yüzündeki ifade donup kaldı aniden, “Demirci’nin kızı mı? Demirci Bleu’nun mu yani?”
“Evet teyze tam olarak adı bu! Ne oldu yoksa fena bir adam mı?” diye sordu Azrak üzüntüyle.
“Hayır!” dedi kraliçe Paleun, aşık olduğu kızın oğlu Hao ile evlenmek üzere olduğunu yeğenine nasıl söyleyecekti şimdi.
“Peki neden hiç sevimediniz o halde?”
“İnan çok yorgunum Hao’nun hazırlıkları yüzünden, elbette çok sevindim. İzin ver ben bu kızı araştırıp öğreneyim, ailesine haber yollayayım olur mu?”
“Teyze çok teşekkür ederim! Hao’nun evliliğinden önce şehir dışına çıkmam gerekiyor. Döndüğümde yeniden konuşuruz!”
Kralice Paleun gülümsedi yeğenine.
“Tanrım hem yeğenim hem oğlum nasıl aynı kıza aşık olabilir? Bu ailemiz için de tam bir skandal!” dedi kendi kendine. Yine de ne oğlunu ne de yeğenini üzmek istemiyordu bir kız yüzünden.
Alim Gameun bu evlilik haberi ile ilgili bilgi almak için kraliçenin yanına geldiğinde onun yüzündeki ifadeden endişeli olduğunu anlamıştı. Bu endişenin oğlunun evliliği ile ilgili olabileceğini düşünerek hemen sokuldu.
“Kraliçem iyi misiniz?”
Onun sesiyle yerinden sıçrayan kraliçe Paleun “Ah sen misin alim çok doğru bir zamanda geldin!” dedi dertli dertli ve ona olan biteni anlattı bir çırpıda, “Söylesene ne yapmalıyım?”
“Değerli kraliçem bu çocuklar henüz çok gençler ve ikisinin arasında bir kadın yüzünden doğacak sorunlar ileride saraya da zarar verebilir biliyorsunuz.”
“İyi ama yeğenimi ne yapacağım o zaman, annesi onu bana emanet etti ve zaten hayatta bir kez kaybetti şimdi sırf oğlum prens olduğunu için onun bir kez daha kaybetmesini mi seyredeyim yani? Öte yandan oğlum benim her şeyim ve o da hayatında ilk kez çok aşık! Üstelik bu evlilik duyuruldu bile, Azrak yakında duyacak.”
“Beni dinlerseniz bu kızı saraya sokmamak en iyisi olur kraliçem!”
“İyi ama nasıl? Kızı yok edecek ve her şeyi eskisi gibi yapacak bir sihir mi yapayım?”
“Hayır ama sihirle olmasa da belki bir çözüm bulunabilir. Onay verirseniz ben bu konuda size yardımcı olurum ve bu tamamen aramızda kalır!”
“Çocuklarımı ve beni bu dertten kurtar Alim! Ülkemiz için!” diyerek onayı verdi kraliçe. Alimin aklından geçen kötülükler hakkında bir fikri yoktu. O bir alimdi ve alimce bir çözüm bulabileceğini düşünmüştü.
Ertesi gün söylendiği gibi Siniy saraya getirildi ve saray terzisi tarafından düğünde giyeceği elbise için ölçüleri alındı. Prens Hao bütün gün ona eşlik ederek sarayı gezdirdi. Lord Azrak kitapçının önünde rastladığı kızın hayalleriyle gezisine gitmişti. Dönüşte onunla evleneceği için heyecanlanıyordu. Gittiği yerden ona güzel bir hediye seçmeyi planlayarak yolculuğu devam etti.
Sarayın geleneklerine göre gelinin evine hediyeler ve yemek gönderilmesi gerekiyordu. Alim yine kraliçenin onayı ile bu işin organizasyonunu üstlendi. Kraliçe onun planlarının bir parçası olduğunu düşünerek hemen onaylamış, ne olacağını bile sormamıştı. Belki de gidip kızın ailesi ile konuşup onları caydıracaktı.
