Ailen kaderindir – Bölüm 20

Adem hasırları sahilin hemen ardından başlayan ağaçlık bölgeye yakın bir yere sermişti. Böylece ağaçların gölgesinden de faydalanabileceklerdi. Yoksa yaz güneşi onları anında kavururdu.

“Haydi mayonu giymedin mi yoksa?” diye seslendi Nisa’ya tişörtünü çıkartırken.

“Giydim!” dedi Nisa neşeyle. Adem hasırları sererken topladığı bir avuç midye kabuğunu getirip hasırın üzerine boşalttı.

“Ne yapacaksın onları?”

“Bilmem yaparım bir şeyler!” diyerek mayosunun üzerine giydiği kıyafetleri çıkardı o da hızlıca.

“Denize son gelen  hasırları toplar!” diyerek terliklerini fırlatıp suya koşmaya başladı Adem,

Nisa’da koşmak için bir adım  attı ama kızgın kumlardan  ayağı çok yandığı için hemen geri sıçradı ve gölgeye ve terliklerini giyip hızlı adımlarla gitti Adem’in peşinden, o çoktan suya varmıştı.

“Hadisene ne bekliyorsun?” diye seslendi Adem ona.

Nisa terliklerini suyun gelmeyeceği bir yerde dikkatlice çıkardı önce. Teyzesi ile denize koşarlardı böyle hep. Her defasında teyzesinden önce suya girmek  için terliklerini fırlatıp çıkardığından deniz alır götürüdü. Neyse ki kalabalık bir plajda olduklarından birileri bulup sahile fırlatır, Nisa denizden her çıktğında sahil boyu yürüyüp terliklerini arardı.

Derin bir iç  çekip suya soktu ayaklarını, “Ne kadar sıcak bu su böyle!” dedi sonra şaşkın bir sesle.

“Mersin burası ne bekliyordun ki?” dedi Adem.

“Bilmem biz Akçay’da donardık her suya girdiğimizde”

“Gelip buradan anlatsan olmaz mı?”

“Tamam geliyorum!” diyerek suya bıraktı kendini Nisa ve Adem’in yanına kadar yüzdü.

“Nasıl buldun burayı?”

“Gerçekten çok güzelmiş annemlere de söylemeliyim böyle güzel bir sahil olduğunu, Rıfat amca ve Hasret teyze de gelmek isterler ve tabi Enes’te.”

“Enes senin neyin oluyor?” diye sordu Adem bir süredir bunu sormak istiyordu ama unutuyordu, “Yani kuzen falan mısınız?”

“Hayır anlattım ya sana unuttun mu annemler eski tanıdıklarmış bizi onlar çağırdılar buraya ve bize evlerini verdiler. Çok iyi insanlar hepsi. Enes’te benim çok iyi arkadaşım”

“Bilmem ben pek sevmem Enes’i!”

“Hayda!” dedi Nisa Adem’e eliyle su eliyle su atarak “Derdiniz ne sizin? O da aynı şeyleri söyledi senin hakkında”

“Aman boş ver açılalımmı biraz?”

“Açılalım!” dedi Nisa neşeyle ve yarışır gibi hızla kulaç attılar ufka doğru.

Karaya çıktıklarında yüzmekten yorgun düşmüşlerdi ikisi de. Hemen koşup hasırların üzerine bıraktılar kendilerini.

“Söylesene neden sevmiyorsun Enes’i?” diye sordu Nisa saçlarını  havlu ile kuruladıktan sonra Adem’e dönüp.

Adem’de o sırada arkasını dönmüş, çantadan su şişelerini çıkarıyordu. Nisa o zaman gördü onun omuzundaki o küçük yıldızları.

Adem suları alıp ona döndü ve “Ya biz aynı kıza takılmışız bir kaç yıl önce!” diye anlatmaya başlamıştı ki Nisa’nın yüzündeki garip ifadeyi görünce durdu.

“Ne var Enes’e mi aşıksın yoksa?” dedi ters ters.

Nisa o yıldızların rüyasında gördükleri olduğundan emindi ama birden bire onları Adem’in omuzunda görünce hem çok şaşırmış hem de çok etkilenmişti. Adem’in ne sorduğunu bile duymadan bakmaya devam etti onun yüzüne.

“Demek o sensin!” diye mırıldandı.

“Kim benim, Enes’in elinden kız kapan kişi mi? Siz ne çeviriyorsunuz bana anlatmak ister misin?” diyerek ayağa kalktu bu defa Adem. İyice sinirlenmişti, “Yoksa benden intikam almayı mı planlıyor?”

Adem hırsla ayağa kalkınca kendine geldi Nisa birden, “Kim senden intikam alıyor? Anlamadım ben özür dilerim!”

“Enes diyorum, rüya mı görüyorsun sen, ‘Demek o sensin!’ dedin ya az önce!”

“Ben onu Enes için söylemedim ki?”

“Kimin için söyledin peki?”

“Şey bunu söylemem!”