Oysa alimin planı pek onun düşündüğü gibi masum değildi. Hazırlanan tüm içkilerin içine zehir katılmıştı. İçkiler Azulya’nın kutlamalarında özel olarak ikram edilen bir türdü. Doğrudan saraydan geldiği için de ailenin bunları reddetme veya faydalanmama şansı yoktu.
Hediyeler geldiğinde Bleu Lurji ile birlikte atölyede, Siniy, annesi ve Ble’de evdelerdi. Hediyelerle ve içkilerle birlikte yola çıkan alim önce atölyeye uğramış ve Bleu ile kadeh kaldırmış ardından hediyeleri eve bırakacaklarını söyleyerek onların yanından kısa sürede ayrılmıştı. İçkileri dağıtan adam Ble’nin evin hizmetçisi olduğunu sandığı için ona içki vermeyince Siniy kendi bardağını ona uzatmıştı. İçkiler içilmeden önce Alim uzun ve duygusal bir konuşma yapmaya başladığı için kadehler ellerinde bekliyorlardı.
Bu sırada Bleu’dan siparişlerini almak için aile tılsımları atölyeye uğramıştı. Bleu onu uzaktan görüp el salladıktan sonra elini midesine atarak iki büklüm olunca koşarak onun yanına geldi. Bleu ve atölyedeki üç adamı aynı anda yere yıkılmış kıvranıyorlardı. Bir tek Lürji iyi görünüyordu. Daha ne olduğunu anlamaya fırsat kalmadan Bleu tılsıma “Eve koş, bizi zehirledi o adam! Koş ailemi kurtar’!” diye bağırmaya başladı.
Alim yıllardır kızını saraya gelin olması için yetiştirdiğini bilen pek çok insan vardı. Bleu’da bunlardan biriydi, çünkü boş boğaz ve hava atmayı seven alim bunu dile getirmekten hoşlanır sanki her şey kesinmiş gibi anlatırdı. Onu atölyesinde görene kadar bunlar aklına gelmeyen Bleu birden bire hepsi fenalaşınca adamın bir fenalık peşinde olabileceğini düşünmüştü.
Tılsım Lurji’ye yapması için bir kaç şey söyledikten sonra eve koştu. Ancak oraya vardığında ev alevler içindeydi. Hızla pencerelerden birinden içeri daldı ve yerde yatmakta olan Siniy’i kucaklamaya çalışan Ble’ye yardım etti ve onu dışarı taşıdılar. İçki sevmeyen Ble ayıp olmasın diye Siniy’in uzattığı kadehi almış ancak içmeden elinde oyalanıp durmuştu. Siniy’de alime ayıp olmasın diye boş kadehlerden birini eline alıp içiyormuş numarası yapmıştı.
Alim’in konuşmasının ardından herkes kadeh kaldırmış sonra alim ve adamları evden çıkmışlardı. Az sonra tıpkı atölyede olduğu gibi annesi ve diğer ev çalışanları yere yıkılınca Ble ve o düşenlerin yanlarına koşturmuşlar, yangın o sırada evin her yanını sarmıştı. Gazdan bayılan Siniy’yi gören Ble yardım etmeye çalıştıklarını bırakıp onu kurtarmaya çalışırken tılsım gelmişti.
Tılsım Siniy’i kucakladı ve Ble’ye başıyla işaret ederek evin hemen arkasındaki ormana girdi, büyük bir ağacın altına Siniy’i yatırdıktan sonra cebinden çıkardığı bir şişeyi ona koklattı ve Ble’ye orada beklemesini söyleyerek evdekileri kurtarmak için geri döndü. Atöyedekiler kendinen geçtikleri için paniğe kapılan Lurji’de tılsımdan yardım istemek için eve koşmuş ve evi aleler içinde görünce donup kalmıştu. Alim hemen onun da kolundan tutup ormana Ble’nin yanına götürdü. Ev çoktan alevler içinde kalmış ve parça parça yıkılmaya başlamıştı. Ne yazık ki diğerleri evin içinden dışarı çıkarılamamıştı.
(devam edecek)
Gerçekten harika bir şekilde devam ediyor. Yarın ne olacağını merak ediyor insan
BeğenLiked by 1 kişi
🌸
BeğenLiked by 2 people