“Enes’e söylersin ama değil mi?”

“Hayır ona da söyleyemem!”

“Artık gidelim istersen!” diyerek ıslak mayosunun üzerine giydi kıyafetlerini Adem. Nisa’da bir şey diyemedi.

“Ne diyeyim şimdi ona ben? Ekmek pişirip rüyaya yattım ! Omuzunda yıldızlar olan adamı gördüm. O adamda benim evleneceğim adam mı? diyeyim. Benim iyice tırlak olduğumu düşünecek!”

Konuşmadan Nisa’ların sokağına kadar geldiler. Nisa iner inmez hızla uzaklaştı Adem. Nisa onun tam olarak neye kızdığını anlayamamıştı aslında, konu nasıl Enes’e gelmişti onu da anlamamıştı. O yüzden ne söylese bilememişti de. Zaten Adem’de konuşmaya pek hevesli olmamıştı. Olmamıştı ama o evleneceği adamdı.

“Aman Tanrım ben ne yaptım?” diyerek bir gülümsemeye bir şaşırmaya başladı, “Ah onunla barışmam gerek!” dedi sonra kendi kendine.

“Kiminle barışman gerek!” dedi Filiz kızının kapıdan kendi kendine konuşarak girdiğini görünce.

“Hah! Anne bunu bir tek seninle konuşabilirim!”

“Ne oldu kızım?” dedi Filiz endişeyle. Onun hikayeleri hakkında bir şeyler öğrenmiş olabileceği gelmişti aklına hemen.

Nisa başından sonuna kadar Adem’i, Enes ile konuştuklarını ve bu günü anlattı annesine.

“Nisa!” dedi Filiz şaşkınlıkla, aslında konunun sakladıkları şey olmadığına sevinmişti, “Kızım sana neler oldu böyle? Neden başından anlatmadın bana bunları?”

“Anne özür dilerim. Kızacağını düşündüm!”

“Şimdi kızmayacağımı mı düşünüyorsun? Ya başınıza bir şey gelseydi o sahilde? Motorsikletle bir de?”

“Anne konu bu değil ki ama?”

“Konu ne Nisa? Senin evleneceğin  adamın kim olduğu mu? Kızım sen daha onsekizine yeni girdin. Bu yıl üniversite sınavına gireceksin! Ekmek pişirmek de nereden çıktı?”

“Ya anne siz hiç yapmaz mıydınız?”

“Hayır biz teyzenle göğüslerimize tabak kapatırdık büyük olsun diye ama kocalarımızı görmek için rüyaya yatmazdık!”

Nisa annesinin göğüslerine bakıp kocaman bir kahkaha attı elinde olmadan. Filiz’in göğüsleri yok denecek kadar küçüktü.

“Gülme terbiyesiz!” diyerek kendisi de gülmeye başladı Filiz. Sonra gidip kızına sarıldı.

“Git duşunu al da konuşalım şu Adem konusunu!” dedi sonra.

Nisa annesinin yanağından öpüp fırladı banyoya hemen.

“Bak  Nisacığım bu sadece bir rüya ve büyük ihtimalle de ekmeği yediğin güne denk gelen bir tesadüf!”

“Evet ama o yıldızlı çocuğu buldum işte. Daha doğrusu o beni buldu. Düşünsene anne biz bunu yaptığımızda daha Mersin2e gelme ihtimalimiz bile yoktu ortada.”

“Evet ama yıldız çok sık rastlanan bir dövme! Haydi diyelim o evleneceğin adam olsun. Onun adam olması için daha kırk fırın ekmek yemesi lâzım. Bir daha habersiz o kadar uzağa gitmeyin ayrıca. Senden başka kimsem yok benim biliyorsun. Başına bir şey gelirse ne yaparım söylesene?”

“Tamam anne, haklısın özür dilerim.  Sadece onunla vakit geçirmeyi çok istediğim için söylemedim sana.”

“Ama Enes biliyor değil mi?” dedi Filiz gülerek, “Adem kızmakta haklı aslında!”

“Ah evet Enes konusu böyle açılmıştı zaten. Sanırım o Enes ve benim! Yok hatırladım. O dedi ki Enes ve ben aynı kıza takılmıştık dedi. Anne! Adem’le konuşmam gerek benim!”

“Kızım gecenin yarısı oldu şimdi. Bu çocuk aklını başından almasın Nisa lütfen1 Daha önünde üniversite var. Kesinlikle evlenemezsin böyle saçma bir hayale kapılma!”

“Anne şimdi evlenmekten kim bahsediyor ki?”

“O çocukta üniversite okuyacak, yoksa evlenemez!” diyerek Nisa’nın odasının ışıını kapatıp içeri gitti Filiz.

“Ah ben ne aptalım! Nasıl dinlemedim Adem’i, kim bilir neler sanıyor şimdi!” diyerek yatağın içinde döndü durdu Nisa. Annesi giderken komodinin üzerine bıraktığı cep telefonunu da almıştı.

(devam edecek)

 

 

 

 

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